Gönderen Konu: Yaşlanmak Hayata Yeniden Başlamaktır  (Okunma sayısı 74 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5783
Yaşlanmak Hayata Yeniden Başlamaktır
« : Ağustos 31, 2022, 02:15:35 ÖS »
Yaşlanmak Hayata Yeniden Başlamaktır

Erikson meşhur gelişim kuramında, yaşlıların maruz kaldığı güç yitimi ve umutsuzluğa karşın bilgelik yanlarının geliştiğini ileri sürer ve bu süreci kişinin hayatının bütününü kavradığı bir dönem olarak görür. Fakat ilginçtir bugün söz konusu kuramın inşa edildiği Batı toplumlarında yaşlıların kazanımları yok sayılmakta ve ailenin köklerini oluşturan şahsiyetler,  asırlık birikimleri ile birlikte bakım evlerine kapatılmaktalar. Batı bu tavrı ile yaşlı bireylerin gençlere ulaşımını engelliyor ve kuşaklar arasındaki aidiyet bağlarını koparıyor. Kokuşmuş zihniyetini bütün dünyaya yayan hâkim sistem ne yazık ki hak ve vefa ilkelerini merkezi bir noktada konumlandıran Müslüman toplumları da etkiledi ve bizler yaşlıları omuzlarımıza ağırlık yapan bir yük olarak görmeye başladık. Oysa kadim köklerimiz, Batı’nın dışlayan tavrına karşın yaşlıların kazanımlarına özel bir değer atfeder ve bu kişileri hürmet nesnesi olarak görür. İslam kültüründe yaşlı bireylerin emeğine vefa gösterilir ve bu kişiler evlerin ve toplumun bereketi olarak değerlendirilir.

Küresel kapitalist sistemin putlaştırdığı modern bilim yaşlılığı bir hastalık olarak görüyor ve bu hastalığın tedavi edilebileceğini ileri sürüyor.

Ancak görmekteyiz ki muvaffak olamıyor zira doğal bir süreç olan yaşlılık bütün canlıların ortak kaderi ve ileri sürülen argüman ne olursa olsun insan doğuyor, gelişiyor, yaşlanıyor ve ölüyor.

Modern bilimin yaşlılık karşıtı açıklamaları ise bireyleri tüketim ağına çekmenin dışında bir işleve sahip olamıyor.

Medya üzerinden bireylere daha genç ve daha estetik görünebilmenin yolları aktarılıyor ve anti-aging ürünler reklâm edilerek bireylerin tüketim hevesleri harekete geçiriliyor. İnsanlar yaşlanmayı hayatın bir gerçeği olarak değil bir hastalık olarak görüp yaşın getirdiği belirtileri kamufle edebilmek için bu ürünlere rağbet ediyorlar. Oysa mevsimler gibidir insanın hayatı ve her mevsimin kendine has özellikleri ve kazanımları vardır. Ve “inandım, teslimiyet gösterdim” diyen kişi için her şey bir değer, bir kazançtır.

Geleneksel aile yapısının bozulması ile birlikte bireyin kökleri ile bağı zayıfladı ve para her şeyi alt edebilecek bir güç olarak görülmeye başlandı.

Erdem ve faziletlerin yeşerdiği ev değersizleştirildi ve evin kadim sakinleri ait oldukları yerden indirilip yalnızlığa terk edildiler. Bu durum kişiyi hem evin kazanımlarından mahrum bıraktı hem de ataları ile bağlarının zayıflamasına neden oldu.

Birey elde ettiği konforun yüreğindeki çoraklığa çare olamadığını gördü ve saplandığı girdaptan çıkmanın yollarını aradı fakat bu mümkün olmadı. Seküler birey dünyaya gözlerini açtığı evin, güvenle yaslandığı aile fertlerinin ve yüzünde tebessümler açan çocukların hayatına kattığı kazanımların geç de olsa farkına vardı ancak öylesine güçlü bir girdabın içine sürüklenmişti ki bir döngünün içinde savrulup durdu ve çıkış yolu bulamadı.

Hayatı üretim ve tüketimden ibaret gören Batı uygarlığı güce tapıyor, zayıflar kategorisinde değerlendirdiği yaşlıları ise yok sayıyor ve onları yalnızlığa, ölüme terk ediyor. Bu durum iki nesil arasındaki bağların kopmasına ve köksüzlüğe neden oluyor. Fakat sistem bireyin ruhunda açılan yara ile alakadar olmuyor “üretip tükettiğin kadar varsın” mesajı veriyor ve medya araçlarını kullanarak idealize ettiği insan prototipini reklâm ediyor ve büyük bir endüstriye dönüştürüyor.

Kapitalist sistem bireyi aktardığı korkularla kontrol altına alıyor ve onun emeğini, alın terini sömürüyor.

İnsanı ekonomik bir organizma olarak değerlendiren Batı uygarlığına karşın İslam medeniyeti insanı görünürlüğü üzerinden değil ürettiği değerler üzerinden konumlandırıyor ve yaşlılara hürmeti insani bir sorumluluk olarak görüyor.

Yaşlılığı hayatın sonu değil başlangıcı olarak değerlendiren kültürel dinamiklerimiz, yaşantıya, tecrübeye, bilgiye ve bilgeliğe kıymet veriyor ve hürmet gösteriyor. Fakat nedense biz bu kazanımları göremiyoruz.

Fatma Tuncer.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Zaralı Alışkanlıklardan Korunmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:19:12 ÖÖ]


Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:13:25 ÖÖ]


İslam Ahlakı Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:08:04 ÖÖ]


Mutaki Olmak Gönderen: anadolu
[Bugün, 07:03:31 ÖÖ]


İbadetin Özü Dua Gönderen: anadolu
[Bugün, 06:57:45 ÖÖ]


Haya – Ahlak – İmandır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:34:05 ÖÖ]


İkiyüzlülük- Münafıklık – Manevi Bir Hastalıktır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:28:39 ÖÖ]


İslamda Birlik ve Beraberliğin Önemi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:21:39 ÖÖ]


İnsanlara İyi Muâmele Etmek Aklın Yarısıdır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:12:43 ÖÖ]


Akıllı Kime Denir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 06:04:51 ÖÖ]


2014 - Ahmet Yağmur - Medine'ye Hasret Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:03:52 ÖS]


Asıl Derdimiz Dertsiz İnsanlar Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:27:42 ÖÖ]


Hayatını Düzene Koymak İsteyen Müslüman Gençlere Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:17:49 ÖÖ]


Bizi Aldatan Bizden Değildir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:53:08 ÖÖ]


BenimKkim Olduğumu Biliyor musun Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:42:56 ÖÖ]


Çocuklarımıza Sahip Çıkmalıyız Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:35:33 ÖÖ]


Zulmün Zararları Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 06:22:59 ÖÖ]


Kutsal Yolculuğun Heyecanı Başlarken Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:22:37 ÖÖ]


Hac Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 11:14:26 ÖÖ]


Yetim ve Kimsesiz Çocuklara Sahip Çıkalım Gönderen: gurbetciyim
[Nisan 27, 2024, 10:49:10 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41