Gönderen Konu: Tek çözüm, Allah Eksenli Kardeşlik  (Okunma sayısı 96 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Tek çözüm, Allah Eksenli Kardeşlik
« : Ekim 02, 2020, 05:56:38 ÖÖ »
Tek çözüm, Allah Eksenli Kardeşlik
   
Bugün ümmetin karşı karşıya kaldığı  sorunlar ve oyunlar; insanlığa her şeyin gerçeğini ve idealini sunan İslam’ın kardeşliğe verdiği önemi ve kazandırdığı derinliği bir kez daha hatırlamamızı gerektirmektedir.   

Yüce Rabbimiz, Mü’minler arasında tüm zamanlarda ve mekanlarda gerçekleştirilmesi gereken yakınlığı ve kimliği belirlerken şöyle buyurdu: “Bütün Mü’minler ancak kardeştirler” (Hucurat,10) Mü’minlerin birbirleriyle dünyada ancak kardeşlik konumu ve yaklaşımı içinde bulunabileceğini ifade eden bu ayet;  “..yeryüzündeki tüm müslümanları evrensel bir ailenin bireyleri olarak ilan etmektedir. Bu kardeşlik öyle bir nimettir ki, hiçbir dinde bir örneği bulunmamaktadır.” (Mevdudi, Tefhim’ul- Kur’an, c.5, s.440)

Allah eksenli bu kardeşliğin nasıl bir bağ ve öz içerdiğini Kâinatın Efendisi bir benzetme ile gözler önüne sermiştir. Öyle buyurdular:

“Mü’minler; aralarındaki sevgi, bağlılık ve birbirlerine merhamet ve şefkat duymak bakımından tıpkı bir bedene benzer. Şayet bedenin bir uzvu zarar görecek olursa tüm beden bundan rahatsız olur ve uykusuz kalır.” (Buhari, Müslim)

 Yine, Resûlullah Efendimiz (s.av.);”Mü’minler birbirlerine bir duvarın tuğlaları  gibi bağlıdırlar” (Buhari, Tirmizi) buyurarak, iman kardeşliğinin sadece bir söz işi değil bir öz ve özveri işi olduğuna dikkatlerimizi çekmiştir.

Ten, kan, can, toprak, makam, mevki ve menfaat gibi ölümlü ve sonlu olan varlıklardan değil de doğrudan doğruya Yüce Allah’tan kaynaklanan ve beslenen iman kardeşliği her asırda olduğu gibi içinde bulunulan çağda da insanlığın özlemini duyduğu huzur ve saadet için hasreti çekilen olmazsa olmaz bir ana unsurdur. İnsanlığın bugünkü konumu ile ilgili şu satırlar ise ne kadar manidardır:

“Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik; ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk: Kardeş olarak yaşamayı.” ( M. Luther King) Evet bu tespit; ne kadar acı ve o kadar da yerinde bir teşhistir.

Kur’an’ın öngördüğü kardeşlik; Mü’minlerin fert olarak davranışlarının, toplum olarak da diplomatik politikalarının ana ilkesini oluşturmaktadır. Bakınız, Mü’minlerin ancak kardeş olduklarını belirleyen âyet-i celîleden bir önceki ilâhî buyrukta ise şöyle buyrulmaktadır:

“Eğer Mü’minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşursa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.”(Hucurat,9)

İşte bu emirden hemen sonra, “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” buyrularak, Mü’minlerin ancak kardeş olduklarının ve kardeş olmanın da gerektirdiği sosyal sorumluluğunun önemi vurgulanmıştır.

Elmalılı merhum, bu ilâhî hükmü açıklarken şu ifadelere yer verir:

“..iki kardeşiniz arasını düzeltin, gerek iki fert, gerek iki Mü’min topluluk bozuştuklarında hemen aralarını bulup barıştırın, dinde kardeşliğin gereği budur. Ve Allah’tan korkun, yani bu düzeltme ve kardeşlik takvadandır. Bozuşmaktan korunun, Mü’minlerin kendi aralarında barış ve iyilik bulunmazsa, kardeşlikleri kuvvetli olmazsa kâfirlere karşı mücadele edemezler, Allah’ın azabından iyi korunamazlar. Onun için Allah’tan korkun, bozuşmayın, bozuşursanız, barışmaktan, barıştırmaktan kaçınmayın, her işinizde takva yolunu tutun ki rahmete erdirilesiniz.”(Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c.7, s.201)

Rabbimiz böyle buyururken Müslüman halkların bugünkü acı durumu ve buradan nasıl çıkılabileceği, ana gündem maddemiz olmalıdır. Bununla ilgili olarak Rabbimizin buyrukları ve bunlardan çıkan hükümler şu satırlarda tüm Mü’minlerin dikkatlerine sunulmaktadır. Birlikte izliyoruz: 

“‘Eğer Mü’minlerden iki gurup birbiriyle kavgaya girerse hemen aralarını düzeltin. Eğer biri diğerine haksız olarak saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar saldırganla savaşın, eğer haksızlıktan vazgeçerse aralarını adaletle düzeltin (anlaşmazlığı halledin)…’ (Hucurat: 49/9)

‘Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız– onu, Allah’a ve Peygamber’e götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.’ ( Nisa: 4/59.)

Her iki âyet de Mü’minlerin tamamına hitap ediyor. Buna göre Mü’minlerin yetkili bir kurumları olacak (ulus devletlere bölünmüş bile olsalar, birleşmiş milletler gibi ve ondan da yetkili bir kurumları olacak), ihtilaflarını –çıkarları gereği bu ihtilafları çıkaran veya körükleyen düşmanlara değil– kendi kurumlarına götürecekler, bu kurum da hak, hukuk, adalet çerçevesinde çözüm oluşturacak, ihtilafın tarafları buna uyacaklar, uymayan haksıza karşı bütün Mü’minler cephe alacak ve onu hakkın, adaletin, hukukun yoluna sokacaklar.

İslam budur, şu anda yaşananların İslam ile bir ilişkisi yoktur, adı Müslüman olan fert ve devletlerin dine aykırı davranışlarını İslam’a yamamak, ‘terör, geri kalmışlık, pislik, yoksulluk, iç savaş, zayıflık…’ ile İslam arasında bir ilişki kurmak İslam’a hakarettir, bu aziz dine hıyanettir. İşe bir yerden başlamak gerekiyor. İlk merci, bütün gurupların temsilcilerini ihtiva eden bir alimler kurulu olabilir.” (Prof. Dr. Hayreddin Karaman)

Sözlerimizi Celâleddin Rumî merhumun şu dörtlüğüyle noktalayalım:

“Mümkün mü bu, olsun ruhumuz ilgisiz?

Sen bende ve ben sende doğar, gizleniriz.

Sen ben deyişim anlatabilmek için,

Sen ben aramızda yok ki gerçekte biriz!”

Süleyman Önsay.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41