Gönderen Konu: Kur’an-ı Kerim Hayatımızda Hep Olsun  (Okunma sayısı 65 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 5778
Kur’an-ı Kerim Hayatımızda Hep Olsun
« : Nisan 09, 2023, 08:20:07 ÖÖ »


Kur’an-ı Kerim Hayatımızda Hep Olsun

Sabır, şükür ve kanaat; hayatımızdan hiç çıkmamalı.

Harcın içindeki çimento gibi olmalı. Ahlâkı zemîme’den uzak duracağız. Gıybet, tartışma ve küskünlük gibi işlediğimiz bu günahlardan kurtulalım. Ramazan’ımızı mahvetmesi için şeytana sunulmuş en büyük fırsatlara sebebiyet vermeyelim. Hastalıkların, depremlerin, aile içi sıkıntıların, ekonomik krizlerin, manevi buhranların, savaş, terör ve kargaşanın ardı ardına geldiği bir ahir zamanda imtihan oluyoruz.

Teknolojinin, tıbbın, ekonomik gücün, askeri üstünlüğün, sayısal çokluğun kâr etmediği büyük musibetlerle yüzleştiğimiz bir asırda yaşıyoruz.

İmanımız gereği bütün bu olup bitenler karşısında her türlü maddi hazırlıkla birlikte gerekli manevi hazırlıkları da yapmak zorundayız. Ramazan; adeta zor günler için bir kenara maddi birikim yapar gibi manevi birikimler de yapmamızın ayı. Buna rağmen Müslümanlar olarak gün geçtikçe yaşayan değil tartışan bireyler olma eğilimini benimsemiş gözükmekteyiz. Oysa din, sadece iman değil, aynı zamanda ameldir. “Allah, bir topluluğa şer murat ederse, onlara tartışma kapısını açar ve onları amelden alıkoyar” sözünü unutmayalım. Toplum her kafadan bir ses çıktığı, selam, sevgi ve saygının gittikçe kaybolduğu bir dönemi yaşayınca hep aklıma ârif kişiler gelir. Ne kadar ihtiyacımız var bu şahsiyetlere. Yerleri kartvizitlerle, pâyelerle, makam-mevkilerle doldurulmuyor. Bazen onların öyle hasretini çekiyorum ki; bir ananın dizine başını koyar gibi öyle bir diz arıyorum. Zor geçitlerde vecize gibi sözler söyler, metanet ve istikamet gösterirler, hayatımıza ve birikimimize çok şey katarlardı. “Maya insan”lardı onlar.

Ruhunda, zihninde, şuurunda kişiliğinde dinin istikamet denge ve tefekkür ışığı olanlardı. Onlar düşünerek yaşar, sorumluluk şuuruyla yaşar, hayata geniş ve derin bakar; duruşu, hâli, tavrı, sevgiyle vakarı birleştiren bir güzellik taşırlardı. Bu özelliklerimiz kayboldu. Hayata müdahale eden bir dinimiz var bizim. Din; ruhu ve zihni ışıklandırmak ve hayatın içinde yaşanmak içindir, ezberlenip taşınmak için değil. Son yaşadığımız olaylar da bildiklerimizle, okuduklarımızla, dinlediklerimizle amel etmediğimizi gösteriyor. Bilhassa şu hususlar hep gündemimizde olsun. Gündeme uyan değil, gündemi koyan bir Peygamberimiz var bizim. 

Öncelikle cemiyetin çıkarları, fertlerin çıkarları üzerinde tutulur. İkinci olarak, zararı önlemek ve faydayı sağlamak İslam’ın hedeflerinden biri ise de zararın önlenmesi faydadan önce gelir. Üçüncü olarak da daha büyük bir zararı önlemek için, küçük zararlara katlanılır. Yani küçük bir fayda veya çıkar için, daha büyük bir fayda feda edilmez.

Kültürel icaplar, ekonomizm kafasıyla önemli sayılmamıştır. Kültürel meselelere değer verilmemiştir.

Müzeler, anma günleri, turizm, gösteriler, oyunlar vs. Bizde devletin kültürle alâkası budur. Kültür’le Eğitim’in ayrılmazlığı bile anlaşılamamıştır.

“Kültür” kavramını da karıştırıyoruz. Kültürel farklılıkların olması, ayrı bir kültürün meydana gelmesi değildir. Geniş manada düşünülürse aileden aileye bile, kültürel farklılıklar görülebilir. Fakat milli kültürün asgari müştereklerini reddedici bir başka kitle kültürünün varlığından söz etmek apayrı bir iştir. Kendi “milli” ve “mukaddes” değerlerini, kafalara ve vicdanlara gerektiği gibi işleyememiş, Türk’ü Türk’e, Müslümanı Müslümana sevdirememiş bir kültürle, bir millî eğitimle nereye gidilebilir? Farkında olmadığımız yerleştirilmeye çalışılan önemli meselelerimizden birisi de “İslam’sız Türkçülük, İslam’sız Kürtçülük!

Asıl ihmal edilen husus; insanın bütünlüğüdür, insanı insan yapan mânâ yönüdür, ruh yönüdür, kültür yönüdür, inanç yönüdür. Bu memlekette yıllarca emperyalizme çanak tutanlar, hep anti-emperyalizm propagandası yaptılar. Milletin hakikatini, milleti millet yapan değerlerin üstünlüğünü unutmak; ihmallerin ve gafletlerin en korkuncu idi. Hâlâ her şeyi maddeye ve maddi sebeplere bağlamak ısrarları, o ihmalin ve gafletin uzantısıdır. İnsanları sadece maddeyi ve parayı düşünen bir hayat anlayışının peşine takarsanız, günün birinde her ev ayrı bir vatan ve her aile ayrı bir millet haline dönüşür.

 “Ev” manevileşirse “yuva” olur. Manevileştiği kadar, yuva olur. Toprak manevileştiği ölçüde vatan olur. Halk, cemiyet; manevileştiği ölçüde millet olur. “Fert”, manevileştiği ölçüde  “şahsiyet” olur, “yürek” manevileştiği ölçüde “kalb” olur, “gönül” olur. Ruh’un tahakkuku, madde’yi manevileştirdiği ölçüde gerçek hayat doğar; hayatın fonksiyonları verimli olmaya başlar. Türk milleti, etnik farkları kaynaştırıp ölümsüzleştiren manevileşmiş tarihi varlığıyla bir bütündür. “Irkî bir sebep” ile ülkemizde insanlara farklı davranılma yanlışı tasvip edilebilir mi? Ülkemizde, ırkî farklılıkların bizim tarihimizde olduğu kadar, manevi-kültürel bir pota içinde birlik ve beraberliğimizin tabii özellikleri haline dönüşmesi ne kadar güzeldir. Bu gerçeği başka nerede görebilirsiniz. Üstünlük soy sopta değil.

Peygamberimiz, bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Allah, sizin cisminize bakmadığı gibi soyunuza sopunuza, mal ve mülkünüze de bakmaz. Ancak bir kimse salih biri (yani iyi bir Müslüman) ise, o zaman Allah ona şefkat ve sevgi besler. Zira siz hepiniz Âdem’in çocuklarısınız ve hanginiz daha fazla takva sahibi olursa, ben onu daha çok severim.” Hadiste “Allah sizin cisminize, soyunuza sopunuza, mal ve mülkünüze bakmaz” denilmektedir. Bunun manası ise şudur: Allah katında bir Müslümanın üstünlük ölçüsü, o kimsenin bedenen güzel, endamlı ve yakışıklı oluşu değildir. Yine bir kimsenin zenginliği, pek çok mal ve mülkünün bulunması da o kimsenin Allah’ın sevgili kullarından olduğunu göstermez. Aynı şekilde soy sop da Allah katında bir kimsenin üstünlük ölçüsü değildir.

Resulullah Efendimiz, “Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız” diyerek, insan olarak herkesin Âdem’den geldiğini ve ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun, herkesin Allah önünde eşit olduğunu ifade etmiştir. Sonunda ise, insanların Allah katında birbirlerinden üstün olabilmelerinin yegâne ölçüsünün ‘takva’ olduğunu belirtmiştir.   

Yaşar Değirmenci.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41