www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT => KÖŞE YAZARLARI - KARMA => Mahmut Tobtaş => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Nisan 17, 2024, 05:10:24 ÖS
-
(http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png)
Müslüman'a Kafir Demeyiniz
Medine münafıkları, İslam dinine inanmadıkları halde inanmış görünenlerdirler.
Haklarında “Münafikun” süresi diye bir süre inmesine rağmen kimlerin münafık olduğu konusunda Kur’an-i Kerim ve hadisler bize bilgi vermemektedirler.
Münafıkun süresinde onların özellikleri bildirilmekte. Hadislerde de Münafikın alametleri sayılmakta ve bu sayılan kötü özelliklerden uzak durmamız istenmektedir.
Beni Mistalık Gazvesi veya Müresi Gazvesi olarak bilinen olayda, münafıkların başı kabul edilen Abdullah bin Übey b. Selül, ashabı kirama/Sevgili Peygamberimiz’in arkadaşlarına ağza alınmayacak sözlerle hakaret eder.
Kur’an-i Kerim’de:
“(Münafıklar): “Medine'ye döndüğümüzde aziz olan zelil olanı çıkaracaktır.” diyorlar. Halbuki asıl izzet, Allah'a, Rasûlü'ne ve mü'minlere aittir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun süresi ayet 63/8)
Münafıkların söyledikleri, Sevgili Peygamberimiz’e haber verildiğinde olayı duyan Hazreti Ömer (R.A.), “Ya Rasülellah, emret, boynunu vurayım” der.
Sevgili Peygamberimiz ise:
“Bırak onu; insanlar, ‘Muhammed, arkadaşlarını öldürmeye başladı demesinler” buyurur. (Buhari, Sahih, K. Tefsir, Münafikun süresi, bab 5)
Münafıkların o ağır ve aşağılayıcı sözlerini Kur’an ve Sevgili Peygamberimiz haber vermediği için ben de yazmadım.
Peygamberimiz’in yanında Medine’de de münafık vardı. O, kimin münafık olduğunu biliyordu. Onun için de onların şerrinden emin oluyordu.
Ama onların adını kimseye söylemiyordu. Hz. Ebu Bekir’e bile söylemiyordu.
Yalnız Hazreti Ebubekir, Huzeyfetü’l-Yeman’ın bildiğini biliyordu. Daha önce de söylenmişti; bazı durumları toplum bilmemelidir. Bilmemesinde fayda vardır ama toplumu yönetenler her şeyi bilmelidir.
Günümüzde, “filan kâfir, filan mason, filan...” diyerek ortada adam gibi adam bırakmıyorlar.
Dün sevdiğine bugün “kâfir” diyebiliyor, dün dost kabul ettiğini, bugün “filanların ajanı” diyebiliyor
Kim kaldı geriye, bir siz, bir de biz. Burada kime yardım ediyoruz?
“Bir adam, (mü’min) kardeşine “kâfir” derse o söz, ikisinden birine döner” buyurur. (Buhari, Sahih, K. Edep, bab 73)
Yani Müslüman bildiğiniz birine “kâfir” dediğinizde o söz o adama uyuyorsa onda kalır. Eğer o adam kâfir değilse bu sözü söyleyene döner.
Müslümana “kâfir” demek ne kadar büyük söz ise kâfir birine “Müslüman” demek de o kadar ağırdır. Allah korusun.
Peygamberimiz (s.a.v.), münafıkların kim olduğunu kimseye söylemiyor.
Bunun faydası, kâfirler bakıyor Müslümanların sayısı kalabalık, bilmiyorlar ki içlerinde münafıklar var, bunun için de kâfirler korkuyorlar.
Müslümanların da “İçimizde hain var” diye morali bozulmuyor ve birbirlerinden şüphe de etmiyordu
Ama Efendimiz bunların hıyanet edebileceğini de hesaba katarak tedbirini alıyor.
Vefatına yakın Huzeyfe’ye münafıkların isimlerini bildiriyor. Hz. Ebu Bekir de tayinlerde ona danışıyor. Onun olur demesinden sonra tayin yapıyor. Olmaz derse olmuyor.
Onun için, bir kişinin veya bir heyetin bilmesi gerekiyor. Ama bizde bir adam Müslüman diye tanıtılır, takdim edilir, sonra birisi çıkar o da masonmuş der, kitap bile yazar. Olabilir ama bunu yapmanın ne faydası var? Hiç.
Geçenlerde bir kitap çıktı, Yahudilik ve Masonluk diye. O da milletin yediden yetmişe bildiği Plevne kahramanı Osman Paşa’yı bile mason yaptı, delili de Nokta Dergisi.
Burada milletin hatırına gelecek olan şu: “Demek ki masonluk kötü bir şey değil?
Kötü olsa idi, Osman Paşa girmezdi.
Veya demek ki, adamlar o kadar güçlü ki, Osmanlı paşasını bile elde ediyorlar. Benim yapabileceğim bir şey yok, itaat etmek düşer.”
Bu iki fikirden birini verirler adama.
Onun için Kur’an’da hep Müslüman’ın galibiyeti anlatılmaktadır.
Yahudileri Kur’an-ı Kerim anlatıyor, ama peygambere itaat ettikleri sürece galip geldiklerini, aykırı davrandıkça mağlup olduklarını anlatıyor.
Yahudi de peygamber çocuğudur. Ona da rahmet nazarı ile bakmak gerekiyor, kâfirliğini içinden söküp alacak tebligat yapmak veya âlim elini kırıp zulmetmesini engellemek, yine de insanlığa zulmetmeye devam ederse boynunu koparmak gerekiyor.
İslam’a girmesini temin etmek gerekiyor.
İbrahim Aleyhisselam da duasında:
“Rabbim, onlar, insanlardan birçoğunu sapıttılar. Kim bana uyarsa bendendir. Kim de bana isyan ederse, şüphesiz sen bağışlayansın, esirgeyensin.” (İbrahim süresi ayet 14/36)
İsa Aleyhisselam dua ediyor:
“Eğer Sen onlara azap edersen, şüphesiz onlar, Senin kulların. Eğer onları afvedersen, şüphesiz Sen Aziz'sin, Hakim'sin.” (Maide süresi ayet 5/118)
Ya biz; “Allah kahretsin” diyoruz. Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hamza’yı öldüren ve cesedine de çeşitli işkenceler yapan adamı ve kadını Müslüman oldular diye affediyor, öldürün demiyor.
Müslüman olunca, borcu hariç her şeyi affedilir.
Yalnız şuna dikkat etmek lazımdır; Musa Aleyhisselam Firavun’un yanına giderken emir şöyledir:
“İkiniz (Musa ve Harun) Firavun'a gidin, çünkü o, azdı.
Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır veya korkar.” (Ta-Ha süresi ayet 20/43-44)
İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.
RADYO FANİDUNYA FM
www.fanidunya.net