Gönderen Konu: Zorlukları Aşmak  (Okunma sayısı 222 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2156
Zorlukları Aşmak
« : Mayıs 11, 2020, 06:33:54 ÖÖ »
Zorlukları Aşmak

İçinde yaşadığımız dünya insanların sınav ve teste tabi tutulduğu bir yerdir. Zira hayatımızın her döneminde birçok belâ, musibet, sıkıntı, zorluk ve engellerle karşılaşmak kaçınılmazdır. Yüce Allah bu tür olumsuzlukları aşarak başarıya ulaşmak için insanın yaratılışını iman, irade, azim, sabır ve sebat gibi manevi kuvvetlerle donatmıştır. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de insanın hayattaki başarısının belirlenmesi için bir imtihana tabi tutulduğunu haber vermektedir. “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.”1

Görülüyor ki hayat anlamsız bir var oluş olmadığı gibi ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Aksine hayat bir hayırlı faaliyetler alanıdır. Ölüm ve ötesi ise bu faaliyetlerin karşılığının alınacağı başka bir alandır. Buradaki uyarı insanın hayatını şekillendirecek iş ve davranışların daha güzel ve iyi olmasıdır. Biz bu yazımızda zorlukları aşarak başarıya ulaştıracak değer, yol, metot ve davranış biçimleri üzerinde duracağız.

İnsan kendisine gösterilen doğru ve eğri yolun kavşağındadır. Hem iyiliğe hem de kötülüğe yönelme ihtimali vardır.

Kur’an; ona doğru ve eğri olmak üzere iki yol verildiğini haber vermektedir. 121 Bu nedenle dünyanın gündemi daima şerefli bir varlık olan insanın mahiyetiyle bağlantılı olmuştur. Çünkü o en güzel bir biçimde yaratılmış olup, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. “Canı, kanı, malı ve ırzı kutsaldır. Kimse bunlara dokunamaz. Ce- nab-ı Hak onun hayat hakkını korunmaya değer kabul etmiştir.

“Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanlan öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.”4

Ne var ki günümüzde çevremiz olumsuz sahnelerle doludur. İnkarcılık, sapıklık ve karamsarlık gibi bunalıma davetiye çıkaran gelişmelere şahit olmaktayız. Oysa ki böylesine zayıf karakterli fertlerin çoğunlukta olduğu bir toplumun huzurlu olması ya da zorlukları aşarak başarıya ulaşması kolay değildir. Zira insanın dünya ve ahiret mutluluğuna fert veya toplum halinde katkıda bulunmak isteniyorsa çok ama çok çalışılmalıdır. Bu nedenle insanın başarı grafiğinin yükselmesini olumlu olarak etkileyen bazı temel prensiplere işaret etmekte yarar vardır.

İnsanı hayata bağlayan güven içinde yaşamasını temin eden tükenmez enerji ve kuvvetlerden biri ‘İman’dır. Zira geçmiş milletlerin tarihine bakıldığında savaş, hicret, kültür ve medeniyet gibi izlerin oluşumunda inancın etkisi büyük olmuştur. Batılı düşünür Spencer bu konuda şöyle demiştir. İlmin sınırı genişledikçe, nihayetsiz kudret sahibi başlangıcı olmayan bir yaratıcının varlığına dair kesin deliller de bu oranda çoğalmaktadır.” “Ahmed Hamdi Akseki de Allah’ın varlığına kanaat getirmek için dışırda deliller aramaya ihtiyaç olmadığına dikkat çekerek şu örneği vermektedir. Mıknatıs ile demir birbirlerine yaklaşınca mıknatıs demiri çeki- verir. Çünkü bu, onun fıtratında gizlenmiştir. O kabiliyet bozulmadıkça fıtratının icaplarını mutlaka yapacaktır. İşte insan da böyledir...

Ruhu hasta olmayan herkesin Allah’ın varlığını bilmek, yalnız nazari bir bilgi olmayıp, insanın içine konulmuş bir kabiliyet, bir garizedir. Kendini duymak, tanımak a nasıl bedihi bir şuur ve bilgi ise, kendini yaratan Allah’ı bilmek de bu şuur ile beraber tahakkuk etmiş bedihi ve fıtrî bir bilgidir."6 - Kur’an-ı Kerim, Allah’ın bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bildirmektedir. "An- dolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıkla- nnı biliriz ve biz ona şah dama- rından daha yakınız."7’Bu ayetin uyarısına muhatap olan kişi artık kendisini yorgun, bitkin, çaresiz ve yalnız hissetmemektedir.

Yine konu ile ilgisi olması bakımından Resulüllah’ın hicret esnasında en yakın arkadaşı olan Hz. Ebu Bekir ile birliket yaşadıkları şu olayı da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Artık Mekke’deki müşriklerin Hz. Peygamber (a.s.)’ın nübüvvetine ve İslâm’ı tebliğine tahammülleri kalmamıştı. Durumu öğrenen Resulüllah (a.s.) Cenab-ı Hakk’ın da iznini almak suretiyle bütün zorluklara rağmen Hz. Ebu Bekir ile birlikte hicrete kara verdiler. İstişare sonunda ilk durak ve sığınak yeri olarak Sevr mağrasını uygun görmüşlerdi. İkisi birlikte Sevr’de gözlenirken onları yakalamak için Mekke’nin çıkış yollarını almaya çalışan heyetlerden biri mağarının kapısına kadar geldi. Onların seslerini duyan ve ayak uçlarını gören Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (a.s.)’e bir zarar verilir üzüntüsüyle ağlamaya başladı. Hz. Ebu Bekir (r.a.)’ın iman, fedakarlık ve samimiyet dolu bu davranışına, Resulüllah kendisine nazil olan güven ve müjde dolu şu ayetle cevap vermiştir. ”... Hani onlar mağaradaydı; O, arkadaşına, üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona sükûnet sağlayan emniyetini indirdi.”8

Zorlukları aşmada unutulmaması gereken hususlardan biri de belâ, musibet, meşakkat, mal ve can kaybı gibi tehlikelere önceden hazırlıklı olmaktır. Zira toplumun sosyal hayatını ilgilendiren önemli hizmetlerin yerine getirilmesinde engeller hatta iftiralarla karşılaşmak mümkündür. Ancak bu zorluklar, Allah’tan gelmiş bir ceza gibi değerlendirilmemelidir. Çünkü Peygamberler başta olmak üzere birçok önemli şahsiyet topluma hizmet verme uğruna çile çekmiş ve büyük sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Bu hususta Mus’ab İbnu Sa’d Hz. Peygamber (a.s.)’dan şu hadisi rivayet etmiştir. “Dedim ki Ey Allah’ın Resulül İnsanlardan hangisinin imtihanı daha ağırdır.” Resuli Ekrem şöyle cevap verdi. “Peygamberler, sonra büyüklükte ve zorluklara katlanmakta onlara yakın olanlar. Kişi diyaneti nisbetinde imtihana uğratılır. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diyaneti nisbetinde imtihan eder. İmtihan kulun peşini bırakmaz. Ta ki o kul yeryüzünde hatasız yürüyünceye kadar.”9

İnsanın istikrar, inanç, başarı ve ümit dolu geleceğini zedeleyen tehlikelerden biri de “Ye’s” yani karamsarlık halidir. Bu olumsuz tablonun içine düşen fert veya toplum bitme, dağılma ve çözülme nokta™ sına gelmiş demektir. Artık kurtuluş, yardım, ümit ve rahmet kapıları kapanmış, geride sadece sapıklık ve küfür kalmıştır. Böylesine anlamsız ve kararsız bir yaşantı tarzının elbette kimseye yararı yoktur. Oysa ki hayat kutsaldır. İçinde yaşadığımız dünya güzelliklerle doludur. Onu tanımak, onarmak, hizmet vermek, eser bırakmak ve nimetlerinden yararlanmak hakkımızdır. Nitekim Kur’an da şu ayetlerde kullarına rahmet ve ümit dolu müjdeyi hatırlatarak her türlü ye’si yasaklamıştır. "...

Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.10 Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser.”’11’ ,

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar...” "12,“tnsan hayır istemekten usanmaz.

Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir.’1’31 Görülüyor ki bu ayetler, gönül, irade ve ruh yapımıza bir canlılık veriyorlar. Bunlardan alınacak güç ve kuvvetle hayata bakıldığında aşılamayacak engel ve başarılamaycak zorluk yoktur. Yeter ki karamsarlık illetini yok edecek azim, gayret ve kararlılıkta sebat gösterilsin. Milli mücadele yıllarında milletimizin maruz kaldığı zor ve acılı günleri yazan İstiklal şairimiz Mehmed Akif şu beytleriyle vurgulmak istediğimiz hususu çok güzel bir biçimde anlatmıştır.

“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak.

Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.

Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun, Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

“İş bitti... Sebatın sonu yoktur!” deme, yılma, Ey Millet-i merhume sakın ye’se kapılma!

Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol..:14

Zorlukları aşarak amaç ve hedefe ulaşmanın önemli bir merhalesi de sabırdır. Kur’an 70 ayrı yerde bu tükenmez hâzineyi bize hatırlatmaktadır. Zira bütün davranışlarımızda ona muhtacız. Sağlık, servet, evlad, makam, süs, zinet gibi nimetlerin hazzını yaşarken sabır ve temkin ne kadar önemliyse, bunlardan mahrum olma durumunda da aynı tahammülü, olgunluğu ve gönül tokluğunu göstermek o kadar önemlidir. Dinen ve aklen güzel görülen hususları emretmek yine aynı ölçülere göre çirkin olanları da önlemek her insan için dini, milli ve toplumsal bir sorumluluktur.

Geleceğin huzur ve mutluluğu için sıkıntı, eziyet ve güçlüklere katlanma pahasına da olsa sabır, azim ve kararlılık elden bırakılmamalıdır. Yüce Allah bu hususu, Lokman suresinde şöyle açıklamıştır. “Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl, iyiliği emret Kötülükten vazgeçirmeye çalış ve başına gelenlere sabret Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir." l5

Elbette her çalışmanın, teşebbüsün ve gayretin bir bedeli olacaktır. Sağlam bir inanç, ruh, irade ve kararlılık başarıya giden yolun ilk basamaklarıdır. Bunların mutlaka sabır ve tahammül gücüyle disipline edilmesi gerekir. Bu yüzden sabır başta acı olsa bile onu yudumlayan mutlaka sonunda hür, kuvvetli ve huzurlu olacaktır.

İnsan zor ve büyük olanı başarmaya talip olmalıdır. Şahsi menfaat ve kolaylığa itibar etmemelidir. Çünkü günümüzde tek başına çalışmak sonuç vermemektedir. 0 halde hedefe ulaşmak ve çağımızdaki toplumların önüne geçmek için birlik ve beraberlik ruhu başta olmak üzere bütün ilmi çalışmalar seferber edilmelidir. Diğer milletlerle aramızda çok mesafe var düşüncesiyle karamsar tablo çizmek ve mazeret beyan edip birbirimizi suçlamak yerine, anne, baba, yönetici, siyasetçi, edebiyatçı, şair, yazar, öğretmen, din görevlisi ve diğer bütün meslek mensupları olarak insanlarımıza moral verip çalışmaya sevk etmeliyiz. Geçmişten ibret alınarak geleceğe tedbirle hazırlanmalıyız.

Bu hususta yine ızdırap ve tecrübe dolu bir hayat yaşayan Mehmed Akif’in “Karesi”de Zağanos paşa Camii’nde halka söylediği şu sözler hala tazeliğini korumaktadır: “Ey cemaat-ı müslimin!... Herkesin uhdesine düşen bir vazife-i vataniye, bir fariza-i diniye vardır ki onu yerine getirmek zerre kadar ihmal göstermek caiz değildir. Bu hususta hiç bir ferd kenara çekilerek seyirci kalamaz. Çünkü düşman kapılarımıza kadar dayanmış, onu kırıp içeri girmek, harim-i namus ve şerefimizi çiğnemek istiyor. Bu namerd taarruza karşı koymak kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar... her ferd için farz-ı ayın olduğu bir lâhza hatırdan çıkarılmamalı. Fırkacılık, menfaatçilik, kavmiyetçilik gibi hislerin külliyen haram olduğu yakındaki- lere ve uzaktakilere anlatılmalıdır.’’ "6I Gerçekten bu alanda yazılacak ve üzerinde ibretle durulacak daha nice olaylar vardır. Fakat yazımızın hacmi sınırlı olduğundan konuyu bizi yılmadan, usanmadan, dağılmadan ve gevşemeden çalışmaya davet eden şu ayetlerle tamamlamak istiyorum. “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel!’ "17 ’Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın, eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.’18

-------------------------------------------------------------------------

(1) Kur’an, 67/2

(2) Kur’an, 90/10

(3) Kur’an, 95/4, 2/30

(4) Kur’an, 5/32

(5) Yusuf el-Kardavi, ibadet, (Tere. Hüsameddin Cemat) Çığır Yayınları, İst- 1974, s. 23

(6) M. Rahmi Balaban, İlim-Ahlak-iman, Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, Ank. 1970, s. 166-167

(7) Kur’an, 50/16

(8) Kur’an, 9/40

(9) Prof. Dr. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, Kütübü Sitte, Akçağ, İst. c.13, s.102, Hadis No: 4699

(10) Kur’an,12/87

(11) Kur’an,14/56

(12) Kur’an, 39/53

(13) Kur’an, 41/49

(14) M. Akif Ersoy, Safahat, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ank. 1990 s. 173, 389

(15) Kur’an, 31/13

(16) İsmail Hakkı Şengüler, Mehmed Akif Külliyatı, Hikmet Neşriyat, İst. c9, s.354

(17) Kur’an, 94/5-8

(18) Kur’an, 3/139

 


* BENZER KONULAR

Kulluk’tan Düşme Nedeni Heva Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:24:39 ÖÖ]


Yaratan Rabb'inin Adıyla Oku Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:18:20 ÖÖ]


Hasta Kalp Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:05:04 ÖÖ]


O’nun Rızası İçin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:51:01 ÖÖ]


Akıl Eğitimi Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:44:10 ÖÖ]


Modern Hayatın Kölesi Olmaktan Kurtulalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:13 ÖÖ]


Kul Hakkına Riayet Etmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:54:32 ÖÖ]


Resulü Efendimiz (S.A.V.) Evin Camiye Yakın Olması Çok Faziletlidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:08 ÖÖ]


Dua Doğru Ama Ağız Yanlış Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:52 ÖÖ]


Allahü Teala Dilediğini Temize Çıkarır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:11:17 ÖÖ]


Bu Ümmete Allah'ın Büyük İhsanı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:04:34 ÖÖ]


Bünyamin Topçuoğlu - Büyük Cevşen Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:42 ÖS]


Çocuk Terbiyesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:56:30 ÖÖ]


HZ. Muhammedin Davranış Modelleri Gönderen: anadolu
[Dün, 10:48:36 ÖÖ]


Bidat ve Hurafelerden Sakınmak Gönderen: anadolu
[Dün, 10:40:42 ÖÖ]


Temizlik İmandandır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:34:38 ÖÖ]


İslamda Kulluk Sadece Allah’a’dır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:27:12 ÖÖ]


Peygambere İtaat Allah’a İtaattır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:22:28 ÖÖ]


Ürkmüş Yaban Eşekleri Gibi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:05:51 ÖÖ]


Eşinizi Seviyorsanız Onu Sabah Namazına Kaldırın Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:52 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42