Son İletiler

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10
21
Mahmut Tobtaş / Külü İncitme Gönül
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:23:37 ÖÖ »


Külü İncitme Gönül

Me­dine’ye Hicrette, Sevgili Peygamberimiz coşkuyla karşılanmış.

Medine’de yeni Müslüman olanların hepsi evlerine davet etmişler. Bu bilgiyi hepimiz biliyoruz.

Peki ders çıkarıyor muyuz?

Bundan sonra her ne okuyorsanız, “Bunun bana söyledikleri nedir” deyip ve okuduğumuz kitabı kapatınca hatırlamaya ve uygulama çalışalım.

Peygamber Efendimiz, ömrü boyunca kimseyi kırmak istemiyor. Birilerini kırmak için de gelmemişti.

Yüzlerce insan sizi davet edecek. Siz birini tercih edeceksiniz, diğerleri üzü­lecek.

Böyle bir durumda Efendimiz (s.a.v.) “Devem ne­reye çökerse oraya” demiş.

Bir sefere çıkacağında eşleri arasında kur’a çeker, kime çıkarsa onu yanına alır götürürmüş.

Çünkü bütün eşleri, her an O’nun yanında olmak ve her anını kayda almak için can atıyorlar.

Sarı hoca diye bilinen Mehmet Ruhi Turan adında (1899-1981) değerli bir âlim varmış.

Sohbetleri Bursa, Manisa ve Balıkesir bölgesinde dinleniyormuş.

Kur’an okumanın ve okutmanın yasak olduğu dönemlerin hiçbirinde derslerine ara vermemiş.

En sıkışık günlerde  öğrencilerini alır, dağ köylerinde birer hafta kalarak, yer değiştirerek devam edermiş.

Emekli olunca Edremit’e yerleşen Balıkesir mal müdürü, bana 1983 yılında anlatmıştı: “1940’lı yıllarıydı, vali bey, beni çağırdı. Sarı Hoca’nın filan köyde derslerine devam ettiği haberini aldım. Sen namazını kılan birisin. Senden şüphe etmezler, bir araştır” dedi.

Sarı Hoca’nın Cuma günleri Balıkesir’e geldiğini biliyordum.

Caminin önünde bekledim, safta yan yana oturmayı sağladım. Namazdan çıkınca Hoca’nın elini öptüm, dağ havası almak istediğimi söyleyince ‘Hazır ol, beraber gidelim’ dedi.

Sarı Hoca kimseye hayır dememiş, incinmemiş, incitmemiş, kırmamış.

Kozasından yeni çıkmış saf ipeğin en ince telleri gibi kelimelerin en ince, en tatlı, en latif, en dayanıklılarını, güneşin yedi rengiyle boyadıktan sonra gönüllerimize nakış nakış işleyen Bestami Yazgan Beyefendi’nin şiiri özetle:

“Çiçeklerle hoş geçin balı incitme gönül

Ya hayır de, yahut sus, dili incitme gönül

       Tüten ocağı bozma külü incitme gönül

       Bir küçük meyve için dalı incitme gönül

Kibirle yürüyerek yolu incitme gönül

Sahibi hürmetine kulu incitme gönül” diyor.

Siz bu şiirin tamamını yeniden bir daha okuyunuz.

Emekli mal müdürü, anlatmaya devam ediyor: “Minibüse bindik, köye vardık, hiçbir medrese öğrencisi yok.

Hoca, köylülere nasıl sinyal verdiyse, Hoca’nın evinde hiçbir çocuk yok. Ben de Pazartesi günü vali beye, ‘Hiçbir çocuk görmediğimi söyledim” demişti.

Sarı Hoca, mal müdüründen korkmadığı gibi onun gönlünü de incitmemiş, dağda havasını da aldırmış.

Sarı Hoca, ayda bir de çevredeki köyleri gezermiş. Orada misafir edilirmiş.

Edremit’e gitmiş. Şehre girerken “Allah rızası için” deyip elini uzatan bir dilenci, “Allah rızası için, benim evde müsafirim olur musunuz?” demiş, o da kabul etmiş.

Zengin bir otelci de daha sonra onu davet etmiş.

O da du­rumu izah etmiş. “Bu senden önce davet etti; oraya gide­ceğim.” demiş.

Peygamber Efendimiz de, “Devem nereye çökerse orada kalacağım” demiş.

Medineliler deve bizim eve gelsin diye önüne güzel şeyler tutuyorlar. Ama deve hiçbirine iltifat etmeden Eba Eyyüb El Ensari’nin evinin önünde çöküyor.

Eba Eyyüb El Ensari’nin evi iki katlıymış. Peygam­ber Efendimiz, birinci katta kalmak ister.

Eba Eyyüb El Ensari, hem gelen gidenlerin Efendimiz’i rahatsız edeceğini düşünür hem de Peygamber Efendimiz’in üzerinde oturmayı iste­mez.

Efendimiz’i rahatsız etmek istemediğinden üst katta kalmasını ister.

Peygamberimiz (s.a.v.) de gelen misafirle­rin rahat etmesi ve Eba Eyyüb El Ensari’yi rahatsız etme­meleri için birinci katta kalmak ister.

İki taraf da nezaket haddesinden geçmişler.

Şairimizin:

“Ya hayır de, yahut sus, dili incitme gönül” mısraını yeniden bir daha düşününüz.

Birinci manası, dilinizden dikenli, pis, kötü kelimeler çıkararak kendi dilinizi incitmeyiniz” derken,

İkinci manasına göre, dilinizden kurşun gibi veya gül kokusu gibi çıkan o kelimelerin hedef tahtası, gönüllerdir.

“Gönül incitme gönül” derken dilden çıkan kelimelerin gönül tarlasında boy verdiğini, onun için kötü kelimeler üretmemesi gerektiğini anlatıveriyor.

“Dil” kelimesi aynı zamanda “gönül” anlamına da gelir.

Yani insanlara yük olmamaya gayret edeceğiz, insanların gönlünü kırmamaya dikkat edeceğiz.

Bir yerlerde görev yapıyorsunuz. Gideceğiniz yerde Müslüman gruplar vardır. Hepsi Müslüman’dır ama biri­nin tarafında görüntüde yer almayacaksınız.

Ama gönlü­nüz bir tarafı tutabilir. Allahü Teala gönülden adaleti, istemiyor. Çünkü “Gönül ferman dinlemez”. Dış görünüşte adaleti göstereceksiniz.

İki küçük çocuğunuzdan birini çok seviyorsunuz. İkisini de dizimize oturtup seveceğiz ve birisini çok sevdiğinizi söylemeden, hissettirmeden seveceğiz ve birini diğerinden ayrı tutma­yacağız. Böyle yapmayıp da birine karşı adaletsiz davra­nırsak günah işlemiş oluruz.

İki veya daha fazla İslami gruptan birine gönlünüz meyledebilir. Fakat her iki grup da “Müslüman’dır” deyip öyle hareket edeceksiniz. İkisine de dengeli bir biçimde davranacaksınız.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), işi deveye bırakmakla kimseyi gücendirmemiş.

Ebu Eyyüb El Ensari’nin evinde misafir olmuştur.

Devenin çöktüğü yeri de mescit yapmıştır.

Buluşma yerimiz hep mescidler olsun.

Mahmut Toptaş.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ. 
22
Ermeni - Yahudi ve Mescid-i Aksa - Kudüs Konuları / Gazze Mesajları
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:16:16 ÖÖ »


Gazze Mesajları

İnsanlık, Gazze’de can çekişiyor...

GAZZE; günümüzde insani ve İslâmî kriterlerimizi gösteren bir ayna, röntgen cihazı ve elek gibi değil mi? Gazze ile sınanıyor, eleniyor, seçiliyor, ayıklanıyor, tanınıyor ve konumlanıyoruz.

GAZZE bize, Kur’an’daki “Uhdud Ashabı” kıssasını/zulmünü de hatırlatıyor. (Buruc/4-8) Zamanın zalim bir kralı, müminleri, inançlarından dolayı, kazdırdığı hendeklerde, ateşle binlerce insanı yakarak, zevkle seyretmiş, bu nedenle de Allah’ın (c.c) lanetine/gazabına müstahak olmuşlar.

SİYONİZM’in; hem İslamiyet’in hem de insaniyetin ortak düşmanı olduğu gerçeğini, her coğrafyadaki/her kimlikteki vicdanı körelmemiş insanlar görmeye başladı.

Bütün dünyadaki Yahudilerin güvenliği için en büyük tehdit, Siyonist ideolojidir. Siyonizm, intiharına, hüsranına, tarihin çöplüğüne koşuyor...

Siyonistler; bütün coğrafyalarda gittikçe yükselen, yayılan antisiyonizm ve hatta antisemitizm kâbusu/musibeti gerçeğiyle yakında yüzleşmek için mi çırpınıyor?

Siyonistlerle işbirlikçileri; “güvenlik” adına uyguladıkları yanlı/yanlış politikalarla, sadece Ortadoğu’da değil, bütün dünyada antisiyonizmi de, antisemitizmi de büyütüp beslediklerini yakında görecekler, inşaallah.

GAZZE’DEKİ müminlerin kazanacaklarına inancımız tamdır. Allah Teâlâ’nın müminlere yardım vaadi vardır. (Hac/40, Muhammed/7)

GAZZE’DEKİ zulme destek, kör ve sağır olan insan suretindeki varlıklara inat, Yüce Rabbimiz; eşek arılarıyla, polis köpekleriyle, her coğrafyada Filistin bayrakları dalgalandırarak mücahidlere yardım ediyor.

GAZZE halkını; sadece Siyonistler değil, dünyanın bütün orduları birleşerek yok etmek isteseler, ancak Allah (c.c) izin verdiği kadar zarar verebilirler. Zaferi de, mağlubiyeti de yaratan Allah'tır (c.c) ve müminler, O'nun (c.c) yardımıyla üstün gelecek/kazanacaklar. Buna inanmak da imanımızın gereği... La galibe illallah...

GAZZE’DEKİ zulmün ateşi, yükselerek dünyayı aydınlatan, uyuyan vicdanları uyandıran bir ışığa dönüştü. Yoksa Güneş, Batı’dan mı doğacak?!

GAZZE’deki zulmün ateşi yükselerek; dünyayı, gözleri, gönülleri aydınlatan, uyuyan vicdanları ayağa kaldıran bir ışığa dönüştü. Belki de Güneş’in Batı’dan doğması yakın... “Zalimler, nasıl bir inkılâpla devrileceklerini pek yakında göreceklerdir.” (Şuara/227)

GAZZE’deki özgürlük ateşi, bütün dünyayı aydınlatacak gibi görünüyor...

Bediüzzaman Said Nursi’nin, “Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyet’e hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak.” şeklindeki öngörüsünü yaşıyoruz, belki de...

 -“Cennete/şehadete inandığını iddia eden biz Müslümanlar, FİLİSTİN’deki zulüm karşısında, neden, Batı’ya göre daha az tepkili; biz uykuda, onlar ayakta?! Tevhidimizin “la”sının içinde zulüm yok mu? Tevhid, adalet değil mi? “Kur’an, adalet için indirilmedi mi? (Hadid/25)

-“ABD ve Avrupa’daki Siyonist yönetimler, Gazze’deki Siyonist vahşetinde, kendi aydınlarını, üniversitelilerini ikna edemedikleri halde, İslâm ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri nasıl oluyor da kendi halklarını “ikna”yı başarabiliyor?!

Zamanımızdaki olaylar, bilimdeki gelişmeler Kur’an ayetlerine inancımızı daha da güçlendiriyor. Hem kevni hem de teşri ayetlerin bu dünyada nasıl karşılığı varsa, gelecekle/ahiretle ilgili olanların da karşılığı var. Yüce Rahman, yarattığı fıtri/tabiat düzeninin de tavsiye ve teklif buyurduğu teşri/hukuk düzeninin de korunmasını, uygulanmasını/yeryüzünde adaletin sağlanmasını (ıslah), yeryüzünün de insan fıtratının da korunup, imar ve inşasını emrederken; şeytan da, bunun aksine konumlanarak, zulmü/ifsadı, Rahman’ın yarattığı fıtri düzeni ifsada; tabiat ve şeriat düzenlerini bozmaya çalışıyor. Sanal ilahlık/isyan tabiatı gereği insanları ateşe çağırır. Siyonizm, zamanımızda, şeytan rububiyetinin temsilcisi olarak, bütün değerleri, fıtratı, ekini, nesli, tabiatı ifsada odaklanmış durumda... Biz de, Müslümanlar olarak, lanetlenen kavmin neden lanetlendiğine, insanlık düşmanı olduğuna şahitlik ediyor, Kur’an’daki” beniisrail” ayetlerini, bugün inmiş gibi okuyabiliyoruz...

KUDÜS emanetimiz/mirasımız elimizden çıkmış olsa da, Iğdırlı Hasan Onbaşı ile Furkan’larla, Hasan Bitmez’le, Hasan Saklanan’la... nöbetimiz, adaklarımız/ilgimiz kesilmeyecek; Aksa’ya tevhid sancağı çekilinceye/özgürleşinceye kadar sürecek. Bu kutsal yolda adaklarımız, şehitlerimiz olacak. Bu yolda, bitmeyecek Hasan’larımız/canlarımız var, bizim... Ne mutlu Hasan’lara/adaklara/şehidlere!..

La guvvete illa billah…

Ana rahmi GAZZE olan dünyamız, çağı değiştirecek çapta/kanlı ve sancılı küresel bir doğuma/kıyama/inkılâba gebe görünüyor; yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan/tabandan yukarıya gerçekleşecek bir inkılâp...

Doğacak çocuğun adı da Musa olacak, inşaallah...

Geçmişte Firavun’un kâbus rüyası, doğumunun engellenmesi için binlerce çocuğun öldürüldüğü, terörist olarak da yaftalanan, tevhid/özgürlük savaşçısı Musa (a.s) gibi... Yüce Rabbimiz, her şeye kadir ve muktedir değil mi?

Hz. Musa’nın (a.s) doğumu nasıl ki, zamanın firavun düzeninin yıkılışının başlangıcı olduysa, Gazze’de doğacak çocuk da, zamanımızdaki Siyonist küresel zulüm düzeninin yıkılışının başlangıcı olacak inşaallah.

”Zalimler, nasıl bir inkılâpla devrileceklerini bilecekler.” (Şuara/227)

 Çocuklarımızın adını Hakk’a adayarak Musa koysak, belki Yüce Rabbimiz birisini ikram eder, ümmete, insanlara...

 *Hırsız evden/içerden olursa, kapı kilit tutmaz".

*Egemen Siyonist-Evangelist dünya düzeni, kendilerine bağlı, kukla işbirlikçi yöneticileri Müslümanların başına "efendi" olarak dikmeyi/seçtirmeyi başarıyorlar.

*Dışardaki düşman, içeriden/hainlerden yardım almadıkça, tefrikayı sağlamadıkça başarılı olamaz.

*Müslümanlar, tefrikaya son vererek, bir araya tevhid etrafında gelmedikçe zilletten kurtulamazlar. *Gazze'de yaşanan vahşete, biz Müslümanlar seyrederek ortak oluyoruz. Böylece de ihtiyacımız olan Allah Teâlâ'nın yardımını alamıyoruz; alamayız da. (Hud/113) İzzeti de, Hakk yerine, zalimlerin/kulların kapısında aramaya devam edersek, zilletten de, yok olmaktan da kurtulamayız. İslâm Birliği'ne mecburuz... Vesselam.

Bahaddin Elçi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ. 
23
M. Said Arvas / Dünyada En Nasipli Kimse Güzel Ahlaklı Kimsedir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Dün, 07:06:41 ÖÖ »


Dünyada En Nasipli Kimse Güzel Ahlaklı Kimsedir

"Kıyamet günü amellerin tartılacağı terazinin hayır kefesinde güzel ahlâk kadar ağırlığı olan başka amel yoktur."

 Mesut ve bahtiyar olabilmek için doğru ilim ve iman sahibi olmalıdır. Bu da sevgili Peygamberimizin aleyhisselam hayatını, ahlâkını öğrenip mümkün olduğu kadar ona uymakla olur. Bu elde edilirse o zaman insan iyi huylu olur ve iki cihan saâdetine kavuşur...
 
Bazıları "Can çıkar, huy çıkmaz.", "Sütle gelen, kefenle çıkar.", "İnsanın nasıl boyu, bosu, sesi değişmiyorsa, huyu da değişmez!" demişlerdir; ancak bu görüş doğru değildir. Dinimiz, insanlara yapamayacakları şeyleri emretmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Huylarınızı güzelleştiriniz!) Bu mümkün olmasaydı emrolunmazdı...
 
Hiç kimsenin huyu, yaratılışındaki gibi kalmaz. Sonradan değişir. Ahlâk değişmeseydi, Peygamberlerin getirdikleri dinler faydasız, lüzumsuz olurdu. Âlimlerin koymuş oldukları terbiye ve ceza usulleri boşuna olurdu.
 
Allahü teâlâ kullarına merhamet ederek, onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için Peygamberler

gönderdi. Bunların en yücesi, yaratılmışların en şereflisi olan Muhammed aleyhisselâmı seçti. Onun dini ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri değiştirdi. Onun dini bütün dinlerin sonuncusu oldu. Böylece, iyiliklerin tamamı, terbiye usullerinin hepsi, onun parlak dininde yer almıştır.
 
İslâm dinine inanan ve bu dini yaşamaya çalışan kimsedeki kötü huyların üzerine perde örtülür... Her türlü kötülüğü mevcut olan bir kimse, hidâyete kavuşunca âdeta melekleşiyor. Gözünü kırpmadan adam öldürenler, karıncayı ezmemeye dikkat ediyorlar.
 
Güzel ahlâklı olan insan dünyanın en nasipli insanıdır. Kıyamette de büyük nimetlere kavuşur. O gün kişinin dünyada yaptıkları amelleri tartılır. Hayır kefesi ağır basarsa kurtulur. Günâh kefesi ağır olanların akıbeti felâkettir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamet günü amellerin tartılacağı terazinin hayır kefesinde güzel ahlâk kadar ağırlığı olan başka amel yoktur.)
 
İnsanın önce kendisine faydası olmalıdır. Kendisine faydası olmayanın, başkalarına faydalı olması zordur. Daha sonra çocuklarına, komşularına, arkadaşlarına faydalı olmalıdır...
 
Herkese, kötü ahlâktan uzaklaşması, dinin emir ve yasaklarına uyması için nasihat etmelidir. Nasihatin tesirli olabilmesi için nasihat edenin önce onu kendinde uygulaması gerekir. Yoksa lafta kalır.
 
Kötü huylardan kurtulmanın en tesirli ilâcı, onları teşhis etmek, kötü huylara sevk eden mikropları tanımak ve onları yok etmek için bütün gayreti ile çalışmaktır.

İyi insanlarla beraber olmalıyız. Atalarımız ne demiş: "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim..."

M. Said Arvas.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ. 
24
İnsan ve Hayat / Uzun Yaşamanın Sırları
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 08:37:02 ÖS »


Uzun Yaşamanın Sırları

Sağlıklı yaşamanın yollarını aradığımız gibi mağfirete ulaşmanın yollarını da arayacağız!

Dünyanın nimet, fırsat ve imkanları büyük hakikati unutturabiliyor.

Ebedi olduğuna inandığını söyleyen insan cennette bir kulübeyle bile yetinecek kadar mütevaziyken; “üç günlük dünyada” elde edebilirse katlar, yatlar, bağlar ve bahçelerini çoğaltmaya çalışma çelişkisinden kurtulamıyor!

“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!” (NFK)

Kur’an-ı Kerim’de “yakınî” imandan bahsedilir:

“Sana indirilene ve senden önce indiri­len(ler)e iman ederler; ahiret gününe de yakınî olarak/kesin bir şekilde inanırlar. (Bakara, 4)

Uzun yaşamın sırları!

Ne çok yazılıyor ve konuşuluyor değil mi?

Uzun yaşam dediğimiz ahirete kıyasla bir akşam veya bir kuşluk vakti kadar. (Naziat, 46)

İman yakınî olmazsa bir kuşluk vaktiyle oyalanır insan.

Kaçırır sonsuz olanı; ebedi olanı!

Koşarken,çoğaltırken, yığarken; yiyip içerken durmalı bazen!

Nereye koşuyorum?

Neyi elde etmek istiyorum?

Sormalı!

Bir saat daha, bir gün, bir hafta, bir ay, bir yıl daha yaklaştım süremin sonuna!

Nereye yaklaştırdı beni tükettiğim zamanlar?

“Şu tepenin ardında düşman var, size saldıracak! desem inanır mısınız?” diye soruyor Efendimiz (sav).

Buna inandığınız gibi inanın:

Dirilmek var yeniden!

Hesap var!

Cennet var!

Cehennem var!

Hangisine gitmek ister insan?

Ona koşmalı!

Ona götüren yolda yürümeli.

DOÇ. DR. BURHAN İŞLİYEN.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
25
Sohbet ve Tiyatrolar / Ömer Gökalp - Hz.Hüseyin Bant Tiyatrosu
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 08:23:39 ÖS »
1991 - Ömer Gökalp - Hz.Hüseyin Bant Tiyatrosu
2 / 00:01:00:49 / 55,69 MB



Ömer Gökalp - Hz.Hüseyin Bant Tiyatrosu 1991 (2 / 60:49)
------------------------------------------------------------------------------
Ömer Gökalp - Hz.Hüseyin I.Bölüm  30:28
Ömer Gökalp - Hz.Hüseyin II.Bölüm  30:21



Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap



İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.

26
HADİS'İ ŞERİFLER / 40 Adımda Hac ibadeti
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 09:21:57 ÖÖ »


40 Adımda Hac ibadeti

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

Hac ibadeti nasıl yapılır? Türkiye'den giden hacılar genellikle hangi Hac çeşidini yaparlar? Adım adım hac rehberi.

Temettü haccı şöyle yapılır:

Birinci Bölüm

1.      Mümkünse boy abdesti alınarak izâr ve ridâ adı verilen iki parça kumaş ile ihrama girilir.

2.      İki rekat ihram namazı kılınır.

3.       Umreye “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ الْعُمْرَةَ فَيَسِّرْهَا لِي وَتَقَبَّلْهَا مِنِّي / Allahım! Umre yapmak istiyorum, onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” şeklinde niyet edilir.

4.      “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk, lâ şerîke lek” diyerek telbiye getirilir.

5.      İhram yasaklarına riayet edilir.

6.      Beytullah’ı görünce telbiyeye son verilir ve dua edilir.

7.      Umre tavafına “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ بَيْتِكَ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Beytini tavaf etmek istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” diye niyet edilir ve tavafın ilk şavtına hacerü’l-esved hizası geçilmeden başlanır.

8.      “Bismillahi Allahu Ekber” denilerek haceru’l-esved selamlanır; tekbir, tehlil ve tahmîd getirilir.

9.      Sağ omuz açık olacak şekilde Kâbe etrafında 7 defa dönerek umre tavafı yapılır.

10.  Tavaf esnasında dünyalık şeyler konuşulmaz, içten ve yalvararak dualar edilir.

11.  Erkekler tavafın ilk üç şavtında kalabalık yok ise hızlı yürüyerek remel yapar.

12.  Tavaf bittiğinde “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için tavaf namazı kılmaya” diye niyet edilerek 2 rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Fatiha’dan sonra Kafirun, ikinci rekatta İhlas surelerini okumak sünnettir.

13.  Tavaf namazından sonra dua edilir ve sünnet olduğu üzere zemzem içilir.

14.  Umre’nin sa‘yini yapmak üzere Safa tepesine gidilir. Burada Kâbe’ye dönülerek dualar edilir.

15.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ سَعْيَ الْعُمْرَةِ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Umrenin sa’yini yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul eyle.” şeklinde niyet edilerek umrenin sa’yine başlanır.

16.  Safa ve Merve arasında bulunan iki yeşil ışık arasında koşarak hervele yapılır. Kadınlar hervele yapmaz.

17.  Umrenin sa’yi yedi şavt olarak Safa tepesinden başlayıp Merve tepesinde bitirilir.

18.  Safa ve Merve tepelerine gelindiğinde Kâbe’ye dönülür, tekbir, tehlil, tesbih ve salat ü selam getirilir, eller açılarak dua edilir.

19.  Uygun bir noktada veya otele dönüldüğünde tıraş olup ihramdan çıkılır.

20.  Arafat öncesi normal kıyafetlerle bol bol Kâbe tavaf edilir, namazlar yine Mescid-i Haram’da kılınır, Kur’an-ı Kerim okunur, dualar edilerek Allah’a yakınlaşmaya vesileler aranır.

İkinci Bölüm

21.  Terviye günü (8 Zilhicce) ihrama girilir ve ihram namazı kılınır.

22.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ الْحَجَّ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Hac yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur” diyerek hacca niyet edilir ve telbiye getirilir.

23.  Arafat’a çıkılır. Arafat’ta abdestli bulunmaya özen gösterilir.

24.  Arafat’ta namaz kılarak, Kur’ân okuyarak, dua, zikir ve tövbe ederek vakit geçirilir.

25.  Öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.

26.  Arafat Vakfesi ve duası yapılır.

27.  Güneşin batışıyla birlikte Müzdelife’ye hareket edilir ve Müzdelife Vakfesi yapılır

28.  Akşam ve yatsı namazları cem-i te’hir ile yatsı vaktinde Müzdelife’de kılınır.

29.  Mina’ya hareket edilir ve şeytana atılacak taşlar toplanır.

30.  Bayramın 1. günü Mina’ya ulaşıldığında sadece büyük şeytan denilen Akabe Cemresi’ne yedi taş atılır. İlk taşın atılmasıyla telbiyeye son verilir.

31.  Her bir taş fırlatılmadan önce “بِسْمِ اللهِ اللهُ أكْبَرْ رَغْمًا لِلشَّيْطَانِ وَحِزْبِهِ şeklinde dua okunur.

32.  Taş attıktan sonra beklemeksizin oradan uzaklaşılır, dua yürüyerek yapılır.

33.  Kurbanların kesildiği haberinden sonra tıraş olup ihramdan çıkılır. Böylece birinci tehallül gerçekleşir, cinsel ilişki hariç diğer ihram yasakları kalkar.

34.  Aynı gün imkan varsa “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ بَيْتِكَ الْحَرَامِ طَوَافَ الْحَجِّ لِلَّهِ تَعَالَى سَبْعَةَ اَشْوَاطٍ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Yedi şavt olarak haccın tavafını yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” diye niyet edilerek ziyaret tavafı yapılır ve ardından tavaf namazı kılınır.

35.  Tavaftan sonra sünnet olduğu üzere zemzem içilir.

36.  Daha sonra “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ اَنْ اَسْعَى مَا بَيْنَ الصَّفَى وَالْمَرْوَةَ سَعْيَ الْحَجِّ لِلَّهِ تَعَالَى سَبْعَةَ اَشْوَاطٍ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي Allahım! Safa ile Merve arasında yedi şavt olarak haccın sa’yini yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” şeklinde niyet edilerek sa’y yapılır. Böylece ikinci tehallül gerçekleşir ve bütün ihram yasakları sona erer.

37.  Bayramın 2. ve 3. günleri zeval vaktinden sonra sırayla Küçük, Orta ve Büyük cemrelere yedişer taş atılır.

38.  Küçük ve Orta cemrelere taş attıktan sonra uygun bir yere çekilerek dua edilir. Büyük Cemreye taş attıktan sonra dua edilmez. Oradan hemen uzaklaşılır.

39.  Mekke’den ayrılana kadar ibadet, tavaf, zikir, dua ve Kur’an okuma ile meşgul olunur.

40.  Mekke’den ayrılmadan önce “اللّهُمَّ إنِّي أُرِيدُ طَوَافَ الْوَدَاعِ فَيَسِّرْهُ لِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي / Allahım! Veda tavafı yapmak istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve kabul buyur.” şeklinde niyet ederek son tavaf olan “Veda Tavafı” yapılır. Böylece hac vazifesi tamamlanmış olur.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
27
Hac ve Umre / Teyamün Ne Demektir
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 09:09:57 ÖÖ »


Teyamün Ne Demektir?

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap


Teyamün nedir? Tavaf Yaparken Neden Soldan Dönülür? Niçin Saat Yönünün Tersine Tavaf Ediyoruz?

“Teyamün ” sağdan yapmak demektir. Hacer-i Esved’in bulunduğu köşe Kâ’be’nin sağ tarafı kabul edilir. Dolayısıyla tavaf, Kâ’be’nin sağından, sol omuz Kâ’be’ye dönük olarak yapılır.

Tavaf Yaparken Neden Soldan Dönülür?
Kâbe sola alınarak tavafa başlanır. Bunun da simgesel bir anlamı vardır. Nazargâh-ı ilahî olan insanın kalbi, ‘Beytullah’ yani Allah’ın eviyle karşı karşıya gelir tavafta.

“Allah sizin görünüşünüze ve malınıza mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar!” (Müslim, “Birr ve Sıla”34) buyurmuştur Resûl-i Ekrem. Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi vardır. Bu sebeple tavafta kişinin kalbi Kâbe tarafında yer alır. Bunda aynı zamanda tavafın ne kadar kalpten ve gönülden yapılması gerektiğine de bir işaret vardır.

Kâbe’nin etrafında tavaf eden on binlerce Müslüman’ın oluşturduğu tablo, bir galaksinin, milyarlarca yıldızıyla dönüşünü andıran bir manzara gibidir. Bu bakımdan tavaftaki manevî hazzı tam anlamıyla elde edebilmek için kendini yörüngeye bırakmak gerekmektedir. Zaten Kâbe’nin çekim alanında yörüngeye girebilen kişi, bu manevî akışa kendini bırakır ve müminler denizinden bir damla olabilmenin zevkine varır. Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilahî takdire boyun eğişin sembolü sayılır.

Kâbe’nin etrafında mümin olmanın zevki yaşanır. Allah’a yakın olmanın tattırdığı bu zevki bir başka yerde bu kadar canlı ve bu kadar coşkulu bir şekilde yaşamak çok zordur. Bu kutsal mekânda yaşanan yakınlaşma duygusu, hacıya kendi evinde olduğu hissini verir. Burada hacı kendini sılaya kavuşmuş gibi hisseder. Çünkü Kâbe’nin yüzü kendisine öylesine tanıdık, kokusu öylesine bildik, sıcaklığı öylesine kuşatıcı gelir ki, başka
hiçbir sevgi bu denli çekici olamaz.

Tıpkı namaz kılarken olduğu gibi, Kâbe’nin etrafında tavaf ederken de insanlar arasında hiçbir ayrım yoktur. Burada müminler eşitlenir. Burada tevhidin simgesi olan birlik vardır.

Burada müminler denizinde kaybolmak ve toplulukta erimek gerekir…

Birisinin etrafında dönmek, âdeta onun etrafında pervane kesilmek, sembolik olarak yürekten bağlılığını ve onun için her şeyini feda edebileceğini gösteren bir harekettir. Bu bakımdan Kâbe’yi tavaf, yalnızca Rabbimize yönelmenin ve yalnızca O’nun huzurunda eğilmenin ve O’ndan başkasına ibadet etmemenin fiilî bir göstergesidir.

Hacı, tavaf esnasında Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle, O’na yaraşan bir tazim ve hürmet, korku ile ümit arası bir muhabbet içerisinde olmalıdır.

Tavaf ederken, Hz. İbrahim oğlu İsmail ile Allah’ın evini nasıl döne döne inşa ettiyse, hacı da aynı şekilde döne döne iman evini, gönül evini yani kalbini yeniden inşa etmelidir. Kâbe Allah’ın evi, kalpler ise, O’nun nazargâhıdır. Hacı orada sürekli Kâbe’ye bakar, onu seyreder, Yaratıcısının yüceliğini temaşa eder. Allah da daima kulun kalbini gözetir, onu dikkate alır. Bu, dünyada da böyledir, âhirette de.

XVI. yüzyıl şairlerinden Bağdatlı Rûhi’nin Şûarâ sûresi 88. ayeti esas alarak söylediği gibi; hiçbir şeyin fayda vermeyeceği kıyamet gününde Yüce Allah, altın ve gümüş değil, teslim olmuş bir kalp istemektedir:

“Sanma ey hâce, senden zer u sîm isterler,
Yevme lâ yenfeu’da kalb-i selîm isterler.”

Nitekim kültürümüzde sûfîler, Kâbe’yle ilgili Kur’an’da ve hadislerde geçen bütün sıfatları insanın kalbi için kullanmışlar ve ona Beytullah yahut Beytülharam demişlerdir. Çünkü gönül, Allah’ın evidir ve sevgiliden başkasının oraya girmesi haramdır.

Nitekim Allah Resûlü’nün Kâbe’yi tavaf ederken söylediği şu sözler bunu teyit etmektedir:

“(Ey Kâbe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel!

Şanın, hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, canıyla müminin hürmeti (dokunulmazlığı), senin hürmetinden daha büyüktür!” (İbn Mâce, “Fiten”, 2)

Bu hadisten, mümin kalbinin Kâbe kadar hürmete layık olduğu, saygınlığının ve dokunulmazlığının bulunduğu anlaşıl maktadır. Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gidenler, bunun ilk ve temel şartının mümin kardeşinin kalbini kırmamaktan, bu dokunulmazlığı çiğnememekten geçtiğini iyi bilmelidirler.

Tıpkı Yunus Emre’nin dediği gibi:

Ak sakallı bir koca
Bilinmez hâli nice
Emek vermesin hacca
Bir gönül yıkar ise!
Yunus Emre der, hoca
Gerekse var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir...

Kaynak: Diyanet işleri başkanlığı.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
28
Biz Bize / Büyük Mahrumiyet
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 08:49:43 ÖÖ »


Büyük Mahrumiyet

Bir insanın yaşayabileceği en büyük mahrumiyetlerden biri Kur’an-ı Kerim’den habersiz ölmektir.

Kur’an’dan habersiz insan;

“Allah’ın, öldükten sonra kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğini” zannedebilir!

Halbuki Allah Teala; milyarlarcası birbirinden farklı olan parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye kadir olduğunu ifade buyurmaktadır. (Kıyame Suresi, 3-4)

Yakın zamanda ancak keşfedilebilen bir hakikati Kur’an’ın yüzyıllar öncesinde söylemesi onun mucizelerindendir.

Gizli saklı ve karanlık işlerden; açığa çıkınca mahcup olup pişmanlık duyulacak davranışlardan sakınmak gerekir.

Çünkü gizlendiği zannedilen, bilinmediği düşünülen her şeyin açığa çıkacağı günün geleceği mutlaktır.

Yoğun koşturmacalarımız, dünyevi iş ve beklentilerimiz çoğu zaman bu hakikati unutmamıza sebep olabilmektedir.

Pek çok unuttuğumuzu telafi etmemiz mümkünken ölümü ve hesap vermek üzere dirilmeyi unutmanın telafisi yoktur.

Ve asıl korkulması gereken ölmek değil; imansız ölmektir.

Telafisi yoktur.

Özür kabul edilmez.

Geri dönüş yapılmaz.

Bir kere yaşanır hayat ve bir kere ölür insan.

Bu tek fırsatın Kur’dan mahrum olarak heba edilmesi büyük bir mahrumiyettir.

Çok büyük bir mahrumiyet!

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
29
Genel Konular / Tüketmek
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 08:46:28 ÖÖ »


Tüketmek

Sahabilerden bütün iyi şeyleri dünyada bitirme endişesi taşıyanların söyledikleri oldukça düşündürücüdür.
"Dünya nimetlerinden istifade ederken bir ölçü var mıdır?"

"Helal olmak şartıyla sınırsız olarak faydalanmak mümkün değil midir?"

Benzer sorular hep zihnimi meşgul eder.

Konuyla ilgili birkaç ayeti kerime dikkat çekicidir:

"Şüphesiz ki Allah iman edip iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Kâfir olanlar ise (dünyadan) yararlanır, hayvanların yediği gibi yerler. Onların (mahşerdeki) yeri ateştir." (Muhammed,12)

Burada inkarcıların, hesabını düşünmeden,adeta hayvanların yiyip içtiği gibi sorumsuzca davrandıkları sözkonusu edilmektedir. Ahkaf suresinde de benzer bir uyarı yapılmaktadır:

"Kafir olanlar ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denecektir): "Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız; onlardan yararlandınız. Bugün ise yeryüzünde haksız olarak kibirlenmeniz ve yoldan çıkmanızdan dolayı küçük düşürücü bir azapla cezalandırılacaksınız!"  (Ahkâf 20)

Sahabilerden bütün iyi şeyleri dünyada bitirme endişesi taşıyanların söyledikleri oldukça düşündürücüdür.

Özetle sınırsız ve sonsuz nimetlere ulaşma arzu ve hedefi olan müslümanın dünyada "müşfik" yaşaması gerektiği Kitabımızın söylediği bir hakikattir:

(İman edenler) diyecekler ki: "Daha önce biz, ailemiz içindeyken de müşfiktik (yani Allah’tan korkardık). Allah bize lütfetti de bizi kavurucu azaptan korudu." (Tûr,26-27)

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
30
Yetenekli Kalemler / Mükemmele Ulaşmak İçin
« Son İleti Gönderen: fanidunya NET Mayıs 22, 2024, 08:38:24 ÖÖ »


Mükemmele Ulaşmak İçin

Azim ve kararlılık insanı geç yatırıp erken kaldıran bir duygudur. Hayata güç, enerji ve anlam kazandırır. İster sanatçı olsun ister sporcu olsun ister siyasetçi olsun veya iyi bir anne baba olmak istesin. Ne olursa olsun insanda azim ve kararlılık yoksa bu arzu ettikleri mükemmelliğe ulaşamazlar.

 Mükemmeli yakalamaya odaklananların lalettayin olanlardan farkı inançlarıdır. Ne olduğumuz ve ne olabileceğimiz hakkındaki inançları. Bu inanç ve kararlılık kişinin ne olacağını belirlemede çok etkili bir duygu durumudur. Diğer yandan başaran insanlar ne istediğini bilerek çaba harcayanlardır. Mükemmeli isteyen kimselerin bir özelliği de işlerini ve kaynaklarını organize etmek yeteneklerine ve tutkularına doğru yolu gösterebilmektir.
 
Mükemmel olmak için olmazsa olmazlardan birisi de insanın değerlerine olan saygısı ve yaptığı işin değerli olduğuna olan inancıdır... Bir konuya ne kadar inanırsanız o kadar ona yönelirsiniz. İnanmadığı hiçbir işte insan başarılı olamaz. Mükemmel insanların bir önemli özelliği de sorumluluk duygularının olmasıdır. Rastgele bir hayat yaşamıyor olmalarıdır.
 
Hem kendilerini motive edecek hem beraberindekileri motive edecek enerji ve sorumluluk duygularıyla başarıya ilerlerler. Mükemmele adım atan kimseler tek bir sisteme göre hareket etmek yerine değişik sektörlerden kimselerle de iletişim kurarak iletişim kurma kabiliyetine sahiptir. Bir işe, bir alana bir prensibe bağlı kalıp bir süre sonra yeknesaklığa düşmezler.
 
Bütün bu gayretler ve çabalar kişinin hayatta ne kadar mükemmeli yakaladığının ne kadar başarılı olduğunun da bir göstergesidir. Bunca anlatımın bir özetini çıkarmak gerekir ise kim olursanız olun, hangi mesleğe sahip olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın size mükemmelliği sağlayan yegâne şey iletişiminizdeki mükemmelliğinizin derecesidir.
 
Nurettin Bozan.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

TÜM OKUYCULARIMIZI PAYLAŞIMA DAVET EDİYORUZ, DAVETLİSİNİZ.
Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 10