Hayatı anlamak
Varlık sahnesine çıkıp çevresindeki varlıklarla buluşan insan bir ömür boyu yaşar sonra hayatı anlamadan aradan sıyrılır çeker gider. Sonsuz zaman biriminde kısa bir süre yaşayan fakat geçmişi ile geleceği ile ve yaşadığı hayat ile ciddi bir bağ kuramaz. Bilgi düzeyi düşük ve altyapısı olmayan insan İslam’ı anlamayı da yani hayatı tanımayı beceremez.
İnsan bir noktadan bir hedefe giderken en ufak sapma onu sonsuz yanlışa sürükler. Aslında yanlışlara sapmadan dini bütün olarak kabul edip, yaşamak gerekir. O Allah size, dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Mûsâ’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeri›at yaptı. Şöyle ki: Dini kıvamında anlayın, uygulayın ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini çağırdığın bu sistem, müşrikler üzerine büyük geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve iyi niyetle yöneleni kendisine hidayet eder. (Şura: 42/13) Ayette, bütün aklı başında olan insanlara verilen mesaj çok açıktır.
Sıralama bile ilginçtir. Nuh aleyhis selama verilen dinin aynısı Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme vahyedilen dindir.
Ve belki binlerce yıl aralıkla gelen İbrahim, Musa ve İsa aleyhimus selam gibi peygamberlere de vahyedilen din aynı dindir. İşte bu dinin adı, İslam, kanunun adı ise şeriattır. Şeriat, Allah Teâlâ’nın hüküm ve yasaklarının toplamıdır. Yani hayatı anlamaktır.
Bu dinde ayrılığa düşmek yasaktır, haramdır. Grubunun meşruluğunu savunmak için bahaneler ileri sürmek, Allah Teâlâ’ya şirk ile isyan, peygamberler davasına ihanet ve Kur’an sistemine bühtandır. Eşyanın tabiatına aykırıdır. Din, ancak Allah Teâlâ’nın emrettiği haliyle olan dindir. Bunun yedek parçası yoktur. Hurdalıktan toplanmaz.
Din, tüm kurumları ile uygulandığında etkin olur, beklentileri karşılar, huzur ve güven sağlanır. Aksi ise bugünki Müslümanların halini gösterir. Dini kıvamında anlayın, uygulayın ve onda ayrılığa düşmeyin. Bu cümle ile ayrılığa düşmeyi yasaklayan Kur’an, dinin bütünlüğünü ön planda değerlendirir. Bu ilâhî gerçeği olduğu gibi kabul etmeyenler hakkında acı bir haber verilir. Fakat kendilerini çağırdığın bu sistem, müşrikler üzerine büyük geldi. Hikmet, ibret, hakikat ve ders iç içe bulunan bu cümlede tevhid fışkırmaktadır. Evet, Kur’an yedek parça kabul etmez. Hani tabiri caizse Kur’an, ilkelerden detayına varıncaya kadar baştanbaşa orijinaldir. Hangi heykel, hangi beşer, hangi totem, hangi düzen ve hangi tanrıcık insanın iç âlemindeki boşluğu doldurabilir? İslam adına ne kadar ayırımcılık varsa hepsi arızadır.
Elbette Kur’an sistemine, kendilerini adapte edemeyen müşrikler tevhid sistemi dışına taşarlar. Bundan dolayı boşluğu doldurmaya yeltenirler. Beşerî yorumlarla tevhid boşluğunu kapatamazlar. Onun için bu sistem, müşrikler üzerine büyük gelir. Daha açıkçası müşrikleşen zavallı insanın hiçbir çabası yeterli olmadığı için her teşebbüsünün basitliği sırıtır.
Aslında bu ve benzeri olay ve gelişmeleri bütün Müslümanların gerçek boyutlarıyla görmeleri gerekir. Müslümanların yeniden iman etmeleri ve yeniden Kur’an şuuru ile bir kıta ucundan diğer kıtaların merkezlerine varıncaya kadar Kur’an’la şahlanıp “biz varız” nidaları ile yeniden güç oluşturmak için canlanmalıdırlar. Müslümanların kendi aralarında bütünleşmeleri ve şer güçlere karşı direnç kazanmaları için Kur’an’ın her uyarısını ciddiye almalıdırlar. Onlar Kur’an’ı tedebbür edip iyice araştırıp incelemezler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gönderilmiş olsaydı elbet içinde birbirini tutmayan birçok ihtilaflı şeyler bulurlardı. (Nisa:4.82) Kur’an’ın tüm uyarı ve hikmetlerine uyulmadığı takdirde düşman güçler Müslümanların açıklarını ve boşluklarını kolayca tesbit etmekte zaaf göstermiyorlar. Sonra yapacaklarını yapıyorlar. Hep beraber görüyoruz, şahit oluyoruz. Amerika’nın yeni başkanı ülkesine Müslüman sokmak istemiyor ve taviz vermiyor.
Bunlar İslam Ülkelerinden her hangi birini göze kestiriyor, o ülkeye giriyor, her türlü iğrenç teröristliği yapıyor, zenginliklerini talan ve ülkelerini harap ediyorlar. Hele Avrupalıların haçlı kalıntıları akla hayale sığmayacak fesat makineleri gibi İslam ülkelerini işgal ediyorlar. Kendi kafadarlarını el üstünde tutup koruyorlar. Pekiyi ya Müslümanlar, bu kanlı katil teröristlerinden ne zaman izzet ve şerefle kendi evlerine dönecekler? Beklemek hakkımız, ümidimiz sonsuz! Esselamu aleyküm.
İlhan Oral.
FANİ DUNYA RADYO FORUM
