Gönderen Konu: Yarın Ölecekmiş Gibi  (Okunma sayısı 591 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Yarın Ölecekmiş Gibi
« : Şubat 24, 2017, 07:45:58 ÖÖ »
Yarın Ölecekmiş Gibi

Yarın öleceğiz! Şu sokak çocuğunun üstünü başını düzmek, cebine bir harçlık vermek, ilk önümüze çıkan lokantada bir tas sıcak çorba ısmarlamak ve sonrasında iyi günler evladım, demek elimizin altındadır. O akşam çocuğunuza bilmem hangi marka, reklamlardan sipariş edilen yine bilmem hangi yiyeceği almasanız da olur.

Yarın öleceğiz! Allah rızası için bir ekmek parası, diyen ve sahiden yüzünde bir ekmek parasına ihtiyacı olduğu hissi uyandıran dilenciye, al kardeş, bu senin bir yıllık ekmek paran, bir yıl ne olur ele-güne muhtaç olma, hadi seni taksiyle evine kadar götüreyim, topladığını yol parası etmekten yahut yayan yürümekten kurtulmuş olursun, demek elinizden ve dilinizden gelir; gelirse esirgemeyin. O hafta et yemeyin, pazar görmeyin ve dahi sinemaya gitmeyin! Hayatın oynadığı oyunu içinizde seyredin!

Yarın öleceğiz! Radyodan anonsu duydunuz, kan grubunuz olan kandan bilmem hangi hastanenin acil servisinde can çekişen bir yaralının ihtiyacı var. Hiç vakit kaybetmeden, işe yahut eve geç kalmak pahasına ilk vesaitle hastaneye ulaşın ve kan bulunmuş olsa dahi “yedek” kan verin.

Yarın öleceğiz! Çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun; sınıftaki en fakir öğrencinin gömlek ve ayakkabı numarasını alın, bir öğleden sonra, içinde gömlek, kazak, ayakkabı ve elbette kitap, kalem ve defter olan bir çantayı yüzünüzü göstermeden öğretmeni aracılığıyla o çocuğa iletin. Varsın çocuğunuz bu bayram geçen bayramki kıyafetlerini yeniden giysin!

Yarın öleceğiz! Bir pastanenin vitrinini ağzınız sulanmadan seyredin. Yan gözle ağzı sulanarak seyreden ve cebinde parası olmadığına inandığınız bir çocuğa canı hangi tatlıyı istiyorsa o tatlıyı ısmarlayın. O hafta evinize tatlı girmesin!

Yarın öleceğiz! Bir gün telefonu elinize alın, varsın bayram-seyran filan olmasın, uzak yakın bütün akrabalarınızı arayın ve onlara esenlik dileyin. Hallerini hatırlarını sorun. O gün, sizden telefon bekleyen başkalarını aramasanız da olur!

Yarın öleceğiz! Sokağınızın başında çöp karıştıran kediciklere en yakın kasaptan iki kilo ciğer alarak ziyafet çekin. O yıl ciğer yemeyegörün canım, bu yüzden kan şekeriniz artma yahut eksilme göstermeyecektir.

Yarın öleceğiz! Bir gün bütün düşünceniz yarın ölmek üzerine olsun. Nasibiniz varsa yarın da yaşarsınız. O bir günlük düşünce sizi farklı bir boyuta, bir yürek zenginliğine taşır. Taşındığınız yer, ölümün ve hayatın kesiştiği anlamlı bir yerdir.

Yarın öleceğiz! Önünüze çıkan ve tablasında yüz simit bulunan simitçi çocuğun yüz simidini birden alın. O gün yemeğe çıkacağınız arkadaşlarınıza simit ısmarlayın; çayları benden olsun, artan simitleri güvercinlere, martılara ve denizin çocuklarına bırakın.

Yarın öleceğiz! Size kırıldığını, küstüğünü bildiğiniz bir arkadaşınıza, kargoyla, arkadaşınızın gözünde anlamlı ve değerli bir armağan gönderin. Varsın, adres yazmayın ve sizden geldiğini bilmesin!

Yarın öleceğiz! Bugünden, ölünce gömüleceğiniz mezarlığa, hadi bu zor, herhangi bir mezarlığa uğrayın ve boş bulduğunuz bir köşeciğe, bir servi gölgesine bağdaş kurup toprakla oynayın; ey toprak, sana karışacağım, geldiğimde beni hoş karşılar mısın, diye toprakla konuşun!

Yarın öleceğiz! Sesiniz kısılmadan ve kesilmeden kısık sesle konuşun. Bir gün bütün harfler ağzınızdan küçük çıksın; yüreğinizdeki ışığın büyüdüğünü göreceksiniz!

Yarın öleceğiz! Ayaklarınız sizi bir huzurevine götürsün. Sakinlerin cümlesinin ellerinden öpün, bir ihtiyaçları olup olmadığını sorun. Varsa bir ihtiyaçları, hemen karşılanır cinstense, imkanınız ölçüsünde hemen karşılayın. O gün evinizin bir ihtiyacını karşılamasanız da eksiklik sayılmaz!

Yarın ölecek miyiz? Oysa ölümsüzlük düşüncesi tenimizin rengi gibi işlemiştir benliğimize. Bizler, Âdem’in ve Havva’nın, sınırsız sapıtmaya, çılgınlığa, heyecana, körlüğe ve körelmeye, dalmaya ve dalgınlığa… hâsılı kabımızı ve kabuğumuzu çatlatmak için yahut o kap yahut kabuk içerisinde tortu bağlamak için ne gerekiyorsa yerine getirmeye meyilli çocuklarıyız.

İnsan sahiden muammadır ve kişinin kendisini çözmesi, o çözülmeden sonra tekrar derlenip toparlanması, zevale ermeden kemale ermesi herkese nasip olacak “seyir” değildir. Onun için azgınız, onun için aceleciyiz, onun için zalimiz, ondan dolayı dünyanın yüzünü karartmak için elimizden geleni ardımıza koymayız. Mayamızda bulunan toprağın kabul genişliğine, suyun yerinde duramayan coşkusuna, ateşin yakıcılığına, rüzgârın uçsuz bucaksız esintisine an be an, gün be gün kapılıp gitmek gibi bir huyumuz vardır.

Yalnızca bunlar değil elbette, o dört unsurun bütün hususiyetlerini sınırları öyle zorlayarak kullanırız ki, yine hemcinslerimizin, fesuphanallah, bunu da mı görecektik, diye ağızları açık kalır. Ayranımız kabarmaya da köpürmeye de kokmaya da müsaittir. Pire için yorgan yaktığımız çok görüldüğü gibi, dünya yansa umurumuzda olmadığı zamanlar da az değildir hani. Günü kurtarmaktan, memleketi kurtarmaktan, dünyayı kurtarmaktan kendimizi kurtarmaya fırsat bulmayız.

Bağlarımızın farkında değilizdir. Ölesiye peşinde koştuğumuz hayallerimiz, devasa bir hayalet gibi gölgelik ömrümüzü sarar da, o zehirli sarmaşıktan yine büyüklenme meyveleri devşirmeye devam ederiz. Biz öyle çocuklarız, Âdem’in ve Havva’nın yanılgısına tekrar, yine tekrar, yine tekrar düşeriz. Ayak bastığımız toprağın kocaman bir ağız olduğunun farkında değiliz.

Dünyayı kana bulayan savaşlar, her gün binlerce insanın açlıktan ölmesi, şeytanın bile aklının ucundan geçmeyen işkence metotları, ülkelerin yağmalanması, yakılması, sömürülmesi, kirlenen tarih, kirlenen tabiat, kirlenen kişiliğimiz bizim maharetimizdir.

Parmaklarımız kitle imha silahlarının tetiklerinde, bir vahşi şölen havasında muzaffer olacağımız, en büyük olacağımız, biricik olacağımız, hükümran olacağımız, hâşâ Tanrı olacağımız günlerin hayalini kurarız. Kurduğumuz hayalin anlamı karşısında düştüğümüz dehşet bile bizi kendimize getirmeye yetmez. Hiç ölmeyecekmişiz gibi koşarak yaklaşırız ölümün eşiğine. Eşiği geçmek üzereyken farkına varırız ki, dünya ölümlüdür!

Yarın ölecekmiş gibi yaşamıyorsak hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız. Nafile, yarın ölürüz de, yaşadığımız yanımıza kâr kalmaz. Yarış atları bile acıyarak bakar halimize!.

Mehmet Berat Irmak.

 


* BENZER KONULAR

Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]


İyi Anne Baba Mısınız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:34:11 ÖÖ]


Hasan Bitmez - Osmanlı Mehter Marşları 3 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Nisan 25, 2024, 11:34:58 ÖS]


Konuşma Ve Dinleme Adabı Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:26:55 ÖS]


Yüzünü Ahirete Ceviren Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:20:44 ÖS]


İçinde Namaz Geçen Ayetler Gönderen: webtasarim
[Nisan 25, 2024, 11:15:19 ÖS]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41