Kula Kul Olmayın
Allah’a kulluk konusu Kur’an’ın en çok üzerinde durduğu konudur.
Bütün peygamberlerin ortak tebliğinin biri ve birincisi, insanları yalnız ve yalnız Allah’a kulluğa davet emektir.
Rabbimiz buyurur:
“Senden önce gönderdiğimiz her peygambere: ‘Benden başka ilah yoktur, bana ibadet/kulluk edin’ diye vahyettik.” (Enbiya süresi ayet 21/25).
Yunus Emre, bu ayeti:
“Dört kitabın manası
La ilahe illallah” diyerek terceme edivermiş.
Çünkü insanların bozulması kula kul olmakla başlıyor.
Kula kul olanlar, beynini başkalarının emirlerine çanak şeklinde hazırlayanlar, kendilerini yaratan ve yaşatanın emirlerini bırakıp, kendilerine bir nefes yaratamayacak birinin emrine girerse Allah’ın ayetlerinden yüz çevirirlermiş. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin yüz çevirmelerini haber veren ayetlerin hemen ardından yeryüzü ayetlerini hatırlatır.
Yani, mideniz için yarattığım gıdaları alıyorsunuz ama iki dünyanızı mamur etmek için indirdiğim ayetlerden yüz çeviriyorsunuz uyarısında bulunuyor.
Biz insanları kendi fikir ve görüşlerimize çağırmayacağız. Onların da insan olduğunu, bizden daha isabetli kararlar alabileceklerini, fikir üretebileceklerini bileceğiz. Ama bütün akılları yaratan Allah’tan daha isabetli hüküm koyamayacaklarını bileceğiz.
Bir zamanlar özgürlük kelimesini çokça kullanan, “Kulluktan kurtulduk” diyenler, binlerce kula kul olanlar şimdi zorbaların spikeri, baskıcıların basın tetikçisi, dayatmacıların kırbacı ve Müslüman avcısı oldular.
Biz, siyasi, ekonomik ve silah gücünü eline alarak, baskı, zorlama, korkutma, istibdat vs. liflerinden kanun kırbaçları örerek, ülkeyi toplama kampına döndürüp halkını dövenlere karşı, “Biz, ancak Sana kulluk ederiz” diyerek hep birlikte özgürlük sloganını günde beş vakitte kırk defa Fatiha süresinde tekrarlarız. Çünkü CHP’nin en ünlü Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in bakanlıktan ayrıldıktan yıllar sonra dediği gibi:
“Hürriyetsiz ibadet olmaz,
Hürriyetsiz diyanet olmaz.
İmana yakışmıyor esaret,
Hür olmadadır bütün selâmet.
İslâmiyet bu kurtuluştur,
Hürriyeti dinde bir buluştur.
Feyiz aldım onun hakikatinden,
Kurtuldum esirlik afetinden.” (“Allah Bir” Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara 1961)
Kula kul olmaktan kurtulanlar mutluluğu Rahman’a kul olmakta bulurlar. Mevlâna:
“Ben kul oldum, ben kul oldum, ben kul oldum. Köle hür olunca sevinir, bense sana kul olunca sevinirim” der.
Hersekli Arif Hikmet Bey de:
“Yâre kul olmakla buldum devleti hürriyeti,
İhtiyarımla esaret geldi, kendimden bana” diyor.
Yani kendi içimden, kendi özgür seçimimle yâre (Allah’a) kul olunca özgürlüğün saltanatını buldum diyor.
Kula kul olmamak için bağını, bahçesini, evini, eşini, dostunu bırakmak zorunda kalan ve bir mağaraya yerleşen, orada üç yüz dokuz yıl kalan Ashab’ı-Kehf, dünya insanı tarafından tanınıyor.
Dünyanın her tarafında hayatları filme alınmış. Bizler her hatim inişte onları rahmetle anıyoruz. Ama onlara zulmeden zalimlerin adını ben de bilmiyorum.
Ardımızdan rahmet okutacak işler yapalım.
Kur’an ayetleriyle yüklenen bir Müslüman, yağmur yüklü bulutlar gibi ihtiyaç hisseden gönüllere yağmalıdır.
Yağarken engel tanımaz. Yağmur, şemsiyeye sığınanın etrafına yağar ve buharıyla yine ona faydalı olur.
Müslüman da gönül kapısını İslâm’a kapatanların üzerine yağacak ve kalp üzerine kapatılan perdelerin arasından incelecek buhar halinde gönlüne girecek, küfrün kabuğunu kıracak ve kula kul olma esaretinden o insanı kurtaracak.
Mahmut Toptaş.