Gönderen Konu: ALLAH İÇİN YAŞAMAK  (Okunma sayısı 936 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ALLAH İÇİN YAŞAMAK
« : Haziran 20, 2018, 01:09:26 ÖS »
ALLAH İÇİN YAŞAMAK

اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقّاً فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ

“Şüphesiz ki Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da olan gerçek va’didir. Allah’tan daha fazla kim ahdine vefa gösterir? Öyleyse yaptığınız bu alışverişe sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe;111)

Bizleri yoktan var ederek, hayat nimetini bahşeden Allah Teâlâ’ya hamd eder; bu hayatın Allah Teâlâ için nasıl yaşanacağını mübarek hayatları ile örnek olarak bizlere gösteren Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat ve selam ederiz.

Evvela şunun bilinmesi gerekir ki, dünyanın üç yüzü vardır:

1. Dünya ahiretin mezrasıdır. İnsan şu dünya tarlasına ne ekerse, ahirette ancak onu harman eder.

2. Allah’ın esmâ, sıfat ve ef’âlini ayne’l- yakin derecede bize şerh ve tefsir eden şu kâinat kitabıdır. İşte Allah’ın Kelâmı olan Kur’ân-ı Kerimin, Allah’ın kevni ayetleri ve irade sıfatına dayanan kanunları olan şu kitab’ı kebir’i kainâta çoklukla atıfta bulunmasının sırrı budur.

3. Dünyanın bir de insanı nefsine ve hevasına hitap eden, çeşitli duygularını tatmin eden lezaizi vardır ki;  Kur’ân-ı Kerim ve sünnet’i seniyyede yerilen yüzü budur. Dünyanın bu yüzü fâni olup, zeval mührü ile damgalanmış olduğundan kalbin alâkasına değmez.

İşte ey mü’min kardeşim! Dünyanın dışı süs, içi pis; zâhiri lezâiz, bâtını ve hakikati zahmet ve azap olan şu gelin libâsını giymiş cadı suretindeki yüzünden şiddetle kaçmalı ve onu ebediyen boşamalıyız. Allah Teâlâ tarafından mükerrem kılınan biz mü’minlere yakışan, hayvanlar gibi ve hatta onlardan daha şaşkın bir şekilde dünyanın bu çirkin yüzüne meftun olan kâfirlere benzetmekten sakınmak; dünyanın güzel, parlak, faydalı ve nezih olan ilk iki yüzüne kıymet vermektir. Zaten bu muazzam kâinatın kurulma sebebi de budur.

Kâinata bu müstakim nazarla bakan biz mü’minlerin birinci vazifesi, ilahi rıza doğrultusunda yaşamak ve Kur’ân-sünnet çerçevesinin dışına çıkmamaktır. Hayatımızı Kur’ân-ı mübin ve sünnet-i seniyye’ye hizmet etmeye vakfetmeli ve din’i mübin’i İslam’a feda etmeliyiz. Bu hususta bizim en güzel örneğimiz başta Rasulullâh sallallahu aleyhi ve selem olmak üzere selef’i sâlihindir. Onlar bütün hayatlarını, hayatı hibe eden Allah Teâlâ’ya adamışlardı. Kâh Rabbü’l- âleminin huzurunda huşu ile namaz kılar, kâh Allah yolunda cihad etmek için çöller aşarlardı. Bazen zikir meclislerinde imanlarını tazeleyip itmi’nân ve ihsan derecesine çıkıyor, bazen de ilim halkalarında ta’lim ve taallümde bulunuyorlardı. Kimi zaman yetim, fakir, dul ve muhtaçları gözetmek ve kollamak için birbirleriyle yarışıyor, kimi zaman da birbirlerine nasihat etmek, emr’i bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’l-münker vazifesini yerine getirmek için yoğun gayret sarf ediyorlardı. Onlar bazen hac ve umre için Mekke-i mükerremenin yollarını aşındırıyor, bazen de ilmi rıhletler uğrunda âfakı tavaf ediyor ve dünya seyyahı oluveriyorlardı. Onlar nimet zamanında şâkir, mihnet zamanında sabırlı idiler. Hâsılı bütün hayatı tüm veçheleriyle alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ için yaşıyorlardı. Onlar hakkında şu ayeti kerime bütün hakikatı ile tecelli etmişti:  “De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabb’i olan Allah içindir.’’ (En’âm;162)

Mü’minlerin birinci vazifesi, ilahi rıza doğrultusunda yaşamak ve Kur’ân-sünnet çerçevesinin dışına çıkmamaktır. Hayatımızı Kur’ân-ı mübin ve sünnet-i seniyye’ye hizmet etmeye vakfetmeli ve din’i mübin’i İslam’a feda etmeliyiz. Bu hususta bizim en güzel örneğimiz başta Rasulullâh sallallahu aleyhi ve selem olmak üzere selef’i sâlihindir. Onlar bütün hayatlarını, hayatı hibe eden Allah Teâlâ’ya adamışlardı.

Evet, onların bütün hayatları ihlâs üzere kurulmuştu. Şimdi de bir nebze ihlâstan bahsetmemiz yerinde olacaktır.

Rabbimiz celle celâluhu biz kullarına ihlâsı emrederek şöyle buyurmaktadır: “Kim Rabb’ine kavuşmayı istiyorsa, salih amel işlesin ve ibadette hiçbir şeyi Rabb’ine ortak koşmasın.” (Kehf; 110) yani ihlâs üzere, şeriata muvafık bir şekilde Rabb’ine ibadet etsin. Nitekim Fudayl b. İyad, Allah Teâlâ’nın: “Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk; 2) âyetini, muhakkak ki amel ihlas üzere olup, sünnete muvafık değilse kabul edilmez. Yine amel sünnete muvafık olup, ihlâslı değilse kabul edilmez. Hem ihlâslı, hem de sünnete muvafık olursa, ancak o zaman kabul edilir’’ diye açıklamıştır.

Muhammed b. Aclan da şöyle demektedir: “Amel ancak üç şeyle sahih olur: Allah korkusu (takva duygusu) ile yapılacak, güzel ve samimi bir niyet ile (ihlâs üzere) işlenecek ve sünnete muvafık olacak.”

Abdullah b. Mübarek de şöyle buyuruyor: “Nice küçük ameller vardır ki, niyet ( ihlâs) onu büyük yapar, nice büyük amel de vardır ki, (kötü) niyet onu küçük yapar.”

Sehl b. Abdullah et-Tüsteri dedi ki: “Akıllı kimseler ihlâsın tefsirine baktılar. Gördükleri tek şey şuydu: “Kişinin gizli-aşikâr bütün hallerindeki tüm hareketleri ve sakin kalışları Allah Teâlâ için olmalıdır. Buna ne nefis, ne hevâ ve ne de dünya hiçbir şey karışmamalıdır.”

Burada Süfyan es-Sevri ile Fudayl b. İyad arasında cereyan eden şu olayı aktarmadan geçemeyeceğiz: Süfyan es-Sevri ile Fudayl b. İyad görüşürler. Birbirlerine öğüt verirler. Öyle ki ikisi de ağlar. Bunun üzerine Süfyan şöyle der: “Ben umarım ki bizim bu meclisimiz, bütün meclislerimiz arasında en fazla bereketli olan meclis olmuştur.” Fudayl ise şöyle dedi: “Sen böyle umabilirsin. Fakat ben korkarım ki bu meclis oturduğumuz meclisler arasında en uğursuzu oldu. Sen yanında bulunan güzel şeyleri (hikmet ve öğütleri) bulup onlarla benim için süslenmedin mi?! Ben de aynı şekilde bunların benzeri ile senin için süslendim! Böylece sen bana kulluk ettin, ben de sana kulluk ettim!’’ Bunun üzerine Süfyan hıçkıra hıçkıra ağladı. Sonra şöyle dedi: “Beni ihya ettiğin gibi Allah da seni ihya etsin.”

Ey davetçi kardeşim! Eğer sen de hem kendi nefsinde sâlih ve hem de başkalarını ıslah edici olmak istiyorsan, bütün işlerin ihlâs üzere olmalıdır. Şayet iki dünyada da aziz olmak ve bütün işlerinin düzgün bir şekilde yürümesini diliyorsan, hayatının tek gayesi olarak sünnet’i seniyye dairesinde ilâhi rızayı kazanmaya çalışmalısın. Bu konuda, hayatının her ânını mevlâsı için yaşayan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e kulak verelim: “Kimin derdi ahiret olursa, Allah onun kalbini/gönlünü zengin kılar, onun dağınık işlerini bir araya toplar/düzene sokar ve zorla da olsa dünya ona gelir. Kimin de derdi dünya olursa, Allah Teâlâ onun fakirliğini iki gözünün arasına yerleştirir, onun toplu ve düzgün olan işlerini darmadağın eder ve dünyadan da ona takdir edilenden başkası gelmez.”

Selefimizde bunun gibi vakıalar pek çoktur. Allah Teâlâ bizleri ibret alanlardan eylesin.
İşte selefimizin bütün işleri bu şekilde ihlâs üzere olduğundan ve onların hayat gayeleri ilâhi rızayı kazanmak olduğundan, Allah Teâlâ onları aziz kılmıştı. Onları bu dünyanın da ahiretin de efendileri yapmış, milletleri ve ülkeleri onların elleriyle ıslah etmiş ve nurunu onlar vesilesiyle tamamlamıştı

Ey davetçi kardeşim! Eğer sen de hem kendi nefsinde sâlih ve hem de başkalarını ıslah edici olmak istiyorsan, bütün işlerin ihlâs üzere olmalıdır. Şayet iki dünyada da aziz olmak ve bütün işlerinin düzgün bir şekilde yürümesini diliyorsan, hayatının tek gayesi olarak sünnet’i seniyye dairesinde ilâhi rızayı kazanmaya çalışmalısın. Bu konuda, hayatının her ânını mevlâsı için yaşayan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e kulak verelim: “Kimin derdi ahiret olursa, Allah onun kalbini/gönlünü zengin kılar, onun dağınık işlerini bir araya toplar/düzene sokar ve zorla da olsa dünya ona gelir. Kimin de derdi dünya olursa, Allah Teâlâ onun fakirliğini iki gözünün arasına yerleştirir, onun toplu ve düzgün olan işlerini darmadağın eder ve dünyadan da ona takdir edilenden başkası gelmez.”

Değerli kardeşim! Bütün izzet ve yücelik Allah Teâlâ ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat etmekte ve hayatın gayesi olarak yüce yaratıcımızın rızasını elde ederek ahirette felaha kavuşmak için çalışmaktadır. Nitekim Yüce Mevlâ şöyle buyurmaktadır: “Kim izzet istiyorsa, bilsin ki, izzet tamamıyla Allah’ındır. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Güzel sözleri de, salih amel yükseltir…’’ (Fâtır; 10), “… Oysa şeref/üstünlük Allah’a, peygamberine ve mü’minlere aittir…’’ (Münâfikûn; 8)

İmanda öyle bir izzet vardır ki, dünyadaki bütün kuvvetlere galip gelir. Evet, hakiki iman eden bir zât, bütün dünyaya meydan okuyabilir.
Ey davetçi kardeşim! Allah için bu büyük gayeyi gerçekleştirebilmen ve şu hayatı yüce Mevlâ’nın rızası çerçevesinde yaşayabilmen için şu sıfatlara sahip olman gerekir:

İlim: Bilmelisin ki şu dünya çölünde rehberimiz ilimdir. Rehbersiz çöle girenin selâmetle kurtulması pek nâdirdir. Bu dünya çölündeki şehvet ve şüphe canavarlarına, görünen ve görünmeyen türlü türlü düşmanlara karşı en sağlam sığınak ilimdir. İşte bundan dolayıdır ki tevhid de dâhil bütün sözlü ve fiili amellerden önce ilim olması gerekir. Yüce Mevla şöyle buyurmaktadır: “Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur.” (Muhammed;19)
Amel ve İbadet:  İlim rehber ise, onunla amel etmek azıktır. İlimden asıl maksat onunla amel etmektir. Selefimizin sürekli devam ettikleri nafile ibadetleri vardı. Bizim de bu konuda salih selefimize uymamız gerekir. Özellikle gece namazı, nafile oruç, sadaka/infak ve zikirden hissedar olmamız lazımdır. Bu ve benzeri nafilelerden az da olsa sürekli devam ettiğimiz bir virdimizin olması gerekir. Çünkü Allah’ın en çok sevdiği amel, az da olsa devamlı olan ameldir.

Davet ve Tebliğ: Bilinsin ki fert ve ümmet olarak en mukaddes vazifelerimizden ve ihmal edilmiş görevlerimizden biri de din-i hak olan İslam’a davet etmektir. Özellikle küfür sistemlerinin ve şirk ideolojilerinin hâkim olduğu, insanların şeriat’ı garraya ve semavi hukuk olan İslam hukukuna sırtlarını dönerek canlar, mallar ve ırzlar hakkında arzi ve beşeri Batı hukukunu tahkim ettikleri; bid’at ve hurafelerin her tarafı kapladığı, fısk’u fucurun ve kebâir günahların bütün yeryüzünü istila ettiği şu ahir zamanda; insanlığa hediye edilmiş olan ilâhi rahmete ve İslami adâlete davet etmeye ne kadar ihtiyaç olduğunu beyan etmeye gerek var mıdır?!  Bu konuda yüce Mevlâ’nın şu sözü yeterlidir: “(İnsanları) Allah’a davet edip salih amel işleyen ve: ‘Ben Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet;33)

Zühd: Bir davetçi için en tehlikeli şey, kalbinde dünyaya karşı bir meyil ve muhabbet oluşmasıdır. Davetçi dünyaya meylettikçe, davetine olan bağlılığı ve samimiyeti azalır. Bunun neticesinde de daveti ya hiç ürün vermez veya meyvesi çürük çıkar. Bilinmelidir ki dünyanın sefasında zahmet, lezaizinde elem ve eziyet vardır. Dünyevi zevkler zehirli bir bal gibidir. Bundan dolayı da davetçinin sürekli kalbini murakabe ve müşahede altında tutması gerekir. Çünkü Allah’ın rızası ve muhabbeti, dünyada zahid olmaya bağlıdır.

Amel ve İbadet:  İlim rehber ise, onunla amel etmek azıktır. İlimden asıl maksat onunla amel etmektir. Selefimizin sürekli devam ettikleri nafile ibadetleri vardı. Bizim de bu konuda salih selefimize uymamız gerekir. Özellikle gece namazı, nafile oruç, sadaka/infak ve zikirden hissedar olmamız lazımdır. Bu ve benzeri nafilelerden az da olsa sürekli devam ettiğimiz bir virdimizin olması gerekir. Çünkü Allah’ın en çok sevdiği amel, az da olsa devamlı olan ameldir.

Cihad: Allah Teâlâ’nın sevdiği ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in işin (dinin) zirvesi olarak nitelediği cihâd, Allah’ın dinine davet eden mü’minlerin en temel özelliklerindendir. Mü’min için en tehlikeli şey, Allah yolunda malıyla ve canıyla cihad etmeyi terk etmesi ve dünyaya meyletmesidir. Ölümden korkmak ve hayatı sevmek Müslümanların günümüzdeki dağınıklıklarının, za’fiyet ve acziyetlerinin en önemli sebebidir.
Bu hususta mü’min kişi, Allah azze ve celle ile asla bozulmasını istemeyeceği bir alışveriş yapmış ve bu sözleşme ezeli ve ebedi olan Furkan-ı mübin’de şu şekilde tescil edilmiştir: “Şüphesiz ki Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da olan gerçek va’didir. Allah’tan daha fazla kim ahdine vefa gösterir? Öyleyse yaptığınız bu alışverişe sevinin. İşte büyük kurtuluş budur.” (Tevbe;111

Sabır ve Sebat: Ey bu sıfatlara sahip olan kardeşim! Artık belâ ve musibetlere, çeşitli imtihanlara karşı sabır zırhını kuşanmalı ve yolun sonuna kadar sebatkâr davranmalısın. Çünkü sen artık insi ve cinni şeytanları rahatsız eden kâmil bir insansın. Ve onların sana sözlü ve fiili eziyetleri olacaktır. Eğer takvalı olur ve sabredersen, sana hiçbir zararları olmaz. Aksi takdirde ayağını kaydırmaları an meselesidir. Yüce Mevlâ şöyle buyurmaktadır: “Şüphe yok ki siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan mutlaka birçok eziyet verici söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız, bilin ki bu, azmi gerektiren işlerdendir.” (Al-i İmrân;186)

Kalemi elden bırakmadan yazımızın hitamını miskle bitirelim:

“Asra yemin olsun ki, insan mutlaka hüsrandadır. Ancak iman edenler, salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” (Asr;1-3)

 


* BENZER KONULAR

Hüseyin Saray - Single Eserleri Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:19:10 ÖS]


Oruç İnsanlığı Geliştirmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:52 ÖÖ]


Sözleri İyi Okumak Gerekir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:35:25 ÖÖ]


Okumak Anlamak Yaşamak Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:28:47 ÖÖ]


Halk ve Yönetim Olarak Biz Nerede Yanlış Yapıyoruz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:18:39 ÖÖ]


Başkasının Ayıbını Araştıran Kendi Ayıplarını Göremez Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:03:05 ÖÖ]


Keşke Bilmiş Olsalardı Gönderen: anadolu
[Dün, 09:02:12 ÖÖ]


Temiz ve Murdar Gönderen: anadolu
[Dün, 08:57:55 ÖÖ]


Ahmaktan Kaç Gönderen: anadolu
[Dün, 08:51:12 ÖÖ]


Müslümanın 24 Saati Gönderen: anadolu
[Dün, 08:37:18 ÖÖ]


40 Ayette Merhamet Gönderen: anadolu
[Dün, 08:23:17 ÖÖ]


İmanla Yücelmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:19 ÖÖ]


Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:58 ÖÖ]


Hayat Bizden Ne İster Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:50 ÖÖ]


Kibirden Mahrûmiyet Hâsıl Olur Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:14:51 ÖÖ]


Her Gün Tekâmül Etmelidir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:02:25 ÖÖ]


Güzel Geçimin Sırları. Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:42:25 ÖÖ]


Yol Azığı Sabır ve Namaz Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:37:45 ÖÖ]


Yardımlaşma Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:26:22 ÖÖ]


Kur'an'da İnkarcıların Sıfatları Gönderen: gurbetciyim
[Mayıs 13, 2024, 07:11:43 ÖÖ]

Sitemap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42