Gönderen Konu: Bizim Rabbimiz Allah'tır  (Okunma sayısı 827 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2161
Bizim Rabbimiz Allah'tır
« : Ağustos 10, 2017, 08:18:34 ÖÖ »
Bizim Rabbimiz Allah'tır

Fir’avn dedi ki: ‘Âlemlerin Rabbi nedir?” (Musa) dedi ki: ‘Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer kesin bilgiyle inanıyorsanız (böyledir).” (26/Şuara, 23-24)

“(Musa) ona büyük mucizeyi gösterdi. Fakat o, yalanladı ve İsyan etti. Sonra (karşı yönde) çaba harcayıp sırtını döndü.   Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı, seslendi.Dedi ki: ‘Sizin en yüce Rabbiniz benim.” Böylelikle Allah onu, ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.” (79/Naziat, 20-25)
Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbi Allah Azze ve Celle’nin Rabbliğini kabul etmeyen azgın tağut Fir’avn, kendisinin egemenliğini kabul eden, onun hevâsından yaptığı yasalara boyun büken vatandaşlarına sesleniyor : “Sizin en yüce Rabiniz benim.”

Onun egemen olduğu ve kendisine kul yaptığı vatandaşları, onun Rabliğini kabullenmiş ve Fir’avn’un yasalarına itaat ederek ona ibadete devam etmişlerdir. Bu zihniyette olan çağdaş vatandaşlar, Fir’avn gibi davranan egemen yöneticilerine itaat etmekle, Allah’ı bırakıp onlara ibadet etmeye gayret etmektedirler. Aralarında sadece zaman farkı ile!..

Yalancı ve sahtekâr Rab Fir’avn ve onun gibi olanlar, kabul etseler de, redd etseler de Allah Teâlâ, eşi, ortağı ve benzeri olmayan tek Rabb’dır… O, Âlemlerin Rabbidir…

“De ki: ‘Ben, yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan, kahreden Allah’dan başka bir ilâh yoktur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. Üstün ve güçlü olan, bağışlayandır.” (38/Sad, 65-66)

“Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah,) göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O’ndan başka ilâh yoktur, diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.” (44/Duhan, 7-8)

“Allah ki, sizin de Rabbiniz, Önceki atalarınızın da Rabbidir.” (37/Saffat, 126)

“Rabb” : “Asıl anlamı terbiye etmek/ yetiştirmektir. Bu da, bir şeyi olgunluk derecesine ulaşıncaya kadar aşama aşama inşâ etmektir. Rabb kelimesi, ism-i fail için istiâre edilen bir mastardır ve tek başına mutlak olarak sadece varlıkların maslahatını yüklenen yüce Allah için kullanılır.” diyor Rağıb el-Isfahanî (rh.a.), “Müfredât” isimli meşhur eserinin “Kitabu’r Râi” bölümünde.

Rabb, Allah’dır!.. Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’yı inkâr ederek, O’nun yerine fânî varlıklara yönelerek, onları Rab kabul etmek ya da O’na inanmakla beRaber, fânî varlıklardan herhangi birisini de Rab olarak görmek, şirk ve küfür olduğundan hiçbir şüphe yoktur…

    Tevhid ve iman ise, Âlemlerin Rabbi Allah’ı, Zâtında ve sıfatlarında eşsiz, benzersiz ve ortaksız kabul edip inanmaktır. O, insanların yegâne Rabbi, Meliki ve İlâhıdır! O’ndan başka Rab ve ilâh yoktur…

Rabbimiz Allah Teâlâ, yalnızca kendisine ibadet etsinler diye yarattığı insan kullarına (bkz. 51/Zariyat, 56) Seslenerek böyle buyuruyor : “ Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisindende bir çok erkek ve kadın türetip yayan Rabbinizden korkup sakının.

Ve (yine) kendisiyle birbirinizle dilekleştiğiniz Allah’dan ve akRabalık (bağlarını koparmak ) tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.” (4/Nisa, 1)

Ey insanlar, yegâne Rabbiniz, Âlemlerin Rabbi Allah’tır. O, sizi yarattı, O, sizi terbiye edip yetiştirmekte ve O, size rızık verip ihtiyaçlarınızı gidermektedir. İnkârı mümkün olmayan hakikat bu iken, nasıl oluyor ki, inkar ediyorsunuz?.. Nasıl oluyor ki, sizlere hiçbir faydası olmayan varlıkları Rableştiriyor ve Allah’ı bırakıp onlara ibadet ediyorsunuz? İnsan olsun ya da insanın dışında başka varlıklar olsun Rab edindikleriniz, size ne rızık verebilirler, ne ihtiyaçlarınızı giderebilirler… O Hâlde nasıl oluyor ki, sizin gibi muhtaç ve âciz olanları Rab ediniyor ve gerçek Rabbiniz Allah’tan yüz çeviriyorsunuz? Hiç akledip düşünmüyor musunuz?..

“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, sakınasınız.   O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünler den rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile   Allah’a eşler koşmayın.” (2/Bakara, 21-22)

“De ki: ‘O, bizimde Rabbimiz, sizinde Rabbiniz iken, bizimde Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O’na gönülden bağlanmış (muhlîs) olanlarız.” (2/Bakara, 139)

İnsan kendisini, yalnızca kendisine kulluk yapsın diye yaratan, rızıklandıran, çeşitli nimetlerle ona sağlık veren, yeryüzünü onun için döşek yapıp, gökyüzünü bina kılan ve gökten yağmur yağdırarak, bol ürünler yaratıp besleyen, geliştiren Rabbi Allah’a kul olduğunda ancak yaratılış gayesine uygun davranmış olur. İnsan, yegâne Rabbi Allah’a emrolunduğu şekilde kulluk yapınca mutluluğa erer, huzur bulur ve barış ortamında yaşar. Çünkü Allah’a gerçekten kul olunca, kendisiyle ve çevresiyle barış sağlar, huzuru ve mutluluğu elde eder. Allah’dan başka Rab, İslâm’dan başka din ve Rasulullah Muhammed   (sav.)’ den başka önder kabul etmeyen, hayat kitabı Kur’ân-ı Kerim’i kendisine düstûr edinmiş olan katıksız iman sahibi bir şahsiyetten daha hür, daha mutlu ve huzurlu kim olabilir?.. Dünya hayatında izzet onun olduğu gibi, ahirette de cennet onundur!..

İslâm Milleti, böyle katıksız iman ve salih amel sahibi fertlerden oluşan bir millettir. Bu Ümmet, hayırlı ve örnek bir ümmettir. İnsanlar için öncü ve şahid olan vasat ümmetin, kadın olsun, erkek olsun her ferdi, Âlemlerin Rabbi Allah’ı Rabb, İslâm’ı din ve Rasulullah (sav.) önder olarak kabul edip, iman ederek razı olmuştur. Allah’ın izni ve yardımıyla hidayete ermiş, her türlü sapıklıktan kurtulmuştur. Yegâne Rabbi ve Velîsi Allah Teâlâ, onları karanlıklardan kurtarıp nûra kavuşturmuştur. (2/Bakara, 257)

Rabbimiz Allah Azze ve Celle, bu muvahhid, mü’min kullarına seslenerek buyuruyor ki : “De ki: ‘O (Allah,) her şeyin Rabbi iken ben, Allah’dan başka bir Rab mı arayayım?” (6/En’âm, 164)

Hiç olur iş değil ki, muvahhid bir mü’min müslüman şahsiyet, Allah’dan başka hüküm koyucuların hükmüne, tağutların yasalarına müracaat etsin ve onlarla amel edebilsin!.. Yegâne Rabbi Allah, kendisine şirk ve küfür karanlığından Tevhid, iman ve İslâm nûruna çıkardıktan sonra, geri dönmektense ateşe atılmaya razı olur. Buruç Sûresi’nde kıssaları anlatılan mü’minler, onlardan sonra gelen mü’min müslümanların öncüleri ve örnekleridirler. Allah’tan başka Rabler ve ilâhları kabul etmektense, tağutların hükümlerini benimsemektense, çukurlarda alev alev yanan ateşe atılmayı tercih etmişlerdir.

Muvahhid, mü’min, müslüman şahsiyetler : “Bizim Rabbimiz Allah’dır” demiş ve Allah’tan başka bütün yalancı ilâhları, bütün sahte Rableri reddetmiştir.

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur : “Şübhesiz : ‘Bizim Rabbimiz Allah’dır’ deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu), artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. İşte onlar, cennet halkıdır. Yaptıklarına karşılık olmak üzere,   içinde edebî olarak kalacaklardır.” (46/Ahkaf, 13-14)

“Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip emr olundukları gibi dosdoğru olan mü’min müslümanlar, dosdoğru yol üzer hidayet olunanlar, yegane Rabbleri Allah’tan gelen vahye tabi olanlar ve Rablerinin kendileri için hidayet rehberi kıldığı önderleri Rasulullah (sav.)’in izinden ayrılmayanlar, kısacası, kitap ve sünnet’e uyanlar, “onlar için korku yok ve onlar mahzun olmayacaklardır.” Çünkü onlar, katıksız iman ederek ve imanın gereği olan salih amelleri işleyerek, Âlemlerin Rabbi Allah’ı velî edinmiş ve Allah’ın velîleri olmuşlardır.

Rabbimiz Allah, onlar için şöyle buyurmaktadır : “Haberiniz olsun, Allah’ın velîleri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaktır. Onlar, iman edenler ve (Allah’dan) sakınan (takvalı)lardır.   Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (10/Yunus 62-64)

Muvahhid, mü’min, müslümanlar, Allah’ın velîleri, yani Allah’ın dostları… Allah’ı dost edinmiş ve Allah’a dost olanlar… İman edip takvalı davrananlar, yani önderi Rasulullah (sav.)’den duyduğu ve gördüğü gibi salih amel işleyenler… Kadın olsun, erkek olsun her muvahhid mü’min, Râhmân Allah’ın velîsi, yani dostudur. Çünkü bu Allah dostları, dünyanın neresinde olursa olsun ve hangi çağda bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ Rabb, İslâm’ı din ve Rasulullah (sav.)’i önder edinmiş, imanlarında hiçbir şüpheye düşmemiş ve dosdoğru yol üzere dosdoğru olmaya gayret etmişlerdir…

Bu muvahhid mü’minler için şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ : “Şüphesiz: ‘Bizim Rabbimiz Allah’dır’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu), onların üzerine melekler iner (ve der ki:) ‘Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size va’dolunan cennette sevinin. Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velîleriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir ve istediğiniz her şeyde sizindir.   Çok bağışlayan ve çok esirgeyen (Allah)’dan bir ağırlama olarak. Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: ‘Gerçekten ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (41/Fussilet, 30-33)         

Allah’ın kendilerine verdiği “Müslümanlar” isminden (bkz. 22/Hacc, 78) şeref duyan, “ben müslümanlardanım ve bizim Rabbimiz Allah’dır” diyen, tağutu, bütün kurum ve kuruluşlarıyla reddedip tekfir eden muvahhid mü’minlerden daha değerli ne olabilir ki?.. İstikamet üzere olan muvahhid mü’minlere hem Allah dosttur, hemde Rasulullah (sav.)!..

  “Sizin dostunuz (velîniz), ancak Allah, O’nun Rasulü, rükû’ ediciler olarak namaz kılan ve zekat veren mü’minlerdir. Kim Allah’ı, Rasulünü ve iman edenleri dost (velî) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.” (5/Mâide, 55-56)

Muvahhid mü’minler, nerede olurlarsa olsunlar ve ne hâlde bulunurlarsa bulunsunlar, yegâne Rabbleri Allah’a olan imanlarında hiçbir sarsıntı ve şüphe olmamalı ve Tevhitlerini zedeleyici hiçbir şey yapmamalıdırlar. Onların kalplerine, beyinlerine, amellerine, yani akidelerine, hâl ve hareketlerine şirkin zerresi dahi bulaşmamalı, küfrün tozu dahi konmamalıdır. Ne akidelerinde, ne de amellerinde asla şirk ve küfür olmamalı, bid’at ve hurafe bulaşmamalıdır.

Ve mü’min müslüman şahsiyet şöyle olup, kendisini öylece beyan etmelidir: “Fakat, o Allah, benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.” (18/Kehf, 38)

Mü’min müslümanlar bilip iman etmişlerdir ki, Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ :  “Kendisine ortak koşana, şüphesiz cenneti haram kılmıştır. Onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur.” (5/Mâide, 72)

İman konusunda kâmilleşen, kuvvetli iman sahibi muvahhid mü’minler, Kur’ân-ı Kerim’i ve Rasulullah (sav.)’in Sünneti’ni çok iyi bilmeleri gerekir ki, bununla emr olundukları ameli işlemiş olsunlar. Kitab ve Sünneti öğrenen ve öğrendikleriyle dosdoğru yol üzere dosdoğru hareket eden mü’min müslümanlar, içinde bulundukları toplumda, akîdeleriyle, amelleriyle, ahlaklârıyla, hâl ve hareketleriyle örnek ve öncü olmalıdırlar. Hele hele işgal edilmiş İslâm topraklarında esaret altında yaşayan İslâm Milleti’nin içinde böyle örnek ve öncü kişilerden oluşan cemaat olmalıdır.

İslâm dâvâsını idrak eden ve sorumluluğunun şuurunda olan mü’min müslümanlar, şu görevlerini hakkıyla yerine getirmelidirler : “Sizden, hayra çağıran, iyiliği (ma’rufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler, işte bunlardır.” (Âl-i İmrân, 104)
İşte Allah’tan başka Rabb tanımayan, tağutları reddedip tekfir eden ve Allah’a katıksız iman edip ihlâs ile Sünnet üzere amel işleyen muvahhid mü’minler, diğer mü’minlerle kardeş olup Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalı ve insanları Allah’a davet eden, İslâm’ı tebliğ eden bir davetçi olmalıdırlar. Gecesini gündüzüne katarak Allah yolunda bir mücahid, bir tebliğci ve bir davetçi olmak için gayret etmelidirler. “Bir kişinin hidayetine vesile olmanın, dünya ve dünyanın içindekilerden hayırlı olduğunun” şuurunda hareket etmeli, Allah yolunda cehd ve gayret etmekten asla geri durmamalıdır.

Şöyle emrediyor Rabbimiz Allah Teâlâ : “Şu hâlde, sen bundan dolayı davet et ve emr olunduğun gibi dost doğru bir istikamet tuttur. Onların hevâ (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: ‘Allah’ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adâletle davranmakla emr olundum. Allah, bizim de, Rabbimiz sizinde Rabbinizdir.” (Şura42/, 15)

“De ki: ‘Ey kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (Tevhid’e) gelin. Allah’dan başkasına kulluk etmeyelim. O’na hiçbir şey ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmınız, (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.’ Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘Şahid olun’ biz gerçekten müslümanlarız.” (3/Âl-i İmrân, 64)

“Gerçek şu ki Allah, benimde Rabbim, sizinde Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.” (19/Meryem, 36)

“İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’dır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? peki, nasıl hâlâ çevriliyorsunuz?” (10/Yunus, 32)

“Rabbimiz Allah’dır. Biz Allah’dan başka Rab tanımıyor ve Allah’tan başka hüküm koyucu bütün sahte Rableri, bütün tağutları reddedip tekfir ediyoruz”   diyen muvahhid mü’minler, işgal edilen İslâm topraklarında esaret altından kurtulmak için davet ve tebliğ cihadlarını devam ettirirken, egemen tağuti güçler tarafından çok zora düşürülüyor, eziyet ve işkencelere uğratılıyor. “Bizim Rabbimiz Allah’dır” dedikleri ve Allah’tan başka hüküm koyucuların hükümlerinin kabul etmedikleri için evleri basılıyor, tutuklanarak zindanlara atılıyor, çok çeşitli zulümler işleniyor, birçok zaman idam edilerek şehid ediliyor.

Görüldüğü gibi, şirk ve küfür cephesinde değişen hiçbir şey yok! Günün Fir’avnları, selefleri olan Fir’avnlar gibi, “Benim Rabbim Allah’dır” diyen muvahhid mü’minleri öldürmekte, hattâ katliâmlar yapmaktadırlar.

Tevhid ve iman cephesinde de hiçbir değişme yoktur. Muvahhid mü’minler, her şeye rağmen haykırmaktadırlar : “Bizim Rabbimiz Allahdır!”

 


* BENZER KONULAR

Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Dün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Dün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Dün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Dün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:11:43 ÖÖ]


Kur'an Psikolojik Hastalıklara Şifadır Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:07:51 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:40:51 ÖÖ]


Zamanın Nabzını Tutmak Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:34:18 ÖÖ]


Emanet Ahlakı Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:25:04 ÖÖ]


Annenin Gözünde Çocuk Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:11:50 ÖÖ]


Ömür Hak Yolunda Tüketilmeli Gönderen: fanidunya NET
[Mayıs 13, 2024, 06:05:21 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42