Gönderen Konu: ORUCUN ETKİLERİ  (Okunma sayısı 271 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ORUCUN ETKİLERİ
« : Mayıs 19, 2019, 03:38:42 ÖS »
ORUCUN ETKİLERİ

Geçen hafta orucun ruhaniyeti ile ilgili yazdıklarımızın bir başka özelliği de etkileridir. Orucun etkileri itibarı ile tüm insanlığı düşündürüp ilgilendirecek niteliği çok önemlidir. İnsanlığın var oluşu ile başlayan oruç ibadeti, tüm insanlığı etkileye gelmiştir.

Ölüm orucu bile insanların birbirine tepki niteliğinde olduğu düşünülürse, olumsuz da olsa bir mana ifade eder. Oruç, bir etkileme ve etkilenme aracı mahiyetindedir. Geçen yazımızda ilgili ayetlerde orucun geçmiş ümmetlerde de farz kılındığı gerçeğini dile getirdik. Orucun bütün ümmetlere farz kılınmasının hikmetlerinden biri oruç sayesinde insanın değer kazanarak takva mertebesine yükselmesidir. Takvanın mahiyeti, önemli ve manidardır. Bütün geçmiş ümmetlere farz kılınmış oruç, son Peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine de farz kılınışı derin hikmetler içeren bir ibadettir.

Özellikle Allah Teâlâ katında din olgusunun tevhid esasına bağlı olduğunu ciddi boyutları ile ortaya koyar. İnsan için iman mertebesinden sonra varılması arzulanan takva mertebesine yükseltir. Vacibi’l vücud Allah Teâlâ’nın emir ve hükümlerini külfet saymadan gönül iklimi ortamında hakikat ve hikmet niteliğinde kabullenip, ifa edilen ve halis din tecellisi olan takva, oruç vesilesi ile yüksek değerdir. İşte takva, yaratılmışlar arasında, insanı, Yaradan’a ve O’nun rızasına münasip insan değeri kazandırır. Takva, insan olmanın sırrıdır. Bu sırrı etkileme ve etkilenme ikileminde değerlendirince farklı açılımlara şahit oluruz.

O, size farz kılınan oruç sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta yahut seferde olur da orucunu tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca sağlığına kavuştuğu ve mukim olduğu başka günlerde oruç tutar. İleri düzeyde ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla beraber kim fidyeyi çok verir yahut hem oruç tutar, hem de fidye verirse onun için daha hayırlıdır. Size seferde orucu bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye vermek izni verilmişken yine oruç tutsanız hakkınızda daha hayırlıdır, eğer orucun değerini bilirseniz. (Bakara:2/184) Bu ayetten sonra bir başka değerler bütününü gördüğümüz oruç Kur’an’la bütünleşir.

O Ramazan ayı ki, Kur’an o ay içinde indirilmiştir. O Kur’an, insanları hakka ulaştırır, helâl ile haramda ve din hükümlerinde hakkı batıldan ayırır. Sizden her kim Ramazan ayına şahit olursa o ay oruç tutsun, kim hasta olur yahut seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasınız. Size hidayet ettiği şekilde Allah’ı tekbir edesiniz ve gerek ki şükredersiniz.(Bakara:2/185)

Burada ilginç bir etkileme tarafını değerlendirelim, sonra maksada dönelim. Oruç, bir etkileme ve etkilenme aracı mahiyetinde tutulduğu bilinmektedir. Etkileme orucu olarak daha çok ölüm orucu ile isteklerini kabul ettirme taktiğidir. Çeşitli zaman ve mekânda isteklerini kabul ettirme uğruna ölümüne oruç tutanlar olduğu bilinmektedir. Dünyada bunun çok örnekleri vardır. Fakat etkileme orucunu tutup dünyaca meşhur olan bugünki Hindistan’ın kurucu lideri, “Mahatma” adıyla anılan Gandi’dir. Kötülüğe karşı aktif, amma şiddet unsuru içermeyen direnişe geçen Gandi, bu anlayışıyla dünya üzerinde etkin rol üstlenmiştir. Gandi, İngiliz himayesine karşı Hindistan’daki bağımsızlık hareketinin lideri olmuş ve etkileme orucu ile adını tarihe kaydettirmiştir. Hindistan’da başladığı oruçla İngiliz hükümetini etkilemiştir.

Etkileme orucu, ya istek ve beklentiler ya da siyasî hedefler için tutulduğunun bilinmesine rağmen beşerî ağırlıklıdır. Buna rağmen etkilenme orucu ancak, evrensel sistem olan İslam dinine göre tutulan oruçtur. Etkilenme orucu, ancak Yaratan ve her şeyi yöneten Kudret Allah Teâlâ emriyle ve yalnızca O’nun rızası için tutulan oruçtur. Onun için bu oruç, bütün geçmiş ümmetlere ve son ümmet, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ümmetine de farz kılınmıştır. Bu oruçta siyaset yoktur, başkalarını etkileyerek dünyalık bir beklenti yoktur ve düşünülmesi söz konusu değildir. Dünyevî çıkar peşinde koşulmaz. Ancak İlâhî sırrın tecellisi beklenir. Bu beklenti ile kalbî değerler zirve yapar ve insanı şükür mertebesine yükseltir.

Şükredebilen müminlere bu yaraşır, gayri değil! Esselamu aleykum. 

İlhan Oral.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49