Benim Sonum Ne Olacak?
Bayezid-i Bistami, Arifler sultanı diye meşhur olmuş büyük bir evliya idi. Dinini çok samimi ve ihlaslı olarak yaşadığı için insanlara nasihatleri de çok tesir ederdi. Onun güzel ahlakı ve içtenliği sebebiyle hidayeti bulmuş birçok kişiler vardı.
Bir gün yetmiş yaşında bir Hıristiyan adam Bayezid-i Bistami hakkında söylenen güzel sözleri duydu. Kendisini tanımak ve bazı sorular sormak istedi. Çünkü böyle güzel ahlaklı insanlar yetiştiren bir dinin hak din olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Üzerinde Hıristiyanlar mahsus kıyafetlerle ve belinde zünnar bağlı olarak Bayezid-i Bistami’nin yanına gitti. Bayezid-i Bistami onu güler yüzle karşıladı, nazik sözlerle gönlünü aldı. Sorduğu sorulara hiç bir kızgınlık göstermeden, sakince cevap verdi. İslam dininin güzelliklerini doğru ve hikmetli sözlerle ve zarif bir üslupla anlattı. Yaşlı adam, Bayezid-i Bistami gibi meşhur bir evliyanın kendisini gibi yaşı geçkin bir hıristiyana böyle değer vermesinden, güzelce konuşmasından çok etkilendi. Sorduğu sorulara da gönlünü tatmin eden çok güzel cevaplar almıştı. Allah-u Zülcelâl’in hidayeti ile kalbi yumuşamıştı. Hemen oradaki insanların huzurunda Müslüman olmak istediğini açıkladı.
- Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, ve yine şehadet ediyorum ki, Hazret-i Muhammed aleyhisselatu vesselam de onun kulu ve Resulüdür, diyerek Müslüman oldu.
Yaşlı adamın ömrünün son demlerinde iman ederek ebedi azabtan kurtulması, sonsuz cenneti kazanması oradaki herkesi çok sevindirmişti. Herkes adamı tebrik ediyor, kucaklıyor ve birbirlerine bu güzel haberi müjdeliyorlardı.
Bayezid-i Bistami’yi seven ve onun evliya olduğuna inanan kişiler bu habere daha da çok sevinmişlerdi. İnsanların onun güzel ahlakı ve nasihatleri vesilesiyle hidayeti bulması onları çok memnun etmişti.
Ancak bu sırada Bayezid-i Bistami bir kenara çekilmiş, gözlerinde inci misali yaşlar dökerek içli içli ağlıyordu. Onu gören sevenlerinin de yüreği kabarmıştı, oturup onunla beraber ağlamaya başladılar. Kendi kendilerine “Herhalde Mübarek zat, sevinçten ağlıyor olmalı.” Diyorlardı. Bayezid-i Bistami’nin ağlaması hayli uzun sürünce içlerinde biri dayanamadı ve sordu:
- Efendim, neden ağlıyorsunuz? Bir Hıristiyan’a, hem de ömrünün son zamanlarında hidayet nasip oldu. O şekilde ölse sonsuz bir azaba düçar olacakken şimdi ebedi cennet nimetine kavuştu. Hem de bu sizin vesilenizle oldu. Buna sevinmek gerekmez mi?
Bayezid-i Bistami gözyaşlarını silerek şöyle cevap verdi:
- Elbette onun için seviniyorum. Ama bir yandan da düşünüyorum, yetmiş yıl Hıristiyan olarak yaşayan adama, ömrünün sonunda hidayet nasip oldu, bir anda kurtuldu. Demek ki hiç kimsenin sonu belli olmuyor. Peki ya biz? Biz bunca yıldır Müslüman olarak yaşadıktan sonra birden kalbimiz kayar da, şeytanın tuzağına düşersek, son nefeste imansız gidersek halimiz nice olur? İşte bunu düşünerek, kendi sonumdan korktuğum için ağlıyorum.