Hac ve Kurban İbâdetleri
“Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten her kimsenin, o Beyt'i hac etmesi, insanlar üzerine Allahü teâlânın hakkıdır.”
Geçen hafta Salı günkü makâlemizde, dînî literatürümüzde, aylarla ilgili 3 önemli ıstılâh/ta’bîr/terim bulunduğunu, bunların “Eşhür-i hurum” (Harâm aylar: Muharrem el-Harâm, Recebü’l-ferd, Zil-ka’de ve Zil-hicce ayları), “Eşhürü’l-hac” (Hac ayları: Şevvâl eş-şerîf, Zil-ka’de ve Zil-hicce ayları) olduğunu belirtmiştik.
Orada zikredemediğimiz üçüncü terime gelince, o da, “Eşhür-i selâse” yani “Üç Aylar" terimidir. Halkımız arasında “Üç Aylar” diye anılan “Recebü’l-ferd”, “Şa’bânü’l-muazzam” ve “Ramazânü’l-mübârek” aylarının da, İslâm dîninde özel yerleri vardır.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde (meâlen) buyurdu ki: “Hac (ayları), bilinen aylardır [Şevvâl, Zilka'de ayları ile Zilhicce'nin ilk on günüdür.] İşte kim, o aylarda haccı, ihrâma girerek kendine farz yaparsa, artık hacda kadına yaklaşmak, günâh işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. Bir de (hac yâhut âhiret için) azık edinin, muhakkak ki azığın hayırlısı takvâdır ve ey aklı tâm olanlar, benden korkun.” (Bakara sûresi, 197)
[“İhrâm”: “Mîkât denilen yerde hacca veya umreye niyet ederek, peştamal gibi dikişsiz iki parça örtüyü giymek ve telbiye getirmek sûretiyle, daha önce mubâh (serbest) olan bâzı şeyleri kendine harâm kılmak yâni bunları yapmaktan sakınmak” demektir.
Cenâb-ı Hak, diğer bir âyet-i kerîmede (meâlen) buyurdu ki: “Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten her kimsenin, o Beyt'i (Kâbe'yi) hac etmesi, insanlar üzerine Allahü teâlânın hakkıdır (farzdır).” (Âl-i İmrân sûresi, 97)
Esâs hac vakti, Arefe ve bayram günleri olmak üzere beş gündür. Nitekim, “Umre (ömre)” tarif edilirken, “Hac zamânı olan beş gün yani Arefe ve Kurbân Bayramının dört günü dışında, istenildiği zaman ihrâma girip Kâbe-i muazzamayı tavâf etmek ve Safâ ile Merve arasında sa'y etmek (yürümek, koşmak), saçı kazımak veya kesmekten ibâret olan ibâdet” şeklinde bir tarif yapılır.
[“Umre”ye “Hacc-ı asgar (küçük hac)” da denir. Umre, Hanefî ve Mâlikîlere göre sünnet-i müekkede(kuvvetli sünnet)dir. Şâfiîlere ve Hanbelîlere göre ise ömürde bir defa farzdır. (Alâüddîn Haskefî, İbrâhîm Halebî.
“Hacc-ı ekber” ise, farz olan hacdır. (Kuhistânî).]
Bilindiği üzere kurbân ibâdeti, dünyâya gönderilen ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber olan Hazret-i Âdem’den beri bilinen ve yapılagelen bir ibâdettir. Kurbân, Hicrî-kamerî senenin son ayı (12. ay), Harâm ayların sonuncusu ve Hac aylarının da sonuncusu olan Zilhicce ayında kesilir.
Son İlâhî kitâbımız olan Kur’ân-ı kerimde, Hac sûresinin 34. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurulmaktadır:
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbânlık hayvânların üzerlerine O’nun adını anarak kurbân kesmeyi meşrû’ kıldık...”
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.