Gönderen Konu: İSTANBUL’UN FETHİ  (Okunma sayısı 1226 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2124
İSTANBUL’UN FETHİ
« : Eylül 29, 2017, 10:03:37 ÖÖ »
İSTANBUL’UN FETHİ

"Kostantiniyye (İstanbul) elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir."

Niçin İstanbul?

Dünyada meydana gelen en büyük olaylardan ve büyük değişimlere sebep olduğu için çağ açıp kapattığı kabul edilen tarihi bir olay… Aslında insanlığın asıl vazifesini arayışının somutlaşmış halidir. Kimi zaman büyük değerlere sahip çıkmayanlara verilen bir ceza, kimi zaman ise inanmanın ve inandığı şeyi hakim kılmanın verdiği bir mutluluk şeklinde sonuçlanan bir mücadelenin özetidir İstanbul’un fethi. Fetih gerek kendisini hazırlayan şartlar, gerekse sonuçları itibariyle çok iyi tahlil edilmesi gereken bir olgudur. Nitekim bunun farkında olan bir çok insan bu konuda uzun uzadıya çalışmalar yapmıştır ve yapılmaktadır.

İstanbul’un fethini hazırlayan manevî sebeplerin başında ise Peygamber Efendimizin müjdesine nail olma düşüncesi ve İslam’ın fetih anlayışı gelmektedir. Özellikle İslam’ın fetih anlayışı iyice tahlil edildiğinde bu sebepleri daha iyi anlamak mümkün olacaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadis-i Şeriflerini çok iyi incelemek gerekir. Efendimiz (a.s.) İstanbul’u hiç görmemiştir. İstanbul’un tabii güzelliği değildir Efendimizi fetih hakkındaki hadislerini söylemeye sevk eden. Öyleyse nedir uğrunda binlerde müminin şehit olduğu İstanbul’daki hikmet? İstanbul, Saadet devri itibari ile İslam’ın önündeki en büyük engel olan Bizans İmparatorluğu’nun başkentidir. Buranın alınması Bizans’ın yıkılması demektir. Nitekim İstanbul’un alınmasından yüz yıl sonra Müslümanlar Orta Avrupa’ya kadar ilerlemişler ve İslâm’ı dünyanın kalbine oturarak dört bir yana tebliğ etmişledir.

“Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kişi defnolunacaktır. Umarım ki o kişi ben olayım. “Ümmetimden, Kayserin şehrine gaza eden ilk muharipler için de yargılanmak vardır.” Hadis-i Şerifinin hikmetinden faydalanmak isteyen binlerce Müslüman ilk defa H.52 (688)’de İstanbul’u kuşattılar. Bu kuşatmaya Sahabe Efendilerimizden de katılanlar oldu. İbn-i Ömer, İbn-i Zübeyr, İbn-i Abbas ve Ebu Eyyûb el-Ensârî burada görev aldılar.

İslâm ordusu İstanbul'u kuşattığında hastalanan Hz. Ebû Eyyûb, Allah Rasûlünden şu hadisi nakletmiştir: "Kostantiniyye surunun dibine Salih bir kişi defnolunacaktır. Umarım ki o kişi ben olayım.” Ordu komutanı Yezit, Hz. Ebû Eyyûb'un tabutunu askerlerin ortasına almış, askerler de çarpışmalarda bu tabutu koruyarak ilerlemişlerdir. İstanbul surlarını korumakta olan Bizans kumandanı bu garip durumu görünce: "Bu nedir?" diye sormuş. Yezit de: "Bu bizim peygamberimizin Sahabesidir. Bize senin ülkende içerilere doğru götürülüp gömülmesini vasiyet etti. Biz de onun bu isteğini yerine getireceğiz. "Bizans kumandanı: "Sen ne akılsız adamsın. Sen dönüp gidince biz onu köpeklere yem ederiz. Yezit: "Eğer onun kabrini açtığınızı veya cesedine bir şey yaptığınızı duyacak olursam ben de bütün Suriye'de öldürmedik hıristiyan, yıkmadık kilise bırakırsam bu cenazeye ikramıma sebep olan zat-ı Peygamber'i (s.a.v.) inkâr etmiş olayım." der. Bunun üzerine kumandan şöyle demiştir: "Ben onun kabrini elimden geldiğince koruyacağımâ Mesih (İsa) (a.s.) hakkı için söz veriyorum."

Surların dışında defnedilen Ebû Eyyûb'un kabrinin üzerinde sonradan bir kubbe yapılmış ve kabri Müslümanların ve hıristiyanlar’ın saygı gösterdikleri bir yer olarak korunmuştur. Rumlar, Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretlerinin kabrine hürmet etmişler ve kuraklık zamanlarında kabrine gelip, Allah’tan onu vesile ederek yağmur talep etmişlerdir.

Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri Hayber savaşından dönülürken Rasûlullah'ın çadırının çevresinde kendiliğinden bütün gece nöbet tutmuş, Rasûlullah(s.a.v.) onun için: "Allah'ım, beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru." diye dua etmiştir.

Sahabe Efendilerimizin İstanbul muhasarasından yıllar sonra Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretlerinin kabrinin, bakım yapılamadığı için tam olarak yeri bilinemiyordu. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Hazretleri mürşîdi Akşemseddin Hazretlerinden Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretlerinin kabrinin bulunması noktasında isteklerini iletmişti. Bu müşkil dudum karşısında hakka tevekkül eden Akşemseddin Hazretleri rüyasında Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri görür ve büyük Sahâbî naşının gömülü bulunduğu yeri ona tarif etmiştir. Kabrinin keşfedilmesi Akşemseddin Hazretlerinin bir kerameti sayılmıştır.

İstanbul’u İslam alemine hediye eden Fatih Sultan Mehmet, Padişah II. Murad Hân’ın oğludur. Kültür, sanat, askerlik, matematik, coğrafya, geometri, astronomi, kelam, hadis, fıkıh vs. bir çok dalda ilim tahsil etti. Hacı Bayram-ı Veli, Akşemseddin, Molla Hüsrev ve Molla Gürani’ye talebelik yaptı. Onların terbiyeleri, himmetleri ve ilimleri altında yetişti. Onun hayatında en önemli yeri Mürşidi Akşemseddin Hazretleri almıştır.

Ona öyle bağlanmıştı ki, dönemin en ünlü hükümdarı olmayı umursamamış, tahtı terk ederek ondan tarikat ahkamını öğrenmek istemiş; ancak Akşemseddin Hazretleri buna müsaade etmemiştir.

Akşemseddin Hazretleri, kuşatmanın zorlaştığı, umutları azaldığı en zor dönemlerde, gerek Fatih’e gerekse askerlere manevi telkinlerde bulunarak onların azim ve gayretlerini yükseltmiştir. İstanbul Feth edilip de, zafere ulaşılınca oda vazifesini tamamladığına inanarak İstanbul’da kalmamış memleketine yerleşmiştir.

Bizans sınırında kurulan Osmanlı devleti, politikasını da Bizans üzerine belirleyip genişlemeye başlayınca İstanbul’un fethi artık kaçınılmaz olmuştur.

İstanbul’un fethini hazırlayan bir çok maddî ve manevî sebepler vardır. Bizans’ın Anadolu birliğinin sağlanmasını önlemek için beylikleri kışkırtması, taht mücadelesi iddiasındaki şehzadeleri himaye etmesi, Rumeli’ye geçip orada kazanılan Osmanlı toprakları ortasında bir ur gibi kalması ki, bu konuda Fatih şöyle diyordu: “Ne veçhi vardır ki onun gibi şerefli bir yer ve latif bir makam benim memleketimin ortasında ve arazi vilayetimde olup, devletim içinde kefere ocağı ve bozguncular durağı ola.” Rumeli ve Balkanlarda hakimiyet kurulmasına engel olması, Ege ve Karadeniz hakimiyetinin sağlanmasını engellemesi, İstanbul’un Fethinin en önemli maddî sebepleri sayılabilir.

İstanbul’un alınmasında en büyük manevi desteği ve gayreti Akşemseddin Hazretlerinin gösterdiğini belirtmiştik. İstanbul’un fethi hakkındaki hadislerdeki müjdeleri esas alarak, Fatih’i teşvik edici mektup yazmıştır. Bu mektupta fethin saatini bile belirttiği rivayet edilir. İlgili mektubun aslı Top kapı Sarayı arşivinde 5584 numarada olduğu söylenmektedir.

Manevi desteği ve işareti alan Fatih Sultan Mehmet Han, kuşatmanın hazırlıklarını tamamlayarak 6 Nisan 1453 günü şehri kuşattı. Dervişler, Ordugahı dolaşarak Müslümanları Hz. Peygamber ve onun mihmandarı Hz. Ebû Eyyûb el-Ensârî adına İslam Sancağını şehrin burçları üstüne dikmeye sevk ediyorlardı. Boğaziçi sahilinde ve Galata tepelerinde bulunan bütün çadırlar nur ile parıldadı. Limanın aşağı kısmının her yönünde ve kara tarafındaki bütün hat üzerinde Blaşeren sarayından Yaldız kapıya kadar bin defa tekrarlanan “La İlahe İllallah, Muhammed Rasulüllah, Allahu Ekber, La Şerike Leh” sedası ufuktan ufuğa aksediyordu. Bununla birlikte bir kısım donanmanın Haliç’e indirilmesi kesin olarak gerekliydi ve bu hususta derhal hazırlıklara başlandı. Çünkü İstanbul sularının en zayıf tarafı Haliç kıyıları idi. Bizans da bunu bildiği için Haliç’in girişini zincirle kapatmıştı. Gemilerin çekileceği yol, Tophane önündeki kıyıdan başlayıp Boğazkesen’den geçerek güney-batıya dönüp sırtları aşarak Kasımpaşa’ya, yani Haliç kıyısına ulaşıyordu.

29 Mayıs 1453 ‘te fetih gerçekleşti. Artık İstanbul İslam dünyasının önemli şehirlerinden biri olacaktı ve daha da önemlisi yıllar sonra Efendimiz (a.s)’ın bir mucizesi gerçekleşmiş oldu. Fatih, şehri dolaştıktan sonra yanında bulunan bir müezzine ezan okumasını emretti ve bir örnek olması için kendisi bizzat mihrapta namaz kıldı. Ayasofya, Hıristiyan kilisesinden, böylece İslam Dininin önemli bir camiine çevrilmiş oldu.

Kelime karşılığı olarak kapalılığın giderilmesi, yol gösterme, hüküm verme, zafer ve galibiyet anlamlarına gelen fetih; İslam’ı insanlara ulaştırmak için, İslam’la insan arasındaki engelleri kaldırmak demektir. Bu engellerin kaldırılması hem fizikî açıdan hem de manevî açıdan anlaşılmalıdır. Bu anlamıyla fetih gönüllerde yol bulma çabasıdır. Savaş, sırf dünyevi egemenlik, toprak işgali ve köle edinmek için yapılan, yıkım, ölüm, kan ve kıtal üzerinde yükselen bir ameliye iken; cihat ise, insanlara İslam’ı ulaştırmak, yeryüzünden zulmü, fitneyi kaldırmak için yapılan her türlü faaliyettir. Bu sebeple kafirler girdikleri beldeyi işgal ederler, Müslümanlar ise fethederler.

İstanbul’un fethi ile birlikte yıllardır küfrün, rezaletin, zulmün, soygunculuğun kanlı pençelerinde inleyen insanlara huzur ve mutluluk yolu açılmış, İstanbul’a giren Osmanlı askeri Rum kızları tarafından çiçeklerle karşılanmış ve halk her türlü çirkinliğin sembolü haline gelen “Latin serpuşu” yerine İslam’ın adaletinin simgesi olan “Türk Sarığı”nı büyük bir açık gönüllülükle kabullenmişti.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: İSTANBUL’UN FETHİ 1
« Yanıtla #1 : Haziran 02, 2019, 09:47:13 ÖS »
İSTANBULUN FETHİ  1

" لَتُـفْتَحَنَّ  الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ  الْأَمِيرُ  أَمِيرُهَا،  وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ  ذَلِكَ  الْجَيْشُ"

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”[1]

Hz. Peygamber (s.a.s)’in vefatından sonra, İslam toprakları fetih hareketleriyle oldukça genişlemiştir. Emevilerle başlayan İstanbul muhasaraları ise 1453’te Fatih’in İstanbul’u fethine kadar sonuçlanamamıştır. İstanbul, coğrafi konumunun özelliği dolayısıyla tarih boyunca siyasi, askeri ve ticari açıdan hep önem taşımıştır. Yani İstanbul, hep bir cazibe merkezi olagelmiştir. İşte İstanbul’un bu özelliğinden dolayı, Müslümanlar bu şehre sahip olabilmek için birçok kez kuşatmalar yapmışlardır. Ancak sahabeden itibaren 8 asır sürecek olan İstanbul’un fethi macerasının, ciddi bir motivasyon gerektirdiği ortadadır. Bunu da sadece, cazibe merkezi olan bir bölgeyi fetih isteğiyle açıklamak eksik kalır gibi gözükmektedir. Müslümanların bu motivasyonunun ciddi bir sebebi de, Hz. Peygamber (s.a.s)’ in fethi ve fethe katılanları müjdeleyen hadisidir. fetih, İstanbulun fethi fetih müjdesi, fetih hadisi

Hadisin Kaynakları

Ahmed b. Hanbel’deki lafza göre hadisin devamında şu ifadeler vardır: “Mesleme b. Abdülmelik beni çağırdı ve bana bu hadisi sordu. Ben de kendisine hadisi naklettim. O da Konstantiniyye’ye sefere çıktı.” Hadisin ilk üç ravisi bütün isnadlarında aynıdır:  Bişr el-Ğanevî – Abdullah b. Bişr el-Ğanevî – el-Velîd b. el-Muğıra.

Bu meşhur hadisin sıhhati hakkında birçok araştırma yapılmış ve bu konuda olumsuz görüş bildirenler olmuştur. Hadisin isnad açısından son derece zayıf olduğu ve tek sahabîravisi olan Bişr el-Ğanevî’nin de yeterince tanınmadığı söylenmektedir.[2] Ayrıca hadis, ferdi mutlak bir rivayet olmasından dolayı da eleştirilmiştir. Yani hadisin ilk üç ravisi bu rivayette tek kalmışlardır. Birçok sahabînin bilmesi gereken bir hadisin sadece bir sahabî tarafından rivayet edilmesi bir problem olarak görülmüş ve en azından İstanbul’un muhasarasına katılan sahabîler tarafından bilinip rivayet edilmesinin beklendiği savunulmuştur.[3] Müslümanlar için İstanbul’un fethinin önemi dolayısıyla, fethin kutsal bir ideal halinde canlı tutulması amacıyla bu hadisin ortaya çıkarıldığı düşüncesine de yer verilmiştir.[4] Ancak, sebepleriyle belirtilen bu olumsuz eleştirilere rağmen, hadisin ravilerinin güvenilir olması sebebiyle, genel görüş olarak sahih olduğu kabul edilmiştir.[5] Tarih boyunca yapılan İstanbul muhasaraları ve farklı rivayetler de bunu destekler niteliktedir.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in 8 asır öncesinden yaptığı bu müjdeyle, sahabilerinmotivasyonu artmış, yeise düşebilecekleri durumda dahi onlara moral kaynağı olmuştur. Ayrıca sahabîlere yüksek bir ideal oluşturmuştur. Bu ideal sayesinde ki, sahabe döneminden itibaren, birçok defalar İstanbul fethedilmeye çalışılmıştır.

İlk İstanbul muhasarası, Muaviye döneminde 49/669 yılında Yezid komutasında gerçekleşmiştir. Yezid'in ordusu içinde sahabeden İbn Abbas, İbn Ömer, İbnu’z-Zubeyr, EbûEyyûb el-Ensârî de bulunmaktaydı. Yiyecek kıtlığı ve hastalık sebebiyle geri dönmek zorunda kalınan bu muhasarada EbûEyyûb el-Ensârî (r.a.) ve 17 sahabinin de içinde bulunduğu çok sayıda askerin vefat etiği bildirilmektedir. EbûEyyûb el-Ensârî, isteği üzere düşman arazisinde ilerlenebilen en son yere defnolunmuştur.[6]

Emeviler ve Abbasiler döneminde yapılan İstanbul muhasaralarına Osmanlılar da devam etmiş ve İstanbul’a yedi sefer düzenlemişlerdir. 1453’te Fatih’in düzenlediği seferle İstanbul fethedilmiştir. Bu seferde, Akşemseddin başta olmak üzere birçok zevat, padişahın yanında yer almışlardır. Bu kuşatmanın en zor zamanlarında Akşemseddin, manevi desteğiyle askeri cesaretlendirmiştir. Sözlerinde fetih hadisine de yer veren Akşemseddin, manevi bir motivasyon sağlamıştır. Bu müjdeye nâil olmak isteğiyle, fetih gerçekleşmiş ve “fatih” olmak II. Mehmet’e nasip olmuştur.[7]

Sonuç/Değerlendirme

Sonuç olarak diyebiliriz ki, fetih hadisi olarak bilinen bu hadis birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu incelemeler sonucu varılan genel görüşe göre hadis sahihtir. Sahabe döneminden itibaren 8 asır süren İstanbul muhasaraları da bu hadisin gerçekliğini destekler niteliktedir.

Hz. Peygamber (s.a.s) asırlar öncesinden bu fethi haber vermiştir. Ayrıca hadis, sahabîler için bir müjde ve cesaretlendirme özelliği taşımaktadır. Bütün bunların ötesinde, fetih hadisinin, sahabe için bir hedef gösterme niteliğinde olduğu da söylenebilir. 8 asır boyunca birçok komutan, bu hedefi gerçekleştirmek, İstanbul’un kapılarını İslam’a açmak ve “Fatih” olabilmek için çaba sarf etmişlerdir. İsmail Lütfi Çakan bu görüşü şöyle ifade eder: “Hz. Peygamber bu tebşirleri ile ümmetine, mevcut şartlara takılıp kalmamalarını, üstlendikleri tebliğ ve cihad görevinin gerektirdiği diriliği korumalarını hatırlatmaktadır. Tabi bu, bir taraftan da ödenmesi gerekli bedele ‘hazır olun’ demektir.” İşte Hz. Peygamber’in kazandırdığı bu bilinç, ümmet tarafından devam ettirilmiştir. Bizim de bu bilinci koruma görevimiz olduğu unutulmamalıdır.

Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;

Şu mihrabSinânüddin, şu minâreSinân'dır;

Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!

Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın

Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Arif Nihat ASYA.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

[1]Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335; Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, I, 81; et-Tarihu’s-Sağîr, I, 306; el-Bezzâr, el-Müsned, el-Müsned, c. II, s. 308; Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 38; Hakim, Müstedrek, IV, 422; Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, VI, 219.

[2] İbik, Hasan, İstanbul’un Fethi Hadisi, İlahiyat, Ankara 2004, s. 36.

[3] İbik, Hasan, a.g.e.,s. 37-38.

[4] İbik, Hasan, a.g.e.,s. 39.

[5] Çakan, İsmail Lütfi, İstanbul’un Fethi Hadisi, s. 47-56; Yardım, Ali, Fetih Hadisi Üzerine Bir Araştırma, s. 118-119; Kulat, Mehmet Ali, İstanbul’un Fethini Müjdeleyen Hadisin Değerlendirilmesi, s. 9; Aslan, Adem, Fetih Hadisleri, s. 44-46.

[6] İbik, Hasan, a.g.e.,s. 48-53; Aslan, Adem, a.g.e., s. 53-57.

[7] İbik, Hasan, a.g.e.,s. 62-64.


Tuba  Karakaş.

 


* BENZER KONULAR

Ahmet Şafak – Şimdi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 04:44:02 ÖS]


Ahmet Şafak – Farkımız olsun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 04:41:39 ÖS]


Hilmi Şahballı – Kucaklaşalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 04:37:51 ÖS]


Herkes İmtihandadır Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:19:51 ÖÖ]


Tevazu Göstereni Allah Yükseltir Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:05:02 ÖÖ]


Yükü Hafif Olan Kurtuldu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:03:13 ÖÖ]


Çağın Kirlerinden Bismillah İle Arınalım Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:44:07 ÖÖ]


Pişman Olmak İçin Geç Değil Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:40:08 ÖÖ]


Allah'a Verdiğimiz Sözü Tutalım Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:27:58 ÖÖ]


Dua Hayatımızın Neresinde 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:10:39 ÖÖ]


DUaHaımııb Nerene 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:07:38 ÖÖ]


Ahiret Zarurîdir 6 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:59:47 ÖÖ]


İslam Birliği Zaferi Hayal mi 4 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:51:19 ÖÖ]


Dertsiz Müslümanlara Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:42:27 ÖÖ]


Kalabalıklar İçinde Yalnızlaşan Toplum Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:33:50 ÖÖ]


Ahirete Eli Boş Gitmemek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:27:03 ÖÖ]


Hayatın Altın Kuralları Gönderen: anadolu
[Dün, 05:08:59 ÖS]


İyimisiniz Gönderen: anadolu
[Dün, 04:54:57 ÖS]


Niye Ben Gönderen: anadolu
[Dün, 04:50:37 ÖS]


Gaflete Kapılmamaya En Dikkat Edilmesi Gereken Zamanlardan Biri Gönderen: anadolu
[Dün, 04:44:26 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48