Gönderen Konu: HACCIAYETLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNMEK  (Okunma sayısı 549 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
HACCIAYETLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNMEK
« : Ağustos 15, 2017, 09:54:54 ÖS »
HACCIAYETLERİN IŞIĞINDA DÜŞÜNMEK

“Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın.

Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.

İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayın, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman idareciler ve Müslümanlar olun. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan Müslüman idarecileri, Müslümanları sever.”

(2 Bakara Sûresi 195. Âyetin meali)

“Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca başlayıp da, haccı kendisine farz haline getirirse, hac günlerinde kadına yaklaşamaz, ilişkiyi çağrıştıracak laf söz edilemez, günaha, isyana, haktan uzaklaşmaya götüren davranışlar sergilenemez, kimseye hakaret edilemez, kavga yapılamaz. Haccın başka aylara kaydırılması, ibadet yerleri ve makbuliyetiyle ilgili ihtilâf doğuracak konular konuşulamaz. Hac sırasında yerine getireceğiniz ilahî emirlerin, her türlü iyiliğin, ihsanın, izzetin, ikramın hepsini Allah biliyor, mükâfatsız bırakmayacak.

Tedariğinizi görün, hazırlığınızı yapın. Şunu da unutmayın ki, en hayırlı tedarik, en hayırlı hazırlık, takva esaslarını Kur’ân esaslarını benimseyerek, hayata geçirerek korunma, kulluk ve sorumluluk şuuruyla haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranmak, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olarak insanlara yük olmamaktır. Koyduğum takva esaslarına yapışarak bana sığının, günahlardan arınıp, azaptan korunun, ey akıl ve vicdan sahipleri.”   (2 Bakara 197. Âyetin meali)

Hac (her yılın) malum aylarındadır. Kim söz konusu aylarda haccı eda ederse artık o hac boyunca çirkin konuşmalardan, bütün yakışıksız davranışlardan ve kavgadan kaçınılmalıdır. Zira ne tür iyilik yaparsanız Allah bunu bilir: Öyleyse (ebedi yolculuk için) azık hazırlayın! Hiç şüphesiz yol azığının en hayırlısı sorumluluk bilincini kuşanmaktır: Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ey derin kavrayış sahipleri!

Hac ve İslâm’ı insanla buluşturmak için gösterilen her türlü çabanın adı olan cihad, ibadetleri hep ekonomik fedakârlık gerektiren ibadetlerdir. Bu ibadetler için harcanacak her kuruş “Allah yolunda harcanmış” demektir. Allah yolunda harcama emrinin ardından, bu emrin illet ve hikmeti de şöyle açıklanır:

Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın.” Bu tehlike Allah yolunda harcamayı ve cihadı terk etmektir.

Hac, insanlığın Allah’a yürüyüş destanını her Mü’minin kendi şahsında yeniden yaşamasıdır.

Hac, insanoğlunun uzaklaştığı fıtratına yeniden dönüşünü temsil eder. Hac, kendi kendisine yabancılaşan bireyin, kimliğini kişiliğini bulup kendisiyle barışık ve tanışık yaşamak için başlattığı soylu yolculuğun adıdır.

Hac veya umre sırasında ihramlı kimseye yasaklanan fiillerden üç tanesi bir âyette zikredilmiştir. Bunlar “refes”, “cidâl” ve “füsûk”tur. Füsûk; günahlar, ma`siyetler, isyanlar demektir.

Hac ile ilgili âyette geçen ‘Rafes’ çirkin konuşmalardır. Aslında hacda şık düşmeyen bütün konuşmalar ‘rafes’ hükmüne girer. ‘Cidal’ kavga ve yersiz tartışmadır. Haklı yahut haksız fark etmez. Esasen cidal, kişinin haklı olduğuna inandığı durumlarda yaptığı tartışmadır.

Dikkat edilecek olursa bu üçü de kendi başlarına haram olan fiiller olmadıkları halde hacda yasaklanmışlardır. Çünkü orası sadece haramların değil, kimi mübahların da yasaklandığı bir mahşer provasıdır.

Müminin hem malı hem de bedeniyle gerçekleştirdiği bir ibadet olan hac, insanın bütün varlığını ilgilendirir ve bu haliyle küllî bir teslimiyetin ifadesidir. Diğer yükümlülükler gibi hac da insan merkezli ve insanın ihtiyaç duyduğu hayırların tahakkukunu hedef alan bir ibadettir.

Cahiliye insanı ibadeti değil, ibadetin ruhunu kaybetmişti. Hz. İbrahim’den beri eda edilen ibadetler, aşağı yukarı biçim olarak aslını korumuş olsalar da ruh ve gaye olarak aslını kaybetmişlerdi. Bu durum da ibadetlerin âdete dönüşmesine sebep olmuştu. Âdetleşen ibadette niyetler de sapmaya uğruyor. Allah emrettiği için değil, atalardan öyle göründüğü için yapılır hale geliyor. Hacca giden/gitmek isteyen bütün Müslümanların, Allah’ın verdiği imkânlara, elindeki nimetlere, servetlerine esir olmayıp, dünyalara sahip olsan da, dünyalıkların sana sahip olmasına izin vermemendir. Cimrilik/pintilik yapmamanın, cömert olmanın öneminin kat kat daha arttığı yerlerden birisi hac yolculuğudur. Bu sebeple eğer imkânı varsa hac yolcusunun harçlığını bol alması, muhtaçlara, yol arkadaşlarına hep ikramda bulunması ama israf sayılan harcamalardan kaçınması gerekir. Unutmayalım ki:

Hayırda israf olmaz, israfta da hayır olmaz. İsraf yapmadıktan sonra hac yolundaki harcamalarından ferahlık duyması, içinin daralmaması gerekir.

Yaşar Değirmenci.




 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41