Gönderen Konu: ŞEFAAT  (Okunma sayısı 355 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ŞEFAAT
« : Haziran 06, 2018, 06:37:58 ÖÖ »
ŞEFAAT

            Şefaat kelime manası olarak, birisinin işi için aracı olmak, hatır ve yetkisini kullanarak darda kalan kimseyi sıkıntıdan kurtarmaktır. Dinimizde şefaatin varlığı net bir şekilde Kur'an-ı Kerim'de ve Peygamber (sav) Efendimizin hadis-i şeriflerinde beyan edilmiştir. Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin izni ve müsaadesi ile Rasulullah (sav) Efendimiz,  evliya, âlim, şehit ve kısacası hayırlı kimseler, iman ehli olanlara azaptan kurtulmaları için vesile olup, Allah-ü Teâlâ'ya onların af olunması için dua edecek Allah-ü Teâlâ'da dilediğini bağışlayacaktır.

            Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bizlere şefaatin mümin kullar için hak olduğunu şöyle beyan etmektedir:

            “Muttakileri o çok esirgeyici (Allah'ın) huzuruna süvari elçiler gibi toplayacağımız, günahkârları ise susuz olarak Cehennem'e süreceğimiz gün, çok esirgeyici (Allah'ın) nezdinde ahit edilmiş olanlardan başkaları şefaat hakkına malik olmayacaklardır.” (Meryem / 85.86.87)

            Yine bir başka ayet-i kerimede Yüce Allah(cc);

            “O gün çok esirgeyici (Allah'ın) kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez”(Tâhâ/109)

“Allah'ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez.

Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder” (Zuhruf /86)

“Onlar, Onun (Allah'ın) rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler” (Enbiya/ 28)

“Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah'ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar.” (Necm / 26)

            Ayet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehitler gibi) ancak Allah-ü Teâlâ'nın izni ile şefaat edeceklerdir. Allah'ın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği, açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah'ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları da bildirilmiştir.

            Peygamber (sav) Efendimize de “Şefiâl Müznibin” denmişt

Şefiâl Müznibin

            Günahkârların şefaatçisi anlamına gelen Rasulullah (sav) Efendimize atfedilen bir deyimdir. Peygamberimizin (sav) şefaati Kıyamet Günü ümmetinin günahkârlarına olacaktır, buyurulmaktadır. Bu sözüne isnat edilerek Peygamberimiz için böyle bir söz söylenmektedir. Esasen bu durum Kur'an-ı Kerim'de ki:

            “Ey Habibim! Biz Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya/ 107) ayet-i kerimesinin bir işaretidir.

            Bu da;

            “Ey Habibim! Sen olmasaydın bu âlemleri yaratmazdım.” (Acluni) hadis-i kutsisine dayanır.

            Bu âlemde yaşayan insan ve cinler nefislerine uyup bir günah işlediklerinde onların affına sebep lazımdır. Bu da ancak Âlemlerin Nuru Muhammed-ül Mustafa Aleyhissalatü Vesselam'dır.

            Şefaat ile ilgili Peygamberimiz (sav) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdular:

            “Kıyamet Günü'nde üç kimse şefaat eder. Nebiler, âlimler ve şehitler” (Câmius Sagir) buyurmuştur.

            “Benim şefaatim (bütün ümmete) mubahtır. Ancak ashabıma söven kimseler müstesnadır.”(Feyz-ül Kadir)

            “Şefâatim Kıyamet Günü'nde haktır. Kim ki ona iman etmez ise şefaat ehlinden olmaz.” (Feyz-ül Kadir)

            “Kıyamet Günü en önce Ben şefaat edeceğim.” (Müslim)

            Yine Efendimiz (sav) Hazretleri bir başka hadis-i şeriflerinde;

            “Benim ümmetimden çok büyük bir topluluğa şefaat eden olacaktır. Yine Benim ümmetimden bir kabileye şefaat eden olacaktır. Yine Benim ümmetimden birkaç kişiye şefaat eden bulunacaktır.

Aynı şekilde ümmetimden bir kişiye şefaat eden olacaktır. Ta ki hepsi Cennet'e gireceklerdir.” (Tac)

            Hasan Basri Hazretleri demiştir ki Rasulullah (sav) şöyle buyurdu;

            “Osman bin Affan Kıyamet Günü'nde Rebia ve Mudar kabileleri adedince insana şefaat eder.” (Tirmizi).

            Abdurrahman bin Ebi Akil şöyle anlatıyor:

            “Sakif (adlı kabilenin) Hz. Peygamber (sav)'e gönderdiği heyet arasında bulunuyordum. Mescidin kapısına geldiğimizde, develerimizi oraya bağladık.

 Yanına, kendisinden daha çok buğz ettiğim kimse olmadığı halde girdiğim Hz. Peygamber (sav)'in huzurundan, O'ndan daha fazla sevdiğim bir kimse olmadığı halde çıktım. İçimizden birisi:

            “Ey Allah'ın Resulü! Niçin Allah-ü Teâlâ'dan sana Hz. Süleyman'ın (as) mülkü gibi bir mülk vermesini istemediniz?” diye sordu.

            Hz. Peygamber (sav) gülerek şöyle buyurdular:

            ─Umulur ki arkadaşınız (yani kendisi) için Allah katında Süleyman'ın mülkünden daha üstün bir şey vardır. Allah-ü Teâlâ gönderdiği her peygambere bir dilekte bulunmasını söylemiştir. Onlardan bazıları bu haklarını dünya için kullanmışlar, Allah'ta (cc) onlara dünyayı vermiştir. Bazıları ise bu dileklerini bir kavim aleyhinde kullanmışlar, Allah'ta (cc) o kavmi helak etmiştir. Aynı şekilde Allah-ü Teâlâ Bana da bir dilekte bulunma hakkı bahşetmiştir. Ben hakkımı Kıyamet Günü'ne sakladım ki bu (dileğim) ümmetime olan şefâatimdir. (Hayat-üs Sahabe)

              Mahşerde bütün insanlık sıkıntı içinde kıvranırken dertlerini ilahi huzurda dile getirecek, kendileri için Allah'ın rahmetini isteyecek bir kimse ararlar. Önce, bütün insanlığın babası Hz. Âdem Efendimize giderler. O bu büyük işi üstlenmez, başka bir peygambere gönderir. Hiçbir peygamber, insanların adına söz söylemeye kendilerini layık görmez, sonunda halkı Allah'ın Habibi, Yaratılmışların En Faziletlisi Hz. Muhammed-ül Mustafa (sav) Efendimize gönderirler.

Halk gelir, kendisinden rica ederler, ağlayıp dertlerini dile getirirler ve:

            “Şu sıkıntıdan bizi kurtarması için Yüce Allah'a Sen yalvar!” derler. O zaman Allah'ın Habibi (sav) Efendimiz Âlemlerin Rabb'inin huzuruna çıkıp secdeye kapanır. Sonsuz azamet ve rahmet sahibi Yüce Mevlamız kendisine:

            “Ey Muhammed! Kaldır başını; ne diyorsan söyle, sözün dinlenecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek; iste, istediğin verilecek” diye hitap buyurur. (Buhari)

             Efendimiz (sav) diğer peygamberlere verilmeyen beş şeyden birisinin de kendisine verilen umumi şefaat yetkisi olduğunu beyan etmiştir. (Buhari, Müslim)

             Kabirden, önce Rasulullah (sav), üzerinde Cennet elbisesi ile kalkacak. Burak üzerinde, elinde “Liva-ül Hamd” isimli bayrakla mahşer yerine gidecek, peygamberler ve bütün insanlar bu bayrağın altında duracak, hepsi, beklemekten çok sıkılacak. Önce peygamberlerden Hz. Âdem, sonra Hz. Nuh, sonra Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa'ya gidip, hesaba başlanması için şefaat etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özür bildirerek, Allah-ü Teâlâ'dan utandıklarını söyleyecekler, şefaat edemeyecekler, sonra Rasulullah'a gelip yalvaracaklardır. Önce, O'nun ümmeti, Sırat'tan geçip Cennet'e girecektir. Sonra bütün peygamberler şefaat edecektir. (Buhari)

            İmam-ı Rabbani Hazretleri de buyurdu ki:

            “Peygamberlerin sonuncusu gibi, bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de Allah-ü Teâlâ'nın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allah-ü Teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksan dokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır.

            Allah-ü Teâlâ, af ve mağfiret etmeyi sever. Günahı çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, peygamberlerin en üstünü oldu.”

            Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefâatin hak olduğunu bildirmişlerdir. Bütün âlimlerin en büyüğü olan İmam-ı Âzam Hazretleri:

            “Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara şefaat edecektir”, buyurdu. (Fıkh-ı ekber)

            Buraya kadar, şefaatin hak olduğunu bildiren ayet-i kerime ve hadis-i şerifler ile Ehl-i Sünnet âlimlerinin görüşlerini bildirdik. Şefaat, azabın def'î ve derecelerin yükselmesi içindir. Hayırlılar, ulema ve salihler şefaat edeceklerdir. Ehl-i Sünnet'in icmaı böyledir.

            Günümüzde bu sapık fırkaların ısrarla şefaati inkâr ettiklerini görüyoruz. Bunlar diyorlar ki Cenab-ı Hak, “Ve öyle bir günden korkun ki (o günde) hiçbir kimse başkası namına bir şey ödeyemez. Ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz ondan bir fidye (bedel) alınmaz, onlara (Allah'ın azabından kurtulma hususunda) yardımda edilmez.” (Bakara /48)

            Orada putlarıyla çekişerek derler ki;

            “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk. Bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.” (Şuara / 96,102)

            “Onların, Allah'a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçiler da olmayacaktır. Artık onlar ortak koştukları şeyleri de inkâr ederler.” (Rum /13)

            “Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” (Yasin /23)

            Yukarıdaki ayetler, kâfirler hakkındadır. Muhakkak ki kâfirlere şefaat olunmayacak, onlar kendilerine bir yardımcı da bulamayacaklardır. Üstelik kâfirler bu ayetleri ileri sürerek; “Müslümanlara peygamberler, melekler, âlimler, evliyalar, şehitler, Kur'an-ı kerim şefaat edemez” diyerek cahilce iftira ediyorlar.

            Şefaati inkâr edenlerin, dünyada da ukbada da kazanacakları hiçbir şey yoktur. Çünkü Allah (cc) ahirette kullarına, kulları O'nu nasıl bilip tanımışlarsa, öyle muamele edecektir.

            Allah (cc) ayet-i kerimede:

          “Ben kulumun zannı üzereyim” buyurmaktadır.

            Hüküm ve karar sahibi O'dur. Cennet ve Cehennem O'nun emrindedir. Ancak O (cc), bazı kullarının şeref, itibar ve derecesini arttırmak, katındaki yakınlık ve dostluğunu göstermek için kendilerine bazı yetkiler verir; görevler yükler, şeref bahşeder, işte şefaat da böyledir.

            Şefaat, Allah-ü Teâlâ'nın işine karışmak değildir. Şefaat izni ve yetkisi verilen bir kimseden şefaat istemek, Allah'a şirk koşmak değildir. Şefaat, Allah-ü Teâlâ'nın sevdiklerine bahşettiği bir şeref ve yetkidir. Şefaat, sevenlerin sevdikleri için aracı olup, naz makamında niyaz etmeleri, dostları adına gözyaşı dökmeleridir. Şefaat sevginin meyvesi, rahmetin esintisidir. Şefaat, Allah-ü Teâlâ'nın kullarına bir hediyesidir.

Peygamber Efendimizin şefaati şöyle olacak:

1- Makam-ı Mahmud şefaati ile mahşerde beklemek azabından kurtaracaktır.

2- Çok kimseyi, sorgusuz, sualsiz Cennet'e sokacaktır.

3- Azap çekmesi gereken müminleri azaptan kurtaracaktır.

4- Günahı çok olan müminleri Cehennem'den çıkaracaktır.

5- Sevapla günahı eşit olup, Araf'ta bekleyen kimselerin Cennet'e gitmelerine şefaat edecektir.

6- Cennet'e girmiş olanların derecelerinin

yükselmesine şefaat edecektir. Şefaat ile hesaptan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefaatleri ile de, yetmişer bin kişi sorgusuz, sualsiz Cennet'e girecektir.

Furkan suresi, 70. âyet-i kerimesinde mealen, “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka.

Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyruldu.

Rasulullah (sav) Efendimiz,

“Ya Rabbi! Ümmetimin kusurlarını başkalarının duymaması için onların hesaplarını Bana ver!” deyince,

Allah-ü Teâlâ Hazretleri;

“Onlar senin ümmetin ise Benim de kullarımdır. Ben onlara Senden daha merhametliyim. Ne Sen, ne başkaları onların kusurlarını bilemez, hesaplarını gizli görürüm.” buyurdu. (İmam Gazali)

Rasulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:

Kıyamet'te “Ya Rabbi! Zerre kadar imanı olanı Cennet'e koy!” diyeceğim. Hepsi şefaatimle Cennet'e girecek. (Buhari)

Hz. Ebu Hureyre anlatır:

Rasulullah (sav) Efendimizden, Kıyamet'te şefaatine kavuşacak en mutlu kişinin kim olduğunu sordum:

“Senin hadislerime olan sevginin çokluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu Senden önce hiç kimsenin sormayacağını tahmin etmiştim. O mesud kişi, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah diyerek imanla ölen kişidir”, buyurdu.

 


* BENZER KONULAR

Kulluk’tan Düşme Nedeni Heva Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:24:39 ÖÖ]


Yaratan Rabb'inin Adıyla Oku Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:18:20 ÖÖ]


Hasta Kalp Gönderen: türkiyem
[Bugün, 09:05:04 ÖÖ]


O’nun Rızası İçin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:51:01 ÖÖ]


Akıl Eğitimi Gönderen: türkiyem
[Bugün, 08:44:10 ÖÖ]


Modern Hayatın Kölesi Olmaktan Kurtulalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:13 ÖÖ]


Kul Hakkına Riayet Etmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:54:32 ÖÖ]


Resulü Efendimiz (S.A.V.) Evin Camiye Yakın Olması Çok Faziletlidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:42:08 ÖÖ]


Dua Doğru Ama Ağız Yanlış Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:22:52 ÖÖ]


Allahü Teala Dilediğini Temize Çıkarır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:11:17 ÖÖ]


Bu Ümmete Allah'ın Büyük İhsanı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:04:34 ÖÖ]


Bünyamin Topçuoğlu - Büyük Cevşen Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:20:42 ÖS]


Çocuk Terbiyesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:56:30 ÖÖ]


HZ. Muhammedin Davranış Modelleri Gönderen: anadolu
[Dün, 10:48:36 ÖÖ]


Bidat ve Hurafelerden Sakınmak Gönderen: anadolu
[Dün, 10:40:42 ÖÖ]


Temizlik İmandandır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:34:38 ÖÖ]


İslamda Kulluk Sadece Allah’a’dır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:27:12 ÖÖ]


Peygambere İtaat Allah’a İtaattır Gönderen: anadolu
[Dün, 10:22:28 ÖÖ]


Ürkmüş Yaban Eşekleri Gibi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:05:51 ÖÖ]


Eşinizi Seviyorsanız Onu Sabah Namazına Kaldırın Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:52 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42