İnsanın Yaratılışı
İnsanın yaratılışı, kendisinden önce yaratılmış melekler ve cinlere nispeten özgür iradesi, yaratılış kodları ve sorumlulukları bakımında farklı ve özgündür. Zira, özgür iradeye sahip olmayan, ibadet ve itaate kodlanmış melekler ile, yaratılış özellikleri, kodları ve frekansları cihetiyle ayrı olan cinlerden farklı olan insanın yaratılış aşaması, hem olağanüstüdür, hem de yaratılışı sonrası meleklere tanıtılmasıyla başlayan hak ve bâtıl mücadelesi; Hz. Adem’in ve şeytanın çocuklarının kıyamete kadar sürecek mücadelesinin yeryüzünde de devam etmesi yönüyle iyi bilinmesi gerekir.
Allah-u Teâlâ, ruhlar âleminde insandan aldığı sözün icracısı olmak üzere insanı yaratmıştır. İnsanın yaratılış aşamasında kendisinden önce yaratılan, ibadet ve itaatte hiç itiraz etmeyen meleklerle Allah-u Teâlâ arasında geçen konuşma önemlidir.
Allah-ü Teâlâ, insanı yaratmak istediği zaman, “Meleklere: ‘Muhakkak ben yeryüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza memur) bir halife yaratacağım’ demişti; melekler, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz seni yüceltiyor ve seni devamlı takdis ediyoruz’ dediler. Allah, ‘Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim’ dedi” (Bakara 30).
İnsanın yaratılış evresi, Kur’an-ı Kerim’de geniş şekilde anlatılmaktadır. Gerek ayet-i kerimeler, gerek hadis-i şerifler, gerekse erken dönem kaynaklarından İbni Sa’d’ın Tabakat’ı ve Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin tarihinde yaratılış anlatılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) anlatımlarında belirtildiği gibi ilk insan ve ilk peygamber Adem aleyhisselam, topraktan (çamur ve balçıktan) yaratılmıştır. Bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “Yemin olsun ki! Biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık” (Hicr, 26). Ayetin devamında ilk insanın yaratılış aşamaları hakkında şöyle buyrulmaktadır:
“Hatırla ki, bir vakitler Rabbin meleklere, ‘Ben kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan bir insan yaratacağım!
Onu düzelttiğim ve kendi ruhumdan ona üfürdüğüm vakit, siz hemen onun için secdeye kapanın!’ demişti. Bunun üzerine bütün melekler (eğilerek) toptan secde ettiler. Yalnız İblis müstesna! O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. Rabbi, ‘Ey İblis! Sen, niye secde edenlerle beraber olmadın?’ dedi. İblis, ‘Ben, senin kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insana, secde edecek değilim!’ cevabını verdi. Allah Teâlâ, ‘O halde, hemen cennetten çık! Çünkü kovulmuşsun! Ve bu lanet, kıyamet gününe kadar senin üzerindedir!’ buyurdu” (Hicr, 28-35).
Şeytanın kibirlenerek, Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı gelmesi üzerine kâfirlerden olması (Bakara, 34) aslında hak ve bâtıl mücadelesinin başlangıç noktasıdır.
Şeytanın Allah-u Teâlâ’nın emrine nasıl karşı gelebildiğine şaşıranlara insanın karşı gelebilmesini hatırlatmak gerekir. İmtihan gereği, yaratılanın iradesini kullanmasına müsaade edilmesi demek, hâşâ yaratıcının acziyeti değil, bilakis her şeyi kontrol edebilmesi, irade özgürlüğünün sonucunda hesabı görebilecek güce sahip olması demektir. “Dönüşünüz ancak Allah’adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Hûd, 4) ayeti buna işaret eder. İşte bu tam manasıyla güçtür, ilahlıktır.
Şeytanın itirazından sonra mühlet istediği de Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “İblis, ‘Ey Rabbim! Öyleyse, bana insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver!’ dedi. Allah Teâlâ, ‘Peki! Sen, malûm vaktin gününe (yani Birinci Sûr üfürülünceye kadar) mühlet verilenlerdensin!’ buyurdu. İblis, ‘Ey Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki ben de muhakkak surette, yeryüzünde onlara, (günahlardan) süslemeler yapacağım ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak içlerinden ihlâslı kulların müstesna!’ dedi. Allah Teâlâ buyurdu ki: İşte bu (koruması) üzerime olan dosdoğru bir yoldur. Evet! Hakikaten benim kullarımın üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna! Şüphesiz cehennem de, o azgınların hepsine vaat olunan yerdir” (Hicr, 36-43).
Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) verdiği bilgiler ışığında ilk insanın yaratılışını ve şeytanın itiraz ederek kâfirlerden oluşunu; yaratılışta başlayan hak-batıl mücadelesinin kıyamete kadar imtihan gereği devam edeceğini, dün şeytanın, bugün çocuklarının inananlara karşı düşmanlığını idrak etmek gerekir.
Şeytan, Allah’ın emrine karşı gelerek, Hz. Adem’e saygı göstermeyerek şerrin ve bâtılın simgesi olmuştur. Hz. Adem’in yeryüzüne indirilişinden sonra oğullarından Habil hakkın, Kâbil ise bâtılın yanında yer aldı. Habil ve Kâbil’le başlayan hak ve bâtıl mücadelesi asırlardır devam etmektedir.
Son ve mükemmel din İslâm’ın Hz. Muhammed aleyhisselâmla yeryüzünde yayılmaya başlamasından sonra hak ve bâtıl mücadelesi daha da şiddetlenmiştir.
Müslümanlar, büyük şeytanın, çocuklarının ve taşeronlarının vesvese ve planlarının farkına varmadan asla kurtuluşa eremezler.
Siyami Akyel.