Allah İnancı Muhasebesi
Birkaç asırlık süreçte, dünyada büyük güç olmalarına rağmen en çok kötüye alet olan günün Müslümanlarıdır.
Bu anlayış iki ihtimali gündeme getirmektedir. Biri; demek ki İslam, kötüye alet olmaya müsait bir ideolojidir. İkincisi ise, Müslümanlar, Allah inancında sıkıntı yaşamaktadırlar.
Yani Allah Teâlâ’nın kudret ve hükümranlığı hakkında net değildirler.
Her iki ihtimalde de sonuç, zilletten başka bir netice vermez. Bu iki ihtimalden birincisi, vahyen, aklen, ilmen ve tarihen mümkün değildir. Çünkü Kur’an-ı Kerim, her tür testi geçmede pürüzü görülmemiş üstün ve mükemmel bir Kitaptır.
Kur’an, akıl ile anlaşılır, aklı aydınlatır ve aklın yetersizliğini dile getirir. İnsanın aklı muvakkattır, izafidir ve çözüme yeterli değildir. Yeterli olmadığı için insan, ancak algıladığını değerlendirir. Onun için bugün dünya Müslümanları bocalama krizleri yaşıyor. Her hangi bir ayeti bile idrak etme özürlüsü görünümü vermektedirler. Ayeti, hakikat ve hikmet boyutu ile değerlendirebilen anlayabilir.
Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilenler ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtirastan dolayı, ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir. (Ali İmran:3/19) Ayete ciddiyetle yoğunlaşınca “Allah katında din İslâm’dır.” Dikkat eder bakarsak bugün yeryüzünde İslâm dini, mevcut Müslümanların ortaklaşa hepsinin kabul ettiği ayni din görünümü vermiyor.
Eğer hepsinin kabul ettiği ayni din ve yaşananlar ayni Kitabın bizatihi kendi ilkeleri olsaydı Müslümanlar zelil değil, aziz olacaklardı. Ve sayılamayacak kadar ihtilaf değil, tevhid gerçekleşecekti. Müslümanlar, Allah Teâlâ’nın muradına uygun olarak yaşayışları ile dünyada en etkin bir güç olacaklardı. Allah Teâlâ’ya net inananlar ihtilaf ettikleri meselelerde, O’nun hükmünü kabul edip O’na itaat etmiş olsalardı, şu gelen beyana uyup “kul” şuurunda olduklarını ispat etmiş olacaklardı. İhtilaf ettiğiniz herhangi bir şey hususunda hüküm Allah’a aittir. De ki: işte o Allah benim rabbimdir. Ben O’na dayandım ve hep ona sığınırım. (Şura:42/10) Bunu kabul etmeyenler için Rabbimiz çok ağır uyarıda bulunur. Bu hükme uymak Müslümanlara farz olduğunu bildirir. Bunun kaçamağı da, te’vili de yoktur.
Çünkü; Ey Resulüm dinlerini paramparça edip fırka fırka olanlar yok mu, Sen hiçbir şeyde onlardan değilsin. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah, onların yaptıklarını bir bir onlara haber verecektir.
(En’am:6/159) Bunu daha da açıklayan ilâhî beyan vardır; Ey Resûlüm, sen yüzünü arınmış bir hanif olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışını değiştirecek hiçbir şey yoktur. Bu, sapasağlam bir dindir. Fakat insanların çoğu bunu bilmez. Başka her şeyden arınarak O’na tam gönül vererek O’ndan ittika edin, namazı kılın! Ve asla dinlerini parçalayıp hizipleşmiş o müşrik olanlardan olmayın! Her hizip, kendi bildiği değerlerle böbürlenip sevinir. (Rum:30/30-32)
Allah’ın şeri’atından nasip almamışlar, dinin temel ilkelerini benimsemedikleri için ya nefislerini, ya da kudsadıkları tanrımsı varlıkları önemserler. İşte bütün dengesizlik burada başlar ve Haşa; “Allah’a iman” bunalımı da buradan yayılır; De ki: Rabbim “kıst” adâleti ile emretti. Her mescidde yüzlerinizi O›na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O›na yalvarın. Allah›a hiçbir şeyi şirk koşmadan, gönlünüze başka tanrılar getirmeden sırf Allah›a yönelerek O›na kulluk edin. Önce sizi yarattığı gibi sonunda dönüşünüz O’nadır. (A’raf:7/29)
Allah’a has kul olmak, birlik, beraberlik, muavenet ve izzet ile ilgilidir; Ey iman edenler! Allah için kıvamında kıst adâleti ile şahitler olunuz. Bir kavme olan buğzunuz, sizi adâlet etmemeğe sevk etmesin.
Adaletli olun, o takvâya en yakın olanıdır ve Allah’dan ittika ediniz. Şüphesiz Allah yapacağınız şeylerden haberdardır. (Maide:5/8) Bütün bunlarla beraber Rabbimiz Allah Teâlâ manidar bir açıklama yapar ve bununla önemli bir uyarıda bulunur; Allah bir kısmına hidayet verdi ve bir kısmına da sapıklık inip yerleşti. Çünkü Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Bir de zannederler ki, kendileri hidayettedirler. (Araf: 7/30)
Allah inancı ile Müslümanlar, Kur’an’ın tümü üzerinde akıllarını çalıştırıp ilim, irfan ve tevhid inancına sahip olmalı ve bu inanç ile toparlanmalıdırlar. Başka yol aramak beyhude çırpınıştan başka bir şey değildir. Esselamu aleykum.
İlhan Oral.