Namaz Vakti Geçti Mi
Kur’an ile hemhal olanlar bilirler, Allah Teâlâ birçok ayette “Ey iman edenler…” hitabından hemen sonra veya “ O müminler…” ifadesinin akabinde “…namazı ikame edin…” ya da “…namazlarını hakkını vererek eda ederler…” gibi bir tabir kullanır.
Şöyle ki: “(O) mü’minler ki, gayba iman ederler, namazlarını ikame ederler.” (Bakara, 2/3)
“Mü’minler namazlarını muhafaza ederler.” (Müminun, 23/9)
Şu bir gerçek ki İslam inancında ve İslam tarihinde namazın kılınmadığı hiçbir safha olmamıştır. Ve bugüne kadar gelmiş bütün İlahi dinlerde de namazın kılınmadığı bir döneme (rekât ve kılınış şekli farklı olsa da) rastlanılmamıştır.
Zira balık için su ne ise, karadaki bütün canlılar için havayı teneffüs ne ifade ediyorsa mümin için namaz da maddi ve manevi olarak onu ifade eder.
Namaz, inanan için olmazsa olmazıdır.
Öyle ki, beş temel farzın (İman’dan sonra) ilki Namaz’dır.
Hesap günü kulun sorguya çekileceği Allah’ın ilk emri yine namaz olacak; namaza cevap veremeyen ileriye geçemeyecek…(Tirmizî, Mevâkît)
Bu öneme binaen sağlıkta-hastalıkta, hazarda- seferde, barışta-savaşta namaz ibadetinin imkân dâhilinde ve bir şekilde mutlaka edası şarttır.
Savaşın kızıştığı anlarda bile ayette geçtiği üzere (Nisa, 4/102) iki rekât olarak silahlarıyla birlikte grup grup olup namaz kılmışlar, Müslümanlar.
Hakeza Hayber gazvesi dönüşü gün boyunca geç vakitlere kadar yol yürüdüklerinden yorgun düşmüşler ve konakladıkları yerde uyuya kalmışlar… Sonra hep birlikte abdest alıp Bilal’in ezan ve kametiyle sabah namazlarını kaza etmişler, akabinde efendimiz şöyle buyurmuşlar: “Her kim namazı unutursa veya uyuyup kalırsa, hatırladığı zaman o namazı kılsın. Çünkü Cenab-ı Hak buyurmuştur: ‘…Beni anmak için namaz kıl’ (Taha 20/14)” buyurdu. (Buhari, Müslim)
Önemine binaen efendimiz, “Namaz dinin direğidir, kim onu terk ederse dinini yıkmış olur.” (Beyheki, Keşful Hafa)”
Âlemlere rahmet Peygamberimiz(s.a.s.)’in “gözümün nuru” dediği namaz nasıl önem kazanmasın ki!
Aleyhisselam ve sahabeler namaz ile huzur bulduklarından ara sıra Efendimiz, “Erihna ya Bilal-Bizi namaza çağır rahatlat ey Bilal!” şeklinde buyururlardı…
Hz. Ömer (r.a.), Ebû Lü’lü tarafından yaralandığında komaya girmiş, beslenmeye ve tedaviye cevap vermiyordu, öyle baygın halde yatıyordu. Yanına gelen Misver bin Mahreme onu öyle görünce, “Peki, namazı hatırlattınız mı, eğer yaşıyorsa onu namazdan başkası uyandıramaz” demişti ve kuağına
“Ey Mü’minlerin Emîri namaz! Namaz kılındı!” denilmiş, Hz. Ömer (r.a.) hemen ayılır ve şöyle konuşur: “Öyle mi? Vallâhi namazı terk edenin İslâm’dan nasîbi yoktur.” Sonra da yarasından kanlar aktığı halde namazını kılmış...” (İbn-i Sa’d, Muvatta)
Kafkasların şanlı mücâhidi Şeyh Şâmil de savaşta yaralanmış, 25 gün komada tedavi görmüş ve uyandığında onun da annesine ilk sorusu: “Anacığım! Namaz vakti geçti mi?” olur.
Bu kadar hassasiyetle üzerinde durulan namazı, önemi kavranmadan keyifleri istediğinde bir kılıp bir terk edenler ya da hiç bu ibadetle nasiplenemeyenler ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?
Her an kendilerini koruyup gözeten Rablerinin huzuruna hangi yüzle çıkacaklar?
Peki, bu kadar öneme sahip Allah’ın emri namaza kulaklarını tıkayanlar veya gereken hassasiyeti göstermeyenler bir derde duçar olduklarında, başları dara düştüğünde; mesela bir fırtına esnasında veya yerin derinliklerinde deprem yıkıntılarının altında ölüm-kalım savaşı verdiklerinde hangi yüzle kapılarını kapattıkları Allah’a yalvaracaklar?
Ya da birimiz örneğin, “Şu andan itibaren yığınlarca günahlarıma pişman oldum, beni bağışla” diye yalvarsa Allah’tan başka kim bizi affedebilecek kudret ve genişliğe sahiptir?
Bir keresinde ashabıyla otururken Resûlullah (s.a.s) onlara şöyle sorar:
“Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?” Sahabeler:
O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, cevabını verirler. Resûl-i Ekrem:
“Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder” buyurur. (Buhârî, Mevâkît 6)
Başta namaz olmak üzere ibadetlerimize gereken önemi vermezsek eğer kendimize çok yazık etmiş oluruz.
“Melekler, suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik.” (Müddessir, 74/40-43).
Başka bir ayette Yüce Allah buyurur ki: “Ama onlardan sonra öyle kötü bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler.
Bunlar, gayya vadisine (helâk çukuruna) düşerek yaptıkları bu azgınlıkların cezasını göreceklerdir.” (Meryem 19/59)
Rabbim bizi, nimet verilen Nebiler, Sıddıklar, Salihler ve Şehitler zümresine ilhak buyursun…