Nimetlerin Hakkını Vermek
“Sümme le tüs elünne yevme izin anin naiym.” / “Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz” Tekasür sûresi, 8
Bu ayeti destekleyen bir de hadisimizi verelim.
Ebu Hureyre (ra) nakletmiştir: Rasulullah (s.a.v.): “Kıyamet gününde hakları mutlaka sahiplerine vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan kısas (hakkı) alacaktır” buyurdu (Müslim, Birr 60; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 8: 5599). Bu hadisin açıklamalarında; hadisin, kul hakkı yiyenler ile ilgili olduğu ve onların, ahirette de hesaba çekileceği hakkındadır. Biz de bu fikre aynen katılıyoruz.
Kul hakkı deyince; “Cefai, Ahmet’i kandırdı, haksız yere malını aldı, ona özürlü mal sattı, hak ettiği ücretini vermedi, yeğenleri küçüktü mallarının üstüne yattı!” ve benzeri durumlar aklımıza geliyor.
Hadise baktığımızda; boynuzsuz koyun ve boynuzlu koyun misalinde böyle bir durum görünmüyor. Boynuzlu koyun, boynuzsuz koyundan haksız bir şekille bir şey almamıştır. Boynuzsuz koyunun boynuzsuz olması, boynuzlu koyunun suçu mudur? Bu işte bir iradesi var mıdır? Hayır! Resulullah, örneği yanlış mı vermiştir? İsabet ettirememiş midir? Hayır! Resulullah, kul hakkının farklı bir yönünü bizlere göstermek istemiştir.
Koyunun boynuzsuz olmasını takdir eden Allah’tır (cc). Boynuzlu olmasını da takdir eden gene, Allah’tır (cc). Fakat yine de kısas hakkından hesaba çekilecektir. Yani bu hadisten öğrendiğimiz; birbirimizin malını çalmasak da, haksızlıkla gasp etmesek de, Rabbimizin bizlere verdiği nimetleri nasıl kullandığımız, nerelerde kullandığımız ve verimli kullanıp kullanmadığımız konusunda hesaba çekileceğimizdir.
Peki, insanlardan hangilerine nimet verilmiştir, bu nimetler nelerdir ve ahirette hangilerinin hesabını vereceklerdir.
Fakirlere eziyet eden, hakkını vermeyen, zekâtını vermeyen zenginler.
Çalışanının maaşını geciktirip, şahsi zevkine, tatiline para döken patronlar.
Kadınlara zulmeden, onlara eziyet eden, hakir gören erkekler.
Erkeğinin gelirini az görüp, kocasına zulmeden kadınlar.
Farklı ırkları, renkleri hakir görüp onları ezenler.
Makamını, koltuğunu korumak için halka eziyet eden idareciler.
Gençliğinin gücü ile yaşlılara hürmet etmeyen gençler.
Kendinden daha zayıflara yumruğunu gösterenler.
Koyunlar, kendilerine verilmiş boynuzları, çalışıp alın teriyle kazanmamışlardır. Peki, çalışmadan, alın teri dökmeden bizlere verilmiş olan nimetler nelerdir, desek.
Para: Hasbelkader ailemizden iyi bir miras kalmış olabilir. Zamanında iyi bir devlet dairesinde güzel bir maaşla işe girmiş olabiliriz.
Akıl: Rabbimizin doğumumuzda bizlere takdir ettiği bir zekâ var. Beynimizde birkaç milyon nöron hücresi verilmiş ve bizler, verilen bu aklın küçük bir kısmını kullanıyoruz. Eğitimle, okumayla bu oranı biraz yükseltiyoruz. Fakat bize verilen akıl nimetinin küçük bir kısmını kullanıyoruz.
İlim: Öğrenmeye gayret etmediğimiz ilimden, hakkını vermediğimiz bilgiden hesaba çekileceğiz.
Sağlık: Bazı insanlar, ya doğduklarında ya da sonradan sağlık sorunları yaşıyorlar. Sağlıklı doğanlar, hayata daha avantajlı başlıyorlar. Bu sağlık, onlara, hoyratça kullansınlar diye verilmedi.
Gençlik: Yirmi beş yaşında olup, yeme, içme, gezme potansiyeli olanlar. Yaşlılara, çocuklara, güçsüzlere yardım etmediklerinden hesaba çekilecektir.
Zaman: Boşa geçirdiğimiz her vakitten, sosyal medyada geçirdiğimiz vakitlerden…
İhmal ettiğimiz ailemizden,
Evlatlarımızdan,
Ailemizden esirgediğimiz güler yüzden,
Gücümüzün yetip de engellemediğimiz her kötülükten,
Emretmediğimiz her iyilikten,
Ayıp olur diye söylemediğimiz her sözden,
Gizlediğimiz şahitlikten,
Dediğimiz demediğimiz sözlerden,
Tutamadığımız dilimizden,
Sofralarımızda israf ettiğimiz her yemekten, ekmekten,
Şükrünü yapmadığımız her nimetten,
Tıka basa doldurduğumuz midemizden,
Aldığımız nefesten,
Isındığımız güneşten,
Attığımız çöplerle kirlettiğimiz çevreden,
Eziyet ettiğimiz hayvanlardan,
Yapmadığımız tövbelerden,
Tüm bunları idrak edecek bir akla ve iradeye sahipken nefsimize yenilmekten…
“Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.”
Haberlerde; Suriye’de sel basan çadırlarda ıslanmış çocukların görüntüleri geçiyor. Bugün bizler, sıcacık evlerimizde oturuyorsak; bu, Rabbimizin bizlere verdiği nimetidir.
Doğu Türkistan’da doğmayıp Türkiye’de doğup, evimizde rahat uyuyabiliyorsak; uyandığımızda yatak odamızda ya da kızlarımızın odasında bir Çinli görmüyorsak; bu, Rabbimizin bir nimetidir.
Arakan’da doğmayıp, Budistlerin kurşunlarının hedefinde değilsek, yurdumuzdan sürgün edilmemişsek; bu, Rabbimizin bir nimetidir.
Bu kardeşlerimizin; Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da veya başka bir coğrafyada dünyaya gelmeleri tercihlerine bırakılmamıştır. Boynuzlu veya boynuzsuz koyunu takdir eden Rabbimdir. Lakin aralarında kısas uygulanacaktır.
Türkiye’de veya zulüm gören başka bir coğrafyada doğmamızı takdir eden yine Rabbimizdir. Lakin aramızda kısas uygulanacaktır. Bunları aklımıza getirince; evimizin koltuk takımını yenileme düşüncesi, arabamızın markası, elbisemizin şıklığı, birbirimize sıkıntı verdiğimiz bir sürü şey anlamını yitiriveriyor.
Bu günlerde modernizmin ve kapitalizmin etkisinde olan insanlarımızdan; “Ben kazandım”, “Benim bileğimin hakkı”, “Ben; aklım, bilgim sayesinde kazandım”, “Kimin malımda hakkı varmış” gibi sözleri duyuyoruz.
Rabbim, Kalem sûresi 17 ila 33. Ayetlerinde, bahçe sahiplerinden bahseder. Hani bir adam varmış, bahçesinden fakir fukaraya verirmiş. Çocukları, bundan rahatsız olurmuş. Babaları vefat edince; çocukları, “Mahsulü toplayalım ve kimseye vermeyelim” demişlerdi. Rabbim de bahçelerini kurutuvermişti.
Rabbim, bizleri, nimetlerinin kıymetini bilen; bu nimetlerle fakirlere, ihtiyaç sahiplerine yardım eden kullarından etsin. Vermiş olduğu bu nimetleri elimizden almasın.
Amin!
Naçizane bu yazımda, haksızlıkla olmasa da helal yollardan kazandığımız ve bizlere verilen nimetlerden hesaba çekileceğimizi anlatmak istedim.
Rabbim, nimetlerini üzerimizden eksik etmesin. Âmin!
Cefai Demirel.