Gönderen Konu: Hayır ve Şerri İsteyenler  (Okunma sayısı 76 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 1974
Hayır ve Şerri İsteyenler
« : Ekim 28, 2023, 05:24:48 ÖS »


Hayır ve Şerri İsteyenler

       İnsanın konumu ve durumu ne olursa olsun, her zaman aciz, zayıf ve muhtaç bir varlıktır. Sürekli olarak birilerine ihtiyaç duyar. Dara düşünce de üstün gördüğünü yardıma çağırır, yani ona dua eder. Bugün dünyanın çok hızlı koşturmacası içinde insanlar her istediklerine hemen ulaşmak isterler. İstekler hemen olmayınca da sürekli şikayetler ve memnuniyetsizlikler olmaktadır. Emek harcamadan, zahmet çekmeden kolay kazanma ve ulaşma düşüncesindeler. Bu da aceleciliği ve sabırsızlığı getirir.

       “İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Yakında size ayetlerimi göstereceğim. O halde benden acele istemeyin.” (Enbiya, 37) İnsan gerçekten aceleci yaratılmıştır. İstiyor ki, her istediğine hemen ulaşsın. Dolayısıyla takdir edilenlere tahammül kalmamış, memnuniyetler yok denilecek kadar azdır. Takdir edilene güvenip tevekkül etmek yerine, az çabayla çok nimete ulaşma çabasındalar. Bu hırs çoğu zaman hayrı ister gibi şerri istemesine sebep olmaktadır. İnsanlar yaşantılarıyla ve istekleriyle Rablerinden gazap isterler de farkında değildirler. Hayatlarının hakimiyetini Rablerine vermezler ve korkusuzca Allah ile sınır yarıştırmaya kalkarak azabı isterler.

       “Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şeyler hususunda cimrilik yapanlar, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sakın zannetmesinler. Bilakis bu onlar için şerdir. Cimrilik yaptıkları şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası yalnız Allah’a aittir. Allah yaptıklarından haberdardır.” (Ali İmran, 180)

Her insan yeryüzünde bulunduğu yerde imtihan içindedir. Her verilen de kişi için birer imtihan vesilesidir. Her bir genişlik de darlıkta birer imtihan unsurudur. Hiç bir kimse verilenlerin kendisi için hayır mı yoksa şer mi olduğunu bilemez. Elde edilen ilim, mal, makam, verilen eş, çocuk gibi nimetlerin kime ne getireceği bilinemez. Kimine hayır olan bir şey, diğeri için şerre dönüşebilir. Hayırla başlanılan nice girişimlerin sonucu şerre dönüşmüştür. Nicelerinin hayırlı ve güzel diye baktığı malı, makamı, bilgisi, evladı kıyamet günü onun azap sebebi olacaktır. Niceleri bugün övündüklerinden ahirette kaçacaktır.

       İnsan aceleci olduğu için hayrı ister gibi çoğunlukla şerri ister. Kendisi için neyin hayır veya şer olduğunu bilmeden ısrarla ister. Ahiretin iyiliğini uzak görüp yakın olan dünyanın iyiliğini sürekli ister. İmtihanda olduğu hayatın içinde sıkıntı ve zorluk çekmek istemez. Oysa kadere iman, takdir edilene rıza göstermektir.

“İnsan hayra dua edip istediği gibi şerre de dua edip ister. İnsan çok acelecidir.” (İsrâ, 11)

Dua, birini yardıma çağırmak, acizliğinin giderilmesini istemektir. İnsan, Rabbimizin bildirdiği gibi aceleci bir varlıktır. Bu da onu geçici dünyaya bağlamıştır. Dünyada rahat edelim, istediklerimize kolay ve hemen ulaşalım düşüncesi bâtılı destekleyip savunmaya kadar işi götürmüştür. Allah ile hudud yarıştıran bâtılın devam etmesi için Allah'a dua edecek kadar da sapılmıştır. Allah’ın hükmünü, yasasını  ister gibi, insan yasası olan demokrasiyi, laikliği ister. Sonsuz ahireti ister gibi geçici dünyayı ister. Helali ister gibi haramı ister ve destekler. Bunca şirk ve haramın yaygın olduğu yerden memnun olup, bâtılı ister ve devamı için dua eder.

        Ahirette kesin kurtulmak için bugünden kurtuluş vadedip şefaat dağıtanlara uyar, güvenip onlara dua eder, yardıma çağırır. Dünya rahatı için de veli gavs edindiklerinden Allah’tan ister gibi yardım ister. Rabbinden istemesi gereken hayrı veli edindiğinden istemekle, o isteği şerre dönüştürür. Oysa kişi için takdir değişmeyecektir. Bunu bilse de, batıl üzere istemekten vazgeçmez. İnsan dünyada da ahirette de kolay nimet ister. Kolay cennet bakışı ve rahat dünya hayatı isteği, kişiyi insanlara boyun büküp itaate ve sömürülmeye kadar işi götürür. Kimse kendisi için istediklerinin sonucunun ne olacağını bilemez. Kişi, istediğinin hayırlı olması temennisiyle istemesi gerektiği gibi, hayır olabilecekleri de istemesi gerekir. İsteme şeklide, istenilende emredildiği ölçüde olmalıdır.

       Hak karşısında gazabı isteme gafleti. “Onlar, eğer doğru söyleyenlerden iseniz bu tehdit edilen ne zamandır, derler.” (Sebe, 29) Tarihde nice müşrik toplum peygamberlerden eğer doğru söylüyorsan vaad ettiğin gazabı getir demişlerdir. Yaşantılarıyla da bu isyanlarını göstermişlerdir. Bugün de insanlar yaşantılarıyla Rablerine karşı aynı hüküm yarıştırma cüretkârlığını gösterirler. Sorsanız kimse Allah ile hüküm yarıştırdığını ve desteklediğini düşünmez. Ama görülen gerçek öyle değildir. Aslında gazap toplumlar üzerine savaşlarla, hastalıklarla, kıtlıkla, depremlerle, sel ve yangınlarla sürekli gelmektedir. Yaşantılarla ve verilen desteklerle insanlar hayır istermiş gibi belayı, gazabı isterler. Bunun da farkında değildirler.

       “Eğer Allah, insanların hayrı acele istedikleri gibi, onlara şerri de acele verseydi elbette ki ecellerine hüküm olunurdu. Fakat Biz, Bizimle karşılaşmayı ummayanları azgınlıklarında bırakırız da bocalayıp dururlar.” (Yunus, 11) Bugün dünyaya ve İslam toplumuna bakın, Allah ile hudud yarıştırma azgınlıkları içinde bocalayıp durmaktadırlar. Ahiret yokmuş gibi düşünen ve yaşayanlar, işin sonucundaki hesabı da unutmuşlardır. Bu da onların haddi aşıp şımarmalarına sebep olmuştur. Yeryüzü imtihan alanıdır ve insanın her sapmasında Rabbimiz hemen gazap etse, insan için tercih yapacağı hayat olmaz.

        Rabbimiz, insan acelecidir, buyurur. Acelecilik çok hata yaptırır. Hayırda acele etmek demek, vaktini geçirmemek demektir. Fakat insan istediğinin hayırlı olup olmadığını bilinemez. İstenilen hayırsa beklemek ve ısrarla istemek gerekir. Aceleci, bedel ödemek istemez. Sıkıntı çekmeden, imtihan olunmadan hayatı devam etsin ister. “Şüphesiz ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve mahsullerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155) ayetinin verdiği mesajı üstlerine almayanlar sıkıntı çekmek istemeyenlerdir.

       Acele isteme hastalığı sadece dünya bakışını ve menfaatini istemeyi getirir. Ahiret kazanımları uzun ve meşakkatlidir. Sabırsız olanlar buna katlanmak istemezler. Sonucunda da siyasi ve din adına makamlar oluşur, ardından itaatlerle sömürü başlar ve devam eder.

       Hayırlı olan belki geç gelecek ama insanın sabırsızlığı ona çoğu zaman belaları getirir.

       “...Belki hoşunuza gitmeyen birşey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216) İnsan hayatına bakın, nice şer gibi görünenler sonucunda hayra dönüşmüş, hayır gibi görünenlerde şerre dönüşmüştür. Aynı şey birine şer olurken, diğerine ise hayır olabilir. İnsan, işin sonucunu yalnız Allah Teâlâ’nın bilebileceğini kavramalıdır. İsteklerinde sürekli korku ile ümit arasında olmalıdır.

       Hayırda acelecilik iyidir. Kimi sadece dünyayı isterken, akıllı olan ise iki taraf için ister. “Onlardan kimi de, Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru, der.” (Bakara, 201)

       “...İnsanlardan kimi de, Rabbimiz, bize dünyada ver der. Bunun ahirette hiçbir nasibi yoktur.” (Bakara, 200) Mümin ile müşrik ve münafığın bakışı, ahiret odaklı olanla dünya odaklı olanın istemedeki farkı iki ayette bildirilmiştir. İnsanın isteme hakkı olduğu gibi, Rabbimizin de verip vermeme hakkı vardır. İstedim, istiyorumla olmaz. Verecek olanında vermeyi istemesi gerekir. Siz bile etrafınızdakilerin sizden her istediğini yerine getirmezsiniz veya hemen vermezsiniz, sizin de vermeme tercihiniz vardır.

       “Deki, Allah'ın yazdığından başkası bize asla dokunmaz. O bizim Mevlamızdır. Müminler sadece Allah’a tevekkül etsinler.” (Tevbe, 51) Mümin, her istediğinin olmayacağını veya hemen olmayacağını bildiği gibi, takdirden başkasının da gerçekleşmeyeceğini bilir. Bunun rahatlığıyla hareket eder ve takdire razı olur. Bu razı olma tevekküldür. Mevla; kendisinden yardım umulan, yardım beklenilendir. Mevlaya tevekkül etmek, ümitvar olup güvenmektir.

       “İnsana nimet verdiğimizde, yüz çevirir ve yan çizer. Kendisine bir kötülük dokunduğunda iyice ümitsiz olur.” (İsrâ, 83) Aceleci insanlar çoğunlukla sabırsız ve nankördür. Nimete ve rahata kavuşunca şımarır, haktan ve insanlardan yüz çevirir. Sıkıntı gelince de mazlumlaşır, gelecek için ümitsizleşir. Mümin ise genişlikte hamd edip Rabbini över, darlık da ise sabreder. Rabbinin rahmetinden ümit kesmez. Her yeni gün, yeni güzelliklere gebedir diye bakar. Her peygamber nice sıkıntılar içinde yaşamışlar, sonsuz cennetleri kazanmışlarken, dilleri duadan ve Rablerinden yardım istemekten geri durmamıştır. Rasulullah’ın “Şükreden bir kul olmayayım mı?” sözü, her müminin bakışı olmalıdır.

       “Allah sana bir zarar dokundurursa, onu senden kaldıracak ancak O’dur. Sana bir iyilik de dilerse lütfunu da geri çevirecek hiçbir kimse yoktur. O, lütfunu kullarından dilediğine ulaştırır. O, çok affeden ve çok merhamet edendir.” (Yunus, 107) Bu ayeti kavrayanın Allah'a güvenmek olan tevekkülü, tevekküldür. Zararı veren sadece kaldıracaksa, insana düşen bu zararı takdir edenden başkasına yalvarmaması gerektiğidir.

       “...Bir şey isteyeceksen Allah'tan iste. Yardım dileyeceksen Allah’tan dile. Bütün insanlar toplanıp sana bir fayda sağlamak isteseler, ancak Allah’ın senin için yazdığı faydayı sağlayabilirler. Yine bütün insanlar sana zarar vermeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. …” (Tirmizi- Hanbel)

Tevekkül, takdirin değişmeyeceğini kavrayıp sadece yaratana güvenmektir. Bütün dünya karşınızda olsa bile. Takdir değişmeyecekse, hakkı ister gibi şerri istemenin mantığı yoktur. Bütün dünya bir araya gelse, nicelerini aracı koysalar da, Rabbimizin hiçbir kul için takdir ettiği değişmeyecektir.

       Çoğu insan sıkıntıda, ihtiyaç anında Allah’a yönelmez. Yönelir; ama her an yönelemez. Çok az insan şirksiz, aracısız Allah’a dua eder, yönelir. O’nu yardıma çağırır.

       Kabul olunacak şeyler için dua edip istemek gerekir. Duada hiç bela gelmesin, hiç imtihan olmayayım demek doğru dua değildir. Herkes mutlu ve huzurlu olsun ve bu sürekli olsun bakışı ve istemesi doğru değildir. Bu imtihana aykırıdır. Sıkıntı istenmez, gelecekse taşınılacak olan istenir. Ayrıca dua da taşıyamayacağını istememek gerekir.

Dua edilen nice isteklerin sonucunda verilenler, insanların imtihanları olmuştur. Mal, makam, ilim ve çocuk gibi. Şeytan kıyamete kadar yaşamayı istedi. Her kâfirde uzun yaşamayı ister. Şirk ve küfür içinde uzun ömrün, şiddetli ve uzun cehennem azabı olur.

İçinde iman ve salih ameller üzere yaşanılan uzun ömür ise hayırlı olandır. İnsan, verilen her nimetin ve rahatın ahirette hesabının olduğunu unutmuştur. Bundan dolayı sürekli rahat ve nimet ister.

       Ölümlü ve sabırsız olan insan.

       “Her nefis ölümü tadacaktır. Biz sizi denemek için hayır ve şerle imtihan ederiz. Ancak Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 35)

Her insan mutlaka ölümü bilir. Fakat ölmeyecek bakışında yaşar. Yeryüzüne ne amaçla geldiğinin farkında olmadığından imtihan olunmak istemez. Bundan dolayı Rabbine dönmeyecekmiş gibi yaşar. Çoğunlukla da dünya hayatı için ister. Bu isteme genellikle şerri isteme olur.

       “Gerçekten insan çok sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine bir kötülük dokunduğunda sabretmeyip çokça sızlanandır. Kendisine bir hayır dokunduğu zamanda çok engel olandır.” (Meâric, 19-20)

Bakın etrafınıza çoğunlukla nimet verilenler şımarık, nimeti kuldan ve kendinden bilirler.

Sıkıntı geldiğinde sabırsız, hemen geçmesini ister ve sürekli şikayettedir. İnsan sabırsızdır, fakat bu sabırsızlığı kimse üzerine almak istemez.

       Dua ile yardım isteme böyledir.

       “Hani İbrahim ve İsmail evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltirken, Rabbimiz, bunu bizden kabul et. Şüphesiz Sen çok iyi işiten ve çok iyi bilensin.” (Bakara, 127)

Bir peygamber tavrı. Hayır işliyor ve işlediği hayrın kabulü içinde dua ediyor. Çünkü hayrı kabul edecek ve duaya karşılık verecek olan sadece Rabbimizdir.

“Müminler, Calut ve ordusunun karşısına çıktıklarında dediler ki, ey Rabbimiz! Üzerimize sabır dök. Ayaklarımızı sabit kıl. Kâfirler güruhuna karşı bize yardım et.” (Bakara, 250)

Rablerinin emrine uyup mücadele eden, zorluğun karşısında sığınılacak ve yardım istenilecek olandan sadece yardım ister. Sonucunu bilmediğiniz bir hayat için mutlak gücün sahibinden yardım istenir ve beklenir. Yardım istenilen ve beklenilen veli ve mevladır. Kafire karşı verilen mücadelede sabır istemek gerekir. Sabır olmadan mücadele olmaz ve devam etmez. 

       “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi (Haktan) kaydırma. Bize kendi katından rahmet bahşet. Şüphesiz ki Sen çok bahşedersin.” (Âli İmran, 8)

Hidayet; yolun kendisi, o yola davet etmek, yola girmek, yolda tutup rehberlik etmek ve hedefine ulaştırmaktır. Rabbimizden istenilmesi gereken gerçek dua budur. Doğru yola girdikten sonra ömrün sonuna kadar Rabbin yardımıyla kalma isteği. Her an ayakların kaydığı, kaydırıldığı bir dünyada mutlak Rabbine yönelen mümindir. Dün, bâtıl, şirk, küfür ve tağut denilene bugün hak denilebiliyorsa kimse için korunmuşluk yoktur. Korunmuşluk; Rabbe, kitabına ve Rasulü’ne mutlak bağlılıktadır.

       “İşte orada Zekeriya Rabbine dua etti. Rabbim! Bana kendi katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz Sen duayı çok iyi işitensin, dedi.” (Âli İmran, 38) Kişi Rabbinden sadece evlat değil de, salih ve temiz nesiller istemelidir. Çünkü verilen o neslin sizin için hayır mı şer mi getireceğini bilemezsiniz. Siz hayır olanı ister, hayırlı olması için çalışır ve o hayrı verecek olana dua edersiniz. Sonuç takdir edene bağlıdır.

       “Onların sözü sadece, Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizde aşırı gidişimizi affet. Ayaklarımızı sabit kıl. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et, demek olmuştur.” (Âli İmran, 147)

       “Rabbim! Beni ve soyumdan gelenleri, namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Rabbimiz!

Duamı kabul et. Rabbimiz! hesabın görüleceği günde beni, babamı, annemi ve müminleri bağışla (mağfiret et).” (İbrahim, 40-41) Kendi için dua eden nesilleri içinde Rablerine itaat etsinler diye dua eder. Sonra bu duasının kabulünü talep eder. Dua sadece kendimiz için değil, mümin olan anne, baba ve tüm müminler için yapılır. En makbul dua insanların gıyaplarında yapılan dualar ve isteklerdir.

        Nas ve Felak Surelerini okuyarak dünya hayatından ve insanlardan gelebilecek olanlardan, onları yaratana sığınmak gerekir.

       “De ki, yarattıklarının şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden ve hased ettiği zaman hased edenin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım.” (Felak, 1-5) Yaratılan her bir varlıktan, geceden gelebilecek tehlikelerden ve sihir yapanların şerlerinden bunları yaratan ve kontrol eden Rabbe sığınmak gerekir. Bunlara karşı koruma ve himaye eden ve sıkıntılarını giderecek olan sadece Rabbimizdir. Yardım talebi olan dua sadece Rabbe yapılandır. Her şeyi çekip çeviren, yöneten, ölçü belirleyen Rab sadece Allah Teâlâ’dır. Kalpte yapılan hasedin şerrinden yine o kalbe sahip ve kontrol eden Rabbe sığınılır. Hasedden ve hasetçinin  yaptığından mutlak Rabbe sığınmak gerekir.

       “De ki, Cinlerden ve insanlardan olup, insanların göğüslerine vesvese veren sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlahına sığınırım.” (Nâs, 1-6) İnsanlardan ve cinlerden gelebilecek her tür vesvese ve sıkıntıdan onların sahibi ve kontrol eden Malik’e, sevk ve idare eden, yöneten, kontrol altında tutan Rabbe, itaat etmek zorunda kaldıkları İlah’a sığınmak gerekir. Dua; Malik, Rab ve İlah olana yapılır ve yardımda sadece O’ndan beklenir. Hayra dua etmek ve istemek budur.

       “Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve işimizde bize doğru olanı kolaylaştır, demişlerdi.” (Kehf, 10)

Hayra ulaşmak için sadece istemek değil, gerektiğinde fedakarlık yapmak, değer verdiklerinden uzaklaşmak gerekir. Mağaraya sığınan gençler, nice değerlerini hak uğruna terk edip, Rablerine hayır için dua ettiler, yardım talep ettiler. Bugün bunca vazgeçilemeyen rahatın, dünyalıkların içinde Ashabı Kehf’i anlamak ve haklarında konuşmak herkesin hakkı değildir.

       Siz hak üzere olursanız melekler duacınız olur.

       “Arşı taşıyanlar ve onun etrafında bulunanlar (Melekler) hamd ile Rablerini tesbih ederler. O’na iman ederler  ve iman edenlerin affedilmelerini dileyerek (şöyle derler) Ey Rabbimiz! Sen her şeyi rahmetin ve ilminle kuşatmışsındır. O halde tevbe edenleri ve yoluna tabi olanları affet. Onları cehennem azabından koru.” (Mü’min, 7) Siz

Rabbinizi isim ve sıfatlarıyla birleyin, hakimiyeti kayıtsız ve şartsız sadece Rabbinize verin ve bu hâli koruyup hatalarınızdan vazgeçin ve hak yol üzere olun, Melekler affınız için duacınız olsun. Hayra dua eder gibi şer namına ne varsa İslam toplumu dua edip istemekte. Sonucunda da İslam toplumu bâtıl içinde hak namına ettikleri duaların karşılığını bulamamaktadırlar.

       “Ey Rabbimiz! Onları, babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları, kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz ki Sen, her şeye galipsin. Hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, muhakkak ona merhamet etmiş olursun. İşte büyük kurtuluş budur.” (Mü’min, 8-9) Arşı taşıyan Melekler yine Allah’a, kitabına ve Rasulü’ne güvenen müminler için dua ederek, babaları ve eşleri, soylarından da salih olanlarla beraber “Adn” cennetlerinde olmaları için Rablerine dua ederler. Dua hak için, hak olan için ve hak eden için yapılır.

       “Onların orada duaları; ey Allah'ımız! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz dir. Oradaki selamlaşmaları “selam” sözüdür. Dualarının sonu ise, Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun dur.” (Yunus, 10)

Alemlerin Rabbini tüm sıfatlarıyla birleyip tenzih eden, hayatın tüm alanlarında yalnız O’na itaat ve ibadetle boyu eğip, emrini gönülden yerine getiren, yalnız Rablerine güvenip inananlar mümin ve teslim olmuş Müslümanlardır. Dünya hayatında iman ve teslimiyetleri, dua ile yalnız O’ndan yardım taleplerinin sonucunda, ahirette de mükafatlarla ödüllendirilecektir. Dünyada gerçek duayı yalnız Rablerine yapanlar, ahirette de son duayı yine Rablerine yapacaklardır, nimetler içinde.

Ne mutlu son duayı, teşekkürü, hamdi, övüp yüceltmeyi cennette alemlerin Rabbine yapabilenlere.                 

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Dün, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Dün, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Dün, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Dün, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:31 ÖÖ]


Müslüman Gençlere Zikir Bildirisi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:36 ÖÖ]


Kıskanmak ve Muş Gibi Yapmak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:20:23 ÖÖ]


Dinine Tarihine Kültürüne Bağlı Gençler Yetiştirmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:13:57 ÖÖ]


Meyyit – Ölü - Ziyârete Gelenleri Tanır Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:07:16 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Zakirin Gözyaşı 2001 - 320 Kbps - Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:37:43 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Sensiz Ağlar 2003 - 320 Kbps - WaV Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:13 ÖÖ]


Rabbin Gazabını söndüren kulunu Rabbine Sevdiren Gönderen: türkiyem
[Mayıs 04, 2024, 09:20:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42