Gönderen Konu: Bazen Nokta Hayatın Kendisidir (Okunma sayısı 446 defa)

melek · « : Kasım 13, 2023, 06:40:29 ÖS »

Bazen Nokta Hayatın Kendisidir

Bir an kendimi terapi odasında zannettim. Oysa sinemada film (Nokta) izliyordum. Şöyle başladı film: On üçüncü yüzyılda tuza "Af'Allahü anhüm-Allah onu affetsin" lafzını yazmakla meşgul Hattat Malik Usta'nın mürekkebi "nun" harfine noktayı koyamadan biter. Çırağının benliğiyse isyan ve şüpheyle dolu lafızlarla meşguldür: "Moğollar yakında hepimizi öldürecek... Eğer Allah her şeye kadirse onları yok etmeli. Allah, bize niye sevgisini göstermez?" Ne çok duymuştum benzer sözleri.

Düz plan çekilmiş bu başarılı filmin yönetmeni (Derviş Zaim) seni düşürdü sonra perdeye Ahmet (Mehmet Ali Nuroğlu). Hat meşk ediyordun, hapisten yeni çıkmıştın, bir atölye kurma hayalin vardı, paraya ihtiyacın. Arkadaşın Selim (Serhat Kılıç) görüşmeye çağırdı seni. Babasında on üçüncü yüzyıldan kalan Malik hatlı bir Kur'an vardı. Amcası Hattat Hamdullah'ın hasta olduğunu, tedavi için Amerika'ya gitmesi gerektiğini ve paraya ihtiyaçları olduğunu söyledi. Önce, bu Kur'an'ı kopyalamanı teklif etti. Reddettin. Sonra eve sanki hırsız girmiş, Kur'an'ı çalmış gibi yapıp mushafı bir milyon Avro'ya satma planından söz etti. "Atölye kurmana yardım ederim; yirmi, yirmi beş neyse" diye de ekledi.

Nefsine ve benliğine direnemedin. Hayallerin canlandı. Evlenmişsin. Atölyeni açmışsın. Hat meşk ederek şifa buluyorsun. İstediğin haktı, güzeldi. Hakk'a giden yolun da hak olması gerekmez miydi Ahmet?

Tarihî eser kaçakçısı tanıdıklarına telefon ettin. Sonra Selim bu işten vazgeçti. Ama kaçakçılar vazgeçmedi. Seni bulup "Ya yedi sülalen ya da Malik hatlı Kur'an!" diye tehdit ettiler. Korktun. Selim'i çağırdın. Geldi. Onu da tehdit ettiler. Selim Kur'an'ın yerini söyledi.

Kaçakçılardan biri Selim'in evine girip Kur'an'ı çaldı. Ne kadar pişmandın. Kaçakçı Cengiz (Mustafa Uzunyılmaz) bir silah eline tutuşturdu Selim'i öldürmen için. Direndin.

Silah patladı, Cengiz öldü. Sonra diğer kaçakçıyı öldürdün, bu arada Selim'e de bir kurşun isabet etti, bilemedim kimin silahından çıktı. Sonra Selim'i gömdün, Kur'an yanında, beş parasız birkaç yıl dolaştın.

Hayattaki en büyük azabı tattın: Vicdan azabını. Cehennemden çıkagelmiş ateş gibi yaktı kavurdu seni. Hâlâ "Af'Allahü Anhüm-Allah onu affetsin"de "nun"un noktası eksikti.

Vicdanın o noktayı koydurmak için yollara düşürdü seni. Esaslı noktaları hep vicdan koyar değil mi Ahmet?

Selim'in ölümünden birkaç yıl sonra amcası Sadullah Hoca'yı buldun. Selim'in kaçırıldığını ve öldürüldüğünü biliyorlardı ama meselenin esasından haberleri yoktu. Olanları hem Sadullah Hoca'ya hem de Selim'in babasına anlatarak af dilemek istiyordun. Selim'in babasının iki yıl önce öldüğünü öğrendin. Sadullah Hoca'ya konuyu nasıl açacağını bir türlü bilemedin. Cesaretini toplayıp ona "Dünya kötü, bu da benim inanmamı engelliyor. Allah bu dünyayı daha iyi yaratabilirdi. Allah'ın gücü her şeye yeter.

Allah iyi niyetli niyetlidir. Peki, öyleyse kötülük niye var Hocam? Kötülük, benim inanmamı engelliyor" dedin. Hoca, karınca kararınca cevaplar verdi sana. Ama esas cevap içindeydi Ahmet.

Neden dürüst olmuyorsun? Yaratıcı, Malik hatlı Kur'an'ın çalıp satılmasına yardım mı et dedi? Ya içindeki hırsa ne demeli Ahmet? Evet, atölye kurmak, ev bark sahibi olmak istiyordun. Yaratıcıysa bunu helal parayla yap demiyor muydu? Benliğine ve nefsine yenildin, tamam. Hatalarını onurla kabul edip Yaratıcı'yı suçlamasaydın; iyi şeyleri kendine, kötüleri O'na mal etmeseydin. Hataların en büyüklerinden olana düşmeseydin.

Doğru olan tam tersiydi halbuki; tüm iyilikler O'ndan, tüm kötülükler ise nefsimizden.

Sadullah Hoca'ya hikâyeyi anlatmaya koyulup ona kardeşinin evinden çalınmış Kur'an'ı gösterdiğin an bayıldı, hastaneye götürüldü. Sadullah Hoca'nın akrabası Mümin Usta'ya (Settar Tanrıöğer) anlatmak istedin bu sefer hikâyeni. O ise daha tuz havuzuna ilk geldiğinde, "Tuza baktıkça susar insan" demişti. Filmin cümlesi benim için buydu.

Selim'in mezarını bildiğini söyledin. Polis çağırırken ona arkadan sopayla var gücünle vurdun. Kur'an'ı yanına bırakıp kaçtın. Tuz Gölü'nde Malik Usta'nın tuza yazdığı hattın peşine düşerek aklını yitirmiş eski hat öğrencisi meczubu baygın buldun. Onu sırtında taşırken Sadullah Hoca, Ali İhsan ve Mümin Usta seni yakaladılar. Onları Selim'in mezarına götürdün. Seni bir güzel patakladılar. Cezanı vermek istediler. Halbuki sen cezanı çoktan görmüştün. En büyük cezayı: Vicdan azabını. Filmin sonunda senarist (Derviş Zaim) yalpalatarak yürüttü seni Ahmet. Öldün mü bayıldın mı anlayamadım, bembeyaz bir sayfayı andıran Tuz Gölü'nde tuza yazılı "nun"un tam ortasına bir nokta gibi yığıldın. Hatalarının kefaretini ödemiştin. O an "Af'Allahü anhüm"deki "nun"un eksik noktası sen oldun.

Artık biliyordun ki; bazen nokta hayatın tâ kendisidir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DÜNYA FM

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Bazen Nokta Hayatın Kendisidir (Okunma sayısı 446 defa)

melek

Bazen Nokta Hayatın Kendisidir

BENZER KONULAR