ALLAH SEVGİSİ
Her iyiliğin başı, Allah’ı sevmektir. Dünyada mutlu bir hayat, ahirette ise cennetin sonsuz nimetleri, bu sevgi sayesinde elde edilir. Allah’ı sevmek, Onu bilmeye ve tanımaya bağlıdır. Çünkü insan, ancak bildiğini ve tanıdığını sever. Bir İslam büyüğü olan Hasan Basri’nin: -Rabbini bilen Onu sever…[1][1] sözü ne kadar güzeldir.
Allah, Kuran’da belirtilen sıfatları ile tanınır. O, alemlerin Rabbidir. Bütün alemleri yaratan ve yaşatan odur. Ondan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi gören ve bilendir. Yerde ve göklerde Ona saklı hiçbir şey yoktur. Her şeyi görür ve işitir. Hatta gönüllerde saklı olan şeyleri bile bilir. Rahman’dır, Rahim’dir, insanlara ve bütün canlılara sonsuz şefkat ve merhameti vardır. Yarattığı insanlardan Ona inanmayanları da yedirip içirmekte ve doyurmaktadır. İnsanları öldürüp sonra diriltecek ve huzurunda sorgulayacak olan Odur. Emirlerine uyup yasakladıklarından sakınmış olanları cennetle ve cennetin sonsuz nimetleri ile mükafatlandıracak Odur. Her şeye gücü yeter. Kainatta olan her şeyi, güneşi de ayı da, denizleri ve nehirleri de hepsini insanoğlunun hizmetine veren ve emrine amade kılan Odur.
Bu sıfatlar, Allah’tan başka kimde bulunur? Hiç kimsede bulunmaz. En üstün yaratık olan insandaki yetenekleri insana veren de Odur. Bunun için insanoğlu yalnız O’na ibadet etmek ve her şeyden daha çok Onu sevmek durumundadır.
Her şeyde bize örnek olan Efendimiz Allah’ı sevmede de bize en güzel örnektir. Onun hayatını inceleyenler, onun Allah’ı ne kadar çok sevdiğini göreceklerdir. Allah’ı sevmede, Ona güvenip dayanmada tek örnek alınacak insan, odur.
Allah sevgisi insanı Allah’a yaklaştırır ve Onun rızasını kazanmasına sebep olur. Efendimiz buyuruyorlar ki:[2][2]
كان من دعاء داودَ: اللهم إنى أسألك حُبَّك وحب مَن يحبك والعمل الذى يُبَلِّغُنى حبك. اللهم اجعلْ حبك أحبَّ إلىَّ من نفسى وأهلى ومن الماء البارد.
Efendimiz, Allah’ı candan sever ve Ona ibadet etmekten büyük haz duyardı. Hadis kitapları, Efendimizin gece namazında ayakları şişinceye kadar ayakta durduğunu haber veriyorlar. Kendisine:
-Ey Allah’ın Rasulü, Yüce Allah seni bağışlamışken bu kadar zahmete neden katlanıyorsunuz? dediklerinde, O:
-Niçin Allah’a şükreden bir kul olmayayım? diye cevap veriyordu. Bu cevap, onun, Allah korkusu endişesiyle değil, Allah’a olan sevgi ve derin saygısı sebebiyle ibadet ettiğini gösteriyor.
Efendimizin şu yalvarışı, onun Allah’a olan sevgisini gösterir. İbn Abbas anlatıyor:[3][3]
-Efendimiz gece yarısı namaza kalktığında şöyle yalvarırdı:
اللهم لك الحمد, انت رب السموات والارض, لك الحمد, انت قيم السموات والارض ومن فيهن, لك الحمد, انت نور السموات والارض, قولك الحق ووعدك الحق ولقاؤك حق والجنة حق والنار حق والساعة حق. اللهم لك أسلمت وبك أمنت وعليك توكلت وإليك أنَبْتُ وبك خاصمت وإليك حاكمت فاغفرلى ما قَدَّمتُ وما أخرت وأسررت وأعلنت, أنت إلهى لا إله لى هيرك.
Görülüyor ki, Efendimiz gece uyku ve istirahatını feda ederek kalkıyor, o sessizlik içinde namaz kılıyor ve sonunda Allah’a el açarak yalvarıyor. Bu davranışı, onun Allah’ı nasıl sevdiğini göstermektedir.
Esasen Allah’a yapılan ibadetin makbul olanı da budur. Severek, isteyerek ve saygı duyarak yapılan ibadet en makbul ibadettir.
Efendimiz her vesile ile Allah’a olan derin saygısını dile getirirdi. Hz.Ömer anlatıyor:[4][4]
-Efendimizin huzuruna Havazin kabilesinden bir takım esirler gelmişti. Bunların içinde emzikli bir kadın vardı. Çocuğunu kaybetmişti. O, göğsüne biriken sütü, esirler arasındaki çocuklara veriyor, emziriyordu. Bu kadın esirler arasında kendi çocuğunu bulunca, hemen onu alıp bağrına bastı ve derin bir sevgi ile çocuğunu emzirmeye başladı. Bu yüksek şefkat ve sevgiyi görünce Efendimiz bize:
-Şu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz? buyurdu,
Hayır, atmamaya gücü yettiği sürece atmaz, dedik. Bunun üzerine Efendimiz:
-İşte Allah kullarına bu kadının çocuğuna olan sevgi ve şefkatinden daha merhametli ve şefkatlidir, buyurdular.
Bir kere Ashaptan biri şöyle bir olay anlattı:[5][5]
-Bir çalılığın içinde birkaç kuş yavrusu gördüm. Onları aldım ihramımın içine koydum. Biraz sonra anneleri geldi, ihramımın üzerinde dolaşıp durdu. Ben ihramımı açar açmaz o da yavrularının yanına girdi. Efendimiz bu olayı dinledikten sonra:
-Anneliğin şefkatinden hayret mi ediyorsunuz? Beni gönderen Allah’a yemin ederim ki, Allah kullarını, bir annenin yavrularını sevmesinden daha fazla sever, buyurdu.
Allah’ı Kim Sever?
Hiç şüphe yok ki, Allah’ı, Onu tanıyan ve Ona inanan kimse sever. Nitekim Kuran’da şöyle buyuruluyor:[6][6]
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبّاً لِّلّهِ.
Ayette önemli bir uyarı da bulunuluyor. Gerek Allah’ı tanımayarak olsun ve gerekse olmasın ilahlık manasında Allah’a ortak yapıp, onları Allah’ı sever gibi severler. Onları, eriştikleri nimetin sahibi olarak tanırlar. Onların sevgisini hareketlerinin başı kabul ederler. Allah’a yapılacak şeyleri onlara yaparlar. Allah’ın rızasını düşünmeden onların rızalarını elde etmeye çalışırlar. Allah’a isyan sayılan şeylerde bile onlara itaat ederler. Yazık, bunlar sapıklığın içinde bocalayan zavallılardır. Çünkü bunlar kendilerini yoktan var eden Allah’a yönelmeleri ve Onun verdiği nimetlere şükretmeleri gerekirken, onlar, kendilerine hiçbir fayda ve zararı olmayan, Allah’a ortak koştukları şeylere bağlanırlar. Onun için bunlar yollarını şaşırmış zavallı insanlardır.
Ancak müminler her şeyden daha çok Allah’ı severler. Ona yönelir, Ondan dilekte bulunurlar. Efendimiz şöyle buyuruyorlar:[7][7]
ثلاث من كن فيه وجد حلاوة الايمان: أن يكون الله ورسوله أحبَّ إليه مما سواهما, وأن يحب المرءَ لا يحبه إلا لله , وأن يَكره أن يعود فى الكفر كما يكره أن يُقْذَفَ فى النار.
Allah’ı sevenler, Onu her zaman anarlar. Bir insanın sevdiğini sık sık anmasından daha olağan ne olabilir? Sevilen Allah olunca, bu anış, insanın bütün varlığını kaplayan bir aşk haline dönüşür. Böyle olunca Sevgili Efendimizin buyurdukları gibi, Allah o kimsenin işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olur.
Gönüllerinde Allah sevgisi yer etmiş olan kimseler her zaman ve her yerde Allah’ı anarlar. Nitekim bu konuda, Kuran’da şöyle buyuruluyor:[8][8]
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ. الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ...
Hz.Aişe validemiz anlatıyor:[9][9]
-Bir gün Efendimiz bir zatı askeri birliğin başına göndermişti. O zat birliğe imam olduğunda namazı İhlas Suresi ile kıldırmıştı. Birlik geri geldiğinde, bu zatın namazı kısa bir sure olan İhlas Suresi ile kıldırdığı, uzun sure okumadığı Efendimize şikayet edildi. Efendimiz:
-Bunu ne maksatla yaptığını kendisinden sorun, buyurdu. Sordular, O zat:
-İhlas Suresi Allah’ın sıfatlarını ihtiva ettiğinden, onu okumayı seviyorum. Onun için namazı bu sure ile kıldırdım, deyince Efendimiz:
-Siz de onu müjdeleyin, Allah kendisini seviyor, buyurdu.
Değerli Kardeşlerim!
Bütün ibadetler, Allah’ı anmak ve daima onu hatırlamak içindir. Bu itibarla Allah’ı anmak en üstün ibadet sayılmıştır. Nitekim Ebu’d-Derda’nın anlattığına göre Efendimiz şöyle buyurmuştur:[10][10]
الا انبئكم بخيرِ اعمالِكم واَرْضاها عند مليككم وارْفَعِاها فى درجاتكم وخيرٍ لكم من اعطاء الذهب والفضة والوَرِقَةِ وخيرٍ لكم مِن ان تَلْقوا عدوكم فتضربوا اعناقهم ويضربوا اعناقكم؟ قالوا: بلى. قال: ذكر الله تعالى.
Allah’ı ananların Allah tarafından anılacakları ve Onun tükenmek bilmeyen maddi ve manevi nimetlerine, sayısız lütuflarına erecekleri Kuran’da müjdelenmiş ve şöyle buyurulmuştur:[11][11]
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ.
Bu ayet-i kerime şu tabirlerle açıklanmıştır:[12][12]
-Siz beni, bana itaatle anınız ki, ben de sizi rahmetimle anayım.
-Siz beni, bana dua ederek anın, ben de sizi, duanızı kabul ederek anayım.
-Beni överek ve itaat ederek anın, ben de sizi nimetimi artırarak anayım.
-Siz beni gizli yerlerde anın, ben de sizi kırlarda ve çöllerde anayım.
-Siz beni refah ve rahat içinde iken anın, ben de sizi felaket ve musibete uğradığınız zaman anayım.
-Siz beni ibadetle anın, ben de sizi yardımımla anayım.
-Siz beni, İslam’ı yaymak için anın, ben de sizi hidayetimle anayım.
-Siz beni Allah’tan başka ilah yoktur diyerek anın, ben de sizi kulluğa kabul ederek anayım.
Görülüyor ki, Yüce Allah kulunun, kendi rızası için olan hiçbir davranışını karşılıksız bırakmıyor.
Ebu Hüreyre, Efendimizin şöyle buyurduğunu haber veriyor:[13][13]
يقول الله عز وجل انا عند ظنِّى عبدى بى وانا معه حين يذكرنى إن ذكرنى فى نفسه ذكرته فى نفسى وإن ذكرنى فى ملاءٍ ذكرته فى ملاءٍ هم خير منهم وإن تَقَرَّبَ منى شبرا تقربت إليه ذراعا تقربت منه باعا وإن أتانى يمشى أتيته هرولةً.
Değerli Müminler!
Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, belki imanın ta kendisidir. Bu sevgiden yoksun olan kimsenin gerçek anlamda inanmış olduğu söylenemez. Nitekim Hz.Ömer:
-Ey Allah’ın Rasulü, ben sizi canımdan başka her şeyden daha çok severim, dedi. Efendimiz:
-Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, beni canından da daha çok sevmedikçe olgun mümin olamazsın, buyurdu. Efendimizi dikkatle dinleyen Hz.Ömer:
-Ey Allah’ın Rasulü, vallahi ben şimdi sizi canımdan da daha çok seviyorum, deyince, Efendimiz:
-İşte Ya Ömer, şimdi olgun mümin oldun. buyurdular.[14][14]
Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir. Peygamberi sevmek, Allah’ı sevmek demektir. Alimleri, muttakileri ve hayır sahiplerini sevmek de böyledir. Zira sevilenin sevgilisi de sevilir. Sevilenin elçisi de sevilir. Sevileni seven de sevilir. Burada gerçekte sevilen yalnız Allah’tır. Ondan başka gerçek sevgiyi hak eden yoktur. Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım:
İnsan için ilk sevilen şey kendi nefsidir. Kişinin kendi kendini sevmesi demek, varlığının devamını istemesi ve yok olmaktan hoşlanmaması demektir. Bu, yaratılışta insanda var olan bir özelliktir. Aslında insanda var olan bu duygu, Allah’ı sevmeyi gerektirir. Çünkü kendisini ve Rabbini bilen, varlığının devam ve kemalinin kendisinden değil, Allah’tan olduğunu anlar. Onu yoktan var eden, yaşatan Odur. Çünkü varlıklar arasında varlığı zatının gereği olan ve var olmakta hiçbir şeye ihtiyaç duymayan yalnız Allah’tır. Ondan başka her şey Onun kudreti ve yaratması ile vardır. Bunun böyle olduğunu bilen kimse elbette kendisini var edeni ve her şeyi ona vereni sever, sevmesi gerekir. Onu sevmemesi, kendini ve Rabbini bilmemesinden ileri gelir. Sevgi, bilginin meyvesidir. Bilgi olmazsa sevgi de olmaz. İnsan annesini-babasını sever. Niçin sever? Çünkü onlar onun var olmasının sebebidirler. Ayrıca da onu yetiştirip büyütmüşlerdir. Bunun için anne ve baba sevilir. Halbuki insanı yaratan Allah’tır. Anne ve babayı onun var olması için sebep kılan da Odur. Anne ve babaya çocuk sevgisini veren de yine Odur. Hayvanlara bile bu sevgiyi vermiştir.
Efendimiz buyuruyorlar ki:[15][15]
جعل الله الرحمة مائة جزءٍ, فامسك عنده تسعةً وتسعين جزئا وانزل فى الارض جزئا واحدا. فمن ذلك الجزءِ تتراحم الخلقُ حتى ترفع الفرس حافرَها عن ولدها خشيةَ أن تُصيبه.
Evet, Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir. Onu seven ve sünnetine uyan, dünyada olduğu gibi ahirette de mutlu olacak, onunla birlikte cennete girecektir.
Enes b. Malik anlatıyor:[16][16]
عن انس بن مالك قال: بينما انا ورسول الله خارجين من المسجد فلقينا رجلا عند سُدَّة المسجد فقال: يا رسول الله متى الساعة؟ قال رسول الله: ما أعْدَدْتَ لها؟ قال: فكأن الرجل إستَكانَ ثم قال: يا رسول الله ما أعْدَدْتُ لها كبيرَ صلاةٍ ولا صيام ولا صدقة ولكنى اُحب الله ورسوله. قال: فانت مع من أحببت.
Konu ile ilgili olarak Kuran’da da şöyle buyurulmuştur:[17][17]
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَـئِكَ رَفِيقاً.
Az önce Allah ve Peygamber sevgisinin imandan olduğunu söylemiştik. İnananlar da birbirini sevmedikçe gerçek anlamda mümin olamayacakları Efendimiz tarafından bildirilmiş ve şöyle buyurulmuştur:[18][18]
والذى نفسى بيده لا تدخلوا الجنة حتى تؤمنوا ولا تؤمنوا حتى تَحابوا, أولا أدلُّكم على شيئ إذا فعلتموه تَحاببتم؟ أفشوا السلام بينكم.
Müminler, birbirlerini Allah için sevmelidirler. Allah için olmayan sevginin Allah katında bir değeri yoktur. Birbirlerini Allah için değil de, şahsi çıkar uğruna sevenlerin kıyamet günü birbirlerine düşman olacakları Kuran’da bildirilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:[19][19]
الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ.
Allah ve Peygamber sevgisi ile birbirini sevenler, birbirlerine karşı saygılı davranırlar. Birbirlerine haksızlık yapmaktan, birbirinin zararına olacak tutum ve davranışlardan sakınırlar. Kendileri için arzu ettikleri iyilikleri sevdikleri için de arzu ederler. Birbirlerine daima iyi ve yararlı öğütlerde bulunurlar. Felaket zamanlarında birbirlerine yaklaşır, üzüntülerini paylaşırlar. Muhtaç iseler ellerinden gelen her türlü yardıma koşarlar.
Değerli Müminler!
Kıyamet günü en üstün dereceyi, Allah sevgisi ile birbirlerini sevenlerin alacağı müjdelenmiştir. Hz. Muaz diyor ki: Efendimizin şöyle buyurduğunu işittim:[20][20]
قال الله عز وجل: المُتَحابون فى جلالى لهم مَنابِرُ من نورٍ يَغْبِطُهم النبيون والشهداء.
Görülüyor ki, Allah sevgisi, dünya ve ahiret mutluluğunun vesilesidir. Allah sevgisi etrafında birleşmemiz ve bu sevgi ile birbirimizi sevmemiz, Allah’ı razı edecek bir davranış olacaktır.
Allah’ı Sevmenin Belirtisi Nedir?
Allah’ı sevmek, onun gönderdiği son Peygamber Muhammed Mustafa’ya uymakla olur. Efendimizi örnek almayan, onun sünnetini uygulamayan kimsenin, Allah’ı seviyorum, demesinin bir anlamı yoktur. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle diyor:[21][21]
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ. قُلْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَالرَّسُولَ فإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الْكَافِرِينَ.
Evet, insanın sadece, Allah’ı seviyorum, demesinden bir şey çıkmaz. Kişinin sözünden çok işine bakılır. Allah’ı sevmek demek, Onun Peygamberini de sevmek demektir. Peygamberi sevmek demek ise, onun izinden gitmek ve her işte onu örnek almaktır.
Değerli Müminler!
Allah’ı seveni, Allah’a itaat edeni Allah da sever, başkalarına da sevdirir. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:[22][22]
-Efendimiz şöyle buyurmuştur:
إذا أحب الله تعالى العبد نادى جبريلَ إن الله تعالى يحب فلانا فأحبَّه. فيحبه جبريلُ. فينادِى فى أهل السماء: إن الله يحب فلانا فأحبوه, فيحبه أهل السماء, ثم يوضع له القلوبُ فى الارض.
Görmediğimiz İslam alimlerine duyduğumuz sevgi ve saygının sebebi bu hadiste açıklanıyor.
Son olarak şunu söyleyelim ki, Allah’ı seven, Onun Peygamberini de Allah’ın sevdiklerini de sever.
Ne mutlu Allah sevgisi gönlünde yer etmiş olanlara ve yine ne mutlu Allah için, Onun rızasını kazanmak için birbirini sevenlere.
--------------------------------------------------------------------------------
[1][1] İhya, 4, 537.
[2][2] Tirmizi, Davud, 73.
[3][3] Buhari, Tevhid, 7; Müslim, Kitabu Salati'l-Müsafirin ve Ahvalihim, 26.
[4][4] Buhari, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 4.
[5][5] Şibli, İslam Tarihi, 2, 857.
[6][6] Bakara, 2/165.
[7][7] Buhari, İman, 9; Müslim, İlm, 15.
[8][8] Al-i İmran, 3/191.
[9][9] Buhari, Tevhid, 2; Müslim, Kitabu Salati’l-Müsafirin ve Kasriha, 45.
[10][10] Tirmizi, Kitabu’d-Dua, 6.
[11][11] Bakara, 2/152.
[12][12] Elmalı, İlgili Ayetin Tefsiri.
[13][13] Buhari, Zühd, 15; Müslim, Kitabu’z-Zikr ve’t-Tevbe, 1.
[14][14] Umdetü’l-Kari, 1,144.
[15][15] Buhari, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 4.
[16][16] Müslim, Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla, 50.
[17][17] Nisa, 4/69.
[18][18] Müslim, İman, 22.
[19][19] Zuhruf, 43/67.
[20][20] Tirmizi, Zühd, 31.
[21][21] Al-i İmran, 3/31.
[22][22] Buhari, Bidu’l-Halk, 6; Müslim, Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla, 48.
Lütvü şentürk.