Gönderen Konu: Süregelen Hikayemiz  (Okunma sayısı 106 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2149
Süregelen Hikayemiz
« : Ağustos 24, 2022, 02:31:54 ÖS »
Süregelen Hikayemiz

“Bütün sanatlar gibi edebiyat da hayatın yetmediğinin itirafıdır.”

Fernando Pessoe

Sözcüklerin ardına sırlanan her ne varsa cazip gelir insana. Yetinmeyi bilmeyen ve bilinmeyen bir “daha”nın peşinde olan insan, kendinden saklanan her şeye meyleder. Var olanı gözü görmez de kendinden ayrı ve aykırı olana sürüklenir. Merak, insanın kadim duygusudur. Bir kere doğan insan, ona sunulan adına dünya dedikleri bu köşeleri kırık çerçevede; üstü örtülü, kapısı sürgülü, kapağı kapalı olanı ya da olanları bilmek ister. Bu bilmek, özünde kendini bilmektir fakat o an için anlamaz kişi bunu. Merakı hep başka yöne zanneder. Anlatmak burada işe yarar. İnsanın sırrını açığa çıkaran anlatmak, “ben buyum” demenin diğer adıdır. Doğar doğmaz bebeğin ağlaması da anlatmaktır, bülbülün şakıması, akasyaların çın çın etmesi, ayağımızın altında ezilen bir yaprağın hışırtısı, koyunun melemesi, suyun çağlaması… O hâlde sadece insan anlatmaz, tabiat da anlatır. Ve dinleyen nice paylar çıkarmak için bu seslerin anlamına odaklanır.

Eski çağlarda mağaralara çizilen resimler, semboller, kişinin anlatma çabasıdır. Yazının icadıyla beraber derilere, papirüslere kaydeder insan anlatmak istediklerini. Destandan modern hikâyeye geçişi sağlayan halk hikâyeleri, insanın içinde olan anlatma isteğinin tatminini sağlar. Halka açık yerlerde, herkesin işinin bittiği, yorgunlukların uğurlanacağı bir zaman diliminde hikâyeler anlatılır, hikâyeler dinlenir. Peyderpey anlatılan hikâyeler dinleyicilerde merak uyandırır. Çoğunluğu aşk ve kahramanlık temalı hikâyelerdeki çatışmalar dinleyenin ilgisini çeker ve dinleyen bir sonraki dinletiyi dört gözle bekler. Yeri geldikçe anlatıcı, olay örgüsüne ara verip kahramanların ağzından mani veya türkü söyler. Dinledikleriyle hoşça vakit geçirmenin ötesinde insan, başka hayatların rüyasını seyreder. Başka yaşamların varlığı, bambaşka olaylar, farklı durumlar hayal gücünü besler ve koskoca evrende kişinin bir başına olmadığının kanıtıdır bütün bunlar. İnsan, aşkı Leyla ve Mecnun’dan öğrenir kimi zaman, kimi zaman yiğitliğin dillere destan hâlini Köroğlu’ndan beller. Çünkü ruhumuzda bir yerlerde öteki olma hâli vardır. Mecnun’un, karşısına çıkan Leyla’yı, kendini tanıtmasına rağmen tanımaması ve “Sen Leyla isen ya içimdeki kim?” sorusuyla afallattığı hikâyeyi ilk kimden duydum, bilmiyorum ama gerçeklik kavramını defaatle hatırlatmıştır bana. Demek ki hikâyelerimiz ölmüyor. Amaç kültürü, gelenek ve göreneği oluşturan her şeyi sonraki kuşaklara aktarmak ve bunun devamlılığını sağlamaksa eğer amaca varan yollar anlatıdan geçer.

İnsan, deneyimlerini bir yumağa dolamak ve sonra bunları dolaştırmadan başkasına aktarmak ister. Başkasının deneyimleri niçin önemlidir? İnsan nasihatlere kulak kesilse de tecrübelerden damıtılmış payı bohçasına katsa da bildiğini okumaz mı? Bir yere kadar elbette kafasının dikine gider ama çatallaşmış yol ayrımında sağına soluna çaktırmadan göz gezdirir. Konu komşunun, hısım akrabanın deneyim yumağına başvurur. Duyguları, aklın önüne anlık geçirmemeyi başarmışsa tecrübeleri rehber edinir. Bu noktada hikâye, en meşhur anlatılardan olduğu için insana rehberlik edebilir. Bir hikâyeden çıkarılan ana fikir bin nasihatin yerine geçiverir. İnsanların zihinlerinden süzülen imgeler, anlatı geleneğinde yerini almış ve hikâye başlığı altında muhatabını büyülemiştir. Ömer Seyfettin’in “Kaşağı” öyküsünde kardeşin kardeşe iftirası ve bunun olumsuz sonucu, kötülüğün kıymetsiz varoluşu karşısında çocuğun kalbin kararan yanına uyması ömür boyu telafisi olmayan durumları anlatır. Okuyan her çocuk kendi payına düşeni alır ve yoluna devam eder. İyilik öğrenilir ama kötülük öğrenilir mi tartışılır.

İçinde olmadığı hikâyeyi de tanır insan. Bir başkasının anlattığından yahut yazdığından. Her hikâye, herkesin ilgisini çekmeyebilir fakat o anlık dinleme ihtiyacına cevap verir. Ortak sembollerimiz bizi aynı kefeye koyar. Bir şiirin, türkünün, resmin hatta öykünün bile hikâyesi vardır. Bunlar evrenin söz konusu anlatmak olunca boşluklara yer vermediğinin de kanıtıdır. İnsan bir şeyleri anlatmak diğer taraftan da dinlemek derdindedir. Etkin bir dinleme olsun olmasın kişinin kendine çıkaracak dersleri elbet vardır. Başkasında olanı görmek, bilmek kendimizde olanı daha iyi kabullenmeyi sağlar. Hatta çok sevdiğim ve pek sık kullandığım bir atasözü vardır: “El ile gelen düğün bayram.” Bir keder sadece birinin başına gelmişse tahammülü ne zordur. Ayrılık, maddi sıkıntı, ölüm, hastalık tek bir insanı mesken bilse herhâlde insan kahrından perişan olurdu. Herkesin zaman zaman olumsuzluklarla cebelleşip imtihana tutulması insanoğlunun kederlerle tek başına boğuşmadığını, boğuşmayacağını, aynı durumdan muzdarip nice insanın olduğunu gösterir. Hem insanın kederi sadece kendine zimmetlense bununla nasıl başa çıkacağını da bilemezdi ki. Herkese gelen sıkıntı, üzüntü, yıkım hafifleşir ve insan bu konuda herkesleştikçe kendi kendine teselli bulur. Anton Çehov, “Bir insanın mutlu olduğunu hissetmesi için mutsuzların dertlerini sessizce çekmeleri gerekiyor.” der. Birbirimizi anlamanın yolu başlangıçta anlamış gibi yapmaktan geçer. Hissedebilmek, anlamaya çalışmaktır. Başkasına tahammülü olmayan insanlarla aynı evrende yaşadığımızı bilsek bile başkalarını itham etme çirkinliğinden kaçmalıyız. Kişinin tam olarak mutlu olabilmesi için mutsuzluğun kapısını zorlaması, o çileli dağları aşıp enginlere ulaşması gerekir. İnsanın bir başınalığı da sınırlıdır çünkü. Sosyal varlık olma zorunluluğu bu bir başınalığı bazı durumlarda baltalar.

Hikâyenin dönüştürücü gücü başlangıçtan beri insana iyi gelmiştir. Konusu birbirinden farklı olsa da alınması gereken pay alınmış, bir anlatıya çoğu zaman bel bağlanmıştır. Boşuna değil Refik Halid Karay’ın “Eskici” öyküsünde Hasan’ın vatan aşkıyla kalbimizin sızlaması, Mitat Enç’in “Uzun Çarşının Uluları” eserinde sıradan insan portrelerini içselleştirmemiz, Sait Faik ile olaydan çok duruma yoğunlaşmamız, Ferit Edgü ile ayrıntıyı atlayıp iki cümlede dumura uğramamız. Murat Belge, Edebiyat Üzerine Yazılar kitabında, “Bir anlatı, zaman ya da mekân içinde, ama çoğunlukla her ikisinin içinde, bir yolculuğa benzer. Anlatının başladığı noktadan bittiği noktaya geldiğimizde, bir yerden bir yere varmış oluruz. Bu süreç içinde, bir şeyler de değişir.” der. Bu değişim insanın mayasında olan her duruma alışabilme huyuyla birleşince dinlediğimiz her şey bizi bizden uzaklaştırıp bir başkasının kimliğinde onun duygu ve düşüncelerini anlamaya, onun tavrını takınmaya götürür. Böylece farklı ufuklar keşfeder, başkalarının davranışlarının altında yatanları sezinleriz. Çok uzun gibi görünse de insan yaşamı nerede sonlanacağı bilinmediğinden kısacıktır. Kısa ömrü tecrübe ve deneyimler eşliğinde yaşamak, kendi keşiflerimizi destekleyecektir. Bununla beraber insan hataya düşmekten, kötülük yapmaktan da bir bakıma korunmuş olacaktır.

Fatma Nur Uysal

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Dün, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Dün, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Dün, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:31 ÖÖ]


Müslüman Gençlere Zikir Bildirisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:36 ÖÖ]


Kıskanmak ve Muş Gibi Yapmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


Dinine Tarihine Kültürüne Bağlı Gençler Yetiştirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:57 ÖÖ]


Meyyit – Ölü - Ziyârete Gelenleri Tanır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:07:16 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Zakirin Gözyaşı 2001 - 320 Kbps - Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:43 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Sensiz Ağlar 2003 - 320 Kbps - WaV Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:13 ÖÖ]


Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Mayıs 04, 2024, 09:20:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42