Gönderen Konu: İSLAM BİR HEVES İŞİ DEĞİLDİR  (Okunma sayısı 430 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İSLAM BİR HEVES İŞİ DEĞİLDİR
« : Eylül 22, 2017, 11:07:13 ÖS »
İSLAM BİR HEVES İŞİ DEĞİLDİR!

Yüce Rabbimiz kurtuluşa ulaşmanın, her türlü korku ve hüzünden uzak olmanın, dünya ve ahiret saadetini kazanmanın, özetle cenneti hak etmenin yolunu yani olmazsa olmaz özelliklerini dikkatlerimize sunarken şöyle buyurur:

“Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah’a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.” (Bakara,112)

Bu ilâhî mesajda iki önemli hususun altı çizilmektedir. Bunlardan ilki; «men esleme vechehü lillah» kişinin yüzünü Allah’a teslim etmesi, ikincisi ise; “ve hüve mühsin” bunu yaparken de ihsan sahibi olmasıdır.

Yüzü Allah’a teslim etmek; şirkten ve şirke götüren davranışlardan uzak bir imanın sahibi olmak ve ihlas içinde samimi olarak Allah’a yönelmektir.

“Kim yüzünü Allah’a teslim eder” ifadesinde “yüz” kelimesinin anlam ve kapsamı ile ilgili şu noktalar özellikle dikkate alınmalıdır:

“Kişinin yüzü, bedeninin en anlamlı parçası olduğundan klasik Arapça’da insanın bütün kişiliğini yahut bütün benliğini göstermek için kullanılırdı. Kur’an’da defalarca tekrarlanan bu ifade, İslâm’ın mükemmel bir tanımını vermektedir -ki, esleme (‘kendini teslim etti’) kök-fiilinden türetilmiş olan bu kelime ‘kendini (Allah’a) teslim etmek’ anlamına gelir: ve Kur’an’ın tümünde islâm ve müslim terimleri bu anlamda kullanılmışlardır.” (1)

Diğer taraftan bu ayette ikinci olarak zikredilen “ihsan sahibi olma” şartına gelince bunun da kısaca izahı şudur:

“.. Allah’a kulluk etmek ihsan vasfına bağlanmıştır. Yani bir kimse ibadet etmekle kendisini kurtaramaz. Kendini kurtarması için muhsinlerden olması gerekir. Muhsin yaptığı işi Allah için yapan, sadece O’ndan korkan, o sebeple işini noksansız bitiren ve her işin hakkını veren kimse demektir.” (2)

Görülüyorki “Kur’an’a göre kurtuluş, herhangi bir özel ‘zümre’ye tahsis edilmiş olmayıp Allah’ın birliğini kavrayan, kendini O’nun iradesine teslim eden ve dürüst şekilde yaşamak suretiyle bu ruhsal tercihe pratik bir anlam kazandıran herkese açıktır.”(3)

İşte bu ayette o gün için Yahudi ve Hıristiyanların şahsında; gelecek tüm zamanlar için de insanlar arasında tevhidi bir imandan, ihlas ve ihsandan yoksun oldukları halde sırf şu veya bu kliğin, şu veya bu grubun mensubu oldukları için “biz kurtulduk, bizler cenneti garantiledik” diyeceklere “Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah’a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller” buyurularak tepki gösterilmekte ve dikkatler Allah’ın birliğini özümsemeye, onun hükümlerine teslim olmaya ve ilâhî emirler doğrultusunda dosdoğru müslümanca yaşamaya çekilmektedir.

Burada şu gerçek de asla göz ardı edilemeyecek mühim bir noktadır ki olmazsa olmaz birer unsuru olan iman, ihlas ve ihsanı ileİslam;  «.. gönüllerin bir isteği değil, o heva ve hevesleri silip temizlemekle yapılacak bir haslettir. Bunun içindir ki, İslâm Allah’a karşı yüz aklığı, alın temizliğidir. Bilindiği gibi yüz aklığı ve alın temizliği deyimi, sahibinin içinin ve dışının, niyet ve düşünceleriyle hareket ve davranışının temizliğinden bir kinayedir.»(4) -

“Sonuç olarak cennete girebilmek için inançların ve düşüncelerin kesin kanıtlara dayandırılması, ayrıca insanın Allah’a iman edip yüzünü O’na çevirmesi, bütün benliği ve varlığı ile, tam bir içtenlikle O’na teslim olması, hem bedeni hem de kalbiyle O’na kulluk etmesi, kısaca samimi bir dindar olarak Allah’ın hükümlerine teslim olması gerekir. Bu teslimiyeti sağlayan dine İslâm, bu şekilde teslim olan kişiye de ‘müslim’ (müslüman) denir.” (5)

Cehennemden kurtuluşun ve cennete ulaşmanın formülünü Hz. Ali (r.a.) şu ifadeleriyle gözler önüne serer:

1- Allah’ı bilmiş O’na itaat etmiştir.

2- Şeytanı tanımış ve ona isyan etmiştir.

3- Ahireti bilmiş ve O’nu arzulamıştır.

4- Dünyayı bilmiş ve ona aldanmamıştır.

5- Hakk’ı hak bilmiş ve ona ittiba etmiştir.

6- Bâtılı bâtıl bilmiş ve ondan sakınmıştır.” (6)

Sözlerimizi şu veciz satırlarla noktalayalım:

“Allah’ı kaybetmiş insan, neyi aramaktadır?

Allah’ı aramayan insan, neyi bulacaktır?

Kur’an’dan kaçan, hangi kitaba inanacaktır?

Peygamberi görmeyen, hangi insanı görecektir?

Cennetini elinden kaçırmış olan, Cehennemden başka neyi kazanacaktır?”

(Sezai Karakoç, Kıyamet Aşısı, s.36-38)

--------------------------------------------------------------

1- M.Esed, Kur’an Mesajı meal-tefsir, işaret yayınları Haziran 1996, c.1, s.31.

2- Diyanet Vakfı Meâli, Ankara 1993, s.16.

3- M. Esed, a.e.

4- Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim, c.1, s.387

5- Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Ankara-2003, c.1, s.112.

6- İbn-i Hacer Askalani, Münebbihat, s.76

Süleyman Önsay.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42