Kur'an ve Çocuk
İnsanın çocukluğunda aldığı eğitimin, hayatı boyunca onda derin etkiler bıraktığı eskiden beri bilinmekte ve ifade edilmektedir. Bugün de çocuk psikolojisiyle ilgilenen uzmanlarca yapılan çeşitli araştırmalar, kişiliğin temel özelliklerinin ilk yıllarda oluştuğunu ortaya koymaktadır. Hayatın sonraki dönemleri de bu özelliklerin etkisi ile şekillenmektedir. Ülkemizde pek çok aile, çocuğunu eğitip terbiye ederken, ona mensubu olduğu kültürel değerleri kazandırmaya çalışırken din görevlilerimizden de yardım istemekte, özellikle yaz tatillerinde Kur’an kursuna göndererek çocuklarının Allah’ın kelâmını ve İslâm dini hakkında temel bilgileri öğrenmesini istemektedir.
Aslında anne ve babasına verilmiş bir emanet olan çocuk, "dinini - kitabını öğrensin" diye özellikle yaz kursları vesilesiyle görevlilerimize emanet edilmektedir. Allah’ın kelâmından nasiplerini almaya gelmiş bu gençlerin, tertemiz kalp ve zihinlerine usûlüne uygun bir eğitimle, Kur’an ve Allah Teâlâ tarafından "en güzel örnek" (Ahzab, 21) olarak tavsif edilen Hz. Peygamberin tavsiyeleri, sağlıklı bir şekilde işlenebilirse emanete riayet edilmiş, öğretilen hayırlı (Buhârî Fezâilü’s-Sahabe, 9; Müslim, Fezâilü’s-Sahabe, 34) Müslim, şeyler ile bu gençlerin dünya ve ahiret saadetine katkı sağlanmış ve hidayete vesile olunmasından dolayı da dünyadan ve içindekiler- den daha hayırlı bir iş yapılmış olur.
Öğrenilecek ve öğretilecek ilim bizzat kendisi nûr olan ve insanlığı nûra çıkaran Kur’an’dır. Bu yüzden Peygamberimiz (s.a.s.), "Sizin hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir" (Buhârî, Fe- zâilü’l-Kur’an, 15) (buyurarak, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlere dikkat çekmiştir. Başka bir hadislerinde çok güzel bir benzetme ile /’Kur’an’ı öğrenip okuyan ve gereği gibi amel eden kimse, içi misk dolu ve kokusu her yere yayılan bir kaba benzer"(Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an, 2) buyurmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında Kur’an kurslarında bulunanlar, yani hocalar ve talebeler gerçekten gıpta edilecek kişiler olarak görülmektedir.
Yaz kurslarında zaman çok kısadır. Öğrenci sayısının çokluğu da bir çok zorluğu beraberinde getirmektedir. Ancak, nitelikli beraberlikler, kısa da olsa iz bırakır. Gençlerin zihinlerinin taze, öğrendiklerinin de taş üzerine yazılan yazılar gibi olduğu düşünülünce, avantajların büyüklüğü de anlaşılacaktır.
Kısa bir zamanda, her şeyden önce kişiliği, ihlas ve samimiyeti ile öğrenciler üzerinde etkili olmak durumunda olan hoca, öncelikle sabır, hoşgörü ve tebessümü elden bırakmamalı, öğrencilerin yıllar sonraki hallerini göz önüne alarak hassasiyet göstermelidir. Öğrenci, hocasının şahsında İslâm’ı tanıyacak, onun yaşantısını kendisine örnek alacak, İslâmî ilimlere merakı artacaktır. Kur’an’ı, Hz. Peygamber (s.a.s.)’i ve diğer İslâm büyüklerini de kendiliğinden sevecektir.
Aksi davranışlar, sözde disiplini temin etme adına azarlama ve sert tavırlar nedeniyle hocadan, dolayısıyla Kur’an’dan, İslâm’dan ve bu kurstan beklenen tüm güzelliklerden uzaklaşmalar olmaktadır. Söz konusu ölçüsüz davranışlar bazen nefret duygularına temel teşkil etmekte, hayatının daha sonraki safhalarında yolu camilere hiç düşmeyen bireylerin yetişmesine sebep olmaktadır. Bu şekilde bir çok örneğin varlığı da bilinmektedir. Hiçbir Müslüman’ın böyle bir vebali yüklenmek istemeyeceği de açıktır.
Kendi bünyesinde veya çevre kurslar arasında düzenlenen bilgi yarışmaları, küçük de olsa ödüllendirilen başarılar, öğretilecek güzel ilahi ve şiirler, mümkün ise yapılacak mini piyesler hem öğrencilerin sosyal faaliyetlerde tecrübe kazanmalarına vesile olacak hem de hafızalarında hoş izler bırakacaktır.