Gönderen Konu: Sadece Tek Bir Otoriteye İtaat  (Okunma sayısı 1095 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Sadece Tek Bir Otoriteye İtaat
« : Mart 07, 2020, 08:49:42 ÖÖ »
Sadece Tek Bir Otoriteye İtaat
   
İnsanlık için her zaman, her mekan ve her hususta sadece ve sadece Allah’ı mutlak (kayıtsız ve şartsız) otorite olarak tanımak yüce Mevla’nın açık ve net bir fermanıdır.

Bakara suresinin 21. âyet-i celîlesinde şöyle buyuruldu:

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, sakınabilesiniz.”

Bu ilahi emirde verilen mesajları şöyle özetlemek mümkündür:

“Bu âyette inanç durumları ne olursa olsun bütün insanlara hitap edilerek hepsi birden Allah’a kul olmaya davet edilmekte ve bu çağrı İslâm’ın şu özelliklerini ortaya koymaktadır:

a) Bu ilâhî çağrı (İslâm) din, dil, ırk, bölge, sınıf.. farkı gözetmeksizin bütün insanlığa yöneltilmiştir.

b) Bu çağrıya muhatap olmak ve Allah kulluğuna kabul edilmek için bir ön şart yoktur. Daha önce neler yapmış, ne kadar büyük suç ve günah işlemiş olursa olsun bir kimse gönülden benimseyerek ‘Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed O’nun elçisidir’ dediği anda müslüman olmuş, Allah’a kulluğa ilk adımı atmış, geçmiş günahlarını silmiş olur.

c) Kulluk edilecek varlığın yaratılmamış (varlığı zorunlu, kendinden, ebedî ve ezelî), yaratıcı ve eşyaya özelliklerini verici olması gerekir. Bu vasıfları taşıyan tek varlık kâinatın yaratıcısı ve rabbi olan Allah Teâlâ’dır. Bu sebeple O’ndan başkasına kulluk edilemez.

d) ..Allah’a kulluk etmenin (İslâm’a özgü iman, ibadet ahlâk ve diğer amellerin) hâsıl edeceği sonuç, takvâdır. Sakınma kavramı, sakınılacak alan ve varlık ile sakınma iradesini gerektirir; bu da İslâm’ın tasarladığı insanın resmini çizer:

Müslüman insan her istediğini yapmayan, önce durup düşünen, belli değer ölçüleri ve sınırlara göre ölçüp biçen, bu ölçülere uygun düşmediği takdirde nefsinin isteklerini ve arzularını frenleyen; akıllı, imanlı, iradeli varlıktır. Allah’a kulluk olmadan sakınma (takvâ) gerçekleşemez, sakınma olmadan da kâmil insan olunamaz.” (Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, 2.Baskı 2006, c.1, s.85)

Bu yolda yani kâmil insan olma yolunda bir tehlike vardır ki hemen 22. ayet-i celîlede dikkatler buna çekilir. Önce insanoğluna verilen nimetler öz olarak hatırlatılarak “Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır” buyurulur; sonra da “artık siz de bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın” talimatı verilerek şirk tehlikesinin altı çizilir. İşte bu noktada şu tespit ve ikazlar çok büyük bir önem taşımaktadır:

“Müslümanın hayatı bir bütündür. İmanı, ibadeti, ahlâkı, istirahatı, dünyası, ukbâsı, zevki, heyecanı, insan neyse onun bütün fakülteleriyle insan ve hayatı bir bütündür ve bütünüyle insan Allah’ındır.

‘İnnâ lillâh=Şüphesiz hepimiz Allah’a aidiz’. İbadetimiz, taâtımız Allah’adır. Bizim, meselâ mescid içinde Allah’a, mescid dışında Alah’tan başka ilâhlara itaatımız olamaz. Mescid içinde de, mescid dışında da bir Allah’a ibadet ve itaat ederiz. İtaatımız bir Allah’adır.” (Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Türkiye’de İslamlaşma ve Önündeki Engeller, Ensar Neşriyat, 1994, s.28.)

Haliyle burada şu soru kaçınılmaz olmaktadır: Mescid dışında başka ilâhlara nasıl itaat edilmiş olunmaktadır? Öz olarak cevap şudur:

“Peygamber Efendimiz anlatmış bunu:

‘Siz mescid dışındaki hayatınızda insanlara tapınmazsınız. Yani Allah’a namaz kıldığınız gibi insanın karşısına geçip namaz kılmayabilirsiniz; fakat o insanlar Allah’ın irade ve rızası dışında bazı şeyleri emrederler, yaparsınız. Bazı şeyleri yasaklarlar, yapmazsınız; ondan geri durursunuz. Bu emirler ve yasaklar, Allah’ın emirleri ve yasaklarıyla çeliştiği, çatıştığı halde siz onlara itaat edersiniz. İşte bu da şirktir’ diyor, Peygamber Efendimiz.

En azından şöyle anlamamız gerekir:

Öyleyse siz birden fazla –çatışan- otoriteye kendinizi bölerek itaat ediyorsunuz. İşte bu olmaz.” ( Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Türkiye’de İslamlaşma ve Önündeki Engeller, Ensar Neşriyat, 1994, s.28.)

Sözlerimizi birden fazla çatışan otoriteye göre yaşama durumunda kalanlarla ilgili yapılan Elmalılı Tefsirindeki şu uyarılarla noktalayalım:

“..zorunlu da olsa müşriklerin uyruğu altında kalıp hükümlerine ve amellerine uyup ve iştirak etmek mecburiyetinde bulunanlar, inanç veya amelle ilgili şirke sürüklenmekten uzak kalamazlar.

Kalp ve inanç itibariyle karşı olmakla beraber, amel bakımından muvafakatı; AMELÎ ŞİRK’i, kalben rıza göstermek ise İTİKÂDÎ ŞİRK’i gerektirir. Bunun içindir ki En’âm suresinin 121. ayetinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

‘Eğer onlara itaat ederseniz muhakkak müşrik olursunuz’” (Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım, c.3, s.522, En’âm,136)

Süleyman Önsay.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41