www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İnaç Ahlak => Konuyu başlatan: KOYLU - Eylül 25, 2022, 02:19:40 ÖS
-
Nefsi Korumak
Âlemlerin Rabbi olan Allah’ımız insanı cennetlere layık olarak yarattı ve cennetine yerleştirdi. İmtihanı kaybeden insan yeryüzüne indirildi. Yerle gökler ve arasındakiler emrine amade kılınarak hayvanlar da ona boyun eğdirildi. Fani hayatta, sürgün hayatında huzur bulması için eşini yarattı. Rabbimiz dünyayı insan için yaşanılır hale getirdi. İnsan her şeyi ile muhteremdir, değerlidir. Bedeni de ruhu da değerlidir, rahatsız edilemez, zulmedilemez, haksızlık edilemez. Malına, canına, namusuna kastedilemez. Nefis; insanın özü, kendisi ve kötü huyların ve süfli arzuların kaynağı anlamında bir terimdir. İnsan, kendine emanettir, nefsini, neslini, aklını, dinini korumakla sorumludur. Bunun yolu da ilahi emir ve yasaklara uymaktır.
“Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Bakara, 143)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim, 6)
“Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir.” (A'râf, 189)
İnsan muhteremdir. İnsana maddi ve manevi zarar vermenin dünyada da ahirette de cezası vardır. Onun dini ne olursa olsun malına, canına, namusuna zarar verilemez. Alay edilemez, dedikodu, gıybet, iftira edilemez. Bunları Rabbimiz kullarına yasaklamıştır. İnsana verilen kasti zarar misli ile cezalandırılır.
“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.” (Bakara, 179)
Ama ne gariptir ki insan en büyük zulmü kendi kendine yapar. Bütün dünya bir araya gelse insanın kendine yaptığı zulmü yapamaz. İnsanın kendine en büyük zulmü, inkârıdır. İnkârın akıbeti de cehennemdir. Allah’ı inkârdan daha büyük bir zulüm yoktur. Bütün zalimler bir araya gelseler insanı cehenneme gönderemezler. Ama insan inkârı ile nefsine en büyük zulmü yapar, cehenneme gider. İnsan yerine göre inkârla, yerine göre isyanla, yerine göre ifsadla, yerine göre israfla, yerine göre içki, kumar, zina, hırsızlık gibi çeşit çeşit azgınlıklarla kendi nefsine zulmeder de farkında olmaz. Başkalarına zulmettiğini zannedenler aslında kendilerine, kendi nefislerine zulmetmektedirler.
“Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (A'râf, 160)
Allah kendisi zulmetmediği gibi, insanların da zulümden kaçınmalarını emretmektedir. Allah'ın en ziyade sevmediği şeylerden biri zulümdür. Öyle ki, bu, bazı hadislerde cezası derhal verilecek amel olarak ifade edilmiştir. Allah'ın hoşlanmadığı zulüm, mutlaktır. Mü'mine karşı işlenmiş, kâfir veya fasığa hatta hayvanlara karşı işlenmiş, fark etmez, hepsi haramdır
“Mûsâ, kavmine dedi ki: Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin).” (Bakara, 54)
Nefisler vahiyle hakiki manada terbiye edilmediği sürece her an azabilir, yoldan çıkabilir. Nefsin gayrimeşru isteklerine hayır diyerek nefsi terbiye etmeye çalışmalıdır. Maalesef sadece kâfir ve münafıklar değil, nice Müslümanın da işine gelmediğinde ilahi ve nebevi ikaz ve uyarılara kulak tıkadıklarına şahit olmaktayız. Müslüman bir toplumda haramlar açıkça işleniyorsa, felaketler sağanak sağanak gelecek demektir.
“Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (Mâide, 70)
“O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır .” (Nahl, 28)
Azgın nefisler, kendileri sapmakla kalmaz diğer insanları da saptırmak için gayret ederler.
“Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.” (Nisa, 44)
Nefsine arka çıkanlar helak olmuştur. Nefis kötülüğü emreder. Nefsini terbiye ettiğini zanneden niceleri, nefsin hilelerine vakıf olmadıkları için nefsin oyununa gelerek nefsin kölesi olmuşlardır. Allah’ın peygamberleri bile “ben nefsimi temize çıkarmam”, “ben nefsime zulmettim” derse nefisler konusunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini daha iyi anlarız.
“Musa ‘Rabbim! Ben nefsime zulmettim. Beni affet’ dedi.” (Kasas, 16)
"Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.” (Yûsuf, 53)
“Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf, 23)
Nefis her türlü kötülüğe elverişli olduğundan, nefse karşı çok uyanık olmak lazım yoksa insanı ayakta uyutur, yaptıracağını yaptırır. Canımız peygamberimiz “göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsime bırakma” buyurmuştur.
“Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır.” (Nisâ, 128)
“Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi.” (Yûsuf, 18)
Rabbimiz, peygamberine “nefsin arzusuna uyma” buyuruyorsa insanların vay haline. Nefsin meşru isteklerine uymada ölçüyü kaçırmamak şartıyla bir sıkıntı yoktur. Nefsin gayrimeşru isteklerine uymak ise insanı yoldan saptırır. Vahyin nuru ile aydınlanamayanlara nefis öyle oyunlar oynar ki, her bir yanlışına öyle bahaneler bulur ki vahyin açıkça men ettiği şeyleri işlemeye devam ederler. Böyleleri, kötü halini de güzel görür.
"Nefsin arzusuna uyma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. " (Sâd, 26)
“Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir?” (Muhammed, 14)
İnsanın başına gelen felaketlerden büyük bir kısmı da diline sahip olamamasındandır. İnsan ya hayır konuşmalı ya da susmalıdır. Konuşanlar nefsin arzusu ile konuşmamalıdır.
“O, nefis arzusu ile konuşmaz.” (Necm, 3)
Nefislerine, emanet bir hayat yaşadığını, hayatı da ölümü de Âlemlerin Rabbi Allah için yaşadığını öğretebilenler huzur içinde olabilirler. Onların varacakları yer de cennettir.
"Ey huzur içinde olan nefis! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! Kullarımın arasına gir. Cennetime gir." (Fecr, 27-30)
İnsan neye talip olur, neyi arzu edip isterse Rabbimizde ona istediğini verir. Hayra talip olana hayrı, şerre talip olana şerri verir.
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ, 35)
“Fakat zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. (Rûm, 29)
En büyük mücahede nefisle yapılandır. Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz "Gerçek mücâhid, nefsiyle cihad edendir." (Tirmizi) buyurmuştur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin bu ifadelerine göre kişinin nefsiyle yani kötülükleri emreden nefis ile mücahedesi, düşmanla yapılan cihaddan daha zordur. Kişi, nefsinin; kötülüğe, tembelliğe, hevesâta olan meyillerini kırarak onu hakka, ubudiyete, insanoğlunda mevcut hayırlı kabiliyetlerin inkişafına sevk edebilse imanın gerçek büyüklüğü ortaya çıkar. Bunu yapabilen insanlar nâdirdir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, bu hakikate binâen nefis kavgası verene "gerçek mücahid" demiştir.
Mazhar olunan her hayrı Allah'tan bilip hamdetmek, maruz kalınan bütün şer ve kötülükleri kendinden bilip tevbe etmek. Bu ölçüyü hakkıyla anlayıp, istenen seviyede hayatına tatbik edemeyen kimseler bir kısım vartalara düşebilirler. Hayrı kendinden bilen ucba ve fahra düşer; şerri kendinden bilmeyen, kendini düzeltme istikametinde bir aksiyona geçmek yerine, kaderi tenkid, içtimâî, fizikî şartları itham gibi ataletlere düşer, başını kayalara vurur. Her iki halden de Allah'a sığınırız.
RADYO DİNLEME LİNKİMİZ
www.fanidunya.net