Kayıt Ol
Giriş Yap
Menu
Ana Sayfa
Forum
Yardım
Ara
Giriş Yap
Kayıt Ol
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Siyami Akyel
Devlet Başkanı Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)
FANİ DÜNYA FM
🎵 RADYO DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN.
FANİ DUNYA FORUM HABERLER
« önceki
sonraki »
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Gönderen
Konu: Devlet Başkanı Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.) (Okunma sayısı 22 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
fanidunya NET
Administrator
İleti: 8997
Devlet Başkanı Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)
«
:
Bugün
, 08:32:50 ÖÖ »
Devlet Başkanı Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)
Kur’an-ı Kerim’deki, “Deki o Allah birdir…” (İhlas, 1), “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir” (Enbiya, 22), “Hükümranlık (mülk) elinde olan Allah yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Mülk, 1) ayetlerinde Allah-u Teâlâ’nın gücünün bütün âlemi (evreni) kuşattığı, sadece dünyanın değil bütün bir kâinatın tek hâkimi olduğu vurgulanır.
Allah-u Teâlâ’nın hayatın her alanını kontrol altına aldığı, her alanına müdahil olduğu; yaratılıştan tekâmüle eriş ve ölüme kadar her evreyi kontrol eden mükemmel yaratıcının güneşi, gezegenleri, yıldızları bir boşlukta direksiz tutarken, mikrodan makroya bütün canlıları mükemmel şekilde yaratırken, bunların nizam ve intizamına, nasıl hareket edeceklerine dair kuralları koyup işlettiği gerçeği ortadayken, yeryüzünün nasıl yönetileceğine dair bir hükmünün olmaması, hükümlerinin icrası içinde insanlar içinden özel kullarını seçmemesi düşünülemez.
Bu sebeple, Allah-u Teâlâ, hükümranlığını, kanunlarının üstünlüğünü uygulayarak gösterme görevini peygamberlere vermiştir. Rabbimizin emirlerini tebliğ, tebyin ve uygulayarak gösterme görevini üstlenmiş müstesna elçilerinden en önemlisi hiç şüphesiz Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (S.A.V.).
Sadece insanlara değil, cinlere ve varlıkların tamamına, sadece yeryüzüne değil bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen (Enbiya, 107) bir Peygamberin, yeryüzüne nizam vermek ve Allah’ın dininin bütün dinlerden üstün olduğunu göstermesi, yeryüzünde Allah’ın hâkimiyetini tesis etme hedefi için çalışması ve bunu başarması tabiidir.
Âlemlerin bütün sorumluluğu üzerine yüklenmiş bir Peygamberin yeryüzünün tamamına Allah-u Teâlâ’nın hâkimiyetini yayma hedefi ve bu hedef uğruna tebliğ, cihad ve nihayet İslâm devletini kurması tam manasıyla getirdiği dinin evrenselliğidir ve bu yüzden İslâm, dini, kültürel, siyasal, ekonomik ve hukuksal alanlara ilişkin düzenlemeler getirmiş; sosyal yaşamın her alanını, her aşamasını kontrol altında tutan bir din olarak ortaya çıkmıştır. İslâm’ın bu bütüncül yapısı, onun sadece bir din olmadığı, kültürel ve toplumsal yapıyı düzenlediğini, hayatın her alanına müdahil olduğunu ve siyasal bir düzen (sistem) önerdiğini göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammed (S.A.V.) hitaben, “Gerçekten biz sana kitabı (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin” (Nisa, 105) ve “And olsun ki, biz peygamberlerimizi mucizelerle gönderdik. Hem onlarla birlikte kitabı ve adalet terazisini de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar. Bir de demiri indirdik. Onda hem aşırı bir sertlik, hem de insanlara birçok faydalar vardır. Ve çünkü Allah, kendisine ve peygamberlerine, görmeden kimlerin yardım edeceğini belli edecektir. Şüphesiz, Allah, kuvvetlidir, güçlüdür” (Hadid, 25) buyrularak adaleti sağlamak ve Müslümanların izzetlerini korumak için devletin gerekliliği vurgulanmıştır.
Kur’an’daki, “Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram ettiğini haram tanımayan ve hâk dini (İslâm’ı) din edinmeyen kimselerle (Yahudi ve Hıristiyanlar), ezilerek kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!” (Tevbe, 29) ve “Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın (cihat edin).
Eğer küfürden vazgeçerlerse bilsinler ki, Allah yaptıklarını görür muhakkak görmektedir” (Enfal, 39) ayetleri Allah’ın hâkimiyetini tesis etmek için hedef koymaktadır ve tarih, bu hedefleri gerçekleştiren peygambere şahitlik etmiştir.
Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.), Mekke’den Medine’ye “Hicret” eder etmez hicrete katılan muhacirler ile Medine’de Müslümanlara ev sahipliği yapan ensarı kardeş ilan etmiş ve vakit kaybetmeden tebliği devletle desteklemek için 622’de Medine başkent olmak üzere İslâm Devleti’ni kurmuştur.
Allah’ın Resulü’nün kurduğu devletin ilk anayasası olan “Medine Anayasası”, hâkim unsur Müslümanlarla birlikte burada bulunan Yahudiler ve müşriklerin de haklarını koruyacak şekilde düzenlenmişti. Bu devlette diğer unsurlar bulunmasına rağmen hâkimiyet Allah-u Teâlâ’ya, yetki Peygamberimize, bu uğurda mücadele etmek de Müslümanlara aitti. Hedef, adaletin tesis edilmesiydi. Böylece İslâm’ın üstünlüğüne ilâveten, izzet üstünlüğü de devlet eliyle Müslümanlara verilmişti.
O günlerde Medine’deki demografik yapı Müslümanların aleyhineydi. Toplam nüfus 10000 (on bin) civarındaydı. Müşrik Arapların sayısı 4500, Yahudilerin sayısı ise 4000 civarındaydı. Müslümanlar ise 1500 kişiydi. Az sayıda da Hıristiyan bulunmaktaydı. Bu nüfus verilerine göre Müslümanların diğer unsurlara oranı yaklaşık olarak 6’da 1 idi.
Demografik yapının Müslümanların aleyhinde olmasına rağmen Hz. Muhammed (S.A.V.), İlahî yardım ve karizmatik liderliğiyle kendini kabul ettirmiş, devlet başkanlığını deruhte etmişti. Hz. Muhammed’in (S.A.V.) nüfus sayımı yaptırması ve devletin sınırlarını belirlemesinden sonra açıkladığı kuruluş anayasası “Besmele” ile başlamakta ve 47 maddeden oluşmaktaydı.
Allah’ın Resulü’nün kurduğu devletin ilk anayasası mesabesindeki “Medine Sözleşmesi”, hâkim unsur Müslümanlarla birlikte burada bulunan Yahudiler ve müşriklerin de haklarını koruyacak şekilde düzenlenmişti. İslâm devletinin kurucusu, âlemlere rahmet Hz.Muhammed (S.A.V.), kuruluş anayasası ile burada yaşayan müşriklerle, Benî Kurayza, Benî Nadîr ve Benî Kaynuka Yahudilerinin can, mal ve din hürriyetlerini teminat altına almıştı. Bu anlaşmaya göre Medine’ye herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda bu unsurların şehrin savunmasına katılmalarını şart koşmuştu.
İslâm devletini kuran Hz.Muhammed (S.A.V.), bu anayasada Medine’nin savunması için içeride birliği öngörmüştü. Zira Mekkeli müşriklerin kuruluş aşamasındaki Medine İslâm Devleti’ne saldıracaklarını iyi biliyordu. Öyle de oldu. Daha devletin kuruluşundan iki sene sonra Mekkeli müşriklerle Bedir Savaşı yapıldı (624). Bu savaştan yaklaşık iki ay sonra Medine Anayasası’nın hükümlerine uymayan ve aslî unsura ihanet eden Benî Kaynuka Yahudileri 2 Zilkade 624’te sürgün edildi. Bir yıl sonra (625) müşriklerle Uhud Savaşı yapıldı. Savaştan birkaç ay sonra 4 Rebîülevvel 625 yılında Benî Nadîr Yahudileri ihanetlerinden dolayı sürgün edildi.
Sürgün edilen Benî Nadîr Yahudileri Hayber’e yerleşmiş, Peygamber Efendimizden (S.A.V.) intikam almak için Hendek Savaşı öncesi Mekkeli müşriklerle ittifak yapmış, Benî Kurayza Yahudilerini de bu ihanete ortak etmişti. Hendek Savaşı sonrası Allah’ın Resulü, Benî Kurayza Yahudilerini Hayber’de muhasara altına aldı ve ihaneti cezalandırdı. Ahzab Suresi 26-27’inci ayetlerde bu ihanetin neticesi şöyle anlatılmaktadır:
“Kitap ehlinden olup (Hendek Savaşı’nda) o kâfirlere yardım edenleri (yani Kureyza oğullarını), Allah kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi de bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz. Onların yerlerini, yurtlarını ve mallarını, bir de henüz ayak basmadığınız diğer yeri (Hayber’i) size miras verdi. Allah her şeye gücü yetendir” (Ahzab, 26-27).
Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından Hicret ettiği Medine’de üstelik demografik yapı aleyhinde olmasına rağmen Allah-u Teâlâ’nın yardımı ve karizmatik liderliğiyle 622’de kurduğu İslâm Devleti, 632’de vefat ettiği tarihte yani 10 yıl gibi kısa bir sürede Arap yarımadasının her tarafına, Filistin ve Irak’ın güneyine kadar 3 milyon km² yüzölçümüne sahip büyük bir devlete dönüşmüştü. Türkiye’mizin yüzölçümünün 783.562 km² olduğu düşünülürse ne kadar büyük bir toprak parçasının fethedildiği görülecektir.
Dünya tarihi incelendiği zaman görülecektir ki, 23 yıl gibi kısa bir sürede sıfırdan bir medeniyet inşa eden, cahiliye toplumunu yıldızlar topluluğuna dönüştüren; 10 yıl gibi kısa bir sürede devletin kuruluşu ve 3 milyon km²’lik yüzölçümüne sahip bir alana hükmetmesini sağlamak sadece O’na nasip olmuştur.
Böyle bir devleti, ancak Allah-u Teâlâ’nın yardımına nail olan, âlemlere rahmet bir Peygamber kurabilirdi. Bundan dolayıdır ki Müslümanlar, bu tarihi gerçeği görmek, bu başarıyla övünmek ve ibret almak zorundadır.
Siyami Akyel.
İNTERNET RADYOMUZ FANİDUNYA FM 24 SAAT YAYINDADIR.
YENİ SİTE GİR,İŞİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir.
Üye Ol
veya
Giriş Yap
Kayıtlı
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET TARİH, KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT
KÖŞE YAZARLARI - KARMA
Siyami Akyel
Devlet Başkanı Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)