Gönderen Konu: Yemeğin Adabı  (Okunma sayısı 312 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2156
Yemeğin Adabı
« : Eylül 07, 2018, 10:41:18 ÖÖ »
Yemeğin Adabı

Helalden kazanmak, ancak helal lokma içindir. Çünkü lokma bütün bedene ibadetler için gerekli kuvveti sağladığından, helal lokma toplamak ilmi, ibadet ve ta’at ilminden önce gelir.

İbn-i Sîrîn rahmetullahi aleyh hazretlerine bir kimse geldi ve “Bana, ibadet ve ta’atin amelini öğret.” dedi. Hazret sordu; “Nasıl yemek yersin?” Adamcağız; “Karnım doyuncaya kadar yerim.” cevabını verince; İbn-i Sîrîn Hazretleri buyurdular ki; “Sen git önce yemek yemenin ilmini öğren! Ondan sonra gel, sana ibadet ve ta’atin ilmini öğreteyim.”

Haram olan gıdaları yememeli. (Besmelesiz kesilen veya ölü bulunan hayvan, domuz eti, içki gibi.) “Size verdiğim her rızkın pak ve helalinden yiyin”1

Oruç tutma maksadı ve misafirin utanıp çekinmesi durumu olmaksızın tok olduğu (veya doyduğu ) halde yemek yememeli.

Mümkün oldukça yer sofrasında yemeğe çalışmalı. Peygamber Efendimiz (s.a.v) çoğu zaman diz çöktüğü ve ağırlığını sol ayağının üzerine verdiği veya dizini dikerek oturduğu rivayet edilmektedir.

İnsan yaptığı her işin farkında olmalı, her işi bilerek ve anlayarak yapmalıdır. Ağzına bir lokma götürürken veya bir şeyi yudumlarken bunu kendisine Allah’ın verdiğini hatırlamalı, O’na karşı şükran borcu olduğunu bilmelidir. Yemeğe ve içmeye besmele ile başlanmalı. Yemeğe başlarken besmele unutulursa hatırlandığı andan itibaren “bismillâhi evvelehû ve âhirahû” veya “baştan sona bismillah” denilmelidir. Sağ elle yiyip içilmeli, birlikte ve bir kaptan yenildiği zaman herkes önünden yemelidir. Yemeğin sonunda yemek duası yapılmalı; bilinmiyorsa en azından “elhamdüllah” denmelidir.

Yemeğe büyüklerden ve sofradaki faziletli kimselerden önce başlanmamalıdır. Ashab-ı Kiram, Peygamber Efendimiz’e olan derin saygıları sebebiyle ondan önce yemeğe başlamazlardı.

Yemeğin bereketini koruyan besmeledir. Besmele çekilmediği zaman şeytan yemeğe ortak olur ve bereketini yok eder.

İnsanoğlu yiyip içtiği sayısız nimetlerden en küçüğünü bile ortaya koymaktan acizdir. Öte yandan, kendisi için yaratılan bu nimetleri yiyip içmesi için de Allah’ın yardımına, kendisine güç kuvvet vermesine muhtaçtır. Durum böyle olunca insan pek çok sebepten dolayı Rabbine hamd ve şükretmek zorundadır. Yarattığı nimetleri kullarının ayağına getiren, sonra da onları yedirip içiren Rabbimiz; kendisine hamd ve şükredenlere hiç kimsenin vermeyeceği bir diş kirası lütfetmekte, onların daha önce işlediği günahlarını bağışlamaktadır.

Rasûlulah (s.a.v), ashabından altı kişi ile birlikte yemek yiyorlardı. Bu sırada bir bedevi geldi. Ve yemeği iki lokmada bitirdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) şöyle buyurdular: “Şayet o besmele çekseydi yemek hepimize yeterdi”2

Başka bir hadis-i şerifte Rasûlulah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Bir kimse yemek yedikten sonra “Bana bu yemeği yediren, sonucu etkileyecek bir güç ve kudretin olmaksızın onu bana nasip eden Allah’a hamd olsun.” derse o kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.”3 Bağışlanacak bu günahların küçük günahlar olduğunu biliyoruz.

Yemekten önce eller yıkanmalıdır ki bu, yemeğin abdestidir, fakirliği giderir. Yemekten sonra eller yıkanmalıdır. Avârifü’l- Maârif’te yemekten sonra elleri yıkamanın küçük günahları giderdiği ve ellerin yaşlığını gözlere sürmenin gözlere sıhhat verdiği varittir.

Yemekten önce tuz tadılmalıdır. Bir hadis-i şerifte “Katıkların efendisi tuzdur.” buyrulmuştur.

Sağ elle yemek yenmelidir. Peygamber Efendimiz “Sizden biriniz yemek yerken sağ eliyle yesin, sağ eli ile içsin, sağ eli ile alsın, sağ eli ile versin; zira şeytan bunların hepsini sol eli ile yapar.” buyurmuşlardır.

Çok acıkmadan yemek yenmemeli ve çok fazla doymadan, henüz iştahı varken elini yemekten çekmelidir. Böyle yemek yiyenler için “Tabibe muhtaç olmaz” buyrulmuştur.

Sofralarımızda bulunan ekmeklerin en sıhhatlisi; posalı, eski sistem su değirmenlerde öğütülen, elekten geçmemiş undan yapılan ekmektir. Bugün yediğimiz beyaz ekmekler için kullanılan buğdayın kabuğu ayrıştırılıyor; ayrıca buğdayın elektrikli yüksek devirli fabrikalarda öğütülmesi sırasında içindeki kolesterol düşürücü niyasin ve sıhhatimiz için faydalı mineraller, vitaminler yok oluyor. Bu işlemlerin sonucunda biz adeta geriye kalmış posasını yemiş oluyoruz.

Enbiya-i Zîşân Efendilerimizin yedikleri ekmeklerde arpa vardır. Evlerde kullanılmak üzere buğday ile arpayı karıştırmakta bereket olduğu hadis-i şerif ile beyan edilmiştir. İslam içine girmiş bid’âtlerden biri de doyuncaya kadar yemek yemek, un elemektir. Gelmiş geçmiş salih kimselerin evlerinde bu maksatla elek kullanılmamıştır.

Yemek yemek üç derecedir:

1 - Karnını üçe bölüp birisini yemeğe, birisini suya ve birisini nefes almaya ayırmaktır.

2 - Karnını ikiye bölüp, birini yemek ile suya, ikincisini yalnız nefes almaya ayırmaktır.

3 - Hasta yemeği kadar az yemek ve suya düşüp boğulacağından korkanlar kadar az uyumaktır.

4 - Et ve çorbayı devamlı olarak yememeli, arada bir terk etmelidir. Bir hadis-i şerifte “Dünya ve ahiret yemeklerinin efendisi ettir.” buyrulmuştur. Etlerden de koyun eti övülmüş ve tavsiye edilmiştir.

Yemekte, sofraya marul, tere ve buna benzer yeşillikler koymalıdır. Hadis-i şerifte “Sofranızı yeşilliklerle süsleyin; zira besmele ile olursa şeytanı kovar.” buyrulmuştur.

İsrail oğullarına nazil olan mâidede (ziyafet sofrası) pırasadan başka her türlü yeşilliğin bulunduğu rivayet edilmiştir

Yemek yalnız yenmemeli; hadis-i şerifte “Allah Teâlâ’ya en sevgili olan yemek üzerinde en çok el bulunan yemektir.” buyrulmuştur.

Sabah kahvaltısını yapmadan evden çıkılmamalıdır. Şarap ve diğer içkiler bulunan sofraya oturulmamalıdır. Hadis-i şerifte “Allah’a ve ahiret gününe iman edenler üzerinde şarap bulunan sofraya oturmasınlar.” buyrulmuştur.

Yemek sıcak iken yenmemeli; bir hadis-i şerifte soğuyuncaya kadar sıcak yemekten, ucuzluk gelinceye kadar bahası çok fazla olan şeyden, besmelesiz işlenen işlerden bereketin kesileceği beyan edilmiştir.

Ekmeğe tazim edilmelidir. Zira bir lokmanın 360 hizmetkârı vardır ki; bunların birincisi Mikail (a.s) ve sonuncusunun da ekmeği pişiren kimse olduğu rivayet olunmuştur. Sofra üzerine dökülen ekmek kırıntıları toplanıp yenmelidir. Hadis-i şerifte “Bir kimse sofra üzerine dökülen ekmek kırıntılarını yerse, geçimi genişler ve evladına da afiyet ihsan olunur.” buyrulmuştur. Ekmek elle kırılmalıdır.

Yemekte öksürecek veya aksıracak kimse yüzünü yemekten çevirmelidir.

Yemek esnasında susmamalıdır. Zira susmak mecûsî bir fiildir. Daha ziyade insanın içini açacak âlimlerin ve salihlerin sözleri söylenmelidir.

Yemekten(arkadaşlar yesinler diye) el çekip beklememeli ve onları mahcup etmemek için yermiş gibi yemeğe el uzatmalı, arkadaşlarından sonra kalkmalıdır. Efendimiz, kalabalıkla yemek yediğinde hepsinden sonra kalkarlardı.

Ayaküzeri ve yürürken yemek yenmemeli, yemek yediği çanağı iyice temizlemeli, yenilen yemek hazım olmadan uyunmamalı. Hazım olmadan yatmak, geç saatlerde yemek yemek reflü hastalığının en büyük sebeplerindendir.

Hz. Peygamber (s.a.v) ümmetine şefkat göstermiş ve onlara yemek yemenin edebini öğreterek tokluğun felaketini ve açlığın yararlarını anlatmıştır. Peygamber Efendimizin bunun önemine vurgu yapan birkaç hadis-i şerifini zikredelim:

“İnsanoğlu kendi karnından daha kötü bir kabı doldurmamıştır. Oysa ona, bedenini güçlendirip olgunlaştıracak üç beş lokma yetiyor.”

“Kim yemek şehvetine tutulur, karnını doldurmak isterse hiç olmazsa üçte birini yemeklere ayırsın.”

“Tokken yemek yemek hem hastalıktır, hem de haramdır.”

“Aç duranlar hikmet sahibi kişiler olup, bedenleri sürekli sağlıklıdır.”

Nefsinde çeşit çeşit yemeklerin arzusunu besleyen kimse, sağlığını bozmak için her türlü hastalığı davet ediyor demektir. Az yemek hastalığı azaltır. Açlık her türlü hastalığı kovan güçlü bir silahtır. Açlık bilim ve zekâ keskinliği kazandırır.

Hz. Ömer (r.a) günde bir öğün yer, o bir öğünde de on bir lokma ile yetinirdi.

Allah dostları şöyle demişlerdir: “Üç şey kalbi karartır; çok yemek, çok uyumak ve çok konuşmak. Karnın doydukça ruh bedenleşir. Karnın acıkırsa ruh kendine gelir. Bedenin sağlığı az yemekte, ruhun sağlığı az uyumaktadır. Aşırı yemek yiyen kişinin tekrar ele geçirilmesi mümkün olmayan kayıpları olur. Bugün kesin sebebi açıklanamayan yaşlılıktaki bunama hastalığının (demans) sebeplerinden birisinin de aşırı yemek yemek olduğu iddia edilmektedir. Bütün hastalıkların temelinde tokluk vardır. Hipertansiyon, diyabet, obezite, koroner arter hastalığı (kalp damarlarının tıkayıcı hastalığı), felç (beyin damarlarının tıkayıcı hastalığına bağlı), kronik böbrek hastalığı, gözün damarlarının tıkanmasına bağlı olan retinopati ve kanser gibi birçok hastalık.

Vücutta bulunan organların kuvveti, zayıflığı, temizliği hep midedendir. Çok yemenin getireceği afetler sayılamayacak kadar çoktur.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Kalbinizi çok yemekle ve içmekle öldürmeyiniz.” İnsanın söz ve davranışları yeme ve içmesine göredir. Kişi yemekte harama düşerse söz ve davranışlarından da haram doğabilir. Yemeğin helalinden bile fazlaca yese söz ve davranışlarında abes ve manasız şeyler çıkabilir. Öyle ki yemek ve içmek, insanın söz ve davranışlarının adeta tohumudur.

Çok yemek anlayışı ve zekâyı körleştirir, ibadeti azaltır. Çünkü insanın yemesi aşırı olunca bedeni hantallaşır, uyku bastırır, güçten düşer ve duyular faaliyetsiz kalır, ibadete yönelemez. İnsan leş gibi yığılıp uykuya dalar. Nitekim Hz. Ebu Bekir Sıddık (r.a) şöyle buyurmuşlardır: “İslam’la şereflendiğimden bu yana hiçbir vakit tam manasıyla doymadım ki Rabbime ibadet zevkinden yoksun kalmayayım. Yine hiçbir zaman suya kanmadım ki Rabbime kavuşma zevkinden bir an olsun kesilmeyeyim.”

Hülâsa her derdin sebebinin mide dolgunluğu ve ilacının da açlık olduğu anlaşılmaktadır. Vücuttaki tabiî hareketin artması sebebiyle insan su içmeye ihtiyaç duyar. Su içerken de dikkat etmemiz gereken hususlar vardır. En mühimi; suyu ayakta içmekten çekinmeliyiz, çömelerek veya oturarak üç nefeste içmeliyiz. İlk nefeste “Elhamdülillah”, ikinci nefeste “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm”, üçüncü nefeste “Allâhümmec’alhü şifâen min külli dâin” demeliyiz.

Az yemekte vücut sağlığı, yaşama sevinci, hafıza kuvveti, zihin duruluğu, gönül aydınlığı, zekâ sürati, masraf azlığı, kanaat imkânı, kıyamet gününün açlığını tefekkür, teveccühe ulaşmak, huzur kazanmak, ibadete devam etmek, abdesti korumak, yemeğin fazlasını ikram etmek, fakir ve yetimlerin gönüllerini has tutmak gibi nice üstünlükler ve erdemler vardır.

Az yemenin nasıl olacağına gelince; çok yemenin zararlarını düşünmek, az yemenin erdemlerini ve yararlarını düşünmek ve günde bir-iki öğünle yetinmek gibi birçok yolları vardır.

Bir kimse adaba ne kadar dikkat ve riayet ederse, o kimsenin bütün amelleri ve hareketleri o derece mükemmel ve üstün olur ve şer’i şerif ölçülerine de uygun düşer. Bu itibarla, işin özü ve özeti olarak denilebilir ki; farzların, vaciplerin, sünnetlerin ve müstehapların anahtarının ADAB olduğu kesin delillerle ispat edilmiş bulunmaktadır. Allah Teâlâ’ya giden bütün yollar adab iledir.

---------------------------------------------------------------------------

1    Tâhâ, 20/81.

2   Tirmîzî, Et’ime, 47; İbni Mâce, Et’ime, 7.

3   Ebû Dâvud, Libâs, 1; Tirmîzî, Daavât, 56.

 


* BENZER KONULAR

Dünya Klasikleri - Serdar Yıldırım Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:49:41 ÖS]


Karagöz İle Hacivat: Parayı Kim Buldu? Gönderen: Serdar Yıldırım
[Haziran 07, 2024, 06:42:55 ÖS]


İbrahim Sadri - Memleket Havalar 320 + Wav - ŞİİR ALBÜM Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 11:16:38 ÖS]


Sedat Uçan - Albümdışı & Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 04:02:08 ÖS]


Cengiz Çelikel Albümleri 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 03:44:42 ÖS]


Merhamet İhtiyacı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:37:25 ÖÖ]


Korku ve Ümit Arasında Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:33:19 ÖÖ]


Konuşmak Susmak ve Kardeşlik Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:29:32 ÖÖ]


Fitne Ateşinden Kaçmak Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:24:49 ÖÖ]


İyiliğe Çağrı Gönderen: türkiyem
[Haziran 02, 2024, 07:20:01 ÖÖ]


Zulümden Uzak Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 07:02:45 ÖÖ]


Dosdoğru Yolun Dört Zırhı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:55:39 ÖÖ]


Cennetin Anahtarı Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:51:53 ÖÖ]


Haccın Verdiği Şuuru Taşıyalım Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:43:19 ÖÖ]


Vücutta Kapanmayan Yaralar Gönderen: fanidunya NET
[Haziran 02, 2024, 06:35:23 ÖÖ]


Modern İnsanın Zaman Kafesi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:27:14 ÖS]


Evlilikle İlgili Gerçekçi Olmayan Beklentiler ve Doğru Bilinen Yanlışlar Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:22:58 ÖS]


Çocuklara İbadet Billinci Kazandırmanın Önemi Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:13:58 ÖS]


Evlilikte Proplerimizi Nasıl Çözeriz Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 03:06:14 ÖS]


Otizim ve Beslenme Gönderen: anadolu
[Haziran 01, 2024, 02:58:09 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41