Gönderen Konu: ENAM SÜRESİ 125. AYET MEALİ - Allah Kimi Hidayete Erdirmek Isterse  (Okunma sayısı 436 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gurbetciyim

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2144
Allah Kimi Hidayete Erdirmek Isterse

ENAM SÜRESİ 125. AYET  MEALİ

“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir” (En'am Suresi 6/125)

Allah, kimi doğruyola kavuşturmayı dilerse, gönlünü İslama açar, kalbi¬ni onunla nurlandınr. Ve ufkunu onunla genişletir. Kimi de saptırmayı dilerse gönlünü dar ve sıkıntılıkılar. Oraya iman nuru girmez, öğütler ulaşamaz. Böyle bir insan, çektiği sıkıntı bakımından sanki göğe yukarı tırmanan birisidir. İşte böylece Allah-u teala, iman etmeyenlerin üzerine azap yağdırır. Şeytanı onlara musallat kılar,ve murdarlıklara ve belalara uğratır.

Âyet-i Kerimede, hidayete eriştirilen kimsenin göğsünün ve gönlünün İslam’a açılacağı zikredilmektedir. Sahabe-i Kiram bu âyetin mânâsını, Peygamber Efendimizden sorarak: "Ey Allah’ın Resulü, hidayete eren kişinin göğsü na¬sıl açılır?" demişler, Resulullah () da onlara şu cevabı vermiştir."İslam bir nur olarak onların gönlüne konur, onların gönlü de bu nur ile açılır, huzura kavuşur." Sahabiler: "Böyle olanı belirtecek bir alâmet varmıdır Ey Allahın Resulü?" di¬ye sormuşlar. Resulullah()’da: "Ebedî yurda yönelmek, aldatan yurttan kaçınmak ve ölüm gelmeden önce ona hazırlanmaktır" buyurmuştur.

Âyet-i Kerimede, Allah’ın saptırdığı kişinin, hırçın, ufku dar biri olacağı, âdeta göğe tırmanır bir halde olacağı beyan edilmektedir.

Bu ayeti kerime En'am suresinin son bölümlerinde yer almaktadır. Enam Suresi Mekke'de inmiş bir suredir. Tüm Mekke’de inen sureler gibi yoğunlukla inanç konusu üzerinde durmuştur. İnsanın bu dünya hayatında var oluşu ve bundan sonra ne olacağı meselesini ele almaktadır. Her insan inanç temeline göre bu hayattaki rolünü,kendisi ile olan ilişkilerini, yaratıcısı ile olan ilişkilerini, evrenle olan ilişkilerini ve evrendeki her şeyle ilişkilerini belirler.

İşte akidenin önemi buradan kaynaklanmaktadır. Kur’ân-ı Kerim inanca mekân ve zaman itibariyle pek büyük bir yer ayırmıştır, yani tüm surelerde, özellikle Mekkî ayetlerde ve Hz.Muhammed’in daveti boyunca inanç konusu her zaman en önemli yeri tutmuştur. Bu davette Hz. Muhammed () 23 sene boyunca insanları sadece Allah’a (c.c)ibadet etmeye ona şirk koşmadan kulluğa çağırmıştır. Onun Rabliğine ve tek oluşuyla bağdaşmayan her türlü özellikten uzak olduğuna inanmaya; meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, kadere-hayır ve şer herşeyin ondan geldiğine, ahiret gününe ve ahiret günündeki dirilmeye, hesaba,mizana, sırata gelecek hayatta ya cennette sonsuza kadar ya da cehennemde sonsuza dek kalışa inanmaya davet etmiştir.

Bütün bunların gerektirdiği, Allah'a itaat ile boyun eğme, Allah'a emrettiklerini yaparak ibadet etme, yer yüzünde halifeolmanın gerekliliklerini güzel bir şekilde yerine getirme ve yer yüzünde Allah'ın adaletini ayakta tutma konularına da insanlığı çağırmıştır. Hz. Adem(a.s) 'dan Hz. Muhammed Mustafa’nın (sas) gönderilişine kadar dinin mesajı bu olagelmiş, Yüce Allah’ın yeryüzüne ve üzerindekilere varis oluncaya(kıyamete) kadar da bu olmaya devam edecektir.

Dinin dayanak noktaları: Ya akait (inanç) gibi mutlak gaybdır veya ibadet konusu gibi mutlak ilahi emirlerdir yahut ahlak ve muamelat (insanlar arası ticari vb. ilişkiler)gibi hal ve gidiş prensipleridir. Bu konularda insanoğlu kendi kendisine doğru prensipler koymaktan acizdir. Bundan dolayı dinin dünya hayatında sağlıklı şekilde yer alması ve bu hayattaki mesajını gerçekleştirmesi için prensipler koyması mecburidir.

Din dört ana dayanak noktasıyla bir insan ürünü olamaz. Tam tersi insan din meselesinde rabbani hidayete (yol göstermeye) muhtaçtır. Bu hidayeti Yüce Allah (c.c) İslam adıaltında aralıklarla peygamberler vasıtasıyla göndermiştir. Onu insanlara sayıları yüz yirmi binden fazla olan peygamberler ordusu aracılığıyla açıklamış; son nebi ve son elçi aracılığıyla gönderdiği son peygamberlik mesajıyla da tamamlamıştır.

Gökten gelen peygamberlik mesajını Rabbimiz (c.c) korumaya söz vermiştir. Vahy olunduğu dilile korunmuştur. İşte rabbimizin yedi kat gök ötesinden on dört asır önce şu sözlerle indirdiği ilahi karar buradan kaynaklanmaktadır:

“Hiç şüphesiz,Allah katında hak din İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık ve hakka başkaldırma yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki gerçekten Allah,hesabı pek çabuk görendir” (Al-i İmran, 3/19)Yine Allah’ın (c.c) aynı suredeki şu sözü ile bu ilahî kararın vurgulanması buradan kaynaklanmaktadır: “Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır” (Ali İmran, 3/85)

Üzerinde konuşacağımız ayeti kerime de aynı hareket noktasındadır. Bu ayette Rabbimiz (c.c) şöyle buyurmaktadır: “Allah, kimi hidayete erdirmek isterse,onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar” (En'am Suresi, 6/125)

İnsan Kur’ân’a ait bu mucizevî benzetme karşısında şaşkınlığı düşmektedir. Bu benzetmede rabbani hidayetten yüz çevirenlerin bu hidayet onlara hatırlatıldıkça yaşadıkları gönül darlığı gökte herhangi bir koruyucu araç olmaksızın yükselen insanın göğsünde oluşan darlıkla karşılaştırılmaktadır. Bu insanoğlunun ancak göğe çıktıktan sonra tüm boyutlarıyla anlayabildiği bir bilimsel gerçektir. Bu Kur’ânî benzetmenin bilimsel anlamının detaylarına girmeden önce dil açısından ve Kur’ân açısından ayeti kerimede belli sayıdaki lafızların işaret ettikleri anlamları açıklamak gerekir. Aşağıdaki satırlardada detaylarıyla bunu açıklayacağız.

Ayeti Kerimenin Bazı Lafızlarının Dil Açısından İşaret Ettiği Anlamlar

Yüce Allah’ın (c.c) ‘göğsüne inşirah verir’ sözündeki “inşirah verme” fiili Arapçada “keşfetme,kolaylaştırma, kapalı olanı gösterme ve gizli olan manayı ortaya çıkarma”anlamındadır. Anlaşılmayan kapalı olan şeyi açıklama, kolaylaştırma ve gizli olan anlamlarını ortaya çıkartma demektir. “Allah göğsünü İslam'a açtı” demek insanın ilahi nura ve ruhi sekineye/sükunete karşı razı olarak içinin rahat etmesi demektir. Çünkü göğsü “şerh etmenin” anlamlarından birisi de onu genişletmektir.

Göğsün (gönlün) dar olması ve sıkıntıda olması ise şu şekilde anlaşılabilir:“Harac” (sıkıntı) kelimesinin aslı ağaç ve benzeri şeylerin bir arada bulunmasıdır. Buradan hareketle aralarında bir darlık olduğu tasavvur edilmiştir. Bundan dolayı darlığa harac denmiştir. Günaha da “harac” denmiştir ve “tahric” fiili “tazyik” yani “sıkıntıya düşülme” anlamında kullanılmıştır.Ağaçları birbirine sarmalanmış sık girilmesi zor olan ormana “harice” denir.Buna göre “harec” dilde “dar”, hatta “darın en darı” manasına gelir. Yer için kullanıldığında “dar ve ağacı çok yer” anlamındadır. Yine “harac” kelimesi günah anlamına da gelir. “Ahrece” demek onu günaha soktu demektir. “Teharrece”demek günaha girdi demektir. Birisi diğerine “harec” yaptı dendiğinde “onu yasakladı” veya “haram kıldı” demektir. “Münharic” “harecden ve günahından sakınan” manasınadır. “Göğsü harac oldu” dendiğinde “şiddetli bir şekilde daraldı” anlamındadır. Gökte yükselme ifadesine gelince: Yükselme kelimesinin Kur’ân’daki ifadesi olan “tesa’‘ud”, yahut “tesâud ve suud” “yüksek yeregitmek” veya “yükselmek” demektir. Alçalmanın tersidir. “Saide” fiili “merdiveni çıkma”, “merdivende yükselme” manasındadır. Dağa çıkmak için kullanıldığında yine dağ üzerinde yükselme manasınadır. Yer için kullanıldığında yerin üstünde yürüdü manasına gelir. Yine “suud” kelimesi “zor engel” için ve “her zorluk” için kullanılır. Vadi için de aşağı indi manasına gelir. (Suud aslında inmenin tersi manasında olmasına rağmen burada böyledir.)Sa'd ve Said aynı anlama gelir. Azap lafzına sıfat olarak kullanıldığında şiddetli anlamına gelir. Yine “said” üzerine çıkılan şey demektir. Sa'daa ise uzun nefes almadır. Nefes için kullanıldığında nefesin çıkışı zor oldu manasındadır.

“Yessa'adu” kelimesinin aslı “yetesa'adu”dur, yani çıkmada zorlanır ama başaramaz demektir. Yine “tesa'ade” zor oldu manasındadır. “İs'ad”ise yerden uzaklaştırma demektir. Bu, gerek inerek olsun, gerek çıkarak olsun böyledir. “Sa'd” ise zor manasındadır. “Tas'adûne” denince vadide gidersiniz,düşmandan kaçarak gidersiniz manası anlaşılır. Bu da “is'ad” kelimesinden gelirki o da yeryüzünde çıkılacak yerde gitmek ve ondan uzaklaşma demektir. Yeryüzü için kullanıldığında uzaklaşma manasına gelir.

Ayeti kerimenin bazı lafızlarının işaret ettiği Kur'ânî manalar

Şeraha fiili türevleriile Kur'an-ı Kerim'de üzerinde konuşmakta olduğumuz ayeti kerimeye ilaveten dört yerde şu şekilde yer almıştır:

1- “Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzereolmaz mı?” (Zümer Suresi, 39/22)

2- “Senin gönlünü açmadık mı (şerh etmedik mi)” (İnşirah Suresi, 94/1)

3- “Dedi ki Rabbim göğsümü aç (şerh et)” (Taha Suresi, 20/25)

4- “Kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar (şerheder), göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthişbir azap vardır” (Nahl Suresi, 16/106)

Harece lafzı Kur’ân’da on beş yerde hukukla ilgili olarak darlık yahut genel olarak darlığın şiddetli oluşu manasında kullanılmıştır. Kur'ân-ı Kerim’de günah anlamında da yer almıştır. “Sa'ade” fiili ise değişik türevleri ileAllah'ın kitabında dokuz yerde şu anlamlarda kullanılmıştır:

Yükselme, kabul, Allah’tan rıza, vadide gitme ve kaçarak vadiden geçme, çok büyük zorlukla tırmanıp bunu başaramama, şiddetli ve zor, üstüne çıkılması zorolan yüksek engel, toprak olsun yahut başka tür olsun yerin görünen bölümü bir görüşe göre toprağın kendisi.

Sema lafzı ise Kur’ân-ı Kerim’de 310 yerde vardır. 120 si tekil olarak sema şeklinde, 190 yerde semâvat (gökler) şeklinde yer alır. Çoğul ifade yeryüzünün karşısında evrenin geri kalan kısmını kastedildiğini hissettirmektedir.

Tekillafız (sema) şeklindeki ifade ise 38 yerde genel özelliği ile atmosfer anlamında kullanılmış özellikle en alt katman (yahut iklim değişiklikleri veya dönüşüm yeri diye bilinen kısmı) kastedilmiştir. Bu kısım atmosferin maddesinin çoğunu ihtiva etmektedir. Yine 82 yerde sema lafzı tekil halde genel olarak Rabbimiz (c.c.) in gezegenler, yıldızlar ve burçlarla süslediği göğün en yakın bölümü anlamında kullanılmıştır. Bu ifadelerden göğün yediye bölünmeden önce toplu hali ve bazı yerlerde yediye bölünmesinden sonra ki şekli anlaşılmaktadır. Yine Kur’ân-ı Kerim'de göklere yerlere ve aralarındakilere yirmi yerde işaret edilmiştir. Bu ifadeden genel olarak atmosferin özellikle de alt kısmının kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu Allah’ın şu sözünden anlaşılmaktadır: “Gök ve yer arasında emre hazır bulutların duruşunda…”(Bakara Suresi, 2/164)

Kur’ân-ı Kerim birçok ayette suyun gökten indirilmesine işaret eder. Burada sema kelimesi ile kastedilenin bulut olduğu açıktır. ŞayetYüce Allah’ın: "Sanki semada yükseliyor gibi" ayeti kerimesinde eğer kastedilen atmosfer ise bunun imkânsızlık sınırına ulaşan zorlukları ve meşakkatleri vardır. Eğer kastedilen göğün yeryüzüne en yakınkısmı ise zorluklar ve engeller imkânsızın üzerine ulaşacak şekilde kat katolurlar. Çünkü Allah (c.c) yeryüzünde ve atmosferinde insana, vücut yapısına ve değişik organlarının görevlerine uygun alanı sınırlandırmıştır. İnsan şayet bu alandan çıkarsa, tıpkı balığın sudan çıktığında öldüğü gibi can çekişerek ölür.Bu atmosferin alanının doğal ve kimyasal özelliklerinin incelenmesi ve araştırılmasında açık bir şekilde gözükmektedir

 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Nisan 26, 2024, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41