www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ
FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Takva Tasavvuf => Konuyu başlatan: fanidunya - Eylül 19, 2014, 07:32:29 ÖS
-
Takva Nedir
a- Takvanın Mahiyeti:
Kur'an gelmeden önce Arapça'da takva (veya fiil hâlinde ittika) kelimesi, insan ve hayvan gibi bir canlı varlığın kendini, dışarıdan gelebilecek bir zarara karşı savunması anlamına gelmekte idi.[163] Çok ibadet etme anlamında 'zühd' olmadığı gibi pek dinî bir mana da taşımıyordu. Ancak Kur'an, bütün diğer kavramlar gibi 'takva' kavramını da sözlük anlamını temel alarak ve öz manasını koruyarak onu daha da zenginleştirdi, ona yepyeni bir anlam kazandırdı. Buna göre takva maddi bir tehlikeden değil, manevi azaptan, insanı bu azaba sürükleyecek kötü işlerden korunmak demektir. Kelime, zamanla daha manevi bir anlam kazanarak temiz dindarlık manasını almıştır.[164]
Takva, kuvvetli bir korumaya girmek, gelebilecek bir zararı, görülebilecek bir tehlikeyi, duyulabilecek bir acıyı, güçlü bir korumaya girerek önlemek demektir. Bu anlamda kul için en kuvvetli ve en emniyetli koruma Allah'ın korumasıdır. Bu konu hakkında Elmalılı şöyle diyor:
"En kapsamlı koruma elbette Allah'ın korumasıdır. O'nun korumasının her yönüyle tamamen tecellisi (ortaya çıkması), insanın -şimdiki zamandan daha çok, akibeti hedef edinen- Allah'tan gereğince korkma hissine bağlıdır. İşte bu, şeriatta mutlak sakınma veya takva, insanın kendisini Allah'ın koruması altına koyarak ahirette zarar ve acı verecek şeylerden iyice koruması, diğer bir ifade ile günahlardan sakınması ve iyiliklere devam etmesi diye tarif olunur ki, gerçek korku ve sevgi ile ilgili olarak biri var olana, diğeri olmayana ait iki itibara sahiptir."[165]
Kur'an'da takva bazen iman, tevbe, korku, itaat, günah işlemeyi terk etmek, ihlâs gibi ibadetler olarak geçmektedir.
Kur'an'ın 'takva'yı genel olarak şu manalarda kullandığını söyleyebiliriz:
"Şirkin her çeşidinden yüz çevirmek.”[166]
"İslâm'a girdikten sonra büyük ve küçük günahlardan kaçınmak.”[167]
“Kalbi Allah'ı zikretmekten alıkoyacak her türlü meşguliyetten arındırmak.”[168]
"Hayatın tümünü Allah için yaşamak.”[169]Aşağıda geleceği gibi, Kur'an'ın anlattığı 'takva' olayı, basit bir savunma, sıradan bir korku, kolay bir nefis koruması değil, iman ve amelle desteklenen bir aksiyon şeklinde, bizzat iman edip Allah'a teslim olmak, imanın gereklerini bilinçli bir korku ve titizlikle yapmak, Allah'a karşı mesuliyet bilinci taşımak anlamındadır.
İttika eden manasına gelen 'muttaki', bir anlamda Allah'ı birleyen mü'min veya Müslüman demektir.[170] Böyle bir kimse Allah'a teslim olarak O'ndan çekinmekte, O'nun razı olmayacağı şeylerden sadece O'na teslim olduğu için uzak durmakta; böylece gazabın tehlikesinden rızanın güvenine sığınmaktadır.
İslâm, öncelikli olarak tevazu ile Allah'a mutlak teslimiyetin üzerinde durur. Müslüman kendini Allah'a teslim eden, aklını ve iradesini Allah'a bırakan demektir. Takvanın temel niteliği ve birinci şartı, tam ve arzulu bir nefis teslimiyetidir. Alçakgönüllülük, sabır, korku ile titreme, gösterişten kaçma gibi Müslümanın belli başlı özellikleri, cahiliyye putperestlerinin de, cahiliyye dinlerine inananların da yapacağı işlerden değildir.[171] Çünkü onlar Allah'a değil, kendi hevalarına, ya da atalarının yoluna itaat ederler.
Böylelerine "Allah'tan ittika et (korkup çekin)" denildiği zaman cahiliyye anlayışından kaynaklanan bir kibirle yüz çevirirler ve günah işlemeye koşarlar.[172]
Takva, sıradan bir korku olmamakla beraber başlangıç yönünden içerisinde korku hissini de bandırır.[173] Bunu, ve yukarıda açıklamaya çalıştığımız korkuyu ifade eden kelimeleri Kur'an'ın ayrıca kullanmasından anlamak mümkündür.
Takva kelimesi, ya da takvayı emreden âyetler, Kur'an'da pekçok yerde Allah'a nisbet ederek gelmiştir. Meselâ, "Ey temiz akıl sahipleri, benden ittika edin (korkup sakının)."[174]
Âlimler takvanın temelinde öncelikle şirkten korunmak, sonra kötülüklerden uzaklaşmak ve daha sonra şüpheli işlerden sakınmak olduğunu söylemişlerdir.
Menar Tefsiri'nde şu görüşlere yer veriliyor:
"Yüce Allah'tan sakınmanın anlamı O'nun azabından ve cezasından korunmaktır. Takvanın Allah'a nisbet edilmesi, azabının çetin olmasından ileri gelir. Yoksa kişinin Allah'ın zatından korkup sakınması mümkün değildir. Muttaki, kendini azap ve elemden koruyan kişidir. Bunun için onun bir bakış açısı kazanması ve doğru yolda olması- ki bunlarla azap ve elemlerden korunacaktır- şarttır.
İnsanların sakınıp korunması gereken semavî cezalar iki kısımdır: Dünyadaki ve ahiretteki ceza. Bunların her birinden korunmanın yolu bunlara neden olabilecek etkenlerden uzak durmaktır. Bu etkenler iki çeşittir: Allah'ın dinine ve şeriatına karşı çıkmak ve yarattığı âlemde koymuş olduğu sünnetlere (kanunlara) uymamak. Ahiretteki cezadan kurtulmanın yolu doğru bir iman, Allah'a has kılınan tevhid inancı ve salih ameldir. Kişi bunlara zıt olan şirk, küfür ve günah işlemekten uzak durmalıdır.
Dünyadaki cezadan kurtulmanın yolu, Allah'ın kâinatta koymuş olduğu sünnetini öğrenip bilgi edinmek ve özellikle sağlıklı bir beden ve güzel bir karaktere (mizaca) sahip olmaktan geçer."[175]
b- Takvanın Tanımları:
'Takva'nın birçok tanımı yapılmaktadır. Fakat bu çeşitli tarifler arasında bir çelişki yoktur. Hepsi de aynı anlamı değişik kelime ve ifadelerle anlatmaktadırlar.
Söz gelimi 'takva'yı, 'Allah'ın emrettiklerini tutmak, yasaklarından kaçmak' diye tarif edenler olduğu gibi, 'Yapılması günah olanı yapmaktan, terk edilmesi günah olanı terk etmekten çekinmektir', 'Allah'ın cezalandırmasından korkarak, O'nun verdiği bir nûr ile O'na itaat etmektir', 'Allah'ın dışındakileri Allah'a tercih etmemektir' şeklinde tanımlayanlar da olmuştur.
Din dilinde 'takva', nefse günah kazandıracak şeylerden onu korumak demektir ki, bu da dine göre sakıncalı şeyleri terk etmekle mümkündür.[176]
Ebu Hureyre (r.a)'nin şu tespiti ne kadar yerindedir. Kendisine birisi;
'Takva nedir?' diye sormuş, o da şu cevabı vermiş:
'Sen hiç dikenli yolda yürüdün mü?' O da;
'Evet' demiş.
'Peki o zaman ne yaptın?' diye tekrar sormuş. Soruyu soran;
'Dikenlerden sakındım, onlara karşı korundum, ya da zarar vermesinler diye onları kısalttım deyince Ebu Hureyre o zaman demiş: 'İşte takva budur.’ [177]
İbni Recep diyor ki: "Takva, kulun kendisi ile korktuğu ve çekindiği şey arasına bir engel koyması ve onunla kendini korumaya almasıdır. Kulun Rabbinden ittika etmesi, kendisi ile Rabbinin kızması, gazabı ve cezalandırması arasına korkmayı koyması, böylece kendini sakınmasıdır. Bu da ancak O'na itaat etmekle, O'nun yasaklarından kaçınmakla olur."[178]
Celâleyn Tefsiri, takva ve ittikayı şöyle tanımlıyor: "Kendinle azap arasına ibadet kalkanını koyarak kendini ilâhî azaptan korumandır."[179]
"Hakikat ehline göre 'takva', Allah'a itaatle O'nun azabından sakınmadır. Nefsi, yapmakla veya terk etmekle azaba uğrayacağı şeylerden korumaktır.
Takvanın temeli, kişinin neden çekinmesi gerektiğini bilmesi ve ondan sakınmasıdır. Bu da marifetle olur. Marifet kulun Allah'a ait olan ile, O'nun karşısında kendinin bulunduğu yeri bilmesi, bu gerçeği anlaması, bunun şuurunda olmasıdır.
Takva, Allah'tan başka olan şeylerden sakınmadır. Takva, kendinde (nefsinde) Allah'tan başka birşey görmemedir.
Takva, Hz. Muhammed (s.a.v)'in sözlerine ve sünnetine samimiyetle uymadır."[180]
Takva, Allah'ın korumasına girmek, emrini tutup azabından korunmaktır .[181]
Tıbrizî 'ittika'yı şöyle tanımlıyor: "İttika, seninle korktuğun şey arasına seni ondan koruyacak bir engel koymandır." Kısaca, birşey vasıtasıyla kendini savunmandır. Kişinin kendi üzerine doğru gelen tehlikeli ve zararlı birşeye karşı; onun zararından ve tehlikesinden korunmak için araya bir engel koymasıdır.[182]
İbni Kayyım el-Cevziyye diyor ki: "Takvanın hakikati Allah'a itaat ve O'nun emrine ve yasaklarına uyarak amel işlemektir. Muttaki, Allah'a iman ederek, O'nun vaadini (verdiği sözü) tasdik ederek emredileni yapar, yasakları da onları kabul ederek ve vâidine (korkutmasına) iman ederek terk eder.
Tıpkı Talha b. Habib'in dediği gibi:
"Fitne ateşi çıktığı zaman onu takva ile söndürün." Sordular ki:
"Takva nedir?" Dedi ki:
"Allah'a, O'ndan bir nur ile itaat etmen, Allah'ın sevabını beklemendir. Allah'ın haramlarını O'ndan bir nur ile terk etmen, Allah'ın azabından korkmandır."
Takva hakkında söylenilen en güzel sözlerden biri işte budur.[183]
Takva, Allah'ın azabından korunma hususunda dikkat ve titizlik göstermektir. Onun hakkında şöyle denmiştir: "Günahları bütünüyle terk et; işte bu takvadır. Dikenli bir arazide, gördüğü zararlılardan sakınarak yürüyen kimsenin yaptığı gibi yap. Küçük günahı önemsemezlik etme; çünkü dağlar da küçük taşlardan meydana gelmiştir."[184]
Takva, Allah'ın seni nehyettiği yerde görmemesi ve sana emrettiği şeyde de gafil olmamandır. Takva, kalbi Hak'tan alıkoyan, meşgul eden her şeyden uzak olmaktır. Başka bir deyişle takva, emredileni yapmak, nehyedileni terk etmektir.[185] (Seyyiattan tevakki, hasenatı iltizam etmektir.)
Takva Kur'an'da pek çok âyette batıl inançları, kötü tutum ve davranışları terk edip onlardan uzaklaşma manasında kullanılmaktadır. Bundan dolayı peygamberler, kendi kavimlerini öncelikli olarak içinde bulunulan durumu terk anlamına gelen takvaya davet etmişlerdir.
Şüphesiz yeryüzünde bozgunculuk yapmak ile salih amel işlemek birbirinin zıddıdır ve karşılıkları farklı olacaktır. İttika eden kimse, putçuluk ve hurafeden kaynaklanan batıl inancı terk ettiği gibi, zina, hırsızlık, haksızlık, katillik gibi toplumsal suçları da terk eder. Burada muttaki ile müfsid' (bozgunculuk yapan) gibi iki ayrı tiple karşı karşıyayız. İman ettikten sonra takva sahibi olanlar, iman nimetinden mahrum olarak fesat peşinde koşanların karşısına konulmuştur.
Birbirinin karşıtı olan bu durumla, takvanın, inanç ve davranışta, eğriyi ve batılı bırakmak olduğu anlaşılır. Bundan dolayı başka âyetlerde batılı bırakma anlamına kullanılan takva, Allah rızasının şartı olan inanca uygun olumlu davranışları imanla birlikte yürütme şeklinde kullanılmaktadır.[186]
Ebu Hureyre (r.a)'nin naklettiğine göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle demiştir:
"Birbirinize haset etmeyiniz. Kendiniz almak istemediğiniz hâlde diğerini zarara sokmak için bir malı methedip fiyatını artırma yarışına kalkışmayın. Birbirinize buğzetmeyin. Birbirinize yüz çevirip arka dönmeyin. Sizden bazınız diğer bazınızın üzerine alış verişe girişmesin. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir, Müslüman Müslümana zulmetmez. Yardıma muhtaç olduğu zaman da onu yalnız ve yardımcısız bırakmaz. Onu hor ve hakir görmez. Takva işte budur." Rasûlüllah, 'Takva işte buradadır' sözünü üç defa tekrarlamış ve her seferinde eliyle göğsünü işaret etmiştir.[187]
Muhasibi, "Her zahidin (çok ibadet edenin) zühdü (kendini ibadete vermesi) marifeti (Allah'ı tanıması), marifeti aklı, aklı da imanı ölçüsündedir" derken, zühd, bilgi, akıl ve imanın, olgun insanın şahsında toplanması gerektiğini vurgulamış olmaktadır.
Takvayı, zihnî ve amelî duyarlılık biçiminde ele alan, ya da bu anlamı yükleyen Muhasibi, hem amelsiz tefekkürü, hem de tefekkürsüz ameli noksan bulmakta, marifet ehli olmanın yolunu bu ikisinin bütünlüğüne bağlamaktadır.[188]
Takva kelimesinin sözlükteki bir başka manası da az konuşmaktır. "Takva gemdir. Muttaki olan kimse, mü'min ve itaatkâr kulun (derece bakımından) üzerindedir." hadisi de bu anlamı doğrulamaktadır.
Takva, salih amel ve saf bir dua ile Yüce Allah'ın azabından korunmaktır. İstenilmeyen, hoş görülmeyen bir şeyden korunup sakınmak için kendinle onun arasına koyduğun engel demektir.[189]
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[163] T. İzutsu, K. Allah ve İnsan, s: 223. nak. R. Altıntaş, K. Hidayet ve Dalâlet, İst. 1995. s: 102.
[164] S. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, yersiz. Trh. 1/99.
[165] Elmalılı, Tefsir, 1/161.
[166] Fetih: 48/26.
[167] A'raf: 7/96.
[168] Âl-i İmran: 3/102.
[169] En'am: 6/162. R. Altıntaş, K. Hidayet ve Dalâlet, s. 102.
[170] Bakara: 2/2-3.
[171] T. lzutsu, K. D. ve Ahlâkî Kavramlar, s. 104.
[172] Bakara: 2/204.
[173] Izutsu, K. D. ve Ahlâkî Kavramlar, s. 259.
[174] Bakara: 2/197. Ayrıca bak. Âl-i İmran: 3/102. Bakara: 2/41. Teğabûn: 64/16.
[175] nak. H. El-Bennâ, F. Tefsiri, s. 71-72 Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayınları: 47-51.
[176] Müfredat, s. 833.
[177] nak. A. Ferid, Takva, s. 16. H. El-Bennâ, bu soruyu Hz. Ömer'in bir bedeviye (bak. Tefsir İlmi ve Fatiha Tefsiri, s. 71), S. Kutub ise Hz. Ömer'in bu soruyu Übey b. Kâab'a sorduğunu ve aynı cevabı aldığını anlatıyorlar, (bak. fi-Zılâli'l Kur'an, 1/39).
[178] A. Ferîd, Takva, İskenderiye trh. s- 9.
[179] nak. Kur'an'da Allah ve İnsan, s. 303.
[180] S. Şerif Cürcânî, et-Tarifât, çev. A. Erkan, İst. 1997, s. 64.
[181] Elmalılı, Tefsir, 7/176.
[182] T. İzutsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, İst. trh. s. 300.
[183] İbni Kayyım el-Cevziyye, Zadu'l Muhacir, Kayrosıtî 1991, s. 9.
[184] Alusî, Tefsir, 1/108. Nak. E. Sağıroğlu, Kur'an ve Toplum. İst. 1993, s. 242.
[185] İbni Kesir, 3/477, nak. Kur'an ve Toplum, s. 242.
[186] bak. Nisâ: 4/128,129. M. El-Behİy. İnançla ve Amelde Kur'anî Kavramlar, çev. A.Turgut. İst. 1988, s. 203.
[187] Müslim, Birr/32. Tirmizî, Birr/18, Hadis no: 1927, 4/320. Müsned, 2/325. Nak. ŞİA, Takva mad. 6/101.
[188] N. Macil, Ehl-i Sünnet Ekolünün Doğuşu, İst. 1996, s. 78.
[189] Kurtubî'den, H. El-Bennâ, Tefsir İlmi ve Fatiha Tefsiri, İst. 1990, s. 70. Hüseyin K. Ece, Takva Bilinci, Denge Yayınları: 51-56.
-
Takva, Vera ve Zühd
Sual: Takvanın dindeki önemi nedir?
CEVAP
Takva, Allah’a inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmek, yani Allahü teâlâdan korkup haramlardan sakınmak demektir Takva ehli şüpheli işlerden de sakınırsa vera sahibi olur Helal malın fazlasından, şüphelilere düşme korkusu ile mubahların çoğunu terk etmeye ve dünya sevgisinden sakınmaya Zühd denir
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada felaketlerden, ahirette azaptan kurtulmak için iki şey gerekir Emirlere sarılmak ve yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden en büyüğü, daha lüzumlusu, ikincisidir ki, buna Vera ve Takva denir İnsanların meleklerden daha üstün olabilmesi, vera sayesindedir Vera ve takva üzere olmak, her şeyden daha lüzumludur (m 76)
Vera hakkında hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İmanın esası vera’dır) [Hatib]
(Dinimizin direği vera’dır) [Beyheki]
(Hiçbir şey, vera gibi olamaz!) [Tirmizi]
(Vera, amellerin efendisidir) [Taberani]
(İman insanı vera sahibi yapar) [Deylemi]
(Vera, şüpheli şeylerden kaçmaktır) [Taberani]
(Dinimizdeki en hayırlı şey vera’dır) [Hakim]
(Vera güzeldir, âlimlerde daha güzeldir) [Deylemi]
(Dininiz ancak vera ile ayakta kalır) [Mekt Masumiye]
(Vera sahibi imamla kılınan namaz kabul olur, onunla oturmak ibadet, onunla sohbet sadaka olur) [Deylemi]
(Vera ehli imamla kılınan iki rekat namaz, vera’sızla kılınan bin rekattan efdaldir) [Ebu Nuaym]
(Şu üç şey bulunan kimsenin imanı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlak, kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm) [Nesai]
(Farzları eda et ki, insanların en âbidi olasın, haramlardan kaç ki, insanların en vera ehli olasın, Allahü teâlânın senin için yaptığı taksime razı ol ki, insanların en zengini olasın) [İbni Adiy]
Takva hakkında Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır) [Al-i İmran 133]
(Allah indinde en şerefliniz, takva ehli olanınızdır) [Hücurat 13]
(Allah, ancak takva ehlinin [ibadetlerini] kabul eder) [Maide 27]
Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Takva, imanın elbisesidir) [Deylemi]
(Takva, her hayrı içine alır) [Ebu Ya'la]
(Takva ehli hesap vermeden Cennete girer) [Taberani]
(Her şeyin esası vardır İmanın esası da vera [takva]dır) [Hatib]
(Üstünlük takva iledir Başka bakımdan üstünlük yoktur) [Taberani]
(Ahirette, Allahü teâlâya yakın olanlar, vera ve zühd sahipleridir) [İbni Lal]
(Zühd ile vera her gece kalbleri dolaşır, iman ve haya bulunan kalblere yerleşir, böyle olmayan kalblerde durmaz, geçip giderler) [İ Gazali]
(İlmiyle amil olmayan âlim, vera’sı olmayan da abid olamaz Zahid değilse vera sahibi olamaz) [Askeri]