BİZİM HİÇ ESKİMEYEN MODAMIZ KUR'AN VE ESÜNNETTİR
Kur’an’a göre sünnetin durumu
a) Sünnet, Kur’an’da bulunan bir hükmü destekler ve onu kuvvetlendirir. Böylece o hükmün iki delili, iki kaynağı olmuş olur. Mesela, namaz, oruç, zekat Kur’an ile farz kılınmış, bunun yanında Hz. Peygamber’in sünnetiyle de farziyeti bildirilmiştir.
b) Sünnet Kur’an’da genel olarak işaret edilen hususları açıklamaktadır.
Hz. Peygamber Kur’an’ı anlamış, anlatmış, yaşamış, yaşayışıyla insanlara örnek olmuştur. Nitekim Hz. Aişe’ye Hz. Peygamber’in ahlakından sorulunca; “Onun ahlakı Kur’an’dan ibarettir.” demiştir.[1]
“Biz sana Kur’an’ı indirdik ki, insanlara ne gönderildiğini açıkça anlatasın ve insanlar da düşünüp öğüt alsınlar.”[2]
“Ey Muhammed! Doğrusu, insanlar arasında Allâh’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye bu Kitab’ı sana hak olarak indirdik.”[3]
“Biz, her peygamberi, emredildikleri şeyleri açıklasın diye yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik.”[4]
Hz. Peygamber bu ayetlerde belirtildiği gibi, kendisine nazil olan ayetleri açıklamış, uygulamalarıyla da göstermiştir.
Mesela Kur’an’da pek çok yerde “namaz kılınız”[5] emri verilmiş, ancak namazın nasıl kılınacağı açıklanmamıştır. Hz. Peygamber,
“Beni gördüğünüz gibi namaz kılınız” buyurmuş[6] ve uygulamalı olarak namazın kılınışını öğretmiştir.
Ayrıca, “Namaza kalktığınız zaman tekbir al, sonra Kur’an’dan kolayına geleni oku, sonra tatmin olacağın şekilde rükunu yap, sonra tamamen doğrul, daha sonra güzelce secdeni yap, sonra secdeden kalk ve namazını böylece kıl”[7] diye sözlü olarak da nasıl kılınacağını tarif etmiştir.
Kur’an’da hac ve zekat emredilmekle birlikte, bunlar çok kısa ve özlü olarak anlatılmış, tatbikatıyla ilgili bir açıklama yapılmamıştır. Bunlar da Hz. Peygamberin açıklamaları ve örnek tatbikatıyla öğrenilmiştir. Hac ile ilgili olarak “Hac menasikini benden alınız”[8] buyurmuş ve uygulamalı olarak nasıl yapılacağını göstermiştir.
Zekatla ilgili olarak da, “Mallarınızın kırkta birini” veya “Mallarınızın iki yüzde beşini zekat olarak veriniz”[9] buyurmak suretiyle zekatın ne kadar verilmesi gerektiğini açıklamıştır. Ayrıca zekatla ilgili olarak detaylı bir mektup yazarak hangi hayvanlardan ne kadar zekat verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
c) Sünnet, Kur’an’da olmayan bir hükmü koyabilir. Bu durumda hüküm sünnetle sabit olmuş olur.
Kur’an’da yer almadığı halde Sünnet ile haram kılınan bir çok şey vardır. Mesela; nesep ile haram olanın süt akrabalığı ile de haram olması; bir kadının teyzesi, halası, kız ve erkek kardeşlerinin kızları ile bir nikah altında bulundurulması[10]; ehli merkep[11]; katır; aslan, kaplan, fil, kurt, maymun, köpek gibi köpek dişi olan vahşi hayvanların; kartal, atmaca, şahin ve doğan gibi pençeli yırtıcı kuşların; fare, köstebek ve akrep gibi haşeratın etlerinin yenilmesi[12]; erkeklerin altın zinet takınmaları ve ipek elbiseler giymeleri; altın ve gümüş kaplardan su içilmesi ve yemek yenilmesinin[13] yasaklanması gibi bir çok hüküm Sünnet[14] ile sabit olmuştur.
Sünnetler konusunda tartışılan ve reddedilmeye çalışılan bölüm burasıdır. Hz. Peygamber sadece tebliğcidir, hüküm koyamaz denilmektedir. Bu nasıl mantıktır ki, kendi aklıyla Kur’an’dan anladığını kabul ediyor da, bizzat Cenab-ı Hakk’ın vahyine mahzar olmuş seçkin kişinin Kur’an’dan anladığını kabul etmiyor.
“Şüphesiz Peygamberin haram kıldıkları da Allah’ın haram kıldıkları gibidir.”[15]
“And olsun ki Allah, inananlara ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve Hikmeti öğreten kendilerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler”.[16]
“(Dünya ve ahirette güzel olanı,) Allâh’a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygamber Muhammed’e uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara uygun olanları emreder ve fenalıktan men eder, temiz şeyleri helal, murdar, pis şeyleri de haram kılar, onların ağır yüklerini kaldırır, zor tekliflerinin hafifletir. (...)” ,[17]
- “Şunu bilin ki, bana Kuran ve onunla birlikte onun bir misli verilmiştir. Karnı tok bir halde koltuğuna yaslanarak, ‘Şu Kur’an’a sarılın, onda helal olarak ne bulursanız onu helal kabul edin. Onda haram olarak ne bulursanız onu da haram kabul edin, diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir. Şüphesiz ki Allah Rasulünün haram ettiği şey, Allâh’ın haram ettiği şey gibidir.”[18]
“...Peygamber size ne verdiyse onu alın size ne yasakladı ise ondan sakının...”.[19]
Peygamberin (a); “Size bir şey yasakladımsa ondan mutlaka kaçınınız, emrettiğim bir şeyi ise gücünüz nispetinde yerine getiriniz”[20]
“Sakın ola ki sizden birinizi rahat koltuğuna yaslanmış olarak benim emrettiğim veya nehyettiğim bir şey kendisine geldiğinde; ‘Biz (başka bir şey) anlamayız, Allah’ın kitabında bulduğumuza uyarız’ derken bulmayayım.”[21]
Ebu Hureyre’den rivayet ediliyor: “Ben size bir şey teklif etmedikce beni kendi halime bırakınız. Sizden önceki milletler, ancak peygamberlerinden çok soru sormak ve onlarla münakaşa etmek yüzünden helak oldular. Bunun için size bir şey yasakladığında ondan sakınınız, herhangi bir şey emrettiğimde de elinizden geldiği kadar onu yapınız.”[22]
2. Hz. Peygamber’e iman“Gelin Allâh’a ve O’nun okuma yazması olmayan peygamberine inanın. Zira o peygamber de Allâh’a ve O’nun sözlerine inanmaktadır. Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız.”[23]
“Mü’minler o kimselerdir ki, Allâh’a ve peygamberlerine gönülden inanmışlardır.”[24]
“Allâh’a, Rasulüne ve indirdiğimiz Kur’an’a inanın. Allâh yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[25]
“Onlar ki Allâh’ı ve peygamberlerini inkar ederler. Allâh ile peygamberlerinin arasını ayırmak isterler. Bir kısmına inanır, bir kısmını inkar ederiz, diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar, gerçek kafirlerdir. Biz ise kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”[26]
“Ey inanlar, Allâh’a, peygamberine ve peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirmiş olduğu kitaba inanın. Kim Allâh’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz o, derin bir sapıklık içindedir.”[27]
Bir hadis-i şerifte şöyle anlatılmaktadır: Cebrail as. Hz. Peygamber’e “Ya Muhammed, İslâm nedir? Onun hakkında bana bilgi ver demiş, Hz. Peygamber de:
“İslâm, Allâh’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Rasulü olduğuna şahadet etmen, namaz kılman, zekat vermen, oruç tutman ve gücün yeterse hac etmendir.” demiştir.
Bu defa, “iman nedir? Bana ondan haber ver.” diye sorar. Hz. Peygamber de;
“İman, Allâh’a, meleklere, kitaplara, peygambere, ahiret gününe ve kadere inanmandır.” buyurur.[28]
Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber’e inanmadan imandan ve İslâm’dan söz edilemeyeceği, ayet ve hadislerle net bir şekilde ortaya konmuştur. Hz. Peygamber’e inanmak da, ona itaat etmeği ve onun sünnetine tabi olmayı gerektirir.
3. Allâh'ı ve Peygamberi Sevmek“De ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allâh’tan, Rasulü’nden, O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, Allâh’ın emri gelene kadar bekleyin. Allâh fasık kimseleri doğru yola eriştirmez.”[29]
- “Bir kimsede şu üç nitelik bulunursa, o kimse imanın tadını almıştır. Allâh ve Rasulünü her şeyden daha çok sevmek, sevdiği kimseyi yalnız Allâh rızası için sevmek, bir de Allâh onu inkardan kurtardıktan sonra, tekrar inkara dönmeyi ateşe atılmak gibi acı görmektir.”[30]
Allâh’ı sevmek ve bunun karşılığında Allâh’ın sevgi ve merhametine mahzar olmak ise, Hz. Peygamber’e tabi olmaya bağlanmıştır.
“(Ey Peygamberim!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allâh bağışlayan, esirgeyendir.”[31]
- “Sizden biriniz beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, tam bir imana sahip olamaz.”[32]
Hz. Ömer gelerek, seni anamdan, babamdan …. çok seviyorum ya Rasulallah! Der. Hz. Peygamber olmadı ya Ömer! (…)
Sahabenin Peygamber aşkı bir başkaydı. Hz. Peygamber’e hitap ederken “anam, babam sana feda olsun ya Rasulallah!” derlerdi. Uhut savaşında vücutlarını siper etmişlerdir.
Hz. Ebu Bekir. (Açıktan tebliğ teklif ediyor. Müşriklere tebliğde bulunuyor. Dövülüyor. Babası Ebu Kuhafe, annesi Ümmü’l-Hayr Selma ayıltmaya çalışıyor. Ayılınca Ömer b. Hattab’ın kızı Ümmü Cemile’ye sormasını söylüyor. (…))
Habbab. (Müşrikler tarafından işkenceye tabi tutulur. İşkence edip Hz. Peygamber’e hakaret etmesini, onu inkar etmesini isterler. Kabul etmez. Boynundan asarlar ve istediklerini yerine getirmesini söylerler. Kabul etmez. Şimdi senin yerinde Muhammed olsa ne dersin? Onun senin yerinde olmasını ister misin? Dediklerinde, hayır, onun benim yerimde olmasını değil, benim sebebimle ayağına bir dikenin batmasını dahi istemem der.)
Hz. Peygamber’i sevmek ise onun sünnetine sarılmakla olur. Hz. Peygamber’e karşı sevgi ve saygının tezahürü, onun sünnetine uymak, onun sevdiklerini sevmek, onun kınadıklarını kınamak, onun ahlakını örnek edinmek ve onun edebiyle terbiye görmektir.
Hz. Peygamber de: “Kim cenneti arzuluyorum der de kazanmak için amel etmez ise, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir. Kim cehennemden korkuyorum der, fakat elini günahlardan çekmez ise, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir. Kim de sünnetine uymadan ben Allâh’ın Rasulünü seviyorum derse, tevbe etmedikçe Allâh katında yalancıdan başka bir şey değildir.” buyurur.
4. Hz. Peygamber’e İtaat“Ey inananlar, Allâh’a ve Rasulüne itaat edin. İşittiğiniz halde ondan yüz çevirmeyin.”[33]
“Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur”.[34]
- “Kim peygambere itaat ederse, Allâh’a itaat etmiş, kim de peygambere isyan ederse, Allâh’a isyan etmiş olur.”[35]
“Sana biat edenler, gerçekte Allâh’a biat etmiş olurlar.”[36]
“Hayır Rabb’ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık konusunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar”.[37]
Bu ayet göstermektedir ki, Rasullah hayatta iken onun emirlerine itaat etmek, vefatından sonra da onun sünnetine uymak inanmanın bir gereğidir.
“Ey inananlar, Allâh’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allâh’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, onu Allâh’a ve Rasulüne götürün. Bu daha iyi ve sonuç bakımından daha güzeldir.”[38]
“Allah ve Rasulü bir işte hüküm verdiği zaman iman eden erkek ve iman eden kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”[39]
“Peygamber’in emrine karşı gelenler, kendilerine bir belanın gelmesinden yahut onlara acı bir azabın dokunmasından sakınsınlar.”[40]
- “Yüz çevirenler hariç, ümmetimin hepsi Cennet’e girecektir.” Kim yüz çevirir ey Allâh’ın Rasulü, diye sorduklarında Hz. Peygamber; “Her kim bana itaat ederse Cennet’e girer, kim de bana isyan ederse, o da yüz çevirmiş olur.” der.[41]
“Hz. Peygamber’in görevi sadece Kur’an’ı tebliğ etmektir. Tebliğ ettikten sonra işi bitmiştir. Veya kendi dönemindeki insanlara bunu anlatmıştır. Onun hadisleri sadece bu dönemde yaşayanları bağlar” denemez. Zira o bütün insanlara gönderilmiş bir peygamber ve bütün inananlar için örnektir. Kur’an’da:
“De ki, ey insanlar, ben sizin hepinize gönderilmiş Allâh’ın elçisiyim.”[42]
“And olsun ki, Allâh’ın Rasulü sizin için, Allâh’ı ve ahireti arzu eden, Allâh’ı çok anan kimseler için en güzel örnektir.”[43] buyurulmaktadır.
________________________________________
[1] Ahmed, Müsned, IV/188.
[2] Nahl 16/44.
[3] Nisa 4/105.
[4] İbrahim 14/4.
[5] Bakara, 2/43.
[6] Buhâri,Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 645.
[7] Buhari, Ezan, (I/183; Tirmizi, Salat, (I/406)
[8] Ahmed, III, 318. Nesai, Menasik, 220.
[9] Nesâî, Zekat, (V/219)
[10] Buhârî, Nikah, 27. (VI, 128). Nisa suresinde evlenilmesi haram olanlar 23-24 ayetlerinde sayılmış sonra “bunlardan ötesi size helal kılındı” denilmiştir. Ayetlerde, hadiste zikredilen kadınlar yoktur. Dolayısıyla bu hadis, 4/24 ayetini tahsis etmektedir. Ebu Zehra, a.g.e, S. 113.
[11] Müslim, Sayd, 24. (II, 1538).
[12] Ebu Davud, Et’ıme, 33. (IV, 159) Müslim, Sayd, 14-16. (II, 1533-1534). Tirmizi, Et’ime, no; 1797. Nesaî, Sayd, No:4430. İbn Mace, Sayd. No:3232.
[13] Tirmizi, libas, 1-2. Bekir sadak Taç Terc. III, 276-283.
[14] Bkz. Alaüddin Abidin, el-Hediyyetü’l-Alâiyye, s. 223-225. Kahraman Yay. İstanbul, 1984.
[15] Darimi, Mukaddime, 49; Ahmed, IV, 132; Tirimizi, İlim, 10; İbn Mace, mukaddime, 2.
[16] Al-i İmran, 3/164. Bk. Bakara, 129, 151, 231; Nisa, 4/113; Ahzab 33/34.
[17] A’raf, 7/157.
[18] İbn Mace, Mukaddime, 2; Dârimi, Mukaddime, 49; Ebu Dâvûd, Sünnet, 6.
[19] Haşr, 59/7.
[20] Buhari, İtisam, 2. Müslim, Fezail, 130 Nesai, Hac, 1.
[21] Ebu Davut, Sünnet 6; Tirmizi, İlim, 10.
[22] Müslim, Fedâil, (IV/1830).
[23] A’raf 7/158.
[24] Nur 24/62.
[25] Tegabun 64/8.
[26] Nisa 4/150-151.
[27] Nisa 4/136.
[28] Müslim, İman, (I/37)
[29] Tevbe 9/24.
[30] Buharî, (I/9-10); Müslim, İman, (I/66)
[31] Al-i İmran, 3/31.