www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Tevekkür Tevhid => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Ocak 18, 2024, 09:09:03 ÖÖ

Başlık: Tevhide Çağrı, Adalete Çağrıdır
Gönderen: fanidunya NET - Ocak 18, 2024, 09:09:03 ÖÖ
(http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png)

Tevhide Çağrı Adalete Çağrıdır

Kur'an'ın/İslam'ın temel kavramlarından ikisi, tevhid ve adalettir. Anlam olarak aralarında o kadar sıkı ilişki var ki, bazen eş anlamlılar da. “Adalet, ‘Lâ ilahe illallah’tır.” (İbn Abbas R.A.) Bu gerçeği, ilk bakışta Nahl/36. ve 90. ayetlerde, Hadid/25. Ayet-i Kerime’de görebiliyoruz.

*Bütün peygamberlerin ve kitapların gönderilmesindeki maksat, yeryüzünde ADALETİN sağlanması, hak ve adalet temelinde/ilahi bir düzenin kurulması ve uygulanmasıdır (Hadid/25, Nahl/90, Şura/13, 17)

*İlahi mesajlarla gönderilen/görevlendirilen bütün peygamberler, kendi kavimlerine, Ancak ve sadece Allah Teâlâ'ya ibadet/kulluk/itaat etmeleri ve tağuttan da kaçınmaları çağrısında bulunmuşlardır. (Nahl/36)* Son ilahi mesajlar da (Kur'an) Son Elçi'siyle (A.S.) bütün insanlara gönderilerek tamamlanmıştır. (İbrahim/52, Sebe/28, Ahzab/40)

* Tevhid, bütün peygamberlerin ortak çağrısıdır. Tevhide çağrı; adalete, özgürlüğe ve cihada, barışa…

çağrıdır. Adalete ve barışa ulaşabilmek, ancak tağutla/zulümle mücadeleyle/cihadla mümkündür.

Peygamberler, Allah Teâlâ’nın egemenliğini kabul etmeyen zalimlerle/tağutlarla mücadele etmişlerdir.

Tevhidin zıddı şirk, adaletin zıddı zulümdür. Ve şirk, en büyük zulümdür. (Lokman/13)

*Adaletin sağlanması için hukuk da mizan da yeterli değildir. Bunu sağlayacak bir iktidara/güce ihtiyaç vardır. Bu güç, yönetim, teknoloji, bilim, eğitim alanlarında olduğu gibi, ahlâkî/manevî de olur. Haksızlıkların/zulümlerin önlenmesi, ihtilafların adaletle çözülmesi, temel hak ve güvenliklerin korunması, adaletli ve güçlü yönetimi zorunlu kılar. *Zulmün önlenmesi, adaletin sağlanması için Hakk’ yolunda cihad edenler de ortaya çıkacak. Böylece, adaletin tesisi konusundaki ilahi irade cihadla, iktidarla tecelli etmiş olacak.

*Adalet için, hem hukuka/yasalara/emir ve yasaklara, hem de şaşmaz/değişmez/hak mizana/ölçülere ihtiyaç vardır. Çünkü insanların ürettiği hukuk ve ölçüler, eksiklikler ve yanlışlıklarla maluldur; doğru ve adaletli olmayabilir. Hukuk, söz, egemenlik kavgası yapmayalım diye, Allah Teâlâ, hukuku da mizanı da kereminden indirmiştir. Büyük, ekmel bir nimet olarak. (Maide/3, Hadid/25, Şura/13, 15, 17)

*Allah Teâlâ; adaleti, ihsanı/iyiliği/güzel ahlakı, akrabaya yardımı emretmiş, çirkin söz ve davranışları, kötülükleri ve zulmü/azgınlığı yasaklamıştır. (Nahl/90) Kur’an’da hayır ve şerleri, iyilik ve kötülükleri en çok kapsayan/toplayan ayet, bu ayettir. (İbn Mes’ut R.A.) Adalet, la ilahe illallah’tır. (İbn Abbas R.A.) İlahi hakların ilki/başı tevhiddir. Her hakkın başı,  yüce Allah’ın hakkı olan ilahlık haklarıdır; ortak ve benzerleri ortadan kaldırmak, birliğine inanmaktır. * “Adalet,  Allah Teâlâ’ya eş-ortak koşmamak, denk ve benzer isnad etmemektir. (Hasani Basri R.A.)

*Arzu ettik ki, okuyucu kardeşlerimizle,  ADALET için gönderildiği bildirilen Kur’an-ı Kerim’de adaletle ilgili ayeti kerimeleri sure ve ayet numarası ile paylaşalım:

*Hadid/25, Nahl/90 *Bakara/143, 178, 228  *Al-i İmran/18, 21 *Nisa/3, 58, 105, 127, 129, 135 *Maide/8, 42, 78, 95, 106, 107 *En’am /115, 119, 151, 152 *Araf/29, 85, 89, 159, 181 *Enfal/58 *Nahl/76, 90 *Neml/60 *Şura/15, 17 *Hucurat/9 *Talak/2 *İsra/33, 35 *Hadid/25 *Rahman/8, 9, 41, 42, 60, 61 *Sad/ 22, 26 *Hud/84, 85, 112*Şûara/181, 182, 183*Mumtehine/8, 10*Yunus/4, 47, 54*Hicr/85 *Enbiya/47, 112 *Hac/25*Müminun/41 *Nur/10 *Ahzab/5 * Sebe/26  *Zümer/69, 75 *Mümin/20, 78 *Nebe/22 *Naziat/17, 37 *Mutaffifin/12 *Fecr/11

“Doğru” bilinmeden yanlışlar bilinemeyeceği gibi”, “hak” bilinmeden batıl da, adalet ve zulüm de bilinemez, doğru tanımlanamaz. Burada, şu sorunun doğru cevabı da önemli: Tanımlamaları kim yapacak, kim yapmalı? Herkesin kendine göre bir tanımı olsa, kargaşa, ihtilaf çoğalır. O halde, doğru, hak, adalet, zulüm vb. kavramları en doğru belirten, bilen, bildiren/her şeyi hakkıyla bilen Allah Teâlâ’dır.

*Adalet; bir şeyin, bir hakkın sahibine/ait olduğu yere konması, verilmesi anlamıyla tevhidi okuduğumuzda; insanlar üzerinde egemenlik hak ve yetkisinin onları yaratan ve bilen, sayısız nimetler veren adalet, merhamet, hikme, ilim yönleriyle de sınırsız Allah Teâlâ’ya ait olduğu gerçeği ortadadır. Bu anlamda, İslam’ın temeli/özü tevhid, adaletin baş tacı olmuş olur.

Uluhiyet, rububiyet, hâkimiyet hak ve yetkisi sadece ve ancak Allah Teâlâ’ya aittir. Bu yetkiyi kabul etmeyen, aykırı olan her inanç, fikir, ideoloji, tağuttur; batıldır; red ve inkâr edilmelidir ki, tevhid gerçekleşebilsin. La mabude illallah…

Bu gerçeğin kabulü adalet, red ve inkarı ise zulüm/şirktir. Bu da, en büyük, affedilmez zulüm/şirktir. (Nisa/ 48, 116.  Lokman/13, Tevbe/31)

Tevhid en yüce adalet,  “şirk de en büyük zulümdür”. (Lokman/13)

*Adalet,  göklerin ve yerin kendisiyle ayakta durduğu ilkedir. “Mülkün temelidir.”

Tevhid; İslâm ağacının çekirdeğine/binasının temeline; adalet ise, ağacın gövdesine, binanın direğine benziyor…

*Allah Teâlâ’nın kevni/tabiat düzeni/ayetleri nasıl eksiksiz, kusursuz, muhteşem ise, bunun gibi, bizim yararımız için biz insanlara teklif ve tavsiye ettiği teşri/hukuk düzeni de öylece kusursuz, eksiksiz, eşsiz, üstün ve ekmeldir. Biz de gerek İlahi, gerekse beşeri düzenleri/yolları seçmek donanımında ve özgürlüğünde kulluk sınavındayız.

*Emanetleri ehline vermek adalet, vermemek de zulümdür.

*Hem adalet terazisi, hem de ticaret terazisi doğru ölçüp, tartmalı ki toplumda denge/düzen, adalet ve barış sağlanabilsin.

*Adalet emri herkese olmakla birlikte, daha çok siyasetçilere ve ilim adamlarınadır. Bu iki sınıf, düzeldiğinde halk düzelir. (S.A.S.)

Adalet ve tevhidin zıddı, zulüm ve şirktir.

*Kur’an ile yeryüzüne indirilen adalet nuru, yüzyıllar boyu dünyayı aydınlatmış ise de, ne yazık ki, son üç yüz yıldır, dünyamızda, Kur’an hükümlerinin terkiyle/semaya çekilmesiyle/yürürlükten ilgasıyla zulmün karanlığı egemen olmuştur. Kur’an güneşine sırt dönünce, zulmün karanlığına düştük; şaşkınca çırpınıp duruyoruz. Güneş kaybolmadı; yüzümüzü tekrar dönebilsek, yine üstümüze doğacak. Tağutların lütfunu bekliyoruz! Onlar,  bizi zaten zulme alıştırdılar; zulüm bize normalleşti de…

Her Cuma hutbesinde okunan Nahl/ 90.  Ayet-i Kerime’de,  yöneticilere adaletle muamele emri ile halka zulmetme yasağı da var.

Bizi,  Kur’an’ın diriltici mesajlarına çağırması gereken yöneticiler ve ilim erbabı, bizimle ilahi mesaj arasına duvar/engel olarak, hem kendilerine, hem de bütün insanlara zulmedebiliyorlar…

Onlar, adalet arayışındaki insanlara hâlâ, yanlış adresleri göstermeye devam ediyorlar. Tek ve doğru adres, Kur’an olduğu halde… Deneniyoruz.

Ölmeyecek/hesap gününe doğru gitmeyecek var mı?

Kur’an-ı Kerim’in bütün insanlara adalet için gönderildiğine, İslamsız adaletin, barışın ve saadetin de mümkün olamayacağına inanarak, imanımızı yeniden gözden geçirmeli değil miyiz?

Belki de ne kadar adalet varsa dünyada; o kadar da İslâm var…

"Emanetlere hıyanet edenin dini de namazı da, zekâtı da yoktur (makbul değildir) (S.A.S.)

"İslam'da en zor olan, emanetlere riayettir; en kolayı da, "la ilahe illallah"tır. (S.A.S.)

*"Adalet, la ilahe illallah' tır." (İbn Abbas R.A.)

Tevhid/adalet-şirk/zulüm mücadelesinde neredeyiz? Safımızı gözden geçirelim ve ahir zamandaki tevhid/adalet güneşinin üstümüze tekrar doğacağı kutlu zamanın bize müjdesini veren Resulullah’a (S.A.S.) sayısız salat ve selamlar sunuyoruz.

Bahaddin Elçi.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
www.fanidunya.net