* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Kutlu Hayatın İzinde Olalım  (Okunma sayısı 136 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 8986
Kutlu Hayatın İzinde Olalım
« : Haziran 20, 2025, 09:06:00 ÖÖ »


Kutlu Hayatın İzinde Olalım

Bu yazı köylerimde geçirirken, 871 sayfa “Kutlu Hayatın İzinde Yeni Siyer Ahmet Özel” kitabını notlar alarak anlayıp anlatarak, okuyup bitirmeye çalışıyorum. Çok güzel hazırlanmış. Birçok rivayet konulmayıp ittifaklar yazılsa daha kısa olurdu belki.

Yazarıyla yapılan röportajdaki bazı hususları siz değerli okuyucularıma nakletmek istiyorum.

Yeni siyer nedir?

19. ve 20. yüzyıllara gelinceye kadarki bütün geçmişimizi ‘klasik dönem’ diye nitelendirirsek; bu dönemde özellikle edebiyat ve tasavvuf çevreleri başta olmak üzere Hz. Peygamber’i sürekli insanüstü vasıflarla, sürekli hayatında mucizelerle dolu bir peygamber olarak takdim ediyorlar. Bu bizim İslam dünyasına mahsus bir şey değil, bütün dünyada böyle bir eğilim var. Tabii oldukları, peşinden gittikleri din yücelerine mutlaka olağanüstü şeyler yakıştırılıyor. Bizde de böyle şeyler yapılmış. Dolayısıyla klasik dönem siyer literatürü böyle bir özelliğe sahip. Batı tesirinde siyer literatürüne baktığımızda ise pozitivizmin ve materyalizmin etkisiyle bu defa Hz. Peygamber, tüm mucize ve kerâmetlerinden soyutlanarak anlatılıyor. Bu anlayışla yazılan siyerlerin en insaflısında Hz. Peygamber, “başarılı bir lider”, “başarılı bir komutan” olarak takdim ediliyor. Nihayetinde bu görüş, Hz. Peygamber’i haşa bir postacı vazifesine indiriyor ve hadis ilminin reddi noktasına geliyor. Öyle ki bazı ilahiyat hocaları dahi onlarca ayet olmasına rağmen Hz. Peygamber’in Kur’an’ı açıklama yetkisi olmadığını söyleyebiliyor. Öyleyse, Cenab-ı Allah bir mesaj indirmişse, muhatapların anlamadığı bir şeyi kime sorabilirler? O mesajı getirene soracaklar ve o “bilmiyorum” mu diyecek? Bu akıl, izan işi mi?

Maalesef, siyer ilmini ve hadisi reddeden bir anlayış İslam dünyasında gelişti. Çeşitli dini ve siyasi gruplar, İslam düşmanları Hz. Peygamber’i Allah ile ilişkisi bulunmayan sıradan bir insanmış gibi anlatmaya çalışıyor. Ama bu görüşler zamanında dönemin alimleri tarafından belirli kriterler ortaya konarak ayıklanmaya çalışılmış. Bugün eldeki teknik imkânlarla, mevcut malzemeyi değerlendirme imkânlarıyla bunlara pek çok kriter daha eklenebilir.

Siyer anlayışında iki farklı uç

Klasik siyer anlayışı ve Batı tesiriyle siyer anlayışı iki ucu temsil ediyor. Oysa İslam, her şeyde dengeyi tavsiye eder. Her türlü aşırılık; kullukta, ibadette aşırılık bile reddedilmiş. Denge, istikâmet orta yol… Biz bu kitapta iki aşırı ucun ortasını, orta yolu izliyoruz. Orta yol şudur: Hz. Peygamber elbet bir insandır, Kur’an defalarca buna işaret eder. Hz. Peygamber de insanüstü vasıflar ve yakıştırmalara şiddetle karşı çıkar.

Evet, insan ama diğer insanlardan farkı var: Allah ile irtibata geçmiş. Allah onunla bir şekilde irtibat kurmuş; melekler vasıtasıyla, kalbine indirerek… Bu başlı başına olağanüstü bir durum.

Bunu nasıl göz ardı edebiliriz? Üstelik bu ilişki kendisine ilk vahiy gelmesinden vefat gününe kadar çok dinamik bir şekilde hergün her an her saniye devam etmiş ve hiçbir zaman kesilmemiş. Onun hayatını okuduğumuz zaman bu ilişkinin izlerini sürekli görüyoruz. Bu iki hususu göz önüne alarak, klasik dönemdeki o yüceltmelerden sarf nazarla onu bir insan olarak bir de Batı tesiri çerçevesinde İslam dünyasından gelişen onu sıradan bir insan olarak görmekten de vazgeçerek diğer insanlardan farklı bir insan olduğuna, Allah’ın sürekli gözetiminde ve korunmasında ve yönlendirmesinde bulunduğunu göz önüne alarak onun hayatını anlatma çabası bu kitabı ortaya çıkardı. “Yeni siyer”den kastımız da budur.

Sahih rivayetlerle bir peygamber portresi

Elbette anlatmak ama en önemlisi anlamak… Cenab-ı Hak bu alemi neden yaratmış? Tanınmayı ve bilinmeyi istemiş. İnsanları bu konuda imtihan edecek, yapıp ettikleriyle de hesaba çekecek. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de son mesajını insanlara bildirmiş. Bunun hayatta nasıl gerçekleşeceğini de bu mesajı gönderdiği insanın şahsında bize göstermiş.

Allah’ın bizden yapmamızı istedikleri ve uzak durmamız gerekenler bizim gücünüzün üzerinde olan şeyler değil, hepimizin başarabileceği şeylerdir. Bunun örneği de kendisine mesaj gönderdiği insandır. Hz. Peygamber’in, güzel ahlak örneği olarak Kur’an’da nitelenmesi de bunu gösteriyor. Allah ile irtibatı ona metanet ve ilham verdi

Bütün kitap boyunca açıkça görebiliriz ki aslında onun hayatı başlı başına bir mucizedir. Hz. Peygamber ister siyasi olsun ister günlük hayatta eviyle, ailesiyle dostuyla, düşmanlarıyla ilişkilerinde olsun her olayda insan hep şaşırır. Hakikaten onun hayatının başlı başına bir mucize, bir olağanüstü güzellik olduğunu fark eder. İnsan onu okumaya başladığı zaman bir süre sonra bakar ki artık o kendisine nüfuz etmeye başlar. Bu defa artık bakarsınız ki o sizin gönlünüze kalbinize aklınıza tesir etmeye başlamış. Bunu hemen fark edersiniz. Bir de şu var ki; Kur’an-ı Kerim’i de Hz. Peygamber’i de bir insanın doğru anlayabilmesi için niyetinin salih olması lazım. Bir insan Kur’an’a ve onu bize getiren elçinin hayatına art niyetli yaklaşırsa ne Kur’an kendi sırrını açar ne Hz. Peygamber. Zaten Kur’an-ı Kerim’de geçiyor; “Biz onların kulaklarına tıkaç tıkarız gözlerine perde çekeriz anlamazlar” diyor. Cenab-ı Allah buna izin vermiyor. İhtiyacı yok çünkü. Hz. Peygamber’in de anlaşılmaya ihtiyacı yok aslında. Onları anlamak bizim ihtiyacımız.

İlk Müslümanlar arasında Hz. Ebubekir gibi biri var. Hz. Peygamberden sonra İslam toplumunun lideri olacak, devleti yönetecek kapasiteye, olgunluğa sahip bir insan. O günün şartlarına göre çok zengin. Ardından Abdurrahman bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam var… Bunlar aklıyla, fikriyle, düşüncesiyle, ahlakıyla ashabın en seçkin insanları. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in getirdiği mesajın sadece ezilmişler, fakir fukara insanlar değil zengin iktidar sahibi insanların da aklını kalbini etkilediğini görmek şaşırtıcı oldu. Hep dikkatimi çeken şey: Hz. Peygamber kendisine vahiy geldiği andan itibaren vefatına kadar, 23 yıl boyunca hiçbir liderin karşılaşmayacağı büyük sıkıntılarla karşılaştı. Fakat hiçbir zaman ümidini kaybetmedi. Sonunda kendi davasının galip geleceğini, muzaffer olacağını hep düşündü.

Etrafındaki insanların ümitsizliğe düştüğü, dağılıp parçalandıkları anda bile bu metanetini, sabrını, gücünü hep koruya geldi. Bir insanın Allah ile irtibatı yoksa bu kadar metin olamaz. Bir yerde sarsılabilir. Bir başka husus da Hz. Peygamber kendisine vahiy gelişinden vefatına kadar pek çok konuşma yaptı. Günlük konuşmalar, siyasi konuşmalar yaptı. Hac sırasında birçok yerde hutbeler okudu, her cuma insanlara konuştu. O konuşmaların hepsini dikkatlice incelediğimiz zaman bir insanın o cümleleri o kadar güzel, o kadar mantıklı, o kadar hakimane şekilde bir araya getirmesi için saatlerce çalışması lazım. Yahut bunu ona ilham eden başka bir kaynağının olması lazım.

Aynı şeyi konuşmalarında olduğu gibi dualarında da görüyoruz. Günlük hayatında yaptığı dualar, savaş sırasında sıkıştığı ordusunun dağıldığı dönemde yaptığı dualar var. Bütün bu duaları da göz önüne aldığımızda aynı şeyi görüyoruz. Bir insanın Allah’la, yaratıcıyla ilişkisini bu kadar güzel olabileceğini, ondan neler istenebileceğini bu kadar güzel bilebilir.

Yaşar Değirmenci.

İNTERNET RADYOMUZ FANİDUNYA FM 24 SAAT YAYINDADIR.

YENİ SİTE GİR,İŞİMİZ.

Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap