Gönderen Konu: Vatan Sevgisi ve Tarih Bilinci  (Okunma sayısı 58 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5831
Vatan Sevgisi ve Tarih Bilinci
« : Ekim 21, 2023, 07:46:30 ÖÖ »


Vatan Sevgisi ve Tarih Bilinci

Yurt, il, memleket, yöre, mahal… Ama ille de vatan! İnsanoğlunun tarih boyunca toprakla olan ilişkisini anlamlandıran efsunlu kelimeler. En basit ifadeyle dil, din, örf ve kültür birlikteliği sağlayan milletlerin üzerinde yaşadığı toprak bütününe ve hâkimiyet sahasına vatan diyoruz. Milletlerin ve devletlerin varlıklarını hürce idame ettirebilmeleri için zorunlu bir unsur olsa da vatan, tamamen coğrafi bir mekân tanımlamasından da azadedir. Zira vatan, yurt dediğimiz şey, toprak parçasından ibaret değildir. Tarih ve kültür birliği, müşterek manevi değerler ve idealler, mazi ve ati arasındaki rabıta, toplumsal hafızada yer eden millî hatıralar… Bütün bunlarla birlikte düşünüldüğünde vatan, asıl manasına bürünüyor.

Hür ve bağımsız, bir ve beraber, dostça ve kardeşçe yaşamanın adıdır vatan...

“Eyerimi isteyin vereyim…”

Vatan kavramına en fazla kutsiyet atfeden topluluk, Türk milleti olsa gerektir. Türklerde vatan mukaddestir, vatan müdafaası kutsaldır. Bu uğurda can verene şehit, yara alana gazi denmiştir. Bu millet, Asya steplerinden itibaren tarih boyunca kara toprağın muhtelif bölgelerini yurt edinmiş, bu uğurda çetin ve büyük badireler atlatmıştır. Asya Hun Devleti’nden Büyük Selçuklulara, üç kıtaya hükmeden Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar bütün Türk topluluklarını ve devletlerini bir arada tutan, kenetleyen, kahramanlık destanları yazdıran, siyasi ve askerî gücünü ayakta tutan en büyük etkenlerden biri de vatan sevgisidir.

Yeryüzü coğrafyasında bir yandan varlık mücadelesi verirken diğer yandan hükmünü adaletle icra eden devletler kurmakta da pek mahir olan bu millet, vatan bellediği bereketli topraklara musallat olan Çinlisinden Avrupalısına birçok milletle karşı karşıya gelmiş, cehdetmiş, zaferler kazanmış, can verip toprak vermeyerek vatanını müdafaa etmiştir. Büyük Türk hakanı Mete Han’a atfedilen şu söz, Türk milletinin vatan hususundaki ortak görüşünü dile getirmektedir: “Benden eyerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem!”

“Yüce dağlarına çöken dumanla göklerde yazılı destan gibisin.”

Bir milletin edebiyatı, o milletin kimliği ve hafızasıdır. İlk yazılı eserimiz Orhun Abidelerinden Oğuz Kağan Destanı’na kadar sözlü ve yazılı her dönem edebiyatımızda bazı değerlerin sıklıkla işlendiğini görürüz. Eski Türkler, atlarının irkilmeden otlayabildiği, kendilerinin hür ve bağımsız yaşam sürebildiği, tuğlarının dalgalandığı bütün toprakları “yurt” sayarken (İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1998, s. 236-237.) Tanzimat sonrası bu anlayış, yerini siyasi bir istikrarla birlikte yurt ve il kelimelerinin anlamdaşı olarak “vatan” kelimesine bırakır. Esasen vatan duygusu ve bilinci, insanlık tarihiyle yaşıt olsa da vatan kavramı, bugünkü anlamıyla ilk defa, Türk şiirinin ve modern vatanseverlik ideolojisinin öncülerinden olan Namık Kemal’in kullanımıyla dilimize girmiştir. Özellikle 1940’lardan sonra dünya genelinde ve ülkemizde yaşanan bazı önemli değişimler ve gelişmeler üzerine yeniden şekillenen ideolojiler, fikrî cereyanlar, sosyal ve siyasi hareketler, hâliyle edebiyatımıza da yansımıştır. Bu sürecin doğal sonucu olarak vatan, millet, bayrak gibi kavramlar, kutsal birer değer olarak bazen realist bazen romantik bakış açısıyla Türk şiirinde yer edinmiştir. Klasik Türk şiirinde, dinî tasavvufi şiirlerde (asli vatan/ahiret yurdu gibi manalarla), halk edebiyatında ve millî şiirlerde de sıkça karşımıza çıkar vatan kelimesi.

Türk edebiyatında “vatan şairi” ve “hürriyet şairi” olarak bilinen Namık Kemal’in yanı sıra şiirlerinde vatan sevgisini kendine has coşkulu ifadelerle dillendiren bir diğer şairimiz de Yahya Kemal’dir. Bunlarla birlikte Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Emin Yurdakul, Abdülhak Hamit Tarhan, Mithat Cemal Kuntay, Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya, Halit Fahri Ozansoy, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve yakın zamana gelindiğinde Abdurrahim Karakoç gibi isimler, vatan üzerine şiirler yazan şairlerdir.

Vatan Şuuru/Vatan Sevgisi

Tarih sayfaları, ibret vesikalarıyla ve kahramanlık öyküleriyle doludur. Tarih yazmak isteyenlerin önce tarihi iyi okumaları elzemdir. Sözünü ettiğimiz okuma eylemi salt ezberden öte fiilî ve hayati bir okumadır. Malazgirt’te Sultan Alparslan’a esir düşen Romen Diojen ile muzaffer sultan arasında geçtiği rivayet edilen bir diyalog, mevzubahis okumaya güzel bir örnek teşkil eder. Sultan Alparslan sorar: “Hiç tarih okur musunuz?” Diojen, “Hayır, okumam…” deyince sultanın karşılığı şu olur: “Tarih okumayan ve tarihini bilmeyen bir milletin akıbeti budur.” Tarih okumak, tarihini bilmek; fetih ve başarıların kaynaklarını, mağlubiyetlerin nedenlerini araştırıp çıkarılması gereken dersleri iyice bellemek, millî şuur ve tarih bilinci kazanmak her dönemin mesuliyeti, toplumun her ferdinin vazifesidir. Bu dün böyleydi, bugün de yarın da böyle olmalıdır. Orta Asya’dan Anadolu’ya, tarih boyunca Türkleri bir arada tutan, fetih, gaza ve müdafaa başarılarının temelinde vatan şuuru yatmaktadır. “Hey on beşli on beşli…” diye söylediğimiz türkünün yakılmasına sebep gençlerin, 215 kilogramlık top mermisini sırtlayan Seyit Onbaşı’nın, 15 Temmuz gecesinde darbeci hainlere “Dur!” demek için sokağa inen yediden yetmişe herkesin gönlünde yine aynı sevgi, aynı coşku… Ayrıca savunma sanayisinde göğsümüzü kabartan teknolojik başarıların da semalarımızda akrobatik süzülüşlerini izlediğimiz çelik kartalların güven uçuşlarının da hareket noktası aynıdır. Son zamanlarda gündemimizde iyice yer edinen “mavi vatan” tanımını da bu şuurdan ayrı tutmak mümkün müdür? Görülüyor ki millî değerlerin muhafazası, vatan ve bayrak sevgisi, millîlik şuuru her dönemde nesillere aktarılması gereken fiilî, zihnî ve kalbî bir iştir.

Küreselleşme Vatan Sevgisine Mani midir?

Son yüzyılda farklı kültürleri bir araya getiren, uzakları yakın eden bazı gelişmeler yaşandı. Sinema, televizyon, internet, cep telefonu, tablet, dijital dünya, yapay zekâ… Yakın çağda ortaya çıkan bütün bu vasıtaların artışının da etkisiyle günümüzde gelinen noktada, zaman ve mekânın sınırlandırılamaması, dünya üzerinde kültürel ve toplumsal aynileşmenin artması, -yaygın tabirle- dünyanın küresel/global bir köy hâline gelmesi bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Küreselleşme, bizlere çeşitli imkân ve fırsatlar sunarken bazı tehlike ve tehditleri de beraberinde getirmektedir. Batı ve Avrupa kültürünün ve davranış kalıplarının Doğu toplumları başta olmak üzere bütün dünya üzerinde etkisinin artmasıyla birlikte başlayan dejenerasyon tehlikesi bunların başında geliyor. Bu sürece hem uyum sağlamaya hem de direnmeye çalışanlarda bazı bireysel ve toplumsal krizlerin yaşandığını müşahede ediyoruz. Küreselleşmenin kaçınılmaz olduğu muhakkaktır. Buna direnmek de kayıtsız teslim olmak kadar beyhudedir. Fakat menfi sonuçlarını değiştirmek veya müspetleri çoğaltmak bizim elimizdedir. Bu noktada millî manevi varlığımızın ayakta kalabilmesi için yapılması gereken, küresel dünyanın fırsatlarını değerlendirmek isteyen genç bireylere; kendilik ve millîlik bilincini kazandırmak, temel dinî manevi eğitimi tamamlamalarına imkân sağlamak, zihinsel bilgi ve becerilerini, ahlaki davranışlarını edinmelerine önayak olmaktır. Nitekim vatan, bayrak sevgisi gibi değerlerin küresel dünyada da dalgalandığını görmüyor değiliz. Türkiye başta olmak üzere Türk dünyasının etki ve cazibesinin artışı, her geçen gün, “Türk, beklenendir!” sözünün hakikatine şahitlik edişimiz, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı, TİKA, AFAD, Kızılay gibi kurum ve kuruluşlar aracılığıyla düne kadar adını dahi bilmediğimiz diyarlarda ücra köylerine varana kadar ulaşabiliyor oluşumuz gibi…

Bunun bir adı da vatanseverlik değilse ya ne olmalıdır?

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Cuma Günü ve Cuma Namazının Faziletti Gönderen: webtasarim
[Dün, 11:03:55 ÖS]


Zulme Rıza Zulümdür Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:57:11 ÖS]


Elem ve Zoorlklara Karşı Sabır Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:47:42 ÖS]


İyilikleeri Yok Eden Haset Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:39:51 ÖS]


Gençlik Gönderen: webtasarim
[Dün, 10:33:40 ÖS]


Mehmet Kemiksiz - Dert Söyletir 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:10:00 ÖS]


Gülbe Şeker - Ellerim Küçük Daha 2 - 320 kbps + Flac Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:02:48 ÖS]


Mutsuzluk Kilo Aldırıyor Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:26:02 ÖÖ]


İslâm Ahlâkı-Ahlâkı Güzelleştirmenin Yolu Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:16:18 ÖÖ]


Çocuklarda Çalma Davranışı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:10:15 ÖÖ]


Ayrılığın Acısı ve Tatlısı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:03:45 ÖÖ]


Son Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:38:32 ÖÖ]


Abdullah Akbulak - Kutlu Doğum 320 Kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:30:08 ÖÖ]


Sana sığınırız Ya Rabbi! Gönderen: melek
[Mayıs 05, 2024, 06:33:30 ÖS]


Kabirdeki Kişi Tekrar Dünyaya Gelse Sizce Ne İle Uğraşır Ne Yapardı Gönderen: melek
[Mayıs 05, 2024, 06:19:41 ÖS]


Fitne Adam Öldürmekten Daha Kötüdür Gönderen: melek
[Mayıs 05, 2024, 06:14:32 ÖS]


En Kötü Körlük İdrak Körlüğüdür Gönderen: melek
[Mayıs 05, 2024, 06:10:00 ÖS]


Kıyametten Sonra Mezarından İlk Diriltilecek Olanlar Gönderen: melek
[Mayıs 05, 2024, 06:05:30 ÖS]


Abdullah Akbulak - Dertli Yol 320 kbps + Wav Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 05, 2024, 05:45:18 ÖS]


Cemaat Anlayışımızı Mümin Sorumluluklarımızı Gözden Geçirelim Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 05, 2024, 08:44:31 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42