Kapımızın Önünde Bir Nehir
Namaz için ve genel olarak temizliğe özen gösteren kimse sevap işlemiş olur, Cenab-ı Mevlâ’nın sevgisini kazanır. Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Allah temizdir, temizliği sever.” (Tirmizî, Edeb, 41) Yine O, “Temizlik imanın yarısıdır.” buyurur.
Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de mealen buyuruyor ki:
“…Namaz, müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” (Nisa, 103)
Yine Cenab-ı Mevlâ şöyle buyurmuştur:
“…Beni anmak için namaz kıl.” (Taha, 14)
Namaz sadece bu ümmete farz kılınmış bir ibadet değildir. Ayet-i kerimelerden daha önceki ümmetlere de farz kılındığını anlıyoruz. Fakat geçmiş ümmetlere kaç vakit ve kaç rekât farz kılındığı noktasında kesin bir bilgimiz yok.
Beş vakit namaz, Hicret’ten bir buçuk yıl kadar önce Miraç gecesinde farz kılınmıştır. Ancak, vahyin gelmeden önce de namaz ibadetinin mevcut olduğu ve sabah akşam olmak üzere iki vakit kılındığı kaynaklarımızda geçmektedir.
Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
– Beş vakit namaz, tıpkı kapınızın önünde akan gür ve suyu güzel bir nehir gibidir. Bir kişi günde beş vakit bu nehre dalarak yıkansa, sizce bedeninde kirden iz kalır mı?
Sahabi efendilerimiz;
– Hayır, ey Allah’ın Rasülü! Onda hiçbir kir kalmaz, deyince, Efendimiz s.a.v.;
– İşte suyun kiri yok etmesi gibi, beş vakit namaz da insanın bütün günahlarını siler götürür, buyurmuştur. (Buhârî, Mevâkitü’s-Salât, 6; Müslim, Mesâcid, 51)
Beş vakit namaz, müminin bütün hayatını belli bir disiplin içinde geçirmesi, ebediyyet hedefinden şaşmadan yaşamasıdır. Günde beş kez Cenab-ı Mevlâ’nın huzuruna çıkan kimse kulluğunu ikrar ve ispat etmektedir. Fakat bu huzura çıkışların her biri için özel hazırlık gerekir. Bu hazırlık, fıkıh kitaplarımızda namazın şartları olarak tarif edilmiştir.
Bu şartların bazıları temizlikle ilgilidir. Bedenin, elbisenin ve namaz kılınacak yerin namazın sahih olmasına engel olacak maddî kirlerden temizlenmesi lazımdır.
Namaz için ve genel olarak temizliğe özen gösteren kimse sevap işlemiş olur, Cenab-ı Mevlâ’nın sevgisini kazanır. Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
“Allah temizdir, temizliği sever.” (Tirmizî, Edeb, 41) Yine O, “Temizlik imanın yarısıdır.” buyurur.
Her gün en az beş kez abdestle temizlenen kimse, bütün hayatı için temizlik şuuru kazanır. Nitekim yüzyıllar önce müslüman olmayan seyyahların bir İslâm beldesine geldiklerinde dikkatlerini çeken ilk husus, müslümanların temizliği olmuştur. Suyla sabunla neredeyse hiç temasları olmayan bir hayatın içinden gelen bu kişiler müslümanların temizliğini kitaplarında hayretle anlatmışlardır.
Namaza hazırlıkta şart olan bir diğer husus, “setr-i avret”tir. Yani erkek ve kadınların, kendileri için belirlenen ölçülere göre giyinip örtünerek namaza başlaması gerekir. Bu şarta riayet edilmediğinde namaz sahih olmaz. Namaz için günde beş kez İslâmî tesettürü uygulayan müslüman, bir ömrü boyu aynı edep üzere giyinmeyi sever. Tesettür farziyetini içselleştirir, muhabbetle tatbik eder. Tıpkı temizlik gibi, setr-i avret de mümin hanımların ve erkeklerin ayırt edici vasfıdır. Namazın şartlarından biri de kıbleye yöneliştir. Bu şart zâhirî bir yöneliş olmakla birlikte, dünya üzerinde bütün müslümanları aynı istikamete, aynı hedefe yönlendiren, aynı iklimi teneffüs ettiren önemli, hikmetli bir esastır.
Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî rh.a. şöyle buyurmuştur:
“Bil ki, bedenin Kâbe’ye yönelmesi için diğer yönlerden ayrılması zarurî olduğu gibi, kalbin de Allah’a yönelmesi için masivadan, yani O’ndan gayri her şeyden ayrılması şarttır.”
Vaktinde kılmak da namazın şartlarından biridir. İnsanın nefsi tembelliğe, dağınıklığa mütemayildir. Bu hal hem dünya hayatı hem de kulluk için önemli bir sorundur. Cenab-ı Mevlâ’nın farz namazlar için belli vakitler tayin etmesi, namazın sıhhatinin bu vakitlere bağlı olması hiç şüphesiz büyük hikmetlere mebnidir. Özellikle manalı manasız meşguliyetlerin insanı işgal ettiği bu çağda namaz vakitleri, ebediyetle irtibatı hatırlatan, tazeleyen, ahiret yolculuğuna hazırlayan paha biçilmez zamanlardır. Bu, Hak Tealâ’nın rahmetinin tecellisidir.
Namazın bir diğer şartı niyettir. Niyet, yönelinen amelden gayri zâhir ve bâtın meşguliyetlerden yüz çevirmek, hedeflenen amele başlamaya ve bitirmeye karar vermektir. Bu kararın içinde o işin ne maksatla yapıldığı da vardır. Namazın diğer şartlarının hayatın tamamına bakan yönleri olduğu gibi niyetin de vardır. Namaz niyetleri, diğer işlerimize nasıl ve ne maksatla başlayacağımızın temrinleri gibidir.
Beş vakit farz namazın dört vaktinde, farzdan önce Sünnet namaz kılarız. Bunun da son derece önemli hikmetleri vardır. İmam Sühreverdî rh.a. Sünnet namaz kılmanın hikmeti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Namaz vakti girince, farz namazdan önce sünnet kılınır. Bunun hikmeti şudur ki, kulun sürekli insanlarla muhatap olması, geçim derdiyle uğraşması, tabiatı gereği dünya hayatına meyletmesi, yemesi içmesi gibi tabii ihtiyaçlardan dolayı kalbi karmakarışık bir hal alır. Farz namazdan önce Sünnet kılındığı zaman kalp namazın etki alanına girer ve Cenab-ı Mevlâ’ya münacata hazırlanır. Dolayısyla kılınan Sünnet ile kulun kalbinden gaflet gider, kalp safiyet kazanır. Böylece kul farz namaz için hazır bir hale gelir. En doğrusunu Allah Tealâ bilir.”
Namaza hazırlık şartları gibi, namazın kılınış şekli, rükünleri, edepleri de son derece önemlidir. Mümin kişinin iman esaslarından sonra öğrenmesi gereken ilk konu namazdır. Kendi mezhebine göre namazın farzları, sünnetleri, müstehapları ve edepleri öğrenilmeli; namazda yapılması mekruh olan ve namazı bozan hususlar iyi bilinmelidir. Bu meyanda namazımız sahih olacak derecede, Fatiha ve diğer sureler, dualar ezberlenmelidir.
Anlatıldığına göre Hâtem-i Esam k.s. hazretlerine “Nasıl namaz kılıyorsun?” diye sorulmuş. O da şöyle cevaplamış:
– Namaz vakti gelince biri zâhirî, diğeri bâtınî olmak üzere abdestimi alırım. Zâhirî abdest su ile, bâtınî, abdest ise tövbe ile aldığım abdesttir. Sonra namaz kılacağım yere giderim. Orada oturur, zihnimi toparlar, sonra namaz için ayağa kalkarım. Mescid-i Haram’ı kendime şahit tutar, Makam-ı İbrahim’i iki kaşımın arasında, Sırat’ı ayaklarımın altında, cenneti sağımda, cehennemi solumda, ölüm meleği olan Azrail a.s’ı ise arkamda kabul ederim. O an Alemlerin Rabbi’nin huzuruna durur, tazim ile tekbir alır, ağır ağır manasını düşünerek Kur’an okur, tevazu ile rükû eder, huşu ile secdeye kapanırım. Sonra vakarla teşehhüd için oturur ve şükür ile selam veririm.
Seyyid Abdülhakim Bilvanisî k.s. hazretleri de şöyle buyurmuştur:
“İnsan namazda Fatiha’nın manasını bilerek okumalıdır. Eğer bilmiyorsa, en azından, ‘Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım dileriz.’ ayetinin manasını bilmeli, düşünmelidir.”
Namaz müminin miracı, maddi manevi temizliğin kapısıdır. Beş vakit namazın cemaatle kılınması bütün müslümanların gür bir nehirde temizlenip yıkanmaları demektir. Günde beş kez omuz omuza Cenab-ı Mevlâ’nın huzuruna çıkmamız, en üst seviyede hem kulluğu hem kardeşliği idrak etmemiz demektir.
Cenab-ı Mevlâ bizleri namaz ile arınan, manevi miraca muvaffak olan, huzuruna kabul buyurulan kullarından eylesin.
AMİN.