Gönderen Konu: Kendini Bilen Rabbini Bilir  (Okunma sayısı 122 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Kendini Bilen Rabbini Bilir
« : Aralık 05, 2020, 07:33:34 ÖÖ »
Kendini Bilen Rabbini Bilir
   
Her şeyin (buna fenomen veya olgu da diyebiliriz) sabit ve değişmeyen bir hakikati vardır. Bu hakikat aynı zamanda o şeyin var olmasının ve varlığını sürdürmesinin de gerçek sebebidir.

İnsan da bir “şey”dir. Onun da sabit bir hakikati vardır. İnsanın sabit hakikati, Cenab-ı Hakk’ın mutlak uluhiyet ve rububiyetinin tecellisine mazhar olmasıdır.

Mutlak uluhiyet ve rububiyet, Cenab-ı Hakk’ın bütün kainatta uluhiyet ve rububiyetiyle tecellisidir. Bütün kâinattaki bu vahidi tecelli her bir insanda ehadi olarak tecelli etmektedir. İşte bu tecelliye mazhariyeti sebebiyledir ki her bir insan bütün bir kâinat kadar kıymetli ve değerlidir. Bu mazhariyet, her bir insan ferdinin bütün insanlık kadar kıymetli ve değerli olması anlamına da gelir.

İnsanın hakikati kendi benliğinde (ene) yansır. Mümin bu yansımanın kaynağını bilir; onunla Rabbini tanımaya çalışır. Kâfir ise benliğindeki bu yansımaları sahiplenir ve kendine mal eder. Firavun böyle bir sahiplenişin tipik örneğidir. “Ben sizin en yüce Rabbinizim” (Naziat, 24) demiştir. Hz. İbrahim’e “Ben de öldürür diriltirim” (Bakara, 258) diye karşılık veren Nemrut da yine böylesi bir yanlış sahiplenişin tipik örneğidir.

Halbuki kendisinde kendi hakikati yansıyan benlik insana, sadece insana verilmiş kutsi emanettir. Bu emanet göklere, yere, dağlara verilseydi yüklenemezler, bu emanetin kendilerine yüklenmesinden kaçınırlardı. (Ahzap, 72) Bu ağır ve sorumluluk isteyen yük insanın mahiyetine ilahi takdirin lütfuyla yerleştirilmiş ve bununla insanın diğer varlıklardan farklı olarak Cenab-ı Hakk’ın uluhiyet ve rububiyetini idrak etmesi murat edilmiştir.

İnsan kendi hakikatine uyandığında kainatla bütünleşir ve Alemlerin Rabbine bütün kainatın külli kulluk bağıyla sımsıkı bağlanır. Onun her zikri bütün kâinatın zikriyle, her ibadeti bütün kâinatın ibadetiyle denklik arz eder.

Kendisinde tecelli eden her türlü ilahi tecelli onun marifetini artırır; marifeti arttıkça mazhariyetlerinin keyfiyeti de artar ve bu hep böyle devam eder. Artık o bir ummandır; dağlar gibi dalgaların dahi kendisini ihata edip kuşatamadığı bir umman.

 O, ummanı da onun içindeki dağlar gibi dalgaları da hep benlik aynasında yansımalarıyla seyreder. Seyreder de Firavunların, Nemrutların aksine tevazu ile mahviyet ile iki büklüm olur, acizliğini, eksikliğini “Seni hakkıyla bilemedik ey Maruf ” diyerek ifade eder.

Ayna, ne kadar düz, pürüzsüz, temiz ve şeffaf ise kendisinde aksedenleri o nispette asli hüviyetleriyle ve net gösterir. Durum böyle olmaz da araya başka renkler, başka hail ve perdeler girerse veya ayna istendiği gibi düz ve pürüzsüz değilse görüntülerde de bazı arızalar hasıl olur.

İnsan hakikatinin kendisinde yansıdığı benlik de öyledir. O ne kadar kibir, gurur, bencillik gibi arızalardan ve varlık iddiası sayılan renk ve boyalardan arınır, saf, duru hale gelirse insan hakikatinde tecelli eden ilahi nurları o kadar berrak ve net gösterir. Varlık iddiasından uzaklaşıp hiçlik sahillerine yanaştıkça kendi hakikatine şöyle uyanır: 

Beni bende demen bende değilem / Bir Ben vardır bende benden içeru (Yunus)

 İnsanın en zorlu, en uzun yolculuğu kendi hakikatine yaptığı yolculuktur.

Bu yol uzaktır/ Menzili çoktur/Geçidi yoktur/Derin sular var (Yunus)

Bişr-i Hafi, kendisine uzun süredir Bişr’i aradığını onu nerede bulabileceğini soran adama, ben de der, kırk senedir onu arıyorum; fakat bir türlü bulamadım. 

Ne ki menzile varanlar cihanın en bahtiyar kullarıdır. Kendi hakikatlerine uyanışları hangi temsili makamla ödüllendirilirse ödüllendirilsin onların ortak sevdası birdir: Kendini bilen Rabbini bilir.

 


* BENZER KONULAR

Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 26, 2024, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Nisan 26, 2024, 08:36:50 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41