www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET GENEL => İBADETLERİMİZ => İman Amel Ecel => Konuyu başlatan: fanidunya - Eylül 21, 2020, 06:06:04 ÖÖ
-
Tağutu – Şeytanı - inkâr Etmeden İman Olmaz
İman, batılı inkâr ve Hakk’ı isbattır. Hakk’ı isbat ve ikrar etmedikçe tek başına batılı inkâr etmekle iman gerçekleşmeyeceği gibi, batılı inkâr etmeden Hakk’ı isbat ve ikrar etmekle de iman gerçekleşmez. “Kim tağutu (şeytani otorite ve düzenleri) inkâr edip Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır.” (Bakara, 256)
“Tağut”, “tuğyan (azgınlık)” kökünün anlamdaşıdır.
Sağduyuya ters düşen, gerçeği çiğneyen, Allah’ın kulları için çizdiği sınırı aşan düşünce, sistem ve ideoloji anlamına gelir. Bu düşüncenin, sistemin ve ideolojinin Allah’a inanmaktan, O’nun koyduğu şeriatından kaynaklanan bağlayıcı bir kuralı bulunmaz. İlkelerini yüce Allah’ın direktiflerine dayandırmayan her sosyal sistem, yüce Allah’ın buyruklarından kaynaklanmayan her kurum, her düşünce, her ahlak kuralı ve her gelenek bu kategoriye, bu kavramın kapsamına girer. Kim, hangi biçimde karşısına çıkarsa çıksın, bunların tümünü kökünden reddederek Allah’a inanır ve ilham kaynağı olarak sadece Allah’ı bilirse o kimse kurtuluşa kavuşur. (Fizilal)
İman, ancak küfür ve nifaktan temizlenmiş bir kalbe yerleşir. Cahiliye kirlerinden arınmamış bir kalpte iman bulunmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e karşı çıkan Kureyş müşrikleri başta olmak üzere o dönem Arap Yarımadası’nda yaşayan müşrikler yeni gelen dinin kendisini ikrar etmekten daha çok, atalarının dini olarak sahip çıktıkları cahiliye düzenini terk etmekte zorlandılar. Nitekim tefsirlerde anlatıldığına göre Kureyşliler Hz. Peygamber (s.a.v.)’den bir sene kendi ilâhlarına tapmasını, bir sene de kendilerinin onun ilâhına tapmalarını istemişler. Hz. Peygamber de, “Allah’a bir şeyi ortak koşmaktan yine O’na sığınırım!” karşılığını vererek onların bu teklifini reddetmiştir.
Bunun üzerine Kureyşliler, yeni bir teklifte bulunarak şöyle demişlerdir: “Bizim ilâhlarımızdan bazılarını istilâm et (öp, el sür), biz de seni tasdik edip ilâhına ibadet edelim.” Bunun üzerine de Kâfirûn Sûresi inmiştir.
“De ki: “Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam. Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.” (Kâfirûn Sûresi, 1-6)
Müşriklerin kendi ilahlarına tapmaya devam etme şartıyla İslam’ı da kabul etmek üzere pazarlığa girişmeleri onların yeni dini kabul etmekten daha çok eski dinlerini terk etmekte zorlandıklarını açıkça göstermektedir. Nitekim bunun Asr-ı Saadet’te başka örnekleri de vardır.
Günümüze gelince, bugün çağdaş cahiliyenin yaydığı putçuluk anlayışı geçmiştekinden daha tehlikeli, daha yaygın ve daha etkilidir. Zira ilk cahiliye insanları bugünün cahiliye kirlerine bulanmış insanından din konusunda hem daha anlayışlı ve hem de daha harbi idiler. Nitekim kendi batıl davaları uğruna Mekke’nin elit takımı canlarını verdi ama Kelime-i Tevhid’i ikrar etmediler. Çünkü bu kelimeyi söylediğinde atalarından devraldıkları ilahlarını; Lat’ı, Menat’ı, Uzza’yı ve diğerlerini inkâr etmiş olacaklarını biliyor ve anlıyorlardı.
Günümüz dünyasında Müslümanlık iddiasında bulunan birçokları Allah Teâlâ ile birlikte birçok ilah edinmekteler ve ama bunun farkına dahi varamamaktadırlar. Zira bu tür kimseler için din hayatın olmazsa olmazları arasında asla sayılmamaktadır. Bu kesim beşer ürünü birtakım ilke ve ideolojileri yüce İslam dininin çağlar üstü emir ve yasaklarının önünde tutmaktalar. İslam düşmanlığı açık seçik ortada olan liderlere sevgi beslemekteler. Bütün bu batıl ideolojilerinden ve sapkın düşüncelerinden vazgeçmeden de Müslüman olabileceklerine inanmaktalar.
“De ki (Habîbim:) “İşte bu, benim yolumdur. Ben (insanları) Allah’a (körü körüne değil) bir basiret üzere çağırıyorum. Ben de, bana tâbi olanlar da (böyleyiz). Allah’ı (ortaklardan) tenzîh ederim. Ben müşriklerden değilim.” (Yusuf, 108)
“Ve de ki: Gerçek, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf, 29)