İSTİĞFAR TEVBE VE FELAKET
Günümüzde, sel felaketleri, dolu yağışları, beklenmedik zaman ve yerde hortum olayları ve toprak kaymaları, depremler dolayısı ile can kayıpları dehşet veriyor. Bunlardan insanlarımız endişeleniyor. Sel felaketinde evleri yıkılan, iş yerleri tahrip olan, hayvanları telef olan, çiftçilerin ekin ve meyveleri zayi oluyor. Bunlar gelecek endişelerini artıyor.
Kurak mevsimlerde insanlarımız toplanıp yağmur duasına çıkarlar. Allah Teâlâ’dan dilekte bulunurlar. Rablerinden yağmur yağdırmasını dilerler. Bu olay karşısında insanlar merak ediyor ve soruyorlar. Yağmur duası yapıp, Allah Teâlâ’dan yağmur yağdırmasını istedikleri gibi, sel felaketinin olmaması için de manevi bir çare var mıdır, diyorlar. Doğal olaylarda manevi açıklamaları hazmedemeyecek akli ve bilgi yetersizliğinden karmaşık yorum yapanlar çıkabiliyor. Olabilir. Ancak fitne ve fesatçı olmamaları gerekmektedir.
İnsanlık tarihinde bu tür insanlar her devirde kapasiteleri nispetinde yapacaklarını yapmışlardır. Allah Teâlâ, verdiği sayısız nimet karşısında kullarının yanlışlarından dolayı onların tevbe ve istiğfar etmelerini ister ve emreder. Hatta son Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize garanti veriyor; Ey Resûlüm sen onların arasında olduğun müddetçe, Allah onlara azap edecek değildir ve onlar istiğfar etmeye devam ettikçe Allah onlara azap edici değildir. (Enfal:8/33) Bu ayet mealinde iki önemli müjde vardır. Allah Teâlâ, özellikle müslümanlara çok önemli, çok manidar mesajlar vermektedir. Biri, müslümanlar, otokontrol sistemini iman derecesinde sürdürmek için Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i daima aralarında kabul etmeleri gerekmektedir. İkincisi ise istiğfara devam etmeleridir.
Tevbe ve istiğfar eden insanlar azaba duçar olmazlar. Geçen ayette bunlar telkin edilir. Dahası, “Allah, üç ilahtan üçüncüsüdür” diyenler, elbette kâfir olmuşlardır. Hâlbuki bir tek İlah’tan başka hiç bir ilâh yoktur. Eğer bu söylediklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden küfürde kalanlara muhakkak çok acıklı bir azap değecektir. Hâlâ tevbe edip de Allah’a istiğfar etmeyecekler mi? Allah Ğafûrdur, bağışlar, Rahîmdir, merhamet eder. (Maide:5/73,74) Ğafûr ve Rahîm Allah Teâlâ, tanrılık özelliği olmayan varlıklara tanrılık isnat edenlere bile rahmetine dönmelerini ve istiğfar etmelerini öneriyor ve istiğfar etmeleri için onları uyarıyor.
Küfründen taviz vermeyenlere rağmen günah işleyip ve kendilerine zulüm edip peşinden Allah’ı zikredip istiğfar edenleri Allah Teâlâ, övgü ile dile getirir. Günâh işledikleri veya nefislerine zulüm ettikleri zaman Allah›ı zikrederek hemen günahlarının bağışlanması için istiğfar edenler ki günahları Allah›tan başka kim bağışlayabilir? Hem de yaptıkları günaha bile bile ısrar etmezler. (Ali İmran:3/135) Bu ifadelere evrensel hüviyet vererek tevbe ve istiğfara dikkat çeken Allah Teâlâ açıklama yapar. Evrensel ölçüde istiğfar edenleri gündeme getirir ve şöyle buyurur: Arşı taşıyan melekler ve arşın etrafında bulunan melekler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler. O’na iman ederler ve iman etmiş olanlar için istiğfar ederler: “Yarabbi! Sen her şeyi rahmet ve ilim ile kuşatansın. Artık tevbe etmiş, senin yoluna tâbi olmuş olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru!” diye dua ederler. (Mümin: 40/7) Arşı taşıyan ve arşın etrafındaki meleklerin insan için istiğfar etmeleri evrenseldir.
Bununla bağlantılı olan bir başka olay da Hûd aleyhisselamın duasıdır. O, tâ o zaman günümüz meselelerini okur gibi bugünkü mevcut olaylara ışık tutuyor. Bununla ciddi bir meseleyi kavmine telkin ediyor; Ey kavmim! Rabbinize istiğfar edin. Sonra ona tevbe edin ki, gökten üzerinize bol bol bereket yağmuru indirsin ve kuvvetinize kuvvet katarak sizi çoğaltarak güçlendirsin. Günahınızda ısrar ettiğiniz halde imandan yüz çevirmeyin.” (Hûd:11/52) Burada iki önemli ve anlamlı müjde verilmektedir. Biri tevbe ve istiğfar ederek rahmete nail olmak, ikincisi, tevbe ve istiğfar ile iki nimeti birden kazanmak. Bunlardan biri gökten gelen bol bol bereket yağmuru, ikincisi maddi ve manevi olmak üzere kuvvetinize kuvvet katarak sizi ve neslinizi çoğaltarak güçlendirmektir.
Şimdi, dikkat edelim. Ümmetin tevbe ve istiğfar gibi önemli görevlerini yaparak hem azaptan kurtulmuş ve hem de afetlerden korunmuş olacaktır. İslam ümmetini bundan kim mahrum ediyor ve niçin? Hiç düşündünüz mü? Esselamu aleykum.
İlhan Oral.