www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İslami Yaşam Hayat Toplum ve Aile => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Şubat 19, 2022, 10:33:32 ÖÖ

Başlık: Eyvah Aldandık
Gönderen: fanidunya NET - Şubat 19, 2022, 10:33:32 ÖÖ
Eyvah Aldandık

Peygamber Efendimiz, ashabına “En akıllı kişi kimdir?” diye sorar. Onlar da onun huzurunda bulunmanın edebi içinde “Allah ve Resulü bilir” derler. Efendimiz sözünü şu nurlu beyanlarıyla sürdürür: “Akıllı kişi daima ölümü hatırlayan ve onun için hazırlık yapandır.” Başka bir hadislerinde de Kainatın Efendisi: ”Lezzetleri acılaştıran ölümü çok anın” buyururlar.

Ölüm hakikatinin ne olduğunu bilenler için, ölümü hatırlamak bir beşaret ve müjdedir. Gafiller içinse o, bir korku ve ürperti gerekçesidir.

Daha henüz dünyada iken ahiret hayatının cennet buudunda yaşayanlar, oraya nispetle dünyayı bir hapishane olarak görür ve öyle telakki ederler. Hâlbuki dünyanın dar mahpesinde ömür çürütenler hele sözde varlıklı insanlar ise, dünyayı bir saray, ahireti ise hapishane olarak görür ve öyle değerlendirirler.

Gaflet her insan için söz konusu olabilir. İşte o anlarda insan aldanır. Dünyayı ölümsüz sanır. Ölümü hatırladığında da kendi üzerine almaz. En yakınlarının vefatlarında bile ayrılıktan gelen bir hüzün ve keder yaşasa da en kısa zamanda kendi hususi dünyasına döner, ölümü ve ölüm sonrası hayatı unutur; gafletiyle yine halvete girer.

Bediüzzaman Hazretlerinin “Eyvah aldandık. Şu hayatı faniyeyi baki zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik” ifadesi bu bağlamda çok derin ve anlam yüklüdür.

Beka arzusu her insanın en fıtri talebidir. Fakat bu dünya onun bu fıtri arzusunu tatmin edecek yer değildir. Hayat ırmağı süratle akmakta ve üzerinde taşıdıklarını her an başka bir yere doğru taşımaktadır. Teceddüt, yenilenme, hareket tekvini bir kanundur. Bu kanunun kuşatmadığı hiçbir fani alan yoktur.

İşte geldik, işte gidiyoruz. Aldanmakta fayda yok. Bizi burada durdurmazlar, durdurmayacaklar. Öyle ise yolcu yolunda gerek. Yol azığı hazırlamak kaçınılmaz. Gideceğimiz yerde kullanmak için neler lazımsa onlar bu hayatta tedarik edilecektir.

Ey insan düşün! Sen ister istemez öleceksin. Ve her ölen gibi yaptıklarından hesaba çekileceksin. Hesaba çekilmeden evvel kendisini hesaba çek. Muhasebede yapacağın yanlışların faturasını, hesap gününde çok ağır ödemek tehlikesi var.

Gençliğinden sorulacaksın, onu nerelerde harcadın. Malından, mülkünden hesaba çekileceksin, nasıl kazandın, nerelere sarf ettin. Ömür dakikalarından hesaba çekileceksin, sana bahşedilen ömrü nerelerde tükettin. Hiçbir iltimasın olmadığı o günde zerre miktar hayrın mükâfatını görürken zerre miktar şerrin de hesabını vereceksin. İşte bu büyük güne hazırlan.

İnsanın kendini ilgilendirmeyen işlerden, malayaniden uzak durması imanının bir göstergesidir. Ahirete imanı tahkik seviyesinde olan bir insan asla malayani ile vakit geçirmez. En kıymetli hazinesi olan ömrünü, çöplüğe atmak misali davranışların hepsinden uzak durur. Çünkü ahireti kazanmak için verilmiş bu en kıymetli sermayeyi ahirete nispeten hiçbir kıymet ve değeri olmayan şeylere sarf etmek keli menin tam anlamıyla en büyük aptallıktır. Hâlbuki mümin, Allah’ın nuruyla bakan ferasetli insandır. Böylesi feraset, bu derece körlükle bir arada barınamaz.

Hepimiz biliyoruz ki, son anımızda fırsatları değerlendirmemenin pişmanlığını yaşayacağız. Elde edilmesi mümkün hayırları elde edememiş olmanın, kaçınılması mümkün şerlerden kaçınamamış bulunmanın hüznü gırtlağımızda düğümlenecek ve “keşke…” diyeceğiz. Keşke yapsaydık, keşke yapmasaydık düşünceleri ruhumuzu mengene gibi sıkacak, bizi pişmanlığın sonsuz gel-gitlerinde dolaştıracak. Ama son pişmanlığın bize faydası olmayacak. Bu gerçeği de hepimiz, şimdiden bilmekteyiz.

Öyleyse aldanmak niye? Niye silkinip kendimize gelemiyor, kendimize dinin ölçüleri içinde bir çeki düzen veremiyoruz. Hâlbuki o din, bize, dünya ve ahiret saadetimizi temin etmek için gönderilmiştir. İlahi din dışında, dünya ve ahiret mutluluğunu birlikte temin edebilecek ne bir felsefi düşünce, ne de doktrin ve görüş vardır. Onların hüküm ve tesiri ancak kabre kadardır. Ondan sonrasında seni bırakacak felsefi düşünce ve anlayışlarla oyalanma. Dine sarıl, hükmüne ram ol!.. Yol budur, bilmiyorum başka çıkar yol… Hülasa-ı kelam: “Devrana girip seyran edelim/ Eyvah demeden Allah diyelim”.