Gönderen Konu: Feminizm Tahribatı Devam Ediyor  (Okunma sayısı 105 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5822
Feminizm Tahribatı Devam Ediyor
« : Ağustos 29, 2021, 07:38:20 ÖÖ »
Feminizm Tahribatı Devam Ediyor

Gerek medyada ve gerekse sosyal hayatta ahlâkî bunalım bütün şiddeti ile devam ediyor. “İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın” talebiyle ağırlık koyup adı geçen sözleşmeyi kaldırttıran “Türkiye Aile Meclisi Şûrası” ve benzeri kuruluşların ne yapacakları önemliydi.

Bizim inancımızda “zerre miktarı iyilik de kötülük de” karşılıksız kalmayacaktır. Bunu portföyümüze alalım. Özellikle “elde bir” değerimiz gibi kenara kaydedelim. Fakat “İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı” kaldırılmasına da feminizmin ve destekçi odakların tahribatını önlemek için kim ne tür tertibat aldı, merak konusudur. Adı geçen sözleşmenin kaldırılması için hemen her gün beyanatlar veren yetkililerimiz o gün bugün derde deva bir çalışma yaptıklarını niçin deklare etmiyorlar. Çalışmalar varsa acaba gizli mi tutuluyor?

Yoksa bu çalışmalar da, “Kovid 19” aşısı gibi muamma mı olacaktır? Edindiğimiz duyumlara göre “Kovid 19 hastalığı ve aşısı birbirini takip ederek daha dört sene sürebilirmiş! Şimdi bunu örnek alarak düşünmemiz gerekmiyor mu?

Feminizm “fuhuş hastalığını” hız kesmeden yaymaya devam edecek ve onlar fuhşu yaymakta hiç geri adım atmayacaklardır. Ancak, derde deva olması söz konusu olmayan sözleşmenin kaldırılmasının kime ne faydası olacaktır. Kadının değer yargıları olan edebi, hürmeti, sadakati, mutluluğu, güveni, geleceği ve analık etkinlik ve yetkinliği tamamen heder edildikten sonra, sözüm ona beyanatlar, hastalığı tedavi edecek nitelik taşımayacaktır. Gittikçe aile hayatı battıkça batacaktır! Yüzüne bakılacak onurlu kadın kalmayacaktır. “Ayaklarının altında cennetin olduğu anneler!!!”

Üstelik feminizm akımı, dünya çapında destek arayıp hem de LGBT gibi “Fıtrat” düşmanlarının da finansörlüğünü üstlenerek ve DNA testleri zirve yapacaktır. Hiçbir şey zannedildiği gibi olmayacaktır. 180 ülke hükümet temsilcileri feminizmi destekleyip yaymak için dünya çapında toplantılar düzenliyor ve Türkiye de canla başla toplantılara katılıyor. Bonkörce fedakârlık yapıyor.

Ve katıldığı konferansta Türkiye için kullanılan ifade kan donduruyor; “Türkiye, 1995 ve 2000 yıllarında Pekin Konferansı ile Pekin+5 BM özel oturumunun sonuç belgelerini ve eylem kararlarını hiçbir çekince belirtmeden imzalamıştır.” Bu kararları hiçbir çekince belirtmeden imzalayan heyetteki başaktörler dikkat çekmektedir;

Zamanın Devlet Bakanı Hasan Gemici, dış ilişkilerden sorumlu bakan danışmanı Selma Acuner ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdür Vekili Nevin Şenol’un kişisel inisiyatiflerinin önemli ve olumlu katkıları olmuştur” deniyor. Bu lanetlik heyet feminizme teşrifatçılık yapıyor.

Mağara devri insanını bile utandıracak “Ayaküstü fuhşu” onaylıyor.

Konunun araştırmasını yapıp, rapor düzenleyen ve kitaplaştıran feminist yazarın serzenişi ve şikâyeti ilgi çekmektedir; “Çok yoğun emek ve kaynak kullanılarak gerçekleştirilen bu toplantılar sonrasında, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkeler, toplantılarda verdikleri taahhütleri yerine getirmek konusunda gerekli titizliği göstermemektedirler.” Bakar mısınız? Acaba “toplantılarda verdikleri taahhütler” nelerdir? Elbette, Müslüman kadınını, dolayısı ile ailesini çürütüp iğrençleştirmektir.

Pekiyi, bizim “İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırtan” kahramanlar, ne yapmalıdırlar? Şimdi “elde biri” kullanalım. Kâdiri mutlak Rabbimizin Kitabının bir sahifesini aralayalım.

Nisa suresi otuz dördüncü ayette ki “kıvamında erkekleri ve Saliha kadınları” gündeme getirelim.

“Kıvamında erkekler” olması gereken kalitede ideal seçkinler, “Saliha kadınlar” da her tür hoppalık ve iğrençlikten arınmış ve annelik makamına yerleşmiş, “Osmanlı kadını” deyiminde olduğu gibi seçkin, olgun ve üstün seviyeli hanımefendilerdir; Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaatkâr erkekler ve itaatkâr kadınlar, sâdık erkekler ve sâdıka kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar… (Ahzap: 33/35) İşte insanlar!

Feminizmin tahribatı hız kesmeden devam ederken, sizin bu kadar mübarek hizmet için mecaliniz var mı, inanmış kardeşlerim! Esselamu aleykum.

İlhan Oral.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5822
Ynt: Feminizm Tahribatı Yüzeyseldir
« Yanıtla #1 : Eylül 05, 2021, 06:59:24 ÖÖ »
Feminizm Tahribatı Yüzeyseldir

İnsan hakkında, Allah Teâlâ’dan başka kim tarafından ne tür düzenleme yapılırsa yapılsın, doğru sonuç vermez. Beşerin düzenlemeleri kendisi gibi yetersizdir. Çünkü insanın fıtratına uymaz. Fıtrat hiç değişmez, asıldır.

İnsanı yaratandan başkası onu kapsamlı olarak tanımaz. İnsanı tanımayan ihtiyaçlarını da yeteri kadar bilemez. Onu, yaradan Allah Teâlâ olduğu için onun yararını, iyiliğini ve geleceğini ancak O bilir. İnsanlar ancak O’nun sisteminde huzur bulmuş ve düzenli hayata kavuşmuşlardır. Onun sistemi, yeryüzünde peygamberler sistemi olarak hayat bulmuştur. Bunun dışında bütün gelişmelerin hepsi batıldır. Peygamberler sisteminden, önce yahudiler, Hazreti İsâ aleyhisselamı kabul etmemekle saf dışı kalmışlardır. Hristiyanlar da sistemin son temsilcisi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i kabul etmemekle sistemin mürtedi olmuşlardır.

Her ikisi de açıklarını kapatmak için haset hummasına tutulmuş ve fesat cambazları olmuşlardır. Daima İslam’a yenik düştükleri için hilekârlığa başvurmuşlardır.

Bütün hilekârlıklarını hüner niteliğinde planlayıp müslümanların üzerlerine çullanmışlardır. Bundan sonra da kadın erkek eşitliğini savunmuş, bununla da yetinmemiş kadın haklarını önceleyerek kaleyi içten yıkma hokkabazlığını kullanarak İslam ailesini yıkma gayretkeşliğini sergilemişlerdir. İşte bu alanda çok kalleşçe manevralardan biri de feminizm hareketi ihdasıdır. Özellikle bilinmesi gereken gerçek “ne kadın erkeğin, ne de erkek kadının dengidir.” Bunlar “eşit de değillerdir.”

Olmaları da mümkün değildir. Eğer bunlar eşit olsaydılar, birbirlerine muhtaç olmazlardı.” Bunları eşitleme manevraları batıldır.

Ne talihtir ki, müslümanların ilmî, irfanı, izzeti, siyaseti, davayı, gücü, kuvveti ve i’layı kelimetullah şuurunu unutmaları, haçlı bozuntularının, Siyonist çetelerin ve diğer fesatçı gayri Müslimlerin ekmeklerine yağ sürmüştür. Bütün bunlara rağmen Kâinat mülkünün ve evrensel hükmün yegâne sahibi Allah Teâlâ’dır. Yabancı şer güçlerin karşısında ve üstünde O nice net hakikatleri açıklamaktadır. Aile âbidesi hakkında emsalsiz açıklamalar yapmaktadır. “Kıvamında erkekleri ve Saliha kadınları” anlatırken sergilediği kalite ve kalibre takdirler üstü bir değerlemedir. Bunu öncelikle müslümanlar ciddiyetle algılamalı ve uygulamalıdırlar.

Kur’an öncelikle Müslüman erkekleri ve müslüman kadınları değerlendirmeye alır ve onları tonu ve dozajı artan vasıflarla anlatır; İman eden erkekler ve iman eden kadınlar şeklinde kalp, lisan ve amel bütünlüğü çerçevesinde üstünlüklerini perçinler.

Onların itaatkâr, sâdık erkekler ve sâdıka kadınlar olduklarını deklare eder. Onların sabreden erkekler ve sabreden kadınlar olduğunu dile getirirken nice olumsuzluklara karşı dirençli ve güç yetirir üstünlük vasıfları teyid edilir. Buna rağmen onların mütevazı oldukları bildirilirken şımarmayacakları mesajı da verir. Yine onların sadaka verecek kadar bencilliklerinden arınmış ve muhtaçlarla kaynaşmış olmaları, oldukça manidardır. Oruç tutmaları da nefsanî duygularını hayra kanalize ettiklerini gösterir. Bu muhteşem ve maneviyatı yüksek değerlerin, insanın namus ve şerefi olacağını beyan eden Rabbimiz, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, ifadesi ile  “Kıvamında erkekleri ve Saliha kadınları” daha yüksek ve daha emin bir mertebede olduklarını anlatır. O mertebe zikir mertebesidir. Ki, onlar bu kıvamda Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlar olarak zirveye yerleştirir.

Bunca yüksek ve bunca yüce değerlerle, insanlığın zirvesine yerleşen “Kıvamında erkekler ve Saliha kadınlar” mükemmel tablo halinde sunulurken kadın ve erkek eşitliğinin ve kadın haklarının önemi kalmaz, bunları savunan da haklı çıkarmaz.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, veda hutbesinde buyurur ki; “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve iffetini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” Bütün bu beyanlar, feminizm gibi bir ucubenin kadına ve aileye hiçbir katkısı olmadığı gerçeğini bütün çıplaklığı ile deklare eder. Bu şüphesizdir, kesindir.

Kur’an’ın sistemi bu ise müslümanların cehalet ve ihtilafı affedilir mi zannedersiniz?

Yürekleri hak aşkı fışkıran onurlu gençler neredesiniz? Esselamu aleykum.

İlhan Oral.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41