Gönderen Konu: Kalbe Can Suyu  (Okunma sayısı 637 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Kalbe Can Suyu
« : Şubat 28, 2017, 12:52:01 ÖÖ »
Kalbe Can Suyu

Bedenin maddi ve manevi merkezi olan kalp, aynı anda iki farklı durumda   bulunmaz, kişinin yaptıklarından etkilenir. Buna göre güzel kulluk, iyi işler,   ibadet ve taat kalbi nurlandırır. Günahlar, çirkin ve fena işler ise karartır.   

Kur’an ve Sünnet kalp için ışıktır. Bu ışığı rehber edinmiş bir kalp   ilâhi fıtrata uygun bir yol üzere olur.

Nurunu onlardan almayan bir kalp   ise kararır, ışıksız kalır ve yolunu kaybeder. Her şeye perdelenmiş gözlerle   bakar, görülmesi gerekenleri göremez. Elbette gözler pek çok şeyi görür ama   sanki hiç görmemiş gibidir. Ne kainattaki büyük nizam, binbir nakışla her dem   kendini gösteren mucizevî oluşlar ne de ölüm ona bir şey söyler. İmandan,   ibadetten zevk almaz olur. Küfrü, isyanı, fesadı güzel görmeye başlar.   

Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde noksanlık bakımından iki türlü   kalpten bahsedilir. Biri mümin olmayan ve inkârcılık dolayısıyla hakikate   eremeyen kalp; diğeri ise iman sahibi olan fakat amelle ilgili eksikler   dolayısıyla zayıflayan kalptir.

İman nuruyla aydınlanmayınca   

Allah’a bile inanmıyor olsa da bütün inkârcılar İslâm’ın muhatabıdır.   Dolayısıyla bütün insanlığın kalbi bu nur ile aydınlamaya adaydır. Fakat pek   çoğu inkârda ısrar ederler. Allah Tealâ bu kimselerin kalplerini çeşitli   vasıflarla anlatmıştır. Kimi yerde “katı”, kimi yerde “mühürlü”, kimi yerde de   “körelmiş” sıfatı kullanmıştır.

Katı kalp: Hak Tealâ Kur’an-ı Kerim’de   şöyle buyurur:

“Bütün bunlardan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş   gibi, hatta ondan da katı! Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar   fışkırır. Öyleleri vardır ki, çatlar da bağrından su kaynar. Taşlardan bir kısmı   da Allah korkusuyla yerinden kopup aşağı yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan   habersiz değildir. ” (Bakara, 74)

Kalp katılığı, ilâhi rahmetin   kesilmesiyle doğrudan ilgilidir. Hak Tealâ;

“Sözlerini bozmaları   sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini kaskatı yaptık.” (Maide, 13)   buyurmaktadır.

Ayette kalp katılığının sebebi olarak lânetlenmenin   gösterilmesi ürperticidir. Bir diğer ayette ise şöyle buyrulmaktadır:   

“Kalpleri katı olanların vay haline!” (Zümer, 22)

Hz. Peygamber   s.a.v. de kalbi katı kimseyi cehennemliklerden saymıştır:   

“Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, cimri ve   kibirli kimselerdir.” (Müslim)

Mühürlü kalp: Kur’an-ı Kerim’de   inkârcılıkta ısrar eden kimseler için kullanılan bir diğer ifade de kalplerinin   mühürlü olmasıdır. Çünkü kalp ilmin zarfıdır. Bütün inançlar kalpte saklıdır.   Kulak ve göz de birer kapı gibidir. Duyulan ve görülen her şey kulak ve göz   vasıtasıyla kalbe girer.

Şu halde kalbin mühürlenmesi, zarfın   mühürlenmesine; kulak ve gözün mühürlenmesi de, kapının mühürlenmesine benzer.   Nitekim Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

“Allah onların kalplerini ve   kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de (bir çeşit) perde gerilmiştir ve   onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara, 7)

Aslında insan kalbini   kendisi mühürletmektedir. Yani insan kendi sonunu kendi elleriyle hazırlar,   hakkındaki kararı kendisi verir, kendi ipini kendisi çeker. Nitekim;   

“Herkes kazandıklarına karşı bir rehindir (iyi amel işlerse kurtulur,   değilse helâk olur.)” (Tur, 21) ayeti bunu ifade eder.

Kalplerin   mühürlenmesinin sebeplerini açıklayan birçok ayet vardır. O ayetlerden birinde;   

“İşte onlar hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu   yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve doğru yolu bulamamışlardır.”   (Bakara, 16) buyrulmaktadır.

Bir diğer ayette ise bu hakikat şöyle beyan   edilmiştir:

“Onlar bozulup yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru   yoldan) saptırdı.” (Saff, 5)

Körelmiş kalp: İman nuru ile aydınlanmamış   kalpler hakkında kullanılan bir diğer ifade de körlüktür. Çünkü imandan mahrum   kalp manen kördür. Güneşin önüne kara bulutlar geldiğinde güneş görülmediği   gibi, kalbin önüne gelen isyan, vesvese, şüphe bulutları, kalbin gerçekleri   görmesine engel olur. Nitekim Hak Tealâ bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:   

“(Seni yalanlayanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı   elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki gözler   kör olmaz, fakat göğüsler içindeki kalpler kör olur.” (Hac, 46)

Katı,   mühürlü ve körelmiş kalp sahibi için artık bir kurtuluş yoktur. Sadece Allah   hidayet verirse iman ile şereflenir. Yoksa onun tefekkür ve amelleri kendisini   imana götürmekten uzaktır.

Gönül pas tutarsa

Kur’an-ı Kerim’de   iman sahibi kimselerin kalpleri için de farklı tabirler kullanılmıştır.   Bunlardan ikisi “günahla örtülme” ve “paslanma”dır.

Günahla örtülü kalp:   Meşhur sahabi Ebu Hüreyre r.a., Hz. Peygamber s.a.v.’in şöyle buyurduğunu haber   verir:

“Mümin bir günah işlediği vakit kalbinde siyah bir nokta oluşur.   Eğer kendini günahtan alıkor, istiğfar ve tevbe ederse kalp parlar. Ama tevbe   etmez, günaha devam ederse o siyahlık artar ve sonunda kalbi tamamen kaplar.   İşte bu, Allah Tealâ’nın: ‘Hayır, öyle değil; onların kazandıkları kalblerini   paslandırıp köreltmiştir.’ (Mutaffifîn, 14) ayetinde anlatılan, kalbin   paslanması ve günahla örtülmesidir.” (Tirmizî, İbn Mâce)

Paslanmış kalp:   Kalp, ayna gibidir. Yukarıdaki ayette beyan buyurulduğu üzere gaflet, günah ve   kötü ahlâk gibi şeylerle paslanır. Onun cilası ise iki şeyle mümkündür: Biri   tevbe ve istiğfar, diğeri de zikir. Şunu unutmamak gerekir ki, zikir bir   ilaçtır. O da ehil olan bir tabipten, yani bir mürşid-i kâmilden alınır.   

Kalp paslanınca, paslı ayna gibi gördüğünü tam yansıtamaz. Hakkı bâtıl,   bâtılı hak görebilir. Pas çoğalınca düşünce ve anlayış bozulur. Hakk’ı kabul   edemediği gibi, bâtılı da inkâr edemez.

Meşhur alimlerimizden İmam   Gazâlî rh.a. hazretleri bu hususta şöyle demiştir:

“Kalp, parlak bir   ayna gibidir. Kötü ahlâk ise aynanın parlaklığını gideren leke ve is gibidir.   Onu karartır. Bu zulmet sebebiyle Allah Tealâ’nın gösterdiği yolu göremez olur.   Önüne perdeler, engeller çıkar. Güzel ahlâk ise kalbe ulaşan nur ve ışık   gibidir. Onu günah lekelerinden ve karartılarından temizler.”

Kalbin pas   tutması bir çeşit cezadır. Gerçeği algılama yeteneğinin bitme noktasına   geldiğini ifade eder. Bu derece paslanan bir kalp artık işlevini göremez hale   gelir.

Kalbin pası, Kur’an okumak, Allah’ı zikretmek ve güzel ahlâk   sahibi olmakla giderilir. Nitekim Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur:

“–   Şüphesiz kalpler de demirlerin paslandığı gibi paslanır.

Bunun üzerine;   

– Ya Rasulallah, onun cilası nedir, diye sorulur. Allah Rasulü s.a.v. de   şöyle cevaplar:

– Kalplerin cilası Kur’an okumak, Allah’ı çokça   zikretmek ve ölümü çok hatırlamaktır.” (Beyhakî, Ali el-Müttakî)

Ah şu   gaflet uykusu

Gaflet kalp için bir zehirdir. Helak edicidir. Kul ne   kadar gaflete düşerse, o nisbette ilâhî ilim ve hikmetlerden cahil kalır, feyz   ve bereketten mahrum olur. Dünyayı sevdiği kadar gaflete düşer. Heva ve hevesine   düşkün olduğu kadar da dünyayı sever. Kalpte iman ve yakîn nuru zayıfladığı   ölçüde de, nefsin kötü sıfatları ortaya çıkar. Bu zayıflık kalbin Allah’tan   gayri şeylerle perdelenip, kulun Rabbinden uzaklaşmasıyla meydana gelir.   

Kalp de Hastalanır

Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde   belirtildiği üzere, kalp de hastalanabilir. Bu hususta Hak Tealâ şöyle   buyurmaktadır:

“Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da   onların hastalığını çoğaltmıştır.” (Bakara, 10)

Kalp hasta olur;   inkârın, isyanın, cehaletin ve kötü ahlâkların merkezi durumuna gelir. Kalbi   hasta eden nifak, şüphe ve tereddüttür. Öldüren ise, küfür ve inkârdır.   

Allah’ı anmaktan uzak duran bir kalp dermansız ve güçsüz kalır,   kendinden beklenen fonksiyonunu yitirir. Sahibini irşad edemez, ona doğruyu   gösteremez hale gelir.

Amele Göre Kalp

Ashab-ı Kiram’ın   büyüklerinden İbn Abbas r.a. şöyle demiştir:

“İyi amel yüze parlaklık,   kalbe nur, rızka bolluk bereket, bedene güç, insanların kalbine muhabbet verir.   Günah ise yüzde gölge, kalpte karanlık, bedende zayıflık, rızıkta kıtlık ve   insanların kalbinde nefret meydana getirir.”   



 


* BENZER KONULAR

Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:49:10 ÖÖ]


Yalşayan Hurafeler Karşışında Müslümanların Tavırları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:40:06 ÖÖ]


Yalanın Zararları Gönderen: gurbetciyim
[Bugün, 10:02:40 ÖÖ]


Ahiretin kapısı ölümü Hatırlamak ve Ona Hazırlanmak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:49:11 ÖÖ]


Hicr Süresi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:26 ÖÖ]


Güven Duygusunu Nasıl Elde Ederiz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:28 ÖÖ]


Korku ve Ümit Ahiret İnancından Doğar Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:09:23 ÖÖ]


Süleyman Aleyhisselam Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:00:28 ÖÖ]


Zikir İbâdeti Kalbin Cilâsıdır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:45:16 ÖS]


Müslüman’ın Müslüman’a Muamelesi Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:47:12 ÖS]


Ölüm Hadisesi ve Mümin’in Tutumu Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:42:28 ÖS]


Kaza ve Kadere İmanın Keyfiyeti Üzerine Notlar Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:36:50 ÖS]


İnsan Hakları, Kadın-Erkek Eşitliği ve Adalet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:26 ÖS]


PCLOUD ÜCRETSİZ ÖMÜR BOYU DİLEDİĞİNİZ KADAR DEPOLAMA ALANINA SAHİP OLMAK Gönderen: andrewmemut
[Dün, 05:30:06 ÖS]


İnsan ve Dua Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:59:29 ÖÖ]


İman Etmeyenler Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:33:17 ÖÖ]


Sorumluluk Bilinci Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:57:24 ÖÖ]


Resulü Müctebâ Efendimiz (S.A.V.): “10 Haslet Vardır Ki Helak Olma Sebebidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:43:20 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41