Saygının okulu ailedir
Büyükler, "bizim zamanımızda saygı vardı, şimdiki gençlerin büyüklere hiç saygısı yok" türünden şikayetlerde bulunuyorlar.
Gençler ise, büyüklerin bu şikayetlerine bir anlam veremedikleri gibi onları katı kuralları olan ve sürekli saygı bekleyen kimseler olarak tanımlıyorlar. Bu durum iki nesil arasında soğuk duvarlar örüyor ve ne gençler yaşlıları ne yaşlılar gençleri anlamak istiyor.
Toplumumuzda saygı unsuru ilişkilerimizi şekillendiren ve yönlendiren önemli bir dinamiktir ve geleneksel dokularla şekillenir. Aile bu konuda çocuğun aynasıdır çocuk kime nasıl davranacağına aileden öğrenir...
Saygı genel olarak, kişinin kendi sınırlarını ve çevresindeki insanların sınırlarını dikkate alması ve karşısındaki kişinin hakkına saygı göstermesidir. Bu yönüyle saygı insani ilişkilerimizi iyileştiren ve zengin kılan bir unsurdur.
Saygının temeli ailede atılır. Küçük yaştan itibaren, anne babalar çocuklarına, kendilerine ve insanlara nasıl davranacaklarını kendi yaşantılarıyla öğretirler. Saygının sınırları ise, kültürden kültüre farklılık gösterir. Bu anlamda toplumumuzda, büyüklere, akrabalara, topluma faydalı işler yapmış kimselere özel saygı beslenir ve genç nesiller bunu küçük yaştan itibaren ailede öğrenirler. Mesela bizim toplumumuzda büyük ebeveynlere saygı göstermek önemli bir sorumluluktur. Yaşlı birisi geldiğinde ayağa kalkıp ona yer vermemek, yaşlıların elini öpmemek, onlara yüksek sesle karşılık vermek büyük saygısızlık olarak tanımlanır. Oysa Batılı toplumlarda yaşlılara saygı bu kadar gerekli görülmez.
Bilindiği üzere, gelenekleri İslam'dan beslenen Doğulu toplumlarda, insanın saygınlığı yaptığı işle ve ürettiği değerlerle ölçülür. Buna göre yaşlı ebeveynlerimiz, çocuklarını büyütmüşler ve tecrübeleriyle bizlere faydalı olmaktadırlar. Oysa Batılı toplumlarda insanın değeri ürettikleriyle ölçülür ve yaşlı biri artık üretkenliğini kaybetmiştir...
Saygı ilişkilerimizi iyileştiren ve iki nesil arasında güçlü bağlar oluşturan bir değerdir. Ancak bazen bu durum büyüklerin baskıladığı ve zorla dayattığı bir durum olarak ortaya çıkabiliyor. Büyükler, gençlere hiçbir şey vermeden onları baskı altında tutabiliyorlar ve yüksek beklentiler içinde olduklarından çatışıyorlar. Ailede başlayan bu durum ileride, toplum baskısı ve aile büyüklerinden gelen baskılarla içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Böyle durumlarda kişi kendi kişisel sınırlarını korumakta güçlük çekiyor ve niçin saygı gösterdiğini bilmeden öyle istedikleri için belli davranışları tekrar
ediyor. Bu durumda saygı büyüklerin küçüklerden istediği körükörüne bir davranış olmaktan öteye gidemiyor.
Anne baba, çocuklarını saygı konusunda bilgilendirirken, bu konuda hak hukuk unsurunun birinci sırada geldiğini ifade etmelidirler. Bu kapsamda, iyi, kötü, doğru yanlış kavramları da anlatılmalı, kuralların nedenleri izah edilmelidir. Çocuk saygının bir hak meselesi olduğuna inanmalı, bunu içselleştirmeli ve büyükler öyle istediği için değil bunun gerekliliğine inandığından saygı göstermelidir.
Çocuklar saygı eğitiminde büyükleri örnek alırlar ve onların davranışlarını taklit ederler. Bu nedenle anne babanın tutumları çocuk için önemlidir. Bu anlamda anne baba çocuğa doğru örnek olmakla sorumludur.
Çocuklar davranışlarının sonucunu düşünemezler, nasıl istiyorlarsa, kendilerini nasıl iyi hissederlerse öyle davranırlar.
Bu konuda anne baba kendi aralarında hak hukuk konularını dikkate almalı, saygı ve sevgi eksenli ilişkiler kurmalı ve çocuğa örnek olmalıdırlar. Bilindiği üzere hayatta bazı şeylerin okulu yoktur. Bizler hayatımız için gerekli olan bir çok bilgiyi büyüklerimizden öğrenir ve kendi hayatımıza taşırız. Saygı kavramı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Bu nedenle büyüklerin küçüklere doğru örnek olmaları önemli bir sorumluluktur...