Suların Kısımları
44- Sular Şer'an iki kısımdır: Biri, mutlak sulardır ki, su denilince bu tür su anlaşılır. Bunlar yaratılışlarındaki vasıf üzerinde duran sulardır. Yağmur suyu, kar suyu, deniz suyu, kuyu suyu, göze ve pınar suları gibi... Bunların her birine "Mutlak Su" denir.
Diğer kısım sulara "Mukayyed Sular" denir. Yabancı bir maddenin mutlak sulara karışması ile asıl vasıflarından çıkan ve özel bir isim alan sulardır. Gül suları, çiçek suları, üzüm, asma ve et suları gibi... Bunların her birine "Mukayyed Su" denir.
45- Mukayyed sular, aslî ve gayr-i aslî diye iki kısma ayrılırlar. Aslen mukayyed olanlar: Kavun, karpuz, asma, gül suları ve benzerleridir. Gayr-i aslî olan mukayyed sular, aslında mutlak su iken yabancı bir maddenin karışması ile meydana gelen sulardır. Bir su içine yaprakların düşmesi, o yaprakların çürüyerek suyun incelik ve akıcılığını, renk ve kokusunu değiştirmesiyle bozulan sulardır.
46- İçinde nohut ve mercimek gibi temiz bir şeyin pişmesiyle incelik ve akılcılığını kaybeden bir su da mukayyed su sayılır. Yine üç vasıfdan (renk, tad ve kokudan) birini veya ikisini değiştirecek şekilde mutlak suya mukayyedin karışması ile su mukayyed olur. Şöyle ki: Bir mutlak suya, süt gibi renk ve taddan ibaret iki vasfı olan bir içecek madde yahut karpuz suyu gibi yalnız bir tad vasfı bulunan bir sıvı karışıp kendisinde bu vasıflardan yalnız biri meydana çıksa veya sirke gibi üç vasıflı (tad, renk koku) bir sıvı karışıp da bu vasıflardan ikisi mutlak suda belirse, artık o su, mukayyed olur.
47- Mutlak olan su yosun tutarak veya bekleyerek renk ve kokusu değişirse, yahut içine tadını değiştirmeyecek miktarda sabun, zaferan, toprak ve yaprak gibi temiz ve katı şeyler düşerse yahut içinde mısır ve nohut gibi şeyler ıslatılmış olursa mutlak su olmaktan çıkmaz. Bu durumda incelik ve akıcılığını değiştirmemek şartı ile üç vasfı bozulmuş olsa bile, mutlak hükmünden çıkmaz. Ancak suyun tabiatı olan incelik ve akıcılık halinin değişmesiyle mukayyed olur.
Mutlak Suların Nevileri ve Hükümleri
48- Mutlak sular, tahir ve mutahhir (temiz ve temizleyici) olup olmamaları bakımından beş kısımdır:
1) Temiz ve temizleyici olan ve kerahetten beri bulunan sulardır. Üç vasfı (rengi, tadı, kokusu) bozulmamış ve kendisinde keraheti gerektiren bir şey bulunmamış olan herhangi mutlak bir su bu kısma girer. Bu su, hem içilir, hem yemeklerde kullanılır, hem de onunla her türlü temizlik yapılabilir.
2) Temiz ve temizleyici olmakla beraber mekruh olan sulardır. Ev kedisi gibi evcil bir hayvanın yahut çaylak ve doğan gibi yırtıcı bir kuşun yahut evlerden eksik olmayan fare gibi hayvanların içlerinden içmiş oldukları sular bu kısımdandır. Başka bir su varken böyle suları içmek, yemekte ve temizlikte kullanmak tenzihen mekruhtur.
3) Temiz olduğu halde temizleyici olmayan sular: Bunlar bir hadesi (hükmî necaset olan abdestsizliği) gidermek için insanın bedeninde ibadet maksadı ile kullanılan sulardır. Böyle abdest ve gusül için kullanılmış olan sulara Mâ-i Müstamel (kullanılmış su) denir.
Örnek: Abdesti olmayan bir müslümanın bütün abdest azalarında veya bir kısmında kullanıp biriktirdiği, yahut cünüb bir müstümanın bütün bedeninde kullanmış olduğu su, bu kısımdandır.
Abdesti olan bir müslümanın abdest almış olduğu yerden başka bir yerde sevab niyeti ile abdest alması yahut bir ibadet yaptıktan sonra aynı yerde tekrar abdest alması suretiyle toplanan sular da böyledir.
Yine yemeklerden önce ve sonra, Peygamberimizin sünnetine uymak maksadı ile el yıkamakta kullanılmış olan sular da böyledir.
İşte bu şekilde kullanılmış sular her ne kadar temiz iseler ve maddi pislikleri giderirlerse de, (abdestsizlik gibi) hükmen necasetleri gideremezler. Bu sularla abdest alınmaz ve gusledilmez.
Kullanılmış böyle suların temiz olup temizleyici olmamaları İmam Muhammed'e göredir. Fetva da buna göredir. Fakat İmamı Azam ve İmam Ebu Yusuf'a göre, bu sular temiz değildir, pis sayılırlar.
(İmam Malik ve İmam Şafiî'den nakledilen bir görüşe göre, bu kullanılmış sular hem temiz, hem de temizleyicidir. Ancak ikinci defa kullanılmaları mekruhtur.)
4) Bunlar temiz olmayan sulardır. İçine pislik düştüğü kesin olarak bilinen yahut fazla bir zanla bilinen az mikdardaki sulardır. Böyle sular pis hükmündedir. Ancak büyük su hükmünde olan kuyu ve havuz gibi sulara pislik düşünce, o suyun üç vasfından birini (tad, renk veya kokusunu) değiştirirse o zaman bu büyük su da pis olur. Aksi halde büyük sulara necaset düşmekle, vasıflarından birini kaybetmedikçe pis olmazlar. Akar halde olan sular da böyledir. Böylece büyük sularla akar halde olan sular aynı hükmü taşımış oluyorlar.
Durgun olup akar halde bulunmayan suların kare şeklinde bulunmaları halinde yüz ölçümünün yüz arşını bulması ile ve daire halinde olanların çevresi otuz altı arşını bulması ile bunlar büyük su sayılırlar. Bu ölçüden az olanlar da küçük su hükmündedir.
Akar halde olan sulara gelince, bunlar az olsun, çok olsun büyük sular (büyük havuzlar) hükmündedir. Böyle bir akar su içine düşen bir pislikle suyun üç vasfından biri değişip bozulmadıkça, bu su temizdir ve temizleyicidir. Bunların derinliğine bakılmaz. Avuç ile alınan sudan dolayı, suyun dibinin açılmaması, büyük su olmak bakımından yeterlidir. Bir suyun da akıcı sayılabilmesi için, en az bir saman çöpünü götürmesi lazımdır.
5) Şüpheli (Meşkûk) Sular: Bunlar, merkeblerin ve katırların artığı olan sulardır. Böyle bir su temiz ise de, abdestsizliği (hades denilen hükmî necaseti) gidermeğe yeterli olup olmadığı şüphelidir. İlerde bu konuda bilgi verilecektir.
49- Bir kimsenin abdesti varken, sadece serinlemek için yahut başkasına abdest alınışını öğretmek için abdest aldığı su, hem temizdir, hem de temizleyicidir.
Yine bir kimse abdest aldıktan sonra aynı mecliste daha abdesti bozulmadan ve o abdestle bir ibadet yapmadan tekrar abdest alırsa, biriken su temizdir, temizleyicidir. İçinde temiz bir kabın veya temiz bir çamaşırın yıkandığı su da böyledir. Çünkü bu sularla ne maddî ne de hükmî bir temizlik yapılmıştı. Ancak böyle kullanılmış sulardan insan tiksinir; sağlık bakımından da zararlı olmaları düşünülür. Zaruret olmadıkça bu gibi sular içilmez, yemeklerde kullanılmaz. Bunlarla abdest ve boy abdesti alınmaz.
50- Bir mutlak (tabiî) suya kullanılmış (müstamel) su karıştığı zaman bakılır: Eğer asıl temiz su, karışan (müstamel) sudan iki kat fazla ise, onunla hükmî necaset (abdestsizlik) giderilebilir. Durum aksine olursa, karıştırılan müstamel (kulanılmış) su asıl temiz sudan iki kat fazla olursa, onunla abdestsizlik (hades)
giderilemez, gusül yapılamaz. Her iki suyun mikdan eşit olduğu zaman, ihtiyat olarak hüküm yine böyledir.
Mukayyed Suların Hükümleri
51- Yukarıda işaret edildiği üzere, mutlak sularda dıştan bir tesir bulunmayınca bunlar içilir, yemeklerde ve bütün temizlik çeşitlerinde kullanılır, abdest veya gusül alınır. Gerek hakîkî, gerek hükmî kirler giderilir. Mukayyed sular ise böyle değildir. Bunlarla abdest ve boy abdesti alınmaz.
Bunlarla hades denilen hükmî necaset (abdestsizlik) giderilemez. Çünkü bu gibi temizlikler için dinimiz mutlak (tabiî) suları kullanmayı emretmiştir. Bununla beraber mukayyed suların bazıları içilebilir, yemeklerde kullanılabilir. Yine mukayyed sulardan yağlı ve kaygan olmayan ve sıkılmakla akıp gidenlerle hakikî necasetler (pislikler) giderilebilir.
52- Mutlak sular, içlerine düşecek bazı şeylerden dolayı temizliklerini yitireceği gibi, mukayyed sular da yitirir. Bu halde her iki su da, ne hakikî ve ne de hükmî pislikleri gidermekte kullanılabilir. Bunlarla ilgili olarak bilgi verilecektir.
Su Artıkları Hakkında Hükümler
53- Az ve durgun olan su artıkları şu kısımlara ayrılır:
1) Hem temiz, hem de temizleyici olan ve kerahet taşımayan artıklar: Bunlar, ağızları temiz olan bütün insanların, deve sığır ve koyun gibi, eti yenen evcil hayvanların, atların ve attan veya inekten doğmuş katırların, eti yenen vahşi hayvanların, eti yenen kuşların artıklarıdır. Bu cins hayvanların su artıkları içilir ve bu artıklarla temizlik yapılabilir. Ağızları temiz olmayanların artıkları da temiz değildir. Şarap içen veya ağız dolusu kusan kimselerin şarap içmelerinin veya kusmalarının hemen arkasından içtikleri suyun artığı gibi.
2) Kullanılmaları mekruh olan artıklar: Bunlar, kedilerin, tavukların ve atmaca, şahin, doğan, çaylak, katal gibi yırtıcı kuşların ve pislik yemekten çekinmeyen koyun, sığır, keçi gibi hayvanların artıklarıdır.
Başka temiz su varken bunların içilmesi ve temizlikte kullanılması tenzihen mekruhtur. Fakat başka su bulunmayınca, bunlar içilebilir ve bunlarla temizlik yapılabilir. Bu gibi sular varken teyemmüm yapılması caiz değildir.
3) Kullanılmaları şüpheli olan artıklardır. Bunlar, yabanî olmayan merkeblerin ve bunlardan doğmuş katırların artıklarıdır. Başka temiz su bulunmayınca hem abdest alınır, hem de ihtiyat olarak teyemmüm yapılır.
Şüpheli (meşkûk) bir su ile, şüpheli olmayan bir su birbirine karışacak olsa, tartıca ağır gelene itibar edilir. Bu iki su eşit olunca, yine ihtiyat olarak teyemmüm de edilir.
4) Necis (pis) sayılan artıklardır. Bunlar, köpek, kurt, aslan, kaplan, domuz ve benzeri hayvanların ve vahşi kedilerin artıklarıdır. Bunlar temizlikte kullanılamaz ve zaruret olmadıkça da bunlar içilemez.
54- Terler ve salyalar, ağızdan akan sular hüküm bakımından artıklar gibidir. Bu bakımdan artığı temiz olanın, ter ve salyası da temizdir. Artığı mekruh veya şüpheli (meşkûk) olanın, ter ve salyası da mekruh veya meşkûk (şüpheli) olur.
Artıkları temiz olmayan hayvanların terleri ve salyaları da temiz değildir.
55- Bir arada bulunan kaplardan çoğunda temiz su ve az bir kısımda pis su bulunsa, araştırma yapmak gerekir. Kapların hangilerinin temiz olduğu zan üstünlüğü ile tayin edilir. Ondan sonra da, tayin edilen sulardan içilir, abdest ve gusül temizliği yapılır. Çünkü hüküm kuvvetli olan hale göredir. Fakat temiz olmayan kaplar temizlerden daha çok veya temizlere eşit olsa, yemekte ve içmekte kullanılmak için araştırma yapılabilir; ancak abdest ve gusül için araştırma yapmak gerekmez. Bu sular döküldükten veya hayvanların ihtiyacı için birbirlerine kanştırıldıktan sonra teyemmüm yapılır.
Kuyular Üzerindeki Hükümler
56- Kuyular, suları ne kadar çok olursa olsun, yüzeyleri yüz arşın (takriben altmış beş) metrekareye ulaşmadıkça yahut daima akıp giden bir su yolu üzerinde bulunmadıkça küçük sular (küçük havuzlar) hükmündedirier. Bu esasa göre, içlerine düşecek şeylerden dolayı haklarında aşağıdaki hükümler uygulanır.
57- Üzerlerinde pislik bulunmadığı bilinen insan veya eti yenen koyun ve deve benzeri hayvanların içlerine düşüp de diri olarak çıkmış oldukları kuyuların suyu pis olmaz.
Yine katırın ve merkebin, atmaca, şahin, çaylak gibi yırtıcı kuşların, köpek, kurt, kaplan benzeri canavarların içine düşüp de diri olarak çıktıkları kuyuların da suyu pis olmaz; ancak ağızlarının salyasının düştükleri suya bulaşmaması lazım. Bulaştığı takdirde su, salyanın hükmüne bağlıdır.
Hayvanın salyası temiz ise, artığı gibi su da temizdir (*). Salyası pis ise, su da pis olur. Bu durum daha önce bildirilmişti.
58- Bir kuyunun içine fare, serçe veya bunlardan birinin büyüklüğünde başka bir hayvan düşüp ölse, o hayvan henüz şişmemişse, bu hayvan kuyudan çıkarıldıktan sonra yirmi kova su kuyudan çekilip dökülür. Bu miktar suyun çıkarılması vacibdir. Bu mikdar su çıkarılmadıkça kuyunun suyu temiz olmaz. Böyle bir kuyudan otuz kova çıkarılması müstahab olur.
59- Bir kuyunun içine kedi, tavuk, güvercin veya bunlardan biri büyüklüğünde başka bir hayvan düşüp ölse de, henüz şişmeden çıkarılsa, o kuyudan kırk kova su çekilir ki, bu mikdar su çıkarmak vacibdir. Elli veya altmış kova su çıkarılması müstahab olur.
60- Bir kuyunun suyuna, bir damla dahi olsa, kan, şarab, sidik gibi akıcı bir pislik karışsa, o su pis olur. Yine bir kuyunun içine domuz düşse yahut koyun, keçi ve bunlar büyüklüğünde bir hayvan düşüp öldükten sonra şişmiş olsa, yahut serçe ve fare büyüklüğünde küçük bir hayvan düşüp ölerek dağılsa veya tüyleri dökülse, o kuyunun dibinde bir kova su kalmayacak şekilde suyunun tümünü çıkarmak icab eder. Ancak kuyunun suyu çok olup devamlı olarak kaynamakta ise, iki yüz kova su çekmek yeterlidir; bu vacibdir. Üç yüz kova çıkarılması müstahabdır. Daha sağlamı, kuyunun içindeki su mikdarının kaç kova olduğu hesaplanarak o mikdar suyun çıkarılmasıdır. Bazı alimlere göre fetva, bu şekilde işlem yapmaktır.
61- Bir kedi köpekten korkarak yahut bir fare kediden veya bir koyun kurttan korkarak kaçıp da ölmeyecek şekilde kuyuya düşse, kuyunun bütün suyu pis sayılır. Çünkü bu hallerde hayvanların işemiş olmaları ihtimali kuvvetlidir. Fakat geçerli sayılan diğer bir görüşe göre, bu halde kuyu pis olmuş sayılmaz. Zaruret bakımından bu hal bağışlanmıştır.
62- Tavuktan çıkan taze bir yumurtanın ve yeni doğmuş bir kuzunun içine düştüğü su pis olmaz; ancak bunların üzerinde pislik bulunduğu bilinirse, su pis olur.
63- Tercih edilen görüşe göre, bir kuyuya devenin, koyunun, keçinin, atın, katırın, merkebin, sığırın ve mandanın tersleri düşmekle o kuyunun suyu pis olmaz. Bu terslerin yaş yahut kuru, sağlam veya kırık olması arasında fark yoktur. Çünkü bunlardan korunmak çok zordur. Hele kırlardaki kuyularda bunlardan korunmak daha güçtür. Ancak kuyuya düşen bu pislik parçaları adet itibariyle çoğumsanıyorsa yahut her su çekilen kovada en az bir ve iki parça görülürse, o zaman su temizliğini kaybetmiş olur. Bununla beraber daha güvenilir bir görüşe göre zaruret esas alınır. Şöyle ki: Evlerdeki kuyuları bu pisliklerden korumak güç olmadığı için, kuyuya düşmeleri halinde böyle kuyular pisleşir. Fakat kırlardaki kuyuları korumak güç olduğundan bu pislikler o kuyuları temizlikten çıkarmaz.
64- Kaz, tavuk, ördek gibi hayvanların tersleri suyu bozar. Onun için içine düştükleri kuyunun bütün suyunu boşaltmak gerekir. Çünkü bunların pislikleri galiz (ağır) necasettir.
65- Güvercin ve serçe gibi eti yenen kuşların tersleri, kuyularda ve kaplarda olan suları bozmaz. Eti yenmeyen kuşların tersleri de suyu bozmaz. (İmam Şafiî'ye göre bunların tersleri suyu bozar.)
66- İmamı Azam ile İmam Ebû Yusuf'dan bir rivayete göre, yırtıcı kuşların tersleri kuyuların suyunu bozmaz; çünkü bunlardan kuyuları korumak güçtür. Mikdarları çok olmadıkça elbiseyi pis yapmazlar. Suyun vasıflarını bozmadıkça; çok olan suları da temizlikten çıkarmazlar. Fakat kaplardaki sular bozulmuş olur; çünkü bu kabları korumak mümkündür.
67- Bir kuyuda lâşeden (ölü hayvan kalıntısından) başka bir pislik görülse, pislik görüldüğü andan itibaren o kuyunun suyu pis sayılır. Artık o sudan abdest alınmaz, başka temizlik işinde de kullanılmaz. Su kuyusunda fare veya kedi ölüsü gibi bir lâşe görüldüğü zaman, eğer düşüş zamanı biliniyorsa, o vakitten itibaren kuyunun suyu pis sayılır. Fakat lâşenin kuyuya düştüğü zaman bilinmez de, kuyudaki ölü hayvan şişmiş, dağılmış veya tüyleri dökülmüşse, o kuyu üç gün ve üç geceden itibaren pislenmiş sayılır. Eğer kuyuda bulunan ölü hayvan şişmemiş, dağılmamış veya tüyleri dökülmemiş ise, bir gün ve bir geceden itibaren ihtiyaten o kuyu pis kabul edilir. Bu esasa göre o müddetler içinde alınan abdestler ve gusüller sahih olmamış demektir. Bunlarla kılınmış olan namazların kazası lazım gelir. Aynı zamanda bu sularla yıkanmış olan pis elbiselerin tekrar yıkanmaları gerekir. Fakat o sularla pis olmayan çamaşırlar yıkanmışsa, onları tekrar yıkamak gerekmez. Bütün bunlar, "kesinlikle bilinen şey, şübhe ile gerçekliğini kaybetmez" kuralına dayanmaktadır.
Bu mesele İmamı Azam'a göredir. İmameyn'e (Ebû Yusuf ve Muhammed'e) göre eğer inceleme sonunda kuyuda bulunan ölü hayvanın ne zaman kuyuya düştüğü anlaşılamazsa, görüldüğü andan itibaren kuyunun pis olduğu kabul edilir. Ondan önce kılınan namazlar kaza edilmez ve yıkanan çamaşırlar tekrar yıkanmaz. O ölü hayvan dışardan bir rüzgarla yahut başka bir sebeble kuyuya henüz düşmüş olabilir. Meydana gelen bir olayın en yakın zamana nisbet edilmesi esastır.
68- Pislenmiş bir kuyunun içinde bulunan sular kuruyup çekildikten sonra, tekrar suyu gelmeye başlasa, kuyu temizlenmiş sayılır; çünkü bu şekilde çekilip kaybolan pislik geri gelmez.
69- Kuyuların suyunu boşaltmada kullanılacak kovalar, orta büyüklükteki kovalardır. Bazı alimlere göre, yaklaşık olarak 5 kg. (1400 dirhem) su alacak büyüklükte olmalıdır. Bu kovaların tam ağızlarına kadar dolması gerekmez. Suyu pislenen kuyudan tayin edilen mikdar su çekilince, kuyunun geri kalan suyu da, çamurları ve taşları da, kova ile kovanın ipi de, kovayı çekenin elleri de temizlenmiş olur. Çünkü bunların temizliği, kuyunun temizliğine bağlıdır. Bir kuyudan çekilmesi icab eden suyu bir günde çekmek şart değildir, ayrı günlerde çekilerek gereken mikdar tamamlanabilir.
70- Akıcı kanı bulunmayan balık, çekirge, kurbağa, sinek, küçük yılan, akreb, su köpeği ve su hınzırı gibi hayvanların suda yahut başka bir sıvı içinde ölmesi ile o su pis olmaz. Böyle bir su ile abdest alınabilir.
71- Az su hükmünde olan bir su içine, az dahi olsa pislik düşmekle o su pis olur. Fakat bir oluktan akmakta olan su, bir ölü hayvan leşine (karada yaşayan ve kanı olan bir hayvan ölüsüne) veya başka bir pisliğe dokunup geçerse hemen pis olur mu? Bu konuda duruma bakılır. Şöyle ki: Suyun tamamı veya çoğu o pisliğin üzerine uğrarsa, su pislenmiş olur. Ancak üzerine suyun uğradığı pislik tamamen dağılarak eseri görülmez bir hale gelmiş olursa,o zaman su pislenmiş olmaz, temiz sayılır.
Yine suyun az bir kısmı böyle bir pisliğe uğrasa, yine su temizliğini kaybetmiş olmaz. Ancak suyun dokunduğu pislikten suda bir iz kalmış olursa, temizlikten çıkar.
72- Pisliğin üç vasfından biri (renk, koku ve tad) kuyunun suyuna geçmeyecek şekilde, kuyu ile tuvalet arasında mesafe bulunsa, o kuyunun suyu pis sayılmaz(**). Fakat pisliğin üç vasfından biri suya geçmiş olursa, kuyu pis olur. Tuvaletle kuyu arasında bulunan mesafe uzak bile olsa, yine bu durumda kuyunun suyu pis sayılır.
(*) Bütün bu bahisde sözü geçen temizlikten din bakımından ibadetlerin yapılmasına engel olan hades ve habesin giderilmesinin kasdedildiğini, yoksa tıbbî ve fennî temizlik kasdedilmediğini önemle kaydetmek gerekir.
Müslümanlıkta İbadetler, Taharetler
1- İslam dini, Yüce Allah'a ibadetten, itaat ve teslimiyetten ibaret en kutsal bir dindir. Bu kutsal din, Yüce Allah'ı bilmek, ona ibadet ve itaatta bulunmak için insanların yaratılmış olduklarını bildirmektedir.
Büyük İslam dini, insanları yükseltir, insanları melekler gibi temiz bir hayata kavuşturur, insanların ruhlarını manevî duygularla aydınlatır. Bütün kainatın yüce yaratıcısına kulluk ve ibadet görevinde bulunmalarını emreder.
İkramı bol olan ezeli yaratıcımızın manevî huzurunda kabul edilmek, insan için ne büyük bir nimet, ne büyük bir şereftir. İşte ibadet ve itaat, insana bu nimet ve şerefi kazandırır.
Uyanık bir ruhun ferahlığı, sağlam düşünceli bir insanın kalben huzuru, gerçek bir neş'eye ve bir mutluluğa kavuşması, ancak Yüce Allah'a ibadet sayesinde elde edilir.
İbadet ve itaat zevkinden yoksun olanlar, kendi yaratılışlarındaki hikmetten habersiz olan zavallılardır.
Yüce Allah'a kulluk ve ibadette bulunmayanlar, borçlu oldukları şükür görevini terk etmiş, sonsuz ahiret hayatlarını tehlikeye düşürmüş mutsuz kimselerdir.
Hiç şübhe yok ki, insanların mutluluk ve selameti, gerçek varlığı, Yüce Allah'a güzel niyet ve samimi bir kalb ile ibadet ve itaat etmekle kazanılmış olur. ibadetlerin bir kısmı da temizliğe ve paklığa bağlıdır.
2- Müslümanlık, temizliğe büyük bir önem vermiştir. Taharet, maddî ve manevî kirlerden arınmak demektir. Bir kısım ibadetlerin şartı, başlangıcı, anahtarıdır. Temizlik bulunmadıkça bu ibadetler yerine getirilemez. Temizlik bulunmadıkça insan Yüce Allah'ın manevî huzuruna giremez. Nitekim bir hadis-i şerîfte:
"Temizlik imandandır" buyurulmuştur.
Diğer bir hadis-i şerifde de: "Namazın anahtarı temizliktir" buyurulmuştur.
Aynı zamanda temizlik sağlık için yararlıdır. Rızkın çoğalmasına sebeb olur. Nitekim bir hadis-i şerifde: "Temizliğe devam et ki, rızkına genişlik verilsin" buyurulmuştur.
Sonuç: Ehliyet ve yetki sahibi olan her insan birtakım ibadetlerle, temizliklerle din bakımından görevlidir. Bazı şeyleri yapmakla ve bazı şeyleri yapmamakla sorumlu tutulmuştur. Bunlara dair ilmihalimizde yeterince bilgi verilecektir. Ancak din kitablarında, yazışmalarda ve konuşmalarda çokça tekrarlanan bazı deyimler vardır ki, önce bunlann anlamlarını bilmek gerekir. Bunun için önce bunların lügat ve terim manalarını yazacağız