* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Takvâ Sahiplerinin Özellikleri 1  (Okunma sayısı 686 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 8628
Takvâ Sahiplerinin Özellikleri 1
« : Dün, 08:18:43 ÖÖ »


Takvâ Sahiplerinin Özellikleri  1

Kur’an-ı Kerim’de “Elif, Lâm, Mîm” ile başlayan Bakara Sûresi’nin ilk beş ayetinde takva sahiplerinin özelliklerinden bahsedilmektedir.

Sûre, “Elif, Lâm, Mîm” gibi “Hurufu’l-mukattaa” denilen ve delâlet ettiği mânâları Allah-u Teâlâ’dan başkasının bilmediği müteşabih ayetlerle başlamıştır. “Elif, Lâm, Mîm, Elif, Lâm, Râ, Yâ Sîn” ve benzeri hurufu’l-mukattaalar Kur’an-ı Kerim’deki 29 sûresinin başında bulunmaktadır.

Sûrenin ikinci ayetinde, Kur’an-ı Kerim’in Allah-u Teâlâ tarafından gönderildiğinde hiç şüphe bulunmadığına işaret edildikten sonra, bu mübarek kitabın takva sahipleri için yol gösterici olduğu anlatılarak şöyle buyurulmaktadır:

“Bu kitapta (Allah tarafından gönderildiğinde) hiç şüphe yoktur. Takvâ sahipleri için doğru yolu gösterendir” (Bakara, 2).

Kur’an-ı Kerim’in yol gösterici oluşu, gönderiliş amacı ve içindeki İlâhî hükümlerle bağlantılıdır.

Başka bir ayet-i kerimede “Muhakkak o Kur’an (hak ile batıl arasını) ayırd eden kesin bir hükümdür/kelâmdır” (Târık, 13) buyurulmaktadır.

İnsan, hak ile batılın arasındaki farkı bu mübarek kitaptan öğrenecek ki doğru yolu bulabilsin.

Başka ayetlerde de Kur’an-ı Kerim’in iman edenler için hidâyet ve şifa olduğundan (Fussilet, 44); müminlerin imanını, kâfirlerin ise küfrünü artırdığından (Maide, 64, Tevbe 124, İsrâ, 41) bahsedilmektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Kur’an-ı Kerim’in yol göstericiliği konusunda şöyle buyurmaktadır:

“Allah’ın kitabı ki, onda doğru yol ve nur vardır.

Her kim ona tutunur ve onunla amel ederse doğru yolda olur ve her kim ondan saparsa yolunu şaşırır” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 36).

Yaratılmışların en şereflisi ve en takvalısı Peygamber Efendimiz (s.a.v), takvaya büyük önem vermiş ve kalbine işaret ederek “İşte takvâ buradadır” (Ahmed bin Hanbel) buyurmuştur.

Arapça “vikaye” kökünden gelen takvâ, “korunmak, sakınmak ve arınmak” demektir. Takvâ sahibi olan kişiye ise “muttaki” denilir.

Takva, Kur’an-ı Kerim’de şirkten, büyük ve küçük günahlardan korunmasını (A’râf, 96), insanın kalbini meşgul eden her şeyden temizleyip sadece Allah’a yönelmesini (Al-i İmran, 102) de ifade etmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, takvâ sahipleri hakkında şöyle demektedir: “İttika; vikâye (korunma)yı kabul etmek, başka bir ifâdeyle koruma altına girmek demektir. Vikâye ise aşırı korumacılık, yani acı ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini iyice korumak demektir. O hâlde sözlük anlamı olarak ittika veya onun ismi olan takvâ, sağlam bir himâyeye girerek korunmak, özetle kendini iyice sakınıp korumak demek olur.

Buna göre takvâ; korkmak, kaçınmak, sakınmak ve çekinmek anlamlarında kullanılır”.

Bakara Sûresi’nde önce, hurufu’l-mukattaa harfleriyle etkileyici bir giriş yapıldıktan sonra, elimizdeki mübarek kitap Kur’an-ı Kerim’in takvaya ulaşabilmek için referans kaynağı oluşu ve yol göstericiliğinden bahsedildikten sonra takva sahiplerinin portresi çizilmektedir.

Bakara Sûresi’nin üçüncü ayetinde takva sahiplerinin özelliklerinden bahsedilerek şöyle buyrulmaktadır: “(O takvâ sahipleri ki) onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar” (Bakara, 3).

Bu ayet-i kerimede takva sahiplerinin üç özelliğinden bahsedilmektedir. Birincisi, “gayba inanmak”tır. Gayb, insanın beş duyu organının algılama alanının dışında kalan, insanın bilgi sınırlarını aşan bir seviyedir ki “Allah-u Teâlâ, melekler, âhiret, cennet, cehennem” gibi insanın sınırlı duyu organlarıyla vâkıf olamayacağı ancak imanla ve akılla varlığına inanılan bir makamdır.

Gayb “mutlak” ve “izâfî” olmak üzere ikiye ayrılır.

Mutlak gayb, “Allah-u Teâlâ’nın zâtı, meleklerin nitelikleri, cennet, cehennem ve kader” gibi insanın görgü ve sezgi alanında bulunmayan şeylerdir. Bundan dolayı ayetlerde “Gaybı sadece Allah’ın bildiğinden” (Neml, 65; Yunus, 20; En’am, 50; En’am, 59; Al-i İmran, 44; Al-i İmran, 179; Cin, 26-27 vb.) bahsedilir.

İzâfî gayb ise sezgi ve algılama alanı dışında kalmakla birlikte kendisine sağlam bir delille ulaşılabilen gayb âlemidir. Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet’te verilen inanç konuları bu türdendir.

Namaz kılmak ise Kur’an-ı Kerim’de en çok üzerinde durulan ibadetlerdendir. Kur’an-ı Kerim’de namaz, 78 ayette “salât”, 5 ayette de çoğulu olan “salevât” olmak üzere 83 ayet-i kerimede geçmektedir (Nisa, 103; Beyyine, 5; Hac, 78; Bakara, 238 vb).

Takvâ sahiplerinin özelliklerinden birisi de Allah-u Teâlâ tarafından kendisine ihsan edilen rızkı ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaktır. İnsanoğlu, ister sebepsiz ister sebepler zinciriyle olsun kazandığı rızkın Allah-u Teâlâ’ya ait olduğunu bilmedir. Zira, Kur’an-ı Kerim’de “Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı ancak Allah’a aittir…” (Hûd, 6) buyurulmaktadır.

Bu yüzden Allah’ın bize ihsan ettiği rızkı yine bizim elimizle başkalarına ihsan etmek istediğini anlamamız gerekir. Kendi elimizle kazandığımız rızık da en başta sebepsiz halkedilmişken, bize intikal ederken sebepler zinciriyle ulaşsa bile mutlak sahibi Allah-u Teâlâ’dır. Takvâ sahipleri de bunun bilincine varmıştır. Ne mutlu muttakilere…

Siyami Akyel.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap