Son İletiler

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10
11
İman Amel Ecel / Temizlik İmandandır
« Son İleti Gönderen: anadolu Dün, 10:34:38 ÖÖ »


Temizlik İmandandır

 Temizlik, maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılır. Maddi temizlik denilince beden ve çevre temizliği akla gelir. Manevi temizlik ise,  kalp ve ruh temizliğidir. Müslüman için her iki temizlik büyük önem arz eder. Sağlığın korunması ve ibadetlerin sıhhati için temizlik her zaman gereklidir. Peygamberimiz (sav) efendimiz”  bir hadisinde “Temizlik imanın yarısıdır” buyurmuşlardır. Riyazüssalihin. Temizliğin imanla yakından ilgisi olması hasebiyle Müslümanların bu konuda daha hassas olmaları gerekir. Evlerde, çalışma yerlerinde, sokaklarda ve sosyal içerikli mekânlarda maddi temizlik her zaman kendini gösterir.  Çöpe atılması gerekenlerin mutlaka çöp torbasına konup konteynere atılması lazım gelir. Sokakta yürürken eldeki sigara izmariti, bir kâğıt parçası veya ağızdaki balgamı çöp kutusuna atmak gerekir. Sosyal içerikli mekânlarda oturulduğu zaman, bir şeyler yeniliyorsa atıklarının yerlere değil bir çöp kutusuna atılması böylece buraların sürekli temiz kalması sağlanmalıdır. Bu durum, kamu ve kul hukukuna saygıyı gösterir.

“Aslan yattığı yerden bellidir” diye bir atasözü vardır.  Müslüman da bulunduğu yerden bellidir. Müslüman yemesinde, çalışmasında yatmasında ve temizliğinde Peygamberimizi örnek alır. Bundan dolayı dışarıdan bakıldığında farklı durum göze çarpar.

Maddi temizliğin bünyesinde beden temizliği de vardır. Beden temizliği denilince vücut ve giyilen çamaşırlar anlaşılır. Haftada bir vücudun temizliği için yıkanmak ve giyilen çamaşırların değiştirilmesi aynı zamanda vücut sağlığı için de önemlidir. Yüce Allah kuranında “ Orada temizlenmek isteyen erkekler vardır. Allah temizlenenleri sever”. Tevbe,108.

Temiz olmak, insan olmanın gereğidir. Allah ruhen ve fiziken temiz olanları sever.

Yemekten önce ellerin yıkanması, yemekten sonra da el ve ağzın yıkanması sünnettir.

Her yapılan işin dini bir boyutu vardır.  Emanete riayet etmek, verilen görevi doğru ve zamanında yapmak. Adil olmak, yalan şahitlikten kaçınmak, insanlara faydalı olmak gibi.

Temizliğe riayet edilmediği zaman, sadece kişi kendine değil, toplumun tamamına zarar vermiş olur. Yol üzerine, cadde ve sokaklara rast gele atılan her türlü çöp ve atıklar zaman içinde çürüyerek kokar hale gelir. Bundan dolayı toplumun her bireyi bundan rahatsız olur. Bu durum dinen de caiz değildir. Dolayısıyla kişi kendi huzur ve rahatını isterken başkalarının da iyiliğini ve mutluluğunu düşünmesi gerekir.

Kalp ve ruh temizliği, beden temizliği kadar hatta ondan daha önemli bir temizliktir. Kalp ve ruh temizliği manevi bir temizlik olması hasebiyle kalpte oluşan kötü duygu ve düşüncelerin atılması, kalbin arınmasına vesile olacaktır. Kalpte oluşan kin ve nefret duyguları, haset ve karamsarlık kalbi kirlettiği gibi, ruhun da rahatsız olmasına vesile olur.

Bununla beraber işlenen günahlar ve yapılan hatalardan dolaya kalpte siyah noktalar belirir. Yapılan tövbe-i istiğfarla bu siyah noktalar silinmiş olur. Kalbin temizliği tövbe-i istiğfar ve her türlü kötü düşünce ve duygulardan beri olmakla mümkündür. Allah kuranında “ Ey iman edenler! Allaha samimiyetle tövbe edin” buyurmuştur. Tahrim,8. Bir başka ayetin de ise,” Rabbinizden sizi bağışlamasını isteyiniz, sonra ona tövbe ediniz” buyurmuştur. Hud, 3. Allah müminlerden günah ve hatalardan arınmak için tövbe-i istiğfar edilmesini istemektedir. Müslüman için bu bir nimettir. Allah ilahi cezayı gerektiren söylem ve eylemden sonra manen temizlenme adına günah ve hatadan geriye döndükten sonra Allahtan bağışlanma dileğinde bulunma imkânı vermiştir. Tövbe, günah ve hatayı terk etmek, geriye dönmektir. İstiğfar ise, Allahtan bağışlanma istemektir.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir! Allaha hadisinde “Ey insanlar Allaha tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim” buyurmuştur. Müslim, zikir,42. Efendimiz Manevi kirlerden arınmak için tövbe-i istiğfarın önemini vurgulamıştır.

Onun günde yüz defa Allaha tövbe etmesi günah işlemesinden değildir. Zira bütün peygamberler hata ve günah işlemekten korunmuşlardır. Efendimizin tövbe-i istiğfarı belki Allahı zikir ve tefekkürden bir an beri olmuş olabilirim düşüncesiyledir.  Müslüman bir kul olarak bizim yapacağımız tövbe-i istiğfar, bizatihi günah ve hataya girmekten dolayıdır.

Müslüman, her zaman bedenen ve kalben temiz ve pak olması gerekir. Allahın huzuruna fiziken ve ruhen temiz olarak çıkması ve ibadetlerini bu hal ile yapması büyük önem arz etmektedir.  Beden, kalp ve ruh temizliğine dikkat ederken çevre temizliğine de önem verilmelidir. Çevrenin kirliliği, bizimle beraber çalıştığımız yere ve evimize gelebilir. Bu bakımdan çevrenin kirletilmemesi için her bireyin azami gayreti göstermesi sağlık açısından önemlidir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
12
Genel Konular / İslamda Kulluk Sadece Allah’a’dır
« Son İleti Gönderen: anadolu Dün, 10:27:12 ÖÖ »


 İslamda Kulluk Sadece Allah’a’dır

Dünya sahnesine gelen her insanın bir gayesi vardır. Bu amaç, tektir ve Yaratana kulluk etmektir. Bunun için Allah, dünyadaki her şeyi insanın hizmetine sunmuş, onu nimetlerle donatmıştır. Maddi ve manevi yönden her türlü ihtiyacını yoktan var etmiştir. Bunların karşılığında kendisinden istenilen” La ilahe illallah Muhammed ün Resülullah” kelimeyi tevhidi söyleyip Allaha teslim olmaktır. Bu teslimiyeti söylem ve eylemiyle yerine getirmektir. Allah kur anında “Ben insan ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım” buyurmuştur. Zariyat,56. Allaha kulluk, onun emir ve yasaklarına uymakla mümkündür. İsteklerine göre hayatın idamesini sağlamak, haram kıldıklarından kaçınmak kulluğun özünü oluşturur. Kulluğun var olduğu yerde, Allaha gerçek saygı ve sevgi de vardır. Müslüman, Yaratanın sevgisinden ve rızasına kavuşmaktan mahrum olmak istemez. Aynı zamanda onu gücendirmek ve gazabına uğramaktan korkar. Allahın emirlerini yerine getirmekten mutluluk duyan kişi, Yaratanla beraber olmanın hazzı içinde olur. Bu hal içinde insan, geleceğine güvenle bakar. Zaten Allaha itaatin olduğu yerde, bereket vardır. Huzur ve mutluluk vardır.

Namazın her rakında okunan Fatiha suresindeki “ Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım isteriz” mealindeki ayetleri, Allaha olan kulluğun mutlak olduğunu göstermektedir. İslamda kula kulluk yoktur. İnsan, Yaratana kulluk etmek üzere dünyaya gelmiştir. Allaha teslim olan her Müslüman, ondan gelen her şeye razı olmak durumundadır. Zira Allah, kullarının zararına olan bir şeyi emretmez. Allah kullarına zulmetmez, kul kendi kendine zulmeder. Yaratanın tavsiyesine uymaz, kendi reyine göre hareket eder, böylece kendini sıkıntıya sokar. İslamda Allaha tevekkül vardır. Tevekkül, bir işin oluşumunda insana ait görevleri yerine getirdikten sonra, işin sonucunu Allaha bırakmaktır. O ne güzel vekil ve ne güzel yardım edendir. Müslümanın namazdaki rükû ve secdesi Allaha aittir. Yani Müslüman sadece Yaratanın karşısında eğilir. Onun rükusu ve secdesi Allah içindir. Yardımını da sadece Allah tan ister. Müslüman bilir ki, dünyada her şey fani ve yok olmaya mahkûmdur. Allahın varlığı ebedidir. Allah ilk ve sondur.”

İnsana Güvenme, insan ölür. Ağaca dayanma, ağaç kurur” diye bir atasözü vardır. İnsan da, ağaç da, birer fanidirler. Fani olandan fani olana, güven de yardım da sınırlıdır. Bu sınırın da nerede ve ne zaman sona ereceği meçhuldür.

Allah kur anında” Kim Allaha (gereği gibi) saygı duyarsa, ona bir çıkış yolu açar ve onu ummadığı bir yerden rızıklandırır.” Buyurmuştur. Talak,2.  Müslüman Allahın isteklerine cevap verdiği sürece, darlığı, sıkıntısı ve herhangi bir problemi olduğunda, Yaratan ona huzura kavuşması için bir kapı açar. Kişi Allaha olan güvenini yitirmediği müddetçe, zorluklar, kolaylığa dönüşür. Kişi arzu ettiği ortama kavuşur. Bu bakımdan kulluğunu Allaha yapan Müslüman, sonuçta mutlaka kazançlı olur. Bu kazanç tek yönlü değil, dünya ve ahiretiyle çift yönlüdür. Yaratana itaat ederek hayatını idame ettiren insan, dünya ve ahiretini mamur etmiş olur. Allaha kulluk etmeyenlerin dünyaları belirli bir zamana kadar mutlu olsa da, ahiretleri perişandır. Dünyaları da ilelebet mutlu olarak devam edemez.

Sonuçta bir darlık ve bir problem çıkar, hayat çekilmez hale gelebilir. Bu durum her zaman görülebilir. Allaha olan kulluğunda samimi olmayanlar sadece kendilerini kandırırlar.  Gösterişe dayalı hiç bir amel in Allahın katında bir değeri yoktur.

Bütün peygamberlerin ortak görevi, içinde bulundukları toplumu, Allaha kulluk etmeğe davet etmeleridir. Dünya ve ahiret saadeti buna bağlıdır. Toplumu meydana getiren bireylerin kendi aralarındaki kardeşlik, birlik ve beraber duygularının gelişmesi, gerçek huzur ve güvenin oluşması bakımından büyük önem arz etmektedir. İnsana saygı ve sevgi, Allaha olan saygı ve sevgiden kaynaklanır. Allaha saygısı olmayanın insanlara ve diğer canlılara da saygısı yoktur. Allahı darıltmaktan, gücendirtmekten çekinmeyenin utanma duygusu da körelmiştir. Bundan sonra her şey onun için mubahtır. Onun için haram ve helal kavramı diye bir şey yoktur. Kişiyi bu durumdan kurtaracak olan aslına dönmesidir. O da kendisini yoktan var eden Rabbine yönelip af dileyerek gerçek manada ona kulluk eder hale gelmesidir. Allaha kulluk, insanın dünyasını ve ahiretini mamur etmeye vesile olur.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
13
Mutlulık Yolu İslam / Peygambere İtaat Allah’a İtaattır
« Son İleti Gönderen: anadolu Dün, 10:22:28 ÖÖ »


Peygambere İtaat Allah’a İtaattır

Allah kendisine kulluk etmek üzere yoktan var ettiği insanoğluna emir ve yasaklarını bildirmek için kendi aralarından peygamberler göndermiştir. Her peygamber gönderildiği kavmi, toplumu, Allaha davet etmiştir. Allahtan aldığı vahyi ilahiyi onlara bildirmiştir.

Peygamberler günah işlemekten korunmuş, zeki, güvenilir, doğru sözlü, emanete riayet eden kimselerdir. Allahın kendilerini verdiği Risalet görevini her ne pahasına olursa olsun yerine getirmişlerdir. Allahın emir ve yasaklarını insanlara bildiren peygamberler zor durumda kaldıklarında mucizelerle desteklenmişlerdir. Evrensel ve cihanşümul olarak insan ve cinlere peygamber olarak gönderilen Hz Muhammed, Nebi ve Resuldür.  Yüce Allah kuranında” “ Resule ( Allahın elçisi) itaat eden Allaha itaat etmiştir. Kim yüz çevirirse ( habibim) biz seni onlara muhafız olarak göndermedik buyurmuştur. Nisa, 80.

Peygamberimize itaatsizlik, Allaha itaatsizliktir. Efendimize saygı ve sevgi beslemek, onun tavsiyelerine göre davranışlarımıza yön vermek Allahı memnu edecektir.

Peygamberimizin söylem ve eylemleri kurana dayanmaktadır. Bu bakımdan onu örnek alarak hayatı şekillendirmek birey ve toplumu huzura, birlik ve beraberliğe götürür.

Özellikle Müslümanların kendi aralarında tüm anlaşmazlıkların çözümünü Resulüllahın sünnetinde aramaları, imanla yakından irtibatlıdır. Bu hususta Allah kuranında: “, Hayır Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olamazlar, ”buyurmuştur. Nisa,65.  Allah bu ayette sahabilere, dolayısıyla bütün Müslümanlara, aralarında ihtilafa düştükleri işlerde, içinden çıkamadıkları problemlerde Resulüllahın hakemliğine başvurmaları gerektiğini emreder.

Onun hakemliğine başvuran Müslümanlara düşen en önemli görev, verdiği hükme tam ve gönülden razı ve teslim olmaktır. Ancak bu sayede hakiki mümin olunabilir. Peygamberin hakemliğine nasıl başvurulacağı hususunda, efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur:.

“  “Size iki şey bırakıtım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıklığa düşmezsiniz. O, iki şey, Allahın kitabı Kuran ve Resulünün sünneti”. Muvatta, kader,31.

Allah resulüne itaatın olduğu yerde, huzur ve mutluluk vardır. Kardeşlik, dayanışma ve paylaşım vardır. Müslümanlar da gayri Müslimler de geleceklerinden güvenli olma ortamı vardır. Bu gün özellikle islam âleminde bir takım sıkıntılar, kavgalar, bir hiç uğruna kan akıtmalar varsa, bunun sebebi bellidir. O sebep Evrensel peygamberimiz Hz Muhammede itaatin istenilen düzeyde olmayışıdır. Bakınız Allah ne buyuruyor:

“ Allah Resulünün emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir belanın çarpmasından yahut acı bir azabın uğramasından sakınsınlar” Nur,63.  Efendimiz (sav)in emrine muhalif olmak, Müslümanın aleyhinedir. Öncelikle Allahın rızasından ve sevgisinden mahrum kalmaktadır. Dolayısıyla bu hal içinde kişi dünya ve ahiretini perişan etmektedir. İnsanın yaratılış gayesi, Allah ve Resulüne itaattir. Bu olmadığı zaman, dünya hayatında birtakım darlık ve sıkıntıların baş göstereceği kaçınılmaz hal almakta, toplumu meydana getiren bireyler arasında itimatsızlıklar oluşmaktadır. Yardımlaşma ve dayanışma duyguları körelmekte, insani değerlerde zayıflama meydana gelmektedir. Bunun sonucu olarak huzur ve mutluluğun yerini stres ve bunalım almaktadır. Aile içi bunalım ve kadına karşı şiddet kendiliğinden oluşmaktadır.

Peygamberimiz (sav) efendimiz bir hadisinde :”. Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz ” buyurmuştur. Müslim, Fezail, 19. Peygamberimizin emir ve tavsiyelerine bağlı olarak yaşamak, huzur ve mutluluğu getirir. Aile yuvalarında bolluk ve bereketi, bireyler arasında karşılıklı saygı ve sevgiyi oluşturur. Toplumsal birlikteliği ve barışı sağlar. Müslümanların birbirleriyle uğraşma yerine üretmeyi, kalkınmayı, insanlara faydalı olmayı sağlar. Hulasa, peygambere itaat, Allaha itaat tır. Peygambere ve Allaha itaatin olduğu yerde, dünya ve ahireti kazanma vardır. Böyle olmadığı zaman, dünya ve ahiret hayatı arzu edilmeyen bir durum alır.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
14
Serbest Kürsü / Ürkmüş Yaban Eşekleri Gibi
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 08:05:51 ÖÖ »


Ürkmüş Yaban Eşekleri Gibi

Yıllar önce askerlik görevimi yaptığım dönemde, bulunduğum komutanlıkta mescid olmadığından, benimle beraber üç dört arkadaş, namaz vakitleri geldiğinde münferiden koğuşta, kimseye rahatsızlık vermeden namazlarımızı eda etmeye çalışıyorduk.

Zamanla bir grup arkadaşımızın bize karşı mesafeli ve tepkili olduklarını fark ettik. Sonra öğrendik ki (biz kimseye bir şey söylemediğimiz halde) meğer o mesafeli duranlar, namaz kılmadıkları için bizim onlar için kötü düşündüğümüz(!) yargısına varmışlar, tepkileri de bundanmış…

Nasıl bir hastalıksa bu? Durup dururken bir tarafa saldırmak için kendi eksikliklerinin/olumsuzluklarının hıncını başkasından çıkarıyorlar.

Lût Peygamber’in kavmi de düştükleri ahlaksızlık girdabını, ondan nasıl kurtulacaklarını düşüneceklerine kendilerine bu yolun yanlış olduğunu ikaz eden peygambere saldırıyorlar.

Allah’ın Peygamberini ve O’na inanmış bir avuç insanı kendileri için tehlike görüyorlar ve şöyle diyorlar: “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” (A’râf 82)

Görüldüğü gibi bu hastalıklı ruh hali dün olduğu gibi bugün de varlığını sürdürüyor, yarın da sürdürmek istiyor.

Medine’de, Efendimiz hayatta olduğu dönemde çarşı-pazarda Müslüman kadınların namusuna pis ellerini uzatan Yahudileri, kurtuluş savaşı öncesinde istila edilen Anadolu topraklarımızda analarımızın, bacılarımızın peçesine el uzatan Fransızları biliriz, onlara hadleri de bildirilmişti…

Ama bugün içimizde, bu toprakların insanları olarak bizden bildiğimiz fakat zihniyet olarak dünkü Lut kavminden, Yahudi’den, Fransız gâvurundan bir farkı olmayan insanların rahat tavırları ve cüretleri gerçekten şaşırtıcı.

Dile getirilmesinden hoşlanmadıkları 28 Şubat günlerinde İslam’a, Müslümanlara, dinî esaslara bu şekilde saldırmalarına alışmıştık ve o günlerin son bulduğunu düşünüyorduk, açıkçası bugün de öyle düşünmek istiyoruz...

Her fırsatta “Şeriat getirmek istiyorlar” diye hedef tahtasına oturtulan Ak Parti iktidarı döneminde bile bu saldırılar hız kesmeden devam etti durdu.


İnternete, “Başörtü saldırı” diye yazdığınızda yaşanmış onlarca örnek karşınıza çıkıyor.

Misal: 2017’de Maltepe’de lise öğrencisi Fatma Dilara Aslıhan Yiğit, Pendik-Kadıköy hattındaki minibüste, başörtüsü nedeniyle bir kadın tarafından, “Siz teröristsiniz, sizin yüzünüzden herkes ölüyor. Sen başın kapalı okuyamazsın” diye saldırıya uğradı. Bundan bir hafta sonra Denizli’de H.D. ve K.O adlı iki başörtülü üniversite öğrencisi bir erkeğin saldırısına uğradı.

Aynı gün bu sefer Antalya’da Kur’an kursu hocası başörtülü N.D, bir kadının saldırısına uğradı.

Aynı ay içinde İzmir’de CHP adına çalışma yapan kadınlar, kapısını çaldıkları aileye, “gerici yobaz…” diye hakaret ettiler.

İnternete düşen haberlere bakıyoruz, Adana’da, bir tekel bayisinden çıkan bir kadın, önünde kaldırımda yürüyen iki çarşaflı kadına laf atıyor, sonra dönüyor örtülerini çekiştirmeye kalkışıyor…

Dindar kesime her fırsatta saldıranlar her ne hikmetse kendilerini çağdaş, uygar, aydın ve laik görenler CHP’nin ya bir mensubu ya da çevresi…

Hatırlayın, bir tarafta dindar insanlarla helalleşmeye gideceğiz denilen günlerde Mersin’de bu partinin mensuplarınca, adeta “ne helalleşmesiymiş?” dercesine Müslüman kadının sembolü, ninelerimizin giysisi olan çarşafı parçaladılar.

Her ne kadar bunlar, “biz değişmek istiyoruz, geçmişimizle hesaplaşmak istiyoruz” deseler de değişemiyorlar!

Değişip değişmemeleri kendi tercihleri de bizim kutsallarımıza da saldırmasınlar!

Hafta başında terör örgütü PYD elebaşı Salih Müslim’in eşi de bunlardan biri. Yüzlerce masumun katili Apo için şöyle zırvalıyor: “Öcalan peygamberlerin peygamberidir”

İki gün önce CHP’li vekil Umut Akdoğan ise, TBMM’de yaptığı konuşmada, “1400 yıldır Ey zalimler, ister kaymakam vali, ister hakim savcı, ister vekil bakan olun, boşa çiğniyorsunuz yalan dünyayı” diyerek ucu açık bir şekilde Müslümanları ve İslamiyet’i hedef alıyor!

Kim olursa olsun hiç kimsenin bizim kutsallarımıza dil uzatmaya hakkı yoktur, olmamalı.

Kimse %90’nı Müslüman olan bu ülke insanlarının değerlerini diline dolayamaz, Kur’an’a, İslam’a (hâşâ) “orta çağ zihniyeti…”deyipdiline dolayamaz!

Otobüs, metro gibi toplu taşıtlarda ve her tarafta hızla yayılan ahlaksızlığı sergileyenlere bir çıt diyen yokken, kimse buna cesaret edemezken her fırsatta İslam’a, Müslümanlara ve değerlerine saldıranların derdi nedir?

Bu değerleri kabul edip etmemeleri kendilerinin bileceği bir hak olduğu kadar, ekseriyeti Müslüman olan insanların inançlarına karşı saygı beklememiz de bizim hakkımız.

Başkasının inancına tahammül edememenin neresi uygarlık, medeniyet ve laiklik oluyor, onu da anlamakta zorlanıyor insan!

İslam’ı ve Müslümanların varlığını sindiremeyenlere Müddessir 50. Ayeti ithaf ediyorum: “Böyle iken onlara ne oluyor ki âdeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirip kaçıyorlar!”

Nusret Reşber.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
15


Eşinizi Seviyorsanız Onu Sabah Namazına Kaldırın

Şu dünya hayatında bir Müslüman erkek için İslam’ı yaşama konusunda kendisine yardımcı olan sâliha bir hanım, dünyanın en hayırlı nimeti olduğu gibi, aynı özelliği taşıyan ve hanımına İslam’ı yaşaması için yardımcı olan sâlih bir koca da kadın için dünyanın en hayırlı nimetidir. Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Sahip olabileceğiniz en hayırlı dünya nimeti: Zikreden bir dil, şükreden bir kalp ve insanın imanı doğrultusunda İslam’ı yaşamasına yardımcı olan bir hanımdır.” (Tirmizi)

Gerçek sevgi, evlilik yıl dönümlerini unuttuğu için eşlerine darılanların değil, günlerdir sabah namazına kaldırmayı unuttuğu için eşlerine gönül koyanların sevgisidir. Gerçek sevgi, eşini cehennem ateşinden korumak için çırpınanların, sabah namazına kalkamayan eşi için üzülenlerin, dertlenenlerin sevgisidir. Gerek sevgi, her gün gözünün önünde namazlarını terk ederek Allah’ın rızasını kaybeden eşleri için endişelenenlerin sevgisidir.

“Sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri şahit olarak bulunur.” (İsra, 17/78) İlahi talimatında belirtildiği gibi, birbirlerini sabah namazına kaldıran eşler, hem namazlarına hem de birbirlerine olan sevgi ve muhabbetlerine melekleri şahit tutan eşlerdir.

Eşlerini sabah namazına kaldıranlar, onlara dünyanın en kıymetli hediyesini vermiş olurlar. Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Sabah namazının iki rek`at sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.” (Müslim)

Yıllardır evli oldukları halde birbirlerine namaz konusunda nasihatte bulunmayan ve bir kez olsun eşlerini sabah namazına kaldırmayan kadınların ve erkeklerin sevgisi sadece bu dünya ile sınırlıdır. İslam’ı yaşama hususunda ve özellikle de namaz konusunda birbirlerine destek olan eşler, evlerinde oturdukları yerden Peygamber duası alan eşlerdir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s) buyuruyor ki: “Geceleyin kalkıp namaz kılan, karısını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah merhamet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd) “Gece birbirlerini uyandırarak namaz kılan kadınlar ve erkekler, Allah’ı çok anan erkekler ve Allah’ı çok anan kadınlar arasına yazılırlar. (Ebû Dâvûd)

Sabah ezanı okunurken uyuyan eşine “Hadi bakalım, sen bu evin erkeğisin, kalk! Sabah namazını camide cemaatle kıl” diyen, eşinin uykusu ağır basarsa, “Bak Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Münafıklara en ağır gelen namaz; yatsı ve sabah namazlarıdır. Eğer insanlar, bunlarda ne büyük mükâfatlar olduğunu bilselerdi sürünerek dahi olsa bu namazlarda camiye giderlerdi” (Ebu Davud)” diyerek eşini teşvik eden, nasihat eden ve camiye uğurlayan kadın, Efendimiz’in (s.a.s) övdüğü ve dua ettiği kadındır. Eşi mescide gidemezse, “Geç bakalım öne, bir imamlık yap da hiç olmazsa evde cemaat yapalım” diyen kadın, eşini gerçekten seven sâliha kadındır.

Sabah ezanı okunurken uyuyan hanımını, “Hadi bakalım hanım, kalk! Sabah namazı vakti geldi” diyerek uyandıran, eşinin uykusu ağır basarsa, “Kalk hanım, bak Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Kim sabah namazını kılarsa Allah’ın himayesi ve koruması altındadır” (Müslim) ailemizi bugün Allah’ın korumasından mahrum etmeyelim” diyerek eşini teşvik eden erkek, hanımını gerçekten seven sâlih bir erkektir.

Dr. Abdülaziz Kıranşal.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
16
Mahmut Tobtaş / Hamle Sırası Bizde
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:47:01 ÖÖ »


Hamle Sırası Bizde

Âlemlere rahmet Hazreti Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem, Mekke’de Rabbimin indirdiği ilk ayetlerde okumaya ve kaleme dikkat çekerken insanların ıslahının eğitimden geçtiğine dikkatimizi çeker.

Yol emniyetinin olmadığı, terörün kol gezdiği, güçsüzlerin güçlüler tarafından ezildiği, kardeşin kardeşi vurduğu, kabile savaşlarının yaygın hastalık olduğu, Doğu Roma İmparatorluğu ile Pers imparatorları arasında 615’te yapılan savaşta yüz binin üzerinde insanın öldüğü bir ortamın ıslahı için önce kula kul olmaktan kurtulup “La ilahe illallah, Muhammed rasülüllah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten ve donatan yoktur, Muhammed de O’nun Rasülüdür” diyerek özgürleşmek ve ardından Kitap ve Kalem’den haber vermiş.

Sevgili Peygamberimiz, Mekke’de Akabe denilen yerde Medinelilerin kendisine iman etmelerinin ardından ilk iş olarak Mus’ab bin Umeyr’i Medine’ye İslam’ı öğretmek için gönderir.

Bir köyü, şehri, ülkeyi veya tün insanlığı ihya ve imar etmek isterseniz, eğitimden başlayacaksınız.

Ekonomiden, silah sanayiinden…. Değil, eğitimden başlanacak.

İslami eğitim almamış, materyalist, seküler, çıkarcı bir adam, en kaliteli okulları bitirmiş olsa ve kritik bir görevin başına getirseniz, parayı görünce, çıkarlarını öne alınca bulunduğu makamın gücünü kendini yetiştirenlere karşı kullanabilir.

Bugünlerde ihanetten yargılananların hemen hepsi, üniversite bitirmiş birkaç dil bilen insanlar.

Savaş uçağının pilotunun, Hazine başkanının, istihbaratın başkanının, bakanların, bakmayanların herkesin çok iyi bir Müslüman olarak yetiştirilmesi gerekir.

Hain yandaştan, insaflı kâfir daha güvenlidir.

Tai’ten dönüşünden Mekkelilerin kendisine zarar vereceği haberini alınca insaflı kâfir Mutim b. Adiy’in himayesini istemiş ve o da kabul etmiş.

Uhud harbine Müslümanların safında katılan Yahudi Muhayrık için Sevgili Peygamberimiz, “Yahudilerin en hayırlısı Muhayrik” (Hassaf, Ahkam’ül-ev­kaf s: 2) demiş, o da Efendimiz’e yardımda bulunmuş.

Onun için kâfir olduğu halde Müslümanların haklılığını kabul eden insanları vardır.

Meselâ Ebu Talib, Peygamberimiz’e son nefesine kadar yardım etmiştir. Yani Müslüman olmayanlarla anlaşma yapılabilir.

Meselâ Pey­gamberimiz, münafıkların reisiyle Uhud’da savaşa çıkma­dan önce istişare etmiştir.

İstişare etmek bizi düşürmez, istişare ederiz ve kendi gönlümüzün meylettiği yapılır.

Müminlerin ve kâfirlerin söyledikleri düşünülür ve bir ka­rara varılır.

Rabbime de dua edilir, en hayırlısını versin diye.

Sonra Peygamber Efendimiz, o sene Medine’ye hicret için izin vermiş.

Sahabe teker teker veya gruplar halinde Medine’ye göç ediyor ama hicretten önce Medinelilerden söz alınıyor; 1. Akabe bey’atı, 2. Akabe bey’atı yapılıyor.

Peygamberimiz Mekke’de insanlara İslâm’ı anlatırken Me­dine’de de harpler eksik değil.

Buas harpleri diye meşhur olan iki kabilenin Evs ve Hazreç’in yıllardan beri süren harpleri var.

Çevredeki kabilelerde de harpler devam edi­yor. Yahudi kabilesi bunlar. Yahudiler Evs ve Hazreç kabilelerinden kurtul­mak için Evs ve Hazreç arasına da bir ikilik sokuvermiştir.

Bunlar birbirleriyle uğraşırken Yahudiler biraz rahata er­mişler.

Fakat Yahudiler yakında bizden bir peygamber gelecek, biz onun etrafında birleşeceğiz, dünyayı fethede­ceğiz. O zaman size gösteririz derlermiş.

Yani Medineli Yahudilerin bir peygamber geleceğine ait bilgileri varmış.

Medineli putperestler de onlardan duyarlarmış bu bilgileri. Bunun üzerine Medine’den bir heyet Mekke’ye gönderili­yor, gidin Kureyşlilerle anlaşın biz bir yerlerle harb eder­sek onlar bize yardım etsin, onlar savaşırsa biz onlara yar­dım edelim diye.

O heyet Mekke’ye geldiğinde Peygam­berimiz onlarla görüşür ve durumu arz eder. Heyettekiler, “Yahudilerin bahsettiği peygamber bu olabilir” demişler. Öyle ise Yahudilerden evvel davranıp biz Müslüman ola­lım derler ve orada Müslüman olurlar.

Kureyşlilerle anlaşmadan geriye giderler. İkinci sene altı kişi olarak ge­lirler ve Akabe denilen yerde Peygamberimiz’le buluşurlar. Bu altı kişi de Müslüman olur, iman eder; geriye dönerler.

Sonraki sene 70’i aşkın kişiyle gelirler; Efendimiz’e söz verirler; zina etmeyeceklerine ve Peygamberimiz’i canları, evlatları, malları gibi koruyacaklarına dair söz verirler.

Bunun üzerine Peygamberimiz ashabın Medine’ye gitmesine izin verir. Medineliler Müslüman olduktan sonra Musab b. Umeyr oraya öğretmen olarak gönderilir.

Abdullah bin Ümmü Mektum da gönderilir. İlk cumayı orada kıldıranlar bun­lardan biridir. Ashab, Medine’ye grup grup gittiler.

Hz. Ömer'in gitmesi gayet cesuranedir.

Hicret olayı hiçbir zaman kaçmak değildir. İslâm’ı daha iyi yaşamak ve diğer insanlara en iyi şekilde anlat­mak için gerekli zamanı ve zemini aramak için çıkıyorlar Mekke’den.

Hani, denizlerdeki, göllerdeki ve bataklıklardaki sular havada temizlenmek ve çiçekler, başlar, bahçeler, daneler üzerine yapmak için hicret ediyorlar; yükseliyorlar ya, işte hicret edenler de başka yerlerdeki insanlara tebliğ etmek ve sonra Mekke’ye dönmek için hicret ediyorlar.

Su bir yerde duracak olursa kokar, duran insanlar da bıkar.

İşle­yen demir ışıldar. Uzun atlama yapanlar, daha uzun atla­mak için geriye doğru çekiliyorlar.

Mekke’de işte bütün dünyanın üzerine atlama çizgisinden, buradan daha ileriye atlamak için geriye gidiliyor.

Medine’ye gidiliyor ve o hızla müthiş bir sıçrama yapılıyor.

Ta İstanbul’u alıyorlar; Endülüs’e kadar gidiyorlar ve Viyana’ya varı­yorlar.

Hamle sırası bizde.

Mahmut Toptaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
17
Bahaddin Elçi / Şükür 1
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:37:37 ÖÖ »


Şükür  1

Şükür, verilen herhangi bir nimetten dolayı bu nimeti verene karşı kalben, lisanen veya fiilen veya bunların hepsi ile birlikte hissedilen minnet duygusu ile gösterilen saygı, iyiliğin kıymetini bilme, nimetin sahibine iyilik yapana bu hissi gösterme, nimet ve iyiliği anıp sahibini övmektir: ‘Hem sizde nimet namına ne varsa hep Allah’tandır.’ (Nahl-53) ayet-i mucibince nimetlerin tamamının Hak’tan olduğunu bilmektir.

Allah’a verdiği nimetlerden dolayı teşekkür etmektir. Allah’a vasıl olmada vasıtadır.

Şükrün yolu acziyettir. Hz. Abubekir Sıdık efendimizin ifadesiyle: ‘Acizlikten başka vuslat yolu yoktur.’ Bu sebeple kulun yapması gereken, acziyetini müdrik olarak Hakk’a iltica etmektir. Nitekim, Yüce Allah’ın:

‘Ey Davut ailesi şükredin…’ (Sebe-13) hitabına karşı Davut (a.s), “Ya Rabbi şükür senin bir nimetin olduğu halde Sen o nimeti bana ihsan etmeyince ben şükredenlerden nasıl olabilirim?” şeklindeki acziyet içeren bir ifade ile Hakk’a iltica etmesi ve yüce Allah’ın: ‘Şimdi şükredenlerden oldun.’ Hitabı, acziyetin şükredici olmanın esası olduğunun misalidir.

Kulun acziyetinin şuurunda olmasının vasıtası faydalı ilimdir, irfan sahibi olmaktır. Kendini bilmektir. Kendini bilen, Rabbini bilir. Rabbini bilen, acziyetini müdrik olur. Acziyetini müdrik olan, mütevazı olur.

Öte yandan Seyyid Ahmet Er Rufai Hz’lerinin ifadesiyle: ‘Şükür, Allah’ın nimetleri ile Allah’a isyan etmemektir.’

Allah ve Resulü’ne itaattir. Bu fikrin sübutu: ‘Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse işte onlar Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.’

(Nisa 69) ayet-i kerimesidir. Allah ve Resul’e itaatin batınında Allah sevgisi vardır. Zira kalplerde hükümran olan sevgidir. Seven, sevdiğine itaat eder. Sevdiğine karşı özünde, sözünde ve ahdinde sadık olur. Esasen, “Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.” (1/5) ayet-i kerimesi mucibince sadece Allah’a kulluk edeceğimize ve sadece O’nun emir ve yasaklarına uygun davranışlarda bulunacağımıza ve O’na mutlak manada itaat edeceğimize söz vermiş oluyoruz. Bu ahde vefa gösterenler muti olan müminlerdir ki, onlar Allah’tan başka hiç kimseden hiçbir şey istemeyen, böylece kula minnet kapsını terk edip, Allah’ın nimet kapısına yönelen, sonuçta muhtaç olmaktan kurtulanlardır. Bu bağlamda: ‘İstediğini Allah’tan iste ki muhtaç olmaktan kurtulasın.’ hadis-i şerifi hidayet rehberidir.

Şükür, nimetin artmasına sebeptir. Bu hususta; Yüce Allah’ın ‘Andolsun, şükrederseniz nimetimi artırırım.’ (İbrahim-7) vadi vardır. O’nun vadi haktır.

Şükredici olmak, inanç bütünlüğünü korumaktır. Dine mutlak manada bağlılıktır. Bidatlardan kaçınmak, Kur’an ve sünnete ittiba etmektir. Ölüm gelmeden önce ölüme hazırlıklı olmaktır. Ölmeden evvel ölmektir. Yani günahlardan kaçınmaktır. Bu hususta ölüler gibi olmaktır. (Zira ölüler günah işlemezler.) Yanıldığında arkasından tövbe etmektir. Şüphelileri terk etmektir.

Davasız amelin olmaktır. Yani kimseye haksızlık etmemektir. Hakkı hukuku gözetmektir. Hak sahiplerine haklarını teslim etmektir. Böylece ahirette salih amellerinin sevaplarının hak sahiplerine dağıtılmasından emin olmaktır.

Şükür, nimetlerin tamamının Allah’a ait olduğunu kalben anlamak, aklen bilmek, lisanen itiraf etmek, fiilen o nimetleri yerinde kullanmaktır.

Helalinden kazanmak, helal yerlerde, hayır ve hasenatta harcamak, organları yaradılış amaçlarına uygun olarak kullanmaktır. Bu bağlamda gözleri harama bakmaktan, kulakları haram dinlemekten (gıybet, yalan, iftira vs.), kalbi nifaktan (riya, şirk, kibir vs.) korumak diline, eline sahip olmak zikredilebilir.

Esasen kişinin küfrünün de, şükrünün de karşılığı kendisine aittir. Nitekim ayet-i kerimede: ‘Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük eden bilsin ki Allah müstağnidir. Her türlü övgüye layıktır.’ (Lokman-12) Gerçek şu ki; müminler, varlıkta da yoklukta da şükür ve sabırla hareket ederler. Hadis-i şerifte: ‘Müminin durumu hayret vericidir. Her hali kendisi için hayırlıdır. Sevinçli bir durumda olduğu zaman şükreder. Bu hal onun için hayırlı olur. Sıkıntılı bir durumda olduğu zaman sabreder. Bu hal de onun için hayırlı olur. Müminlerden başkası için böyle bir şey yoktur.’

Allah indinde muteber olan, insanın davranışlarıdır.

Nitekim hadis-i kutside: ‘’Ey kullarım, hakkınızda itibar ettiğim şey amellerinizdir. Öyle ise kim bir hayır işlemeye muvaffak olursa bundan dolayı Allah’a şükretsin. Kim de hayrın dışında bir amel işlerse bundan dolayı nefsini suçlasın. Çünkü iyi bilin ki hayır Allah’tan, şer nefistendir.”

Yüce Allah’a şükredici olmanın bir tezahürü de takvadır. Takva; korkma, sakınma, Allah korkusu ile günahları terk etmek, Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle riayet etmektir. Hayatın her anını Allah’ı görüyormuş gibi yaşamaktır. İman edip şirkten korunmaktır. Bütün hayırların kaynağıdır ve üç boyutludur.

İnsanın kendi nefsi ile vicdanı arasındaki takva; nefsin hakkını verip, hazzından kaçınmaktır. Mesela yiyip içmekte nefsin hakkı, tüm bunların ifratında ise nefsin hazzı vardır. Mümine yakışan: ‘Yiyin için, israf etmeyin.’ emrine itaattir. Sahip olduğu nimetleri amaçlarına uygun olarak kullanmaktır. Bu hususta adil olmaktır.

Böylece günahların vicdanları paslandırmasının önüne geçmektir. Nitekim: ‘Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.’ (Ahzab-71) “Gücünüz yettiğince Allah’tan korkun.” (64/16) ayet-i kerimeleri önemli birer beyandır.

İnsanın diğer insanlarla kendisi arasındaki takva; insanın hükmünde adil olmasıdır. Hakkı savunması, hukuka saygılı olmasıdır. Yüce Allah’ın kendilerine kitap verilenlere: ‘Allah’tan korkun.’ (Nisa-131) hitabı bu bağlamda önemli bir ikazdır.

İnsanın kendisi ile Allah arasındaki takva imandır.

İmanından emin olma ve kendisinden emin olunma halidir. İnandığı gibi yaşama erdemidir.

İnsan, takva sahibi olmakla kendisini Allah’ın huzuruna çıkmaya hazırlamış olur. Ölüm anında melekler insana Allah’ın rahmetinin ve mağfiretinin müjdesini iletirler.

Bu yüzden takva sahibi olan mümin Allah’a kavuşmayı, Allah da onu kendi huzuruna almayı sever.

Dünyaya dalıp, ahireti unutan kul, ölüm anında Allah’ın azabı ile korkutulur. Ahiretteki yeri kendisine ayan olur.

Bu sebeple o kul huzura çıkmak istemez. Allah da onu rahmetinden uzaklaştırır. Azabına yaklaştırır. Nitekim:

‘Öyle ise siz beni (itaatle, ibadetle) anın, bende sizi (sevap ile mağfiret ile) anayım. Bir de bana şükredin. Bana nankörlük etmeyin.’ ayet-i kerimesi bu hususta önemli bir uyarıdır.

Şükredici olmanın bir tezahürü de bütün nimetlerin sahibi olan Allah’a hamd etmektir. Hamd, övme, iyilikle ve üstünlükle niteleme en yüksek sevgi ve tazimle Allah’a yöneltilen övgü, kalbi sevgi, Allah’ı tenzih etmektir, kulun Allah’tan razı olduğunun ifadesidir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şerifte:

‘Hamd, şükrün başıdır. Allah’a hamd etmeyen O’na şükretmiş olmaz.’ buyurmaktadır. Hamd, tamamen Allah’a aittir.

Elhamdülillah sözü uluhiyete ait bir nitelemedir. Bu bakımdan Allah’tan başkasına hamd edilmez. Hamd, hamdedilenin lütufkârlığının hamd edene ulaşmasıdır.

Kur’an-ı Kerim’de hamd kırk üç yerde ve Allah’a nispet edilmiş olarak geçmektedir. Elhamdülillah sözü, Allah’ın söylenmesinden en çok hoşnut olduğu sözler arasındadır. ‘Zikrin eftalidir.’

Sevinç veya musibet halinde elhamdülillah denilmelidir. Nitekim Allah dostlarından kervan sahibi olan birisine kervanı kaybolduğu bildirilince elhamdülillah der.

Bilahare kervanın bulunduğu haber verilince yine elhamdülillah der. Her iki halde de elhamdülillah demesinin hikmeti sorulunca;

“Kervanın kaybolduğu bildirdiğinde kalben bir üzüntü duymadığım için Allah’a hamd ettim. Kervanın bulunduğu bildirince bu defa sevinç duymadığım için, kalbimi dünya sevgisinden salim kılan Allah’a hamd ettim” şeklinde cevap verir.

Dünyevi bir musibet halinde hamd etmek Allah’ı tenzih etmektir. ‘İnsanın başına gelen her musibet muhakkak ki elleri ile yaptıkları yüzündendir.’ (Şûra-48) ayet-i kerimesi mucibince nefsi kınamaktır.

Elhamdulillahir rabbil âlemin sözü uluhiyete ve Rabbiyete ait bir nitelemedir. Kur’an-ı Kerim’in ilk sûresi Fatihay-ı Şerif’in ilk ayetidir. Şükredici olmanın esasıdır.

Bu hususta: ‘Elhamdulillahi rabbil âlemin dediğin zaman muhakkak ki Allah’a şükretmiş olursun.’ hadis-i şerifi önemli bir beyandır.

Şükredici olmak icmalen;

İnkârdan imana

Şirkten tevhide

Kibirden mütevazı olmaya

Ucubdân acziyete

Putlara tapınmayı terk edip Allah için ibadete

Münafıklıktan ihlasa

Fısktan (ifsattan) ıslahata

Zulümden adalete

Riyakârlıktan salih amele

Putperestlikten hakperestliğe

Yaratılmışlardan ummak yerine Allah’tan ümit etmeye

Yaratılmışlardan korkmak yerine Allah’tan korkmaya

Günahları terk edip tövbe etmeye

Şehvetten iffete

Cerbezeden hikmete

Gazaptan şecaate

Nefse itaatten nefse muhalefete

İfrattan itidale

İsraftan iktisatlı olmaya

Şeytan ile dostluktan şeytana düşmanlığa

Kindarlıktan dostluğa

Dünya sevgisini terk edip Allah sevgisine yönelmektir. Sonuçta Allah sevgisine mazhariyettir.

Allah sevgisi, Allah tarafından sevilme niteliği kazanınca şükür hasıl olur. Basiret açılır, kalp nurlanır, Allah’ın nazargâhı olur. Korku ve üzüntü gider, emniyet ve sevinç gelir, rızık genişler, insanlar hizmete koşar.

Sevilmiş olan hür olur. ‘Allah, sevdiği kulun kalbini öylesine genişletir ki, semalar ve zemin o kalbe sığar da yine de boşluk kalır.’ (Hadis-i şerif) Kul Rabbinden razı ve Allah da kulundan razı olarak cennete girer ve Cemalullah ile müşerref olur.

Allah, bu şerefi cümlemize nasip etsin. Amin. “Şüphesiz o yüceler yücesidir. Hüküm ve hikmet sahibidir.” (Şûrâ-51)

Bahaddin Elçi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
18
Yetenekli Kalemler / Ortaklıklar Niçin Uzun Sürmez
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:25:17 ÖÖ »


Ortaklıklar Niçin Uzun Sürmez

Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi kurumsallaşamamak. Şirketlerin en önemli özelliği ortaklarının olmasıdır. "Şirk" kelimesi de zaten ortak anlamındadır. Şirket kelimesi ortaklık demektir. Ama nedense bizde ortaklıklar pek uzun sürmez... Neden? Neden ortaklar bir süre sonra kusura bakmayın ama “kurtarınca kaçarım” duygusuyla birbirine “gözünün üstünde kaşın var” diyerek son noktayı koyup “ayrılıyorum arkadaş” der?

Hiç mi ayrılan ve ayrıldıktan sonra her ikisi de yok olan ortakları ve ortaklıkları görmez?

Niye nefsinin esiri olarak “ben çalışıyorum” diye söylenirken ortağının çalıştığını görmezden gelir, anlamış değilim. Sonra da ortaklığı bitirince sistem bitiyor. Mahvoluyorlar... Yazık değil mi emeğe? Bu tamahkârlık niye?
 
Çünkü ortaklığı bozmaya niyetlenen kimse veya her iki ortağın her ikisi de elde edilen başarının ortaklıktan sonra da böyle devam edeceğini zannetmektedir.
 
Bir başarı elde edilip bir ticari faaliyet sürüp giderken bu başarının bundan sonra tek başına kendisinin olmasını düşünmektedir. Oysa bu başarı ikisi var iken elde edilen bir başarıdır. Bir kişiyle devam ettirilmesi çok zordur.

Aksine hesabını kitabını elbette ki iyi yaparak, ortağının kendine rende olmak istediği durumlara karşı onu reel anlamda ikaz edip uyararak ama ortaklığı bozmadan bu faaliyetini sürdürmek daha kolaydır. Yeter ki aradan nefsi, bencilliği ve ortağının o zamana kadar verdiği emeğe vefasızlığı unutmak olmasın.
 
Bu konuda batılı firmalarda ortaklıklar mümkün olduğunca kurumsal sürdürülmeye çalışılır. Aile şirketleri de olsa yine de kurumsallaşmaya gidilir ve yönetim kurumsal ve profesyonel ellerde yürütülür ama ortaklıklar bozulmaz... Onun içindir iki asırlık hatta üçüncü asra giren firmaları duyarız... Bizde ise birçok ortaklıklar beş on yılda son bulmakta çoğu çeyrek asra ulaşmamaktadır...
 
Akif İnan İzgördü.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
19
M. Said Arvas / Şeytân Köpek Nefis İse Kaplan Gibidir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:18:50 ÖÖ »


Şeytân Köpek Nefis İse Kaplan Gibidir

Köpek kovalayınca kaçar. Başka taraftan yine gelir. Bu defâ da aldatamaz ise vazgeçer. Nefis ise kaplan gibidir. Saldırması, ancak öldürmekle biter.

Allahû teâlâ herkesin kalbine bir mele vazifelendirmiştir. Bu melek insana iyi düşünceler ilhâm eder. Şeytân da, insanın kalbine kötü düşünceler, vesveseler getirir. Helâl yiyen kimse, ilhâm ile vesveseyi birbirinden ayırır. Haram yiyenler ayıramaz. İnsanın nefsi de, kalbine kötü düşünceler getirir.
 
İlhâm ve vesvese devamlı olmaz. Nefsin kalbe verdiği kötü düşünceler ise, devâmlıdır, gittikçe artar. Vesvese, duâ edilirse, dine uygun yaşanırsa azalır ve zamanla yok olur...
 
Nefsin arzuları, ancak kuvvetli mücâdele ile azalır, yok olur. Şeytân, köpek gibidir. Köpek kovalayınca kaçar.

Başka taraftan yine gelir. Bu defâ da aldatamaz ise vazgeçer. Nefis ise kaplan gibidir. Hedefine ulaşamadıkça vazgeçmez. Saldırması, ancak öldürmekle biter.
 
İnsan, şeytanın vesvesesine uymazsa, bundan vazgeçer.

Başka vesvese başlar. Bazen çok hayırlı işe mâni olmak için, az hayırlı olan şeyleri yaptırmak ister. Büyük günâha sürüklemek için, küçük hayır yaptırmaya teşvik eder.
 
Şeytânın yaptırmak istediği hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Meselâ nâfile namazlarla meşgul edip, farzları yaptırmaz. Sağa sola çok sadaka verdirip zekât verdirmez. Hadis-i şerifte;

(Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misafiri doyurmak, günâh işleyince hemen tevbe etmek, kızını zamanı gelince evlendirmek) buyuruldu. Yani namazını kılan ve günâh işlemeyen, nafakasını helâlinden kazanan birini bulunca kızını bekletmemelidir.
 
İlhâm olunan şeyler insan için en kıymetli şeylerdir.

İslâmiyete uygundur. Şeytandan gelen vesvese ise dinden uzaklaşmaya sebep olur.
 
İnsan, ilhâm olunan şeyleri yapmalıdır. Dikkat edilecek husus ilhâmın cinsini anlamaktır. Bu da İslâmiyete uygun olup olmadığına bakılır. Karar vermekte zorlanırsa, salih bir âlime sorulur. Salih olmayan, namazını kılmayan, dine uygun yaşamayan kötü din adamına sorulmaz...
 
Kalbe gelen düşünce, nefse acı gelirse, yapmak istemezse hayır olduğu anlaşılır. Tatlı gelir, hemen yapmak isterse, şer olduğu anlaşılır... Meleklerden gelenler ile, şeytanlardan gelenlerin tamamı kalbe girer.

İnsanın aklı da hakemlik yapar. Akl-ı selim sahibi meleklerden gelenlere itibar eder, onları beğenir ve yapar. Dünyada da ahirette de mesut olur. Akl-ı selim sahibi olmayan ise bunları beğenmez ve yapmaz iki cihanda da büyük sıkıntılarla karşılaşır.
 
Yol ayırımında olan her insan bu iki yoldan birini seçmeye mecburdur...

M. Said Arvas.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
20
Ebubekir Ay - Single Eserleri

11 / 00:00:48:18 / 70,88 MB

Ebubekir Ay - Ağladı Gözler 2021 Single - 320 Kbps (1 / 05:07)
------------------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Ağladı Gözler 2021  05:07


Ebubekir Ay - Aşk Dediler (Single) 2017 320 Kbps (1 / 04:56)
----------------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Aşk Dediler  04:56


Ebubekir Ay - Birakma Seydam 2021 Single - 320 Kbps (1 / 04:35)
-------------------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Birakma Seydam 2021  04:35


Ebubekir Ay - Cennet Sensiz 2020 Single (1 / 04:38)
-------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - 1 Cennet Sensiz  04:38


Ebubekir Ay - Ey Allah'ın Resulü (Single) 2023 (1 / 04:30)
--------------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Ey Allah'ın Resulü  04:30


Ebubekir Ay - Gel Kardeşim 2018 Single (1 / 03:29)
------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - 1 Gel Kardesim  03:29


Ebubekir Ay - Iyiki Varsın (Single) 2024 (1 / 04:45)
--------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Iyiki Varsın  04:45


Ebubekir Ay - Ruyi Zemin (Single) 2023 (1 / 03:28)
------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - Ruyi Zemin  03:28


Ebubekir Ay - Selam Olsun 2017 Single (1 / 04:13)
-----------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - 1 Selam Olsun  04:13


Ebubekir Ay - Sen Yarabbi Deyince 2018 Single (1 / 04:01)
-------------------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - 1 Sen Yarabbi Deyince  04:01


Ebubekir Ay - Sultanım 2019 Single (1 / 04:33)
--------------------------------------------------------------------
Ebubekir Ay - 1 Sultanim  04:33

PCLOUD.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap
Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 10