Gönderen Konu: Cömert ve hayırhâh Olmak  (Okunma sayısı 616 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Cömert ve hayırhâh Olmak
« : Eylül 05, 2017, 06:35:25 ÖÖ »
Cömert ve  hayırhâh Olmak

"Eli sıkı olma! Büsbütün eli açık da olma! Sonra kınanır, kaybettiklerinin hasretini çeker durursun." (İsrâ, 17/29)

Gönlü insan sevgisiyle dolu olan, diğergâm olmayı kendi içine sindiren ve herkese karşı iyilik ve güzellik düşleri gören hayırhâh insanlar, içinde yaşadıkları toplumda olduğu kadar daha sonraki nesillere de uzanan bir iz, saygı ve sevgi bırakırlar. İtibar yükselten bu güzel huy, bütün insanlık için umut veren bir meşale gibidir. Pervâneler misâli herkesin içini ısıtan, gözünü kamaştıran bu sevgi pınarı herkesi kendine doğru çe¬ker.

Hayırhâh olmak, herkesi kendi gibi bilip görmek, herkes için kendi adına isteyip beklediğini, başkaları için de isteyip beklemek... Herkes için gönül evini temizlemek... Anadolu insanının misafir odaları gibi her an gelip gören olur beklenti¬siyle gönül evini temiz, berrak, arı-duru saklamak... Yüce Al¬lah'ın öğrettiği şekliyle; "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 59/10)

Örnek insan Hz. Peygamberin; "Hiç biriniz kendi adına isteyip özlediği şeyleri diğer kardeşleri adına da istemedikçe iman etmiş olamaz." tespitinde ifadesini bulduğu üzere, başkalarıyla var olmak, onların iyiliğinde yoğrulmak, onlarla var olup onlarla yok olmak....

Bütün paylaşımların mihenk taşı ve onların büyüyüp geliş¬tiği verimli toprak, gönül temizliği, hayırhâhlık... Cömertlik ise bu paylaşımın, gönül paylaşımının sonucu ve meyvesi... Sahip olduğu nimetleri dara düşen ihtiyaç sahipleriyle bölüşmek... Ekmeğini, suyunu, varını, yoğunu, hulâsa beraber yolculuk yaptıkları geçici dünya hayatında yoldaş ve arkadaşlarıyla her şeyini paylaşabilmek, cömertlik... Belki de kulluğa en layık ve en yakışan vasıf... Hiçbir şeyi sahiplenmeyen, kendisinin bir şeylerin sahibi ve rabbi olduğunu düşünmeyen, geçici hazlar dünyasında kulca davranış... Her şeyin bir Rabbi ve sahibi olduğunu özümseyen mütevazı, akılcı davranış...

İnsani erdemlerin âbidevi ölçekte örneğini temsil eden Hz. Peygamber'e, cömert ve hayırhâh (herkes için hep iyilik düş¬lemek) olmakla ilgili Kur'ân-ı Kerim'de;

•    Eli sıkı, cimri olmaması, kendini yokluk ve yoksulluğa itecek derecede aşırı eli açık da olmaması,

•    Allah'ın dilediğine az, dilediğine de bol rızık vereceği, dolayısıyla hay¬ra harcanan varlıkların yerine başka nimetlerin verileceğinin ifade edilmesi,

•   İyilik yolunda harcama yapacakların ihtiyaç fazlası ölçüsüne dikkat etmesi,

•   Allah yolunda harcama yapacakların, ana-baba, yakın akraba, yetim¬ler, fakirler ve yolcuları gözetmesi,

•   İnsanlara verilen rızıklardan kıyamet gelmeden önce gizli-aşikâr har¬caması,

•   Cömert olmaya teşvikle, bunun kemiyetten çok bir keyfiyet olması se¬bebiyle ellerinde Allah'ın hazineleri de olsa insanoğlunun bitip tüke¬nir korkusuyla eli sıkı davranacağının ifade edilmesi,

•   Bütün güzellik ve temiz rızıkların dünyada ve özellikle ahirette mü'minlere ait olduğunun tebliğ edilmesi emir ve tavsiye edilmekte¬dir.

Seçkin ve övülmüş bir insani erdem olan cömertlik ve ha¬yırhâh olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber'e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

•  Eli sıkı olma!

•   Büsbütün eli açık da olma!

•   Sonra kınanır;

•   Kaybettiklerinin hasretini çeker durursun. (İsrâ, 17/29)

•  De ki:

•   Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve

•   Dilediğine de az.

•   Siz hayra ne harcarsanız,

•  Allah onun yerine başkasını verir.

•   O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. (Sebe’, 34/39)

•   Sana, şarap ve kumar hakkında soru soranlara

•   De ki:

•   Her ikisinde de büyük bir günah ve

•   İnsanlar için bir takım faydalar vardır.

•   Ancak her ikisinin de günahı

•   Faydasından daha büyüktür.

•   Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını so-ranlara

•   De ki:

•   "İhtiyaç fazlasını."

•   Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz. (Bakara, 2/219)

•   Sana,

•   Allah yolunda ne harcayacaklarını soranlara

•   De ki:

•   Maldan harcadığınız şey,

•   Ebeveyn,

•   Yakınlar,

•   Yetimler,

•   Fakirler ve

•   Yolcular için olmalıdır.

•   Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir. (Bakara, 2/215)

•   İman eden kullarıma

•   De ki:

•   Namazlarını dosdoğru kılsınlar.

•   Ne alış-veriş,

•   Ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce,

•   Kendilerine verdiğimiz rızıklardan,

•   Allah için gizli açık harcasınlar. (İbrahim, 14/31)

•   De ki:

•   Rabbimin rahmet hazinesine eğer siz sahip olsaydınız,

•   Harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız.

•   İnsanoğlu da pek eli sıkıdır! (İsrâ, 17/100)

•   De ki:

•   Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve

•   Temiz rızıkları kim haram kıldı?

•   De ki:

•   Onlar, dünya hayatında,

•   Özellikle kıyamet gününde mü’minlerindir.

•   İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz. (A'râf, 7/32)


Prof. Dr. Ali Akyüz.


xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx


Müjdeci, Umut Dolu ve Gerçekçi Olmak
Prof. Dr. Ali AKYÜZ    
LinkedIn Google+ Facebook Twitter Addthis

“Ey Muhammed! Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele!” (Zümer, 39/18)

Hz. Peygamber’in en ayrıcalıklı vasfıdır MÜJDECİ olmak.

O, karanlıklar arasında yolunu ve umudunu kaybetmişlere yüksek tondan haykırışıyla umut aşılayan ve yol gösterendir. Haykırdığı ilk prensip,

“Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. O bütün kusur ve günahları bağışlar. Allah’ın rahmetinden ancak gerçeği ve hakikati saklayan kâfirler umut keser.” (Yûsuf, 12/87; Zümer, 39/53) ifadesiyle formüle edilen ve umutsuzluğa karşı tavır belirlemeyi, düşüncesinin temeline oturtan umut dolu aydınlık çağrısıdır. Kötülük ve zulmün sürekli olmadığını, mutlaka bir gün güneşin doğacağını, bedbinlikler, karamsarlıklar ve olumsuzlukların dağılacağını muştulayan bir duygu, düşünce atmosferini oluşturma çabasıdır. Şâirin dediği gibi;

 

Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın,

Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.

 

Umutları olmayanların yarınları yoktur. Yarınları olmayan, hayalleri tükenen insanların azim ve heyecanı kaybolur. Böyle bir atmosfer içinde sıkışan insanoğlunun çalışma ve gayretli olması beklenemez. Sonuç itibariyle herkes bir yanlışa ve hayal dünyasında oluşturduğu bir mite sığınır ve onunla oyalanmaya, bu duygularla avunmaya çalışır. Bir vecizede ifadesini bulduğu üzere,

“Kimisi geçmişin hamasetine sığınır, kimisi geleceğin umutlarına soyunur, hep hayal dünyasında gezinir, hiç yaşamadan ölürler.”

Böylesi karamsarlıkların arasından sıyrılıp bir an olsun ışığa ulaşmak için insanlar, yalan-yanlış demeden fallara, falcılara, rüyalara ve yorumculara kucak açarlar.

Mutlu olmak için umuda ve müjdelere ne kadar da ihtiyacımız var! Bu fıtrî/beşerî duygu değil midir insanları gerçek müjde ve umutları göremedikleri için rüyalardan, falcılardan müjde ve umut almaya ve heyecan tazelemeye iten!

Hz. Peygamber’in gerçekçiliğinde -riyakârlıktan uzak- hayatı dolu dolu yaşamak ve onun umut dolu ve müjdeci tavrında sürekliliği korumak, herkes için en yüce ve doruktaki örnek olmalıdır. Onun hayatındaki umut ve umutsuzluğa dair kırık çizgilere bakıldığında en zor anlarında bile tavrı hep umuttan yana olmuştur. Umutsuzluktan iz yoktur.

İnsanî erdemlerin abidevî ölçekte örneğini temsil eden Hz. Peygamber’e umutlu, gerçekçi ve müjdeci olmak yani umut vermekle ilgili Kur’ân-ı Kerim’de;

Ø Ancak Kur’ân’a uyan, Allah’tan korkan kimseyi uyarabileceği ve böyle kimseleri mağfiret ve mükâfatla müjdelemesi,

Ø Bazılarının elindeki varlık ve zenginliğe göz dikmemesi, üzülüp karamsar olmaması,

Ø Peygamberi dinleyip duyan ve sözün en güzeline uyanları müjdelemesi,

Ø Yarınlara Allah’ın yardımı ve dilemesiyle daha iyi ve daha doğruya ulaşma umudunu yitirmeden bakması,

Ø Allah’ın lütfuna, yardım ve fethe mutlaka ereceklerini mü’minlere müjdelemesi,

Ø Allah uğruna mallarıyla, canlarıyla mücadele eden, tevbe eden, ibadete devam eden, hamdini eksik etmeyen, oruç tutan, namazını kılan, iyiliği öven, kötülüğü yeren ve Allah’ın koyduğu kurallara riayet eden mü’minleri müjdelemesi,

Ø Eşlerine güzel davranışlarından dolayı Allah’ın büyük bir mükâfat hazırladığını bildirmesi,

Ø Maddi ve manevi değerlere saygılı, Allah’ı hatırından çıkarmayan erkek-kadın herkesin bağışlanacağını ve büyük bir mükâfatın onları beklediğini açıklaması,

Ø Haddi aşanların da Allah’ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiği ve onun bütün kusur ve günahları bağışlayacağını duyurması,

Ø Ayrıca her şeyin bilinçli bir oluşum olduğu ve hiçbir şeyin tesadüfi olmadığı, kör tesadüflerin oluşturduğu kaos ortamının korkularından uzak durmak ve düşünmek gerektiği, fizik ve metafizik her şeyin vazedilen ilahi kurala uygun bir şekilde oluşmakta olduğunun ilanen dile getirilmesi emir ve tavsiye edilmektedir.

Müjdeci, umut dolu ve gerçekçi olmakla ilgili özelde Hz. Peygamber’e, genelde herkese davranış ve ifade yükümlülüğü getiren ayetlerin meallerini okuyucuların dikkat ve anlayışına sunuyorum;

“Sen ancak Kur’ân’a uyanı ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele!” (Yâ-sîn, 36/11)

“Sakın onlardan bazılarına verdiğimiz dünya malına göz dikme! Onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol!” (Hicr, 15/88)

“Tâğut’a kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Ey Muhammed, dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele! Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer, 39/17-18)

“İnşallah demedikçe hiçbir şey için “Bunu yarın yapacağım” deme! Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı an ve ‘umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir’ de.” (Kehf, 18/23-24)

“Allah’ın lütfuna ereceklerini müminlere müjdele! Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme! Onların eziyetlerine aldırma, Allah’a güven! Vekil ve destek olarak Allah yeter.” (Ahzâb, 33/47-48)

“Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele!” (Sâf, 61/13)

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da, Allah üzerine hak bir vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde, O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu büyük kazançtır. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar… O müminleri müjdele!” (Tevbe, 9/111-112)

Prof. Dr. Ali Akyüz.

 

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41