Gönderen Konu: İman ve İslam  (Okunma sayısı 425 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
İman ve İslam
« : Mart 26, 2024, 08:43:15 ÖÖ »


İman  ve  İslam
 
Bu (İTİKÂTNÂME) kitabında, Resûlullahın îmanı ve islâmı bildiren bir hadis-i şerifi açıklanacaktır. Bu hadis-i şerifin bereketi ile, müslümanların îtikatlarının tamamlanacağını, böylece, salâha ve saadete kavuşacaklarını ve cürmü, günahı çok olan bu Hâlidin de kurtulmasına sebep olacağını Ümit ediyorum.

Hiçbirşeye muhtaç olmıyan ve keremi, ihsânı bol olan ve kullarına çok acıyan Allahü teâlâya güzel îtikatım şöyledir ki, sermâyesi az, kalbi kara olan bu fakir Hâlidin yersiz sözlerini af buyura ve kusurlu ibâdetlerini kabûl eyleye! Yalancı, aldatıcı şeytanın kötülüklerinden [ve islâm düşmanlarının yalan yanlış sözlerine ve yazılarına aldanmaktan] koruyarak, şâd eyleye! Merhametlilerin en merhametlisi ve ihsân sahiplerinin en cömerdi ancak Odur.

İslâm âlimleri buyurdu ki, (Mükellef) olan, yâni âkıl ve bâliğ olan, kadın, erkek her müslümanın, Allahü teâlânın sıfat-ı zatiyyesini ve sıfat-ı sübûtiyyesini, doğru bilmesi ve inanması lâzımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özr olmaz. Bilmemek günah olur. Ahmed oğlu Hâlid-i Bağdâdînin bu kitabı yazması, başkalarına üstünlük ve bilgi satmak ve şöhret sahibi olmak için değildir. Bir yâdigâr, bir hizmet bırakmak içindir.

Allahü teâlâ, bu âciz olan Hâlide, kendi kuvveti ile ve Resûlünün mübârek ruhunun yardımı ile imdâd eylesin! Âmîn. [Hâlid-i Bağdâdî, 1242 [m. 1826] da vefât etti. ]

[Allahü teâlânın (Sıfat-ı zâtiyye)si altıdır. Bunlar:Vücûd, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefet-ü lil-havâdis ve Kıyâm-ü bi-nefsihî'dir. Vücûd, kendiliğinden var olmak demektir. Kıdem, varlığının öncesi, başlangıcı olmamaktır. Bekâ, varlığı sonsuz olmaktır, hiç yok olmamaktır. Vahdâniyyet, hiç bir bakımdan şerîki, nazîri, benzeri olmamaktır.

Muhâlefet-ü lil-havâdis, hiçbir şeyinde, hiçbir mahlûka, hiçbir bakımdan benzemez demektir. Kıyâm-ü bi-nefsihî, varlığı kendindendir, hep var olması için, hiçbir şeye muhtaç değildir, demektir. Bu altı sıfatın hiç biri, mahlûkların hiçbirinde yoktur. Bunların, mahlûklara hiçbir sûrette teallukları, bağlantıları da yoktur. Bazı âlimler, Vahdâniyyet ve Muhâlefet-ü lil-havâdisin aynı olduklarını söyliyerek, (sıfat-ı zâtiyye beştir) demişlerdir].

Allahü teâlâdan başka olan herşeye, (Mâ-sivâ) veya (Âlem) denir. Şimdi (Tabî'at) diyorlar.

Âlemlerin hepsi yok idi. Hepsini Allahü teâlâ yarattı. Âlemlerin hepsi, mümkindir ve hâdistir. Yâni, yok iken var olabilir ve var iken yok olabilirler ve yok iken var olmuşlardır. (Allahü teâlâ var idi. Hiçbirşey yok idi) hadis-i şerifi, bunu bildirmektedir.

Âlemin hâdis olduğunu gösteren ikinci bir delîl de, âlemin her zaman bozularak değişmesidir. Her şey değişmektedir. Kadîm olan şey ise, hiç değişmez. Allahü teâlânın zatı [yâni kendisi] ve sıfatları böyledir. Bunlar hiç değişmez. [Hâlbuki âlemde, fizik olaylarında, maddelerin hâl değiştirmesi oluyor. Kimyâ reaksiyonlarında, maddelerin özü, yapısı değişiyor. Cismlerin yok olarak başka cismlere döndüğünü görüyoruz. Bugün, yeni bilinen atom değişmelerinde ve çekirdek reaksiyonlarında, madde, element de yok oluyor. Enerjiye dönüyor. ] Âlemlerin böyle değişmeleri, birbirlerinden hâsıl olmaları, sonsuzdan gelemez. Bir başlangıcı olması, yoktan var edilmiş olan ilk maddelerden, elementlerden hâsıl olmaları lâzımdır.

Âlemin mümkün olduğuna, yâni yok iken var olabileceğine başka bir delîl de, âlemin hâdis olmasıdır. Yâni, herşeyin yok iken var olmalarıdır.

[Vücûd, var olmak demektir. Üç türlü vücûd vardır:Birincisi (Vâcib-ül-vücûd)dür. Yâni, varlığı lâzım olan vücûddür. Hep vardır. Önceleri ve sonsuz sonraları hiç yok olamaz. Yalnız Allahü teâlâ vâcib-ül-vücûddür.

İkincisi, (Mümteni'-ul-vücûd)dür. Yâni, var olamaz. Hep yok olması lâzımdır. Şerîk-i bârî böyledir. Yâni, Allahü teâlâya ortak, Allahü teâlâ gibi ikinci bir tanrı var olamaz.

Üçüncüsü, (Mümkün-ül-vücûd)dür. Yâni, var da olabilir, yok da olabilir. Bütün âlemler, mahlûklar hep böyledir. (Vücûd) kelimesinin tersi (Adem) kelimesidir. Adem, yokluk demektir. Âlemler, yâni herşey, var olmadan önce ademde idi. Yâni yok idiler. ]

Mevcut, yâni, var olan şey ikidir: Biri (Mümkün), ikincisi (Vâcib)dir. Eğer mevcut, yalnız mümkün olsaydı ve vâcib-ül-vücûd bulunmasaydı, hiçbirşey var olamazdı. [Çünkü, yok iken var olmak, bir değişikliktir, bir olaydır. Fizik bilgimize göre, her cismde bir olay olması için, bu cisme dışardan bir kuvvetin te'sîr etmesi, bu kuvvet kaynağının, bu cismden önce mevcut olması lâzımdır. ] Bunun için, mümkün olan mevcut, kendi kendine var olamaz ve varlıkta duramaz. Ona bir kuvvet te'sîr etmeseydi, hep yoklukta kalırdı. Var olamazdı.

Kendini var edemiyen, başka mümkinleri de elbette halk edemez, yaratamaz. Mümkini yaratanın, vâcib-ül-vücûd olması lâzımdır. Âlemin var olması, bunu yoktan var eden bir yaratıcının var olduğunu gösteriyor. Görülüyor ki, hâdis olmıyarak ve mümkün olmıyarak, yâni hep var olarak, bütün mümkinlerin tek yaratıcısı, ancak vâcib-ül-vücûddür. O kadîmdir. Yâni hep var idi. Vâcib-ül-vücûd demek, vücûdü başkasından olmayıp ancak kendindendir. Yâni kendi kendine hep vardır. Başkası tarafından yaratılmamıştır. Eğer böyle olmazsa, mümkün ve hâdis olması, başkası tarafından yaratılması lâzım olur. Bu ise, düşünülenin tersine olan bir netîcedir. Fârisîde (Hudâ) demek, kendi kendine hep olucu, yâni kadîm demektir. [Kitabımızın I.  kısm, 6.  maddesinde daha geniş bilgi vardır.

Âlemlerin, şaşılacak bir nizâm içinde olduklarını görüyoruz. Fen, her sene bunların yenilerini bulmaktadır. Bu nizâmı yaratanın, (Hay) diri, (Âlim) bilici, (Kâdir) gücü yetici, (Mürîd) dileyici, (Semî) işitici, (Basîr) görücü, (Mütekellim) söyleyici ve (Hâlık) yaratıcı olması lâzımdır. Çünkü, ölmek ve câhil olmak ve gücü yetmemek ve zorla yapmak, sağırlık ve körlük ve söyliyememek, birer kusurdur, utanılacak şeylerdir. Bu kâinâtı, bu âlemi, bu nizâm üzere yaratanda ve yok olmaktan koruyanda, böyle kusurlu sıfatların bulunması olacak şey değildir.

Atomdan, yıldızlara kadar her varlık birer hesapla, kanûnla yaratılmıştır. Fizikte, kimyâda, astronomide ve biyolojide keşf edilebilen kanûnlardaki, bağlantılardaki nizâm, akıllara hayret vermektedir. Darwin bile, (Gözün yapısındaki nizâmı, incelikleri düşündükçe, hayretten tepem atacak gibi oluyor) demek zorunda kalmıştır. Fen bilgilerinde okutulan bütün kanûnları, ince hesapları, formülleri yaratan, hiç noksan sıfatlı olur mu?

Bundan başka, adı geçen kemâl sıfatları, mahlûklarında da görüyoruz. Bunları, mahlûklarında yaratmıştır. Bu sıfatlar, kendisinde bulunmasaydı, mahlûklarda nasıl yaratabilirdi?Kendisinde bulunmasaydı, mahlûkları Ondan daha üstün olurlardı.

Yine deriz ki, âlemleri yaratanda, bütün kemâl, üstün sıfatların bulunması ve noksan sıfatlardan hiçbirinin bulunmaması lâzımdır. Çünkü noksan, kusurlu olan, Hudâ, yaratıcı olamaz.

Aklın gösterdiği bu delîlleri bir yana bırakırsak, âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler de, Allahü teâlânın kemâl sıfatları olduğunu açıkça bildirmektedir. Bunda şüphe etmek câiz değildir. Şüphe etmek küfre sebep olur. Yukarıda yazılı sekiz kemâl sıfatına (Sıfât-i sübûtiyye) denir. Yâni, Allahü teâlânın sıfat-ı sübûtiyyesi sekizdir. Allahü teâlâda bütün kemâl sıfatları vardır. Onun zatında ve sıfatlarında ve işlerinde hiçbir kusur ve karışıklık ve değişiklik yoktur. (Sıfât-i zâtiyye) ve (Sıfât-i sübûtiyye)ye (Ülûhiyyet sıfatları) denir. Bir mahlûkta ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanan (Müşrik) olur.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41